Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/39 E. 2023/624 K. 06.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/39
KARAR NO : 2023/624

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 02/04/2015
KARAR TARİHİ : 06/06/2023

Dosya mahkememize—–Asliye Hukuk Mahkemesinin —Esas —- Karar sayılı Görevsizlik Kararı ile geldiği, mahkememizin —- Esasına kaydının yapıldığı, mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle: 05/12/2014 tarihinde davalı — sevk ve idaresinde bulunan —– ait olan—- plakalı —-Sigorta tarafından sigortalı aracın geri manevra yaparken müvekkillerinin murisi olan—- ağır derecede yaraladıklarını, kaza sonrasında muris ağır derecede yaralandığını ve felce uğradığını, kaza öncesinde kanser tedavisi gören muris kaza sonrasında kırıklarının olması ve kırıklarının düzelmemesi sebebi ile kemoterapi alamadığını, kaza öncesinde murisin yaşamını sağlıklı bir şekilde sürderebildiğini, yaralandıktan sonra ise yatalak olması sebebi ile müvekkillerinin maddi ve manevi olarak söz konusu durumdan negatif olarak etkilendiğini, kaza sonucu müvekkillerinin şikayeti üzerine —- Sulh Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığını, davalı —–Esas—– Karar sayılı ceza dosyası ile yargılandığını ve taksirle yaralama suçunu işlediği sabit olduğundan cezalandırıldığını beyan ederek davalı şirkete ait —– plakalı araca ihtiyati tedbir konulmasını , davacı eş için 50.000,00 TL ve davacı çocuk için 50.00,00 TL manevi tazminata fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması şartı ile 1.000,00 TL maddi tazminatı ve 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini, yargılama ücreti ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle:—- plakalı araç, mevzubahis kazanın gerçekleştiği 05.12.2012 tarihinde, müvekkili şirketin sigortalısı—–adına, 16.01.2012 – 16.01.2013 tarihleri arasında —–sayılı KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi ile sigortalandığını, müvekkili şirketin mezkur poliçeden dolayı sorumluluğu sigortalı davalının kusuru oranında olmak üzere kişi başı sakatlık hatlerinde azami 225.000.000 TL ile sınırlı olduğunu, teminat limitini bildirmelerinin davayı kabul anlamına gelmediğini, kaza sonucu 3.kişinin ölümünün gerçekleştiği takdirde, sigortacı, sigorta poliçesinde belirtilen azami limitlerle ve sigortalının kuşuru oranında, destekten yoksun kalanlara tazminat ödemek ile yükümlü olduğunu, ancak bu tazminatın ödenebilmesi için, davacıların müteveffa ile ilişkileri, davacıların yaşları ve ölüm nedeniyle gerçekten destekten yoksun kalıp kalmadıkları hususlarının araştırılması gerektiğini, davacılar tarafından talep olunan destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında ise müteveffanın kazada kusuru olup olmadığı, davacılara destek olma süresi