Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/629 E. 2021/687 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/629
KARAR NO : 2021/687

DAVA : Tazminat (Denkleştirme Tazminatı, Kar Kaybı Maddi Zarar)
DAVA TARİHİ : 17/04/2015
KARAR TARİHİ : 29/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalılardan —– ile —- markalı ——münhasır satış ve dağıtımı için anlaşmaya varıldığını, 09/01/1998 tarihli sözleşme uyarınca müvekkilinin —– kılındığını, —- sonlarında tamamen diğer davalının kontrolü altına girdiğini ve tüm faaliyetlerinin —- yürütüldüğünü, bu tarih sonrasında da müvekkilinin —-marka ürünlerin tek yetkili satıcısı olarak hareket ettiğini, davalıların bu hususta hiçbir itirazının olmadığını, tek yetkili satıcılık sözleşmesi sonrasında ürünlerin tanıtımı, müşteri çevresi oluşturulması amacıyla pek çok işlem yapıldığını, bu şekilde müşterilere ürünün tanıtımının sağlandığını, davalılar tarafından müvekkiline 2014 yılı Kasım ayında gönderilen — politikalarını bildiren iletide 2015 yılında yeni — atanacağını ve bu firmalarla görüşme halinde olunduğunun açıklandığını, müvekkili tarafından davalılara 20/11/2014 tarihli ihtar mektubu gönderildiğini ve ihtilafın dostane çözülmesinin bildirildiğini, davalıların 26/11/2014 tarihli cevabi yazısında ise —genel yaklaşımı içerisinde tek bir —-münhasırlık sağlamadığını ve sözleşmeden haberdar olmadıklarının ifade edildiğini, 22/12/2014 tarihli bir diğer mektupta ise sözleşmenin geçerli olmadığını, bu nedenle münhasırlık tanınmayacağını ve müvekkilinin tek yetkili satıcı olduğu da göz ardı edilerek başka şirketlerle —- ilişkisi içine girildiğinin beyan edildiğini, sözleşmenin haksız ve hukuka aykırı olarak davalılar tarafından sonlandırıldığını, müvekkilinin bu nedenle zarara uğradığını, müvekkilinin müşterilerinin atanan diğer distribütörlerin düşürdüğü fiyatlar ile müvekkili fiyatları arasındaki farkları iade fatura olarak müvekkiline kestiklerini ve bunun sonucunda müvekkilinin yüzbinlerce Türk Lirası zarara uğradığını, yapılacak bilirkişi incelemesi ile müspet zararın tespit edileceğini, ayrıca—– pazarlanması ve bilinirliğinin arttırılmasını sağladıklarını, fesih karşısında ileride elde edilecek kardan mahrum bırakıldıklarını, davalıların ise sözleşmenin sona ermesinden sonra da oluşturulan müşteri çevresinden yararlanacağını, sözleşmenin haksız olarak sona erdirilmesi nedeniyle müşterilerden elde edilecek ücret isteme hakkının da kaybedildiğini, TTK 122 maddesi kapsamında müvekkilinin son 5 yıllık ciro ortalamasında hesaplanacak portföy tazminatının en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsili gerektiğini, dayanak — düzenlenmiş gibi görülse de ticari ilişkinin 2014 yılı sonuna kadar devam ettiğini, tarafların sözleşmenin sona erdiğine dair bir kayıt öne sürmediğini, dolayısıyla taraflar arasında ihtilaf oluşuncaya kadar tek satıcılık hakkının korunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL denkleştirme tazminatı, 10.000 TL kardan mahrum kalma ve 10.000 TL uğranılan diğer maddi zararlar olmak üzere toplam 30.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı … —- cevap dilekçesinde özetle; uyuşmazlığa konu ticari faaliyetin dava dilekçesinin müvekkiline tebliğinden önce müvekkili tarafından — — şirkete resmi olarak devredildiğini, husumete ilişkin müvekkilinin herhangi bir ticari faaliyeti bulunmadığını, davanın gerçek muhatabının —olduğunu, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, — sözleşmesinin taraflarca mutabık kalınması üzerine — sona erdiğini, yürürlükte ve geçerli yazılı bir sözleşme olmadığını, sözleşmenin uzatılabilmesinin tarafların üzerinde mutabık kalacağı başka bir yazılı sözleşme ile mümkün kılındığını, bu hususun sözleşmede açıkça hüküm altına alındığını, fakat sözleşmenin yazılı bir mutabakat ile yenilenmediğini, sözleşmenin devam ettiğinin ispatının davacı yükümlülüğünde olduğunu, tarafların ticaret yapmaya devam etmesinin davacının tek satıcılık sıfatına sahip olduğu anlamına gelmediğini, davacının tek satıcı olmadığını 2004 yılından itibaren bilfiil bildiğini, müvekkilinin sözleşmeye aykırı şekilde davranmadığını, taraflar arasında sözleşme sonrasında şifaen kurulan ticari ilişkinin müvekkili tarafından feshedilmediğini, davacının —- veya başka markalarla çalışan rakipleriyle giriştiği ticari rekabeti kaldıramadığını, müvekkilinin bu duruma bir etkisi olmadığını, müvekkilinin—- ortaklarına adil bir yaklaşım sergilediğini, müvekkilinin iş ortaklarının satış fiyatlarına karışmadığını, davacının iade faturalarını almasında müvekkilinin bir sorumluluğu olmadığını, davacının kendi belirlediği fiyat politikasından kaynaklandığını, davacının denkleştirme tazminatı hak etmek için aranan yasal şartları taşımadığını, ortada tek satıcılık sözleşmesinin bulunmadığını, yine sözleşmenin sona ermesi ile davacının ücret talep etme hakkını kaybetmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı ——adına dava dilekçesi ve tensip zaptının yurt dışında tebliği işlemleri başlatılmış ancak bu şirketin —– göre diğer davalı şirket ile birleştiği ve tüzelkişiliğinin kalmadığı anlaşılmış şirketin dosya kapsamında davalı sıfatı kaldırılmıştır.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile; taraflar arasındaki sözleşmenin haksız olarak sona erdirildiği iddiasına dayalı denkleştirme tazminatı mahrum kalınan kar ve diğer maddi zararların davalı taratan tahsili istemine ilişkindir. Davacı yan davalılardan —-şirketi ile —- markalı—- münhasır satış ve dağıtımı için anlaşmaya varıldığını, 09/01/1998 tarihli sözleşme uyarınca kendisinin —– sonlarında tamamen diğer davalının kontrolü altına girdiğini ve tüm faaliyetlerinin —- tarafından yürütüldüğünü, bu tarih sonrasında da —– ürünlerin tek yetkili satıcısı olarak hareket edildiğini, davalıların bu hususta hiçbir itirazının olmadığını, tek yetkili satıcılık sözleşmesi sonrasında ürünlerin tanıtımı, müşteri çevresi oluşturulması amacıyla pek çok işlem yapıldığını, bu şekilde müşterilere ürünün tanıtımının sağlandığını, davalıların 2014 yılı Kasım ayında gönderilen 2014/2015 yılı politikalarını bildiren iletide 2015 yılında yeni ——— atanacağı bu firmalarla görüşme halinde olunduğunun açıklandığını, 22/12/2014 tarihli bir diğer mektupta ise sözleşmenin geçerli olmadığı bu nedenle münhasırlık tanınmayacağı belirtildiği gibi davacının tek yetkili satıcı olduğu da göz ardı edilerek başka şirketlerle —— ilişkisi içine girildiğinin beyan edilerek sözleşmenin haksız ve hukuka aykırı olarak sonlandırıldığını, bu nedenle zarara uğradıklarını, yapılacak bilirkişi incelemesi ile müspet zararın tespit edileceğini, ayrıca ————–ve bilinirliğinin arttırılmasını sağladıklarını, fesih karşısında ileride elde edilecek kardan mahrum bırakıldıklarını, davalıların ise sözleşmenin sona ermesinden sonra da oluşturulan müşteri çevresinden yararlanacağını, sözleşmenin haksız olarak sona erdirilmesi nedeniyle müşterilerden elde edilecek ücret isteme hakkının da kaybedildiğini belirterek TTK 122 maddesi kapsamında davacı şirketin son 5 yıllık ciro ortalamasında hesaplanacak portföy tazminatının en yüksek faiziyle birlikte davalıdan istediklerini, her ne kadar dayanak 1998 tarihli sözleşme 1 yıllığına düzenlenmiş gibi görülse de ticari ilişkinin 2014 yılı sonuna kadar devam ettiğini, tarafların sözleşmenin sona erdiğine dair bir kayıt öne sürmediğini, dolayısıyla taraflar arasında ihtilaf oluşuncaya kadar tek satıcılık hakkının korunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL denkleştirme tazminatı, 10.000 TL kardan mahrum kalma ve 10.000 TL uğranılan diğer maddi zararların davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılardan ..—— öncelikle husumet itirazında bulunduğu—– satış ve dağıtımına ilişkin her tür faaliyetin dava dilekçesinin tebliğinden önce —- devredildiğini, dolayısıyla taraf ehliyetlerinin bulunmadığını, davanın bu nedenle reddi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 31/12/1999 tarihinde sona erdiğini, yürürlükte ve geçerli bir sözleşme bulunmadığını, sözleşme süresinin yeni dönemler için uzatılması hususunun sözleşme ile tarafların üzerinde mutabık kalacağı yazılı bir sözleşmeye dayandırıldığını, bu anlamda yapılmış yazılı bir mutabakat bulunmadığını, tek satıcılık sözleşmesinin zımnen ve halen devam ettiğini ve davacının tek satıcılık sıfatının sürdüğünün davacı tarafça ispatlanması gerektiğini, davacının ileri sürdüğü iddia ve delilleri ancak sözleşmeden bağımsız olarak ticari ilişkiye devam edildiğinin kanıtı sayılabileceğini davacının tek satıcı olmadığını 2004 yılından itibaren bilfiil bildiğini, taraflar arasında sözleşme sonrasında şifaen kurulan ticari ilişkinin kendileri tarafından feshedilmediğini, bu iddiaları kabul etmediklerini, davacının denkleştirme tazminatı hak etmek için aranan yasal şartları taşımadığını, öncelikle ortada tek satıcılık sözleşmesinin bulunmadığını, yine sözleşmenin sona ermesi ile davacının ücret talep etme hakkını kaybetmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde davalının cevap süresini kaçırdığını, bu yüzden cevap dilekçesinin dikkate alınamayacağını ileri sürmüştür. Dosya kapsamında dava dilekçesi ve tensip zaptının davalı —– 14/09/2015 tarihide tebliğ olduğu yasal 2 haftalık cevap süresi geçtikten sonra 02/10/2015 tarihinde cevap süresi uzatım dilekçesi ibraz edildiği, cevap dilekçesinin ise 27/10/2015 tarihli olduğu dolayısıyla cevap dilekçesinin süresinde sunulmadığı anlaşılmıştır. Davalı olarak gösterilen ——–yazılan yazıya gelen cevapta firmanın kapandığı ve 2008 yılında diğer davalı şirket ile birleştiği bu nedenle —-vekili sunduğu 11/01/2016 tarihli beyan dilekçesinde müvekkili şirketin diğer davalı ile 02/09/2008 tarihinde —–göre birleştiğini, anılan tarihler itibaren—- şirket kalmadığını bildirmiştir. Bu nedenle davaya —-yönünden devam olunmuştur.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 25/10/2016 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanarak bilirkişi raporu alınıp sonuca gidilmiştir.
Davalı tarafça davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağı ileri sürülmüş ise de davanın HMK 109 maddesi uyarınca kısmi dava olarak açıldığı anlaşıldığından davalıların aksi yöndeki itirazı reddedilmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde, uyuşmazlığa konu olan —- satış ve dağıtımına ilişkin her tür ticari faaliyetin dava dilekçesinin tebliğinden önce—devredildiğini, bu nedenle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini bu itirazları yerinde görülmez ise de davanın söz konusu şirkete ihbarını talep ettiklerini beyan etmiştir. Davacı vekili iddia ettikleri zararların davalı vekilinin bildirdiği devir işleminden önce gerçekleştiğini, davalının tüzel kişiliğinin de devam ettiğini belirterek husumet itirazının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin talebi doğrultusunda dava —– ihbar olunmuş, ihbar olunan vekilince sunulan 07/08/2017 tarihli dilekçeyle davalının iştiraki olan —davanın ihbarına esas teşkil eden devir olgusunun—- olarak ve maddi anlamda dava konusu uyuşmazlık ile ilgisinin bulunmadığını, davacının sözleşmenin davalı tarafından 22/12/2014 tarihinde haksız ve hukuka aykırı olarak sona erdirildiği iddiasına dayalı olarak dava açtığını beyan etmiştir.
Davacı ve — arasında “münhasır satış ve—- anlaşması” başlığı altında — tarihinde —- yılı sonuna kadar geçerli olmak üzere sözleşme imzalandığı, davacının ——- için—-satış sonrası piyasa münhasır—-olarak tayin edildiği, taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşmede öngörülen sürenin sonunda bu sözleşmenin geçerlilik süresinin uzatılmasının arzu edilmesi halinde iki tarafın yazılı onayının sözleşmeye ekleneceği ve yeterli olacağı da yazılıdır. 1999 yılı sonrasında taraflar arasında yapılmış yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Davacı, —–faaliyetlerin davalı ….—- yılından itibaren davalının sözleşmeye aykırı davrandığını, münhasırlık hakkının yok sayıldığını, —- başka satıcıların atandığını, 05/11/2014 tarihinde gönderilen —- —-satış ve dağıtımına ilişkin —- politikalarının iletildiğini, —- olarak bazı—- atanacağı ve bu firmalarla görüşme halinde olduklarının bildirildiğini, 22/12/2014 tarihinde gönderilen bir diğer mektupta ise davalının sözleşmenin geçerli olmadığı ve bu nedenle münhasırlık tanınmayacağının belirtildiğini davalı yanın sözleşmeyi haksız ve hukuka aykırı olarak sonlandırıldığını ileri sürerek dava açtığından ve ileri sürdüğü zararların oluştuğunu belirttiği tarihler itibariyle ve davanın açıldığı tarih itibariyle davalının bahsettiği devrin henüz gerçekleşmediği sabit olduğundan davalının husumet itirazı mahkememizce yerinde görülmeyerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dosya kapsamında toplanan delillerin değerlendirilmesi taraf ticari defter ve dayanak kayıtlarında inceleme yapılarak rapor düzenlemesi için dosya bilirkişi heyetine verilmiştir. Alınan ilk bilirkişi heyeti raporunda, taraflar arasındaki 2 yıl süreli sözleşme ilişkisinin sürenin sona ermesinden sonra belirsiz sürekli tek satıcılık akdi olarak uygulanmaya devam edildiğini, davalının gönderdiği e-mailler ile davacının—– hakkını artık tanımadığını, başka —- çalışacaklarını bildirdiğini, davacıların, bu davranışlarıyla davacının tek satıcılık hakkını ihlal ettiklerini, davacının sözleşmeyi haklı nedenle fesih yetkisine sahip olduğunu, dosyada davacının feshe yönelik açık bir beyanının bulunmadığını, davalı …—- tarihinde kaydettiğini, bu yüzden açtığı dava ile akdi feshettiğinin kabul edilebileceğini, davadaki tazminat taleplerine hak kazanabileceğini, ancak diğer maddi zararlar adı altında istediği zarar kalemlerine ilişkin olarak zararın oluşumu ve miktarına ilişkin sunulan dayanakların yeterli olmadığını belirtmiş, mahrum kalınan kar ve denkleştirme tazminatı hesabı yapmıştır. Aynı bilirkişi heyeti tarafından sunulan 06/12/2018 tarihli ek raporda önceki raporda ileri sürülen görüşlerin korunduğu ancak sehven yapılan hesaplama hatasının düzeltildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili tarafından dosyaya—— tarafından düzenlenen uzman görüşü ibraz edilmiş, bilirkişi heyeti kök ve ek raporuna itiraz edildiğinden mahkememizce alınan rapor ile sunulan uzman görüşü arasındaki çelişkinin giderilmesi bakımından yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiş ve 15/05/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporu alınmıştır. Bu rapor da bilirkişilerin davalılardan —— ile imzalanan 2 yıl süreli sözleşmenin sona ermesinden sonra taraflar arasındaki ticari ilişkinin aynı şartlarla devam edip etmediğine ilişkin olarak davacı firmadan ilgili dönemlere ait cari hesap ekstrelerinin talep edildiğini, ancak ilgili dönemin 17 yıl öncesine dayanması ve davacı şirketin o dönemde kullanmış olduğu muhasebe programlarının, şu anda kullanılan programdan farklı olması nedeni ile sadece —- dönemlerine ilişkin ekstrelere ulaşmanın mümkün olduğunu, raporun düzenlenmesi aşamasında da incelemeye ibraz edilen bir takım raporlamalardan, ilişkinin, 20.02.2012 tarihinde diğer davalı …—- alınan ilk fatura tarihine kadar aynen devam ettiğinin anlaşıldığını, bu tarihten sonrası için davacı şirket muhasebe sisteminden elde edilen verilerden de davalılardan —— alınan 04.05.2015 tarihli son fatura dönemine kadar ticari alışverişin devam ettiğinin belirlendiğini, davalının cevap dilekçesinde, 22.12.2014 tarihli resmi yazışma ile davacı yana, ———- doğrudan satış ve dağıtım yaptıklarını bildirdiklerini beyan ettiğini, dava dosyasında söz konusu firmalardan sadece—– bildirimin yer aldığını,— dava dosyasma sunmuş olduğu cevabi yazısından, söz konusu ürünlerin dava konusu ürünlerden olmadığı ve —-davacı şirketin iştiraki konumunda olduğu gözetildiğinde davalı şirketlerin başkaca kuruluşlara da dava konusu ürünlerin satışını yaptığı anlamına gelmediği şeklinde değerlendirildiğini, davacı yandan, davalı şirketlerden satın alıp satış ve dağıtımını gerçekleştirdiği ürünlere münhasır olmak üzere müşteri/ürün hareketlerinin talep edildiğini, davalı yandan da davacı ile ilk sözleşmenin akdedildigi tarihten önce var ise— satış gerçekleştirdiği kuruluşların ve bu kuruluşların— davaya konu ürünlere münhasıran satış yapmış oldukları müşterilerin listeleri ile yine sözleşmenin sona ermesinden sonra yine var ise —-satış gerçekleştirdiği kuruluşların ve bu kuruluşların — davaya konu ürünlere münhasıran satış yapmış oldukları müşterilerin listelerinin talep edildiğini, ancak, davalı yanca sunulmadığını, bu nedenle müşteri listeleri nezdinde bir karşılaştırma yapılarak davalı itirazlarının değerlendirilebilmesinin mümkün olmadığını, davacı yanın geniş bir müşteri portföyüne sahip olup birden fazla ürün satışı gerçekleştirdiği, ayrıca sözleşmenin sona ermesinden sonra ticari faaliyetlerine de devam ettiği dikkate alındığında, kendi müşteri çevresinden faydalanmaya devam etmesinin tabii olduğu tabi olduğunun değerlendirildiğini, dosya içerisinde bulunan 09.01.1998 tarihli sözleşme incelendiğinde, zözleşmenin başlığının — ve davacı firmanın münhasır —olarak tayin edildiği görüldüğünü, sözleşmenin süresine ilişkin olarak, imzalandıktan sonra ——- geçerli olduğunun ifade edildiğini, bu sürenin sonunda her iki tarafın ilk dönem sonrasında bu sözleşmenin geçerlilik süresini uzatmayı arzu etmesi
durumunda iki tarafın yazılı onayı bu sözleşmeye eklenmesinin yeterli olacağının belirtildiğini, tarafların aralarındaki ticari ilişkiyi Sözleşmenin süresinin sonrasında da aynı şekilde sürdürmeye devam etmelerine rağmen, sözleşmede öngörülen şekilde yazılı bir onayın sözleşmeye eklenmediğini, sözleşme kapsamında ——– markalı ürünleri —– piyasaya arz etmeyeceğini taahhüt ettiğini, 07.05.2018 tarihli bilirkişi raporunda, sözleşmenin süresinin sona ermesinden sonra akdi ilişkinin belirsiz süreli bir tek satıcılık akdi ilişkisi olarak uygulanmaya devam ettiği, davalılar tarafından davacıya çekilen —— tarihli maillerde yer alan beyanlardan belirsiz süreli akdi ilişki olarak sözleşmenin devam ettiği dönemde de davacının tek satıcılık hakkının devam ettiğinin anlaşıldığının ifade edildiğini, ayrıca, süreli bir tek satıcılık sözleşmesinin belirsiz süreli olarak devam etmesi halinde kural olarak akdi ilişkinin tek satıcılık hakkı ile birlikte belirsiz süreli olarak yenilendiğinin kabulü gerektiğinin belirtildiğini, aksi düşünce için bir delilin bulunmadığından maillerden ve ticari defler kayıtlarından akdi ilişkinin tek satıcılık hakkı ile birlikte yenilendiğinin anlaşıldığını, dosyaya sunulan —- Sözleşmenin hangi şartlarla uzadığı konusuna ilişkin olarak, sözleşmenin iki senenin sonunda basit bir “devamlı surette tedarik sözleşmesi” halini aldığı, 2012 yılından sonra başkaca satıcılarla çalışıldığını ifade eden davacınm bu husustan 2014 yılına kadar haberdar olmamış olması ve itiraz etmemesinin, 2015 yılında halen——–mal almaya devam etmesinin de bu kanaati desteklediğinin ifade edildiğini, yine uzman görüşünde, sözleşmede davacıyı —– firmasının satış ağının bir parçası haline getirecek karşılıklı bir münhasırlık öngörülmediğini, davacının raporlama, bildirim ve talimat alma yükümlülüklerinin bulunmadığını, davacının satış fiyatlarını kendisinin belirlediğini, müşteri listesini göndermediğini, davacının müşteri çevresini kendi uhdesinde tutması sebebiyle davalıların bu çevreden istifade etme imkânlarının bulunmadığı, denkleştirme talebinin sözleşmenin sona ermesinden 1 yıl içerisinde davalıya ihbar edilmiş olması gerektiği, davacının sözleşme devam ederken bir ihtarının bulunduğunu, davanın açılmış olmasının fesih olarak kabulü halinde de ihbar yapılmadan dava açıldığının ifade edildiğini, tek satıcılık sözleşmelerinin, —-sözleşmelerinin bir türü olup, bu sözleşmeleri basit —- sözleşmelerinden ayıran temel farkın, sağlayıcı tarafından tek satıcıya tahsis edilen bölgede münhasır satış hakkı verilmiş olması olduğunu, —- sözleşmesini, sağlayıcının, —- karşı sürekli olarak, yeniden satmak amacıyla mal veya ürünlerinin tamamını veya bir kısmını temin etme; buna karşılık —- söz konusu malları veya ürünleri kendi adına ve hesabına satarak, sağlayıcının sürümünü artırmaya yönelik faaliyette bulunma yükümlülüğünü üstlendiği sözleşme olarak tanımlamanın mümkün olup, bu tür sözleşmelerin, taraflar arasındaki ilişkinin bütün ayrıntılarını düzenlemeyip, tarafların üstlendikleri edimleri genel olarak belirlemekte ve bu suretle, sonradan yapılacak olan sözleşmeler için bir çerçeve oluşturduğunu, — sözleşmelerine karakteristik özelliğini veren unsurun,—- sözleşme konusu edimi ifa ederken kendi adına ve hesabına hareket etmesi olduğunu, —-, bağımsız bir tacir olup, sözleşme konusu ürünlerin sürümünü arttırıcı faaliyetleri gerçekleştirirken yaptığı ve yapacağı her türlü yatırım ve organizasyonun gerektirdiği maliyete ve riske bizzat katlandığını, bu sözleşmenin kişiye, kendisine tanınan münhasır satış hakkı ile belirli bir bölgede, belli malların veya ürünlerin satışını gerçekleştirme ve bu şekilde söz konusu bölgede, kendisine sağlanan malların, aktif satış anlamında tek satıcısı haline gelme imkânı verdiğini, sağlayıcının da, ilgili sözleşme kapsamında, tek satıcıya tahsis edilen bölgede, kendi dağıtım zincirine dâhil olan bir üçüncü kişiye bu malları göndermekten kaçınmak yükümlülüğü altında olduğunu, bu kapsamda tek satıcılık sözleşmesinin unsurları olarak (1) tek satıcıya belirli bir bölge de satış tekeli tanınması, (2) süreklilik, (3) tek satıcının kendi nam ve hesabına çalışması, (4) tek satıcının pazarlama faaliyetinde bulunmasının sayılabileceğini, bir sözleşmemin tek satıcılık mı yoksa basit bir toptancılık sözleşmesi mi olduğunu anlayabilmek konusunda tereddüt yaşanıyor ise bu dört ana unsurun var olup olmadığının somut olayda analiz edilmesi gerektiğini, bazen sözleşmenin adı — veya tek satıcılık sözleşmesi olarak anılmasa bile, fiiliyat ve ticari ilişki yukarıdaki dört ana unsurun varlığını ispata yarar ise ilişkinin tek satıcılık ilişkisi olarak anılmasında kuşku olmayacağını, tek satıcılık sözleşmelerinin sözleşme süresinin dolması nedeni ile sona erebileceğini, belirli süre saptanmış ve ancak ilişki fiilen yürümeye devam ediyor ise sözleşmenin belirsiz süreli sözleşme haline geldiğinin kabul edilmesi gerektiğini, tek satıcılık sözleşmesinin tek satıcı aleyhine haksız şekilde feshedildiği hallerde, tek satıcının sözleşmenin feshinden itibaren bir yıl içinde sağlayıcıdan denkleştirme tazminatı, kar kaybı tazminatı, yatırımları nedeni ile uğradığı kayıpların tazmini, stoklar nedeni ile bunların iadesi karşılığı bedeli talebini dava konusu edebileceğini, somut olayda 05.11.2014 tarihli mailde davalı tarafın —— firması ile birlikte çalışma iradesini ortaya koyduğunu, ancak bu mailin tek satıcılık konusunda bir bilgi içermediğini, 09.11.2014 tarihli mailde davalı tarafın, farklı firmalar ile çalışılacağı konusunda davacı firmaya bilgi verdiğini, 20.11.2014 tarihli mailde davacı tarafın, davalılar ile aralarında tek satıcılık sözleşmesi olduğunu hatırlatıp buna aykırı davranılması halinde doğabilecek hukuki sonuçları bildirildiğini, 26.11.2014 tarihli mailde davalı tarafın, 09.01.1998 tarihli sözleşmeden bilgilerinin olmadığını, tek bir dağıtıcı ile çalışmayı düşünmediklerini davacı tarafa bildirdiği, 22.12.2014 tarihli mailde ise davalı tarafın açık şekilde, taraflar arasında tek satıcılık sözleşmesi bulunmadığını ifade ettiğini, süreli bir sözleşmenin süresinin bitmesine rağmen, taraflarca fiili ilişkinin aynen devam etmesi halinde, aralarında —- olarak sözleşmenin devamı yönünde iradenin oluştuğunun kabul edildiğini, —— tarafların bu sözleşmenin geçerlilik süresini uzatmayı arzu etmesi durumunda iki tarafın yazılı onayının bu sözleşmeye eklenmesi ve yeterli olacağının kabul edildiğini, ancak tarafların yazılı onayı olmamasına rağmen ticari ilişkilerini tek satıcılık sözleşmesinin şartları üzerinden devam ettirmeleri halinde, tek satıcılık sözleşmesinin feshine bağlanan sonuçların bağlanabilecegini, bu sonuçların ortaya çıkması için —- sözleşmesinin devam ediyor olmasının gerekli olmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin şekli bir tek satıcılık sözleşmesine vücut veriyorsa, bu durumda feshine de bu sözleşmesinin fesih sonuçlarının bağlanabileceğini, davalıların sözleşmenin tek satıcılık sözleşmesi olarak devam ettiğini kabul ettiklerine dair net bir ifade tespit edilemediğini, 09.11.2014 tarihli mailde, farklı satış kanallarının da kullanılacağı ifade edildiğini, davalı tarafın ——-değerinde satış yaptığı beyan edilmiş olmakla birlikte bu tek satışın içeriği hakkında detaylı bilginin dosyaya sunulmadığını, —— davalı … şirketinden 2003 yılından beri ürün aldığını bildirdiğini, ancak bu satın almanın dava konusu dönemde —— firması ile yapılmaması sebebiyle yargılama konusu bakımından bir önemi bulunmadığını, davalı tarafın, davacı şirket dışındaki firmalara ürün tedariki yaptığını ve bu sebeple aralarındaki ilişkinin tek satıcılık olmadığı iddiasını ispatlayamadığının düşünüldüğünü, davalının söz konusu 15 yıllık döneme ilişkin sadece tek bir satış dosyası sunulabildiğini, ——– firmasının davacı şirketin iştiraki konumunda olması sebebiyle yapılan satışların tek satıcılık sözleşmesinin şartlarının gerçekleşmesi hususunda olumsuz bir etkisinin olmayacağını. sonuç olarak, davalı tarafın ilgili dönemde davacı dışında başka firmalara ürün sattığını ispatlayamadığını ve maillerde farklı satış kanallarının kullanılacağına dair yer alan ifadeler dikkate alındığında 09.01.1998 tarihli sözleşmenin taraflarca tespit edilen sürenin sona ermesinden sonra aynı şartlar ile devam ettiği kanaatine varıldığını, TTK m.l22/V uyarınca hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de denkleştirme talep edilebileceğini, bu fıkra uyarınca mahkeme tarafından tek satıcılık sözleşmesinin varlığı ve hakkaniyete aykırı düşmediği yönünde kanaat oluşturulması halinde, acenteliğe ilişkin şartlar aranmaksızın denkleştirme değerlendirmesi yapılabileceğini, uzman görüşünde ifade edilen, raporlama, bildirim, müşteri listesini gönderme ve talimat alma gibi acenteliğe ilişkin şartların denkleştirme değerlendirmesinde dikkate alınması yönündeki görüşü kabul etmediklerini, önceki bilirkişi heyeti kök ve ek raporunda yer verilen gider yaklaşımı her ne kadar kabul edilen yaklaşımlardan olsa da, oransal yaklaşımın daha somut verilere dayandığı dikkate alınarak, davacı yanın mahrum kaldığı kar tutarının 563.944,00 TL olarak kabul edilebileceğini, davalı tarafın, ilgili dönemde davacı dışında başka firmalara ürün sattığını ispatlayamadığını ve maillerde farklı satış kanallarının kullanılacağına dair yer alan ifadeler dikkate alındığında 09.01.1998 tarihli sözleşmenin taraflarca tespit edilen sürenin sona ermesinden sonra aynı şartlar ile devam ettiğini, işbu dava ile feshedilen sözleşme sonrası davacının denkleştirme tazminatı talep edilebileceğini açıkladıkları görülmüştür.
Alınan 2.bilirkişi heyeti raporuna taraf vekillerince itiraz edilmiş, mahkememizin 13/11/2019 günlü duruşmasında gerek ilk sözleşmenin imzasından önce gerekse taraflar arasındaki ilişkinin sona ermesinden sonra davalının —–yaptığı (dava konusu ürün bakımından münhasıran satışı yapılan)müşteri listelerini dosyaya sunması için davalı vekiline kesin süre verilmiş, ayrıca rapora itirazların karşılanması, mahrum kalınan kar hesabının ne şekilde yapıldığının açık ve denetlenebilir şekilde ortaya konması ve raporda denkleştirme tazminatı hesabının yapılmadığı anlaşıldığından bu hesabın yapılması, raporda her ne kadar tek satıcılık ilişkisinde acenteliğe ilişkin şartların aranmayacağı, tek satıcılık sözleşmesinin varlığı ve hakkaniyete aykırı düşmediği takdirde bu şartlar aranmadan denkleştirme değerlendirmesi yapılabileceği ifade edilmiş ise de—-göz önünde bulundurularak davacı yönünden TTK 121/1 a,b,c maddesindeki talep koşullarının değerlendirilip, koşulların mevcut olup olmadığının belirlenmesi bakımından bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Bu doğrultuda alınan 24/04/2020 tarihli ikinci bilirkişi heyeti birinci ek raporunda bilirkişi heyetince Portföy tazminatı hesabının, 07.05.2018 tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplama yöntemi benimsendiği için tekraren yapılmadığının belirtildiği, davalının kök rapor sonrasında mahkemenin istemi üzerine sözleşmenin fesih tarihinden sonra ——- yapılan satışlara ait faturaları dosyaya sunduğunu, söz konusu faturaların incelenmesinden Davalı .—- tarihinde —— dava dışı —- firmasının——arasında yine ——-, Dava dışı ——-tarihleri arasında — Dava dışı — faturalar olup söz konusu faturalarda yer alan unvanların, kök raporun hazırlanması aşamasında davacı yandan, davalı şirketlerden satm alıp satış ve dağıtımını gerçekleştirdiği ürünlere münhasır olmak üzere alınan müşteri/ürün hareketleri listesindeki müşteri unvanları ile uyumlu olmadıklarını, davalı tarafın sözleşmenin feshinden sonra satış yaptığı firmaların, davacının sözleşme döneminde satış yaptığı ve müvekkiline kazandırdığı firmalardan farklı olduğunun anlaşıldığını, diğer yandan davalı firmanın sözleşmenin sona ermesinden kısa bir süre sonra pazardan çıkmasının da sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra önemli menfaatler elde etmediğini gösterdiğini, bu durumda denkleştirme tazminatı talep edebilmenin şartı olan TTK 122/1-a maddesinde aranan acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler  elde etme şartının somut olay bakımından gerçekleşmediği ve bu sebeple davacının denkleştirme talebinin şartlarının oluşmadığı kanaatine varıldığının açıklandığı anlaşılmıştır.
Taraf vekillerince iş bu ek rapora da itiraz edilmiş, davacı vekili dava dış—- müzekkere yazılarak—– yılından sonra dilekçesinde bildirdiği şirketlere —— marka —- satışı yapılıp yapılmadığının sorulmasını istemiştir. Davacı vekilinin istemi üzerine yazılan yazıya —19/01/2021 tarihli cevap verilmiştir. Bu cevapta—– seneleri arasında şirketin —– ithal edip iç piyasalarda satış ve pazarlama faaliyetinde bulunduğunu, müzekkerede adı geçen—- adet firmadan ünvan değişikliği gerçekleşmiş olanlar dahi —– arasında satış yaptıklarını, 1995-2004 yılları arasında —- ünvanı ile 2004 sonrasında ise —— olarak listede adı geçen tüm firmalara satışlarının devam ettiğini, 2015 yılı itibariyle de listedeki bu firmaların tamamına hem ticari markaları olan ——- ürünlerinin hem de ——- satışını yaptıklarını, gönderilen listede adı geçen şirketlere 2015 yılı itibariyle yapılan ——— ise gerek kendileri gerek müşterilerinin ticari sırları kapsamında bildirilmesinden HMK 250/1-c hükmü gereğince kaçındıklarını bildirdikleri görülmüştür. Bilirkişi heyetinden tekrar ek rapor alınması yoluna gidilmiş, sunulan 01/04/2021 tarihli ikinci ek raporda bilirkişi heyetinin ——– firmasından gelen cevabi yazı da değerlendirilerek ——– tarafından dosyaya sunulan yazıda, davacının tek satıcı olduğu dönemde de dava konusun ürünlerin farklı bir şirket tarafından ithal edilerek, davacının kazandırdığını iddia ettiği yeni müşteri olarak belirttiği şirketlere satışını yaptığının ifade edildiğini,—– tarafından 1985 yılından itibaren dava konusu —- markalı ürünlerin ithalinin yapılarak, davacı tarafından kazandırılan yeni müşteri olarak ifade edilen müşterilere satışının yapıldığı dikkate alındığında, davacı ve davalı arasında tek satıcı ilişkisinin bulunmadığının söylenebileceğini belirttikleri anlaşılmıştır.
Davacı vekili 29/05/2019 tarihli ıslah dilekçesini sunarak dava değerini ıslah etmiş, ıslah harcını da yatırmıştır.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporları neticesinde davacı ile —-..—-yılında imzalanan sözleşme ile davacıya —– markalı ürünlerin —– satışı konusunda münhasır yetki tanındığı, sözleşmenin süresinin —— yılında sona erdiği, iş bu sözleşmenin davacıya tek satıcılık yetkisi verdiği, sözleşme süresi dolduktan sonra sözleşmedeki hüküm bulunmasına rağmen tarafların tekrar yazılı bir onay yahut sözleşme yapmadıkları, ancak süre sona erdikten sonra da ticari ilişkinin devam ettiği, davacının sözleşme süresi dolduktan sonraki dönemde de tek satıcı sıfatıyla hareket ettiğini iddia ettiği, davalı tarafın ise bu iddiayı kabul etmediği, davacının gerek tek satıcı sıfatıyla hareket ettiği dönemde gerekse sonraki dönemde dava dışı —- tarafından dava konusu ürünlerin ithal edilip davacının kazandırdığını iddia ettiği ve yeni müşteri olarak belirttiği şirketlere ürün satışı yaptığının—- tarafından dosyamıza beyan edildiği, ——– tarafından —— yılından itibaren dava konusu —- markalı ürünlerin ithalinin yapılıp satış yaptığı gözetildiğinde sözleşme süresinin bitiminden sonraki dönemde davacının davalı ile arasındaki ilişkinin tek satıcılık ilişkisi olarak değerlendirilemeyeceği bunun yanı sıra taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra davalının —– satış yaptığı firmaların da davacının sözleşme döneminde satış yaptığı ve davalıya kazandırdığı firmalardan farklı olduğu, dolayısıyla davalının sözleşmenin sona ermesinden sonra önemli menfaat elde etmesi koşulunun da gerçekleşmediği TTK 122 maddesi koşulları oluşmadığından davacının denkleştirme tazminatı talep edemeyeceği sonucuna varılmış, davacının dava dilekçesinde maddi zararlar adı altında talep ettiği diğer hususlara ilişkin iddiasını ispata yarar delil sunmadığı anlaşıldığından davacının bu talebinin de reddi gerekmiştir.
Davacının bir diğer talebi ise mahrum kalınan kara ilişkin olup, alınan her iki bilirkişi heyeti raporunda da davacının kar mahrumiyeti talebinde bulunabileceği, taraflar arasında —–yılında yazılı sözleşme ile başlayıp —-sonrasında fiili olarak devam eden belirsiz süreli hale gelen ticari ilişkide davalının davacıya gönderdiği e-postalar ile başka — çalışmaya başlayacaklarını, davacının tek satıcılık hakkını tanımadıklarını beyan etmeleri karşısında davacının akdi ilişkiyi haklı olarak feshetme hakkını kazandığı, dava öncesinde bu yönde hiçbir irade beyanı ortaya konulmadığından açılan dava ile fesih hakkının kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği, dolayısıyla 6 aylık mahrum kalınan kar talebinde bulunabileceğinin kabulü ile ikinci bilirkişi .heyeti tarafından yapılan hesaplama gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte kabul edilerek hükme esas alınmak suretiyle davanın ıslah edilen haliyle kısmen kabulüne 563.944,00 TL mahrum kalınan karın davalı …——- tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazla talebin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN ISLAH EDİLEN HALİ İLE KISMEN KABULÜNE,
563.944,00 TL mahrum kalınan karın davalı .—- tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
Fazla talebin reddine,
2-Karar harcı 38.523,01 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 512,33 TL ile ıslah harcı olarak yatırılan 36.590,26 TL.harcın mahsubu ile bakiye 1.420,42 TL harcın davalıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 37.102,59 TL harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 32,40 TL ilk masraf, 419,10 TL tebligat ve müzekkere gideri, 9.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 9.451,50 TL yargılama giderinden davadaki haklılık oranına göre (%26) 2.457,39 TL.nin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı üzerinden bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 82,01 TL.yargılama giderinden davanın reddedilen kısmı gözönünde bulundurularak (%74) 60,68 TL.nin davacıdan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli — esaslara göre belirlenen 45.247,20 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —-. 13/3 maddesindeki esaslara göre belirlenen 45.247,20 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davacı ve davalı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı ve davalı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekillerinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.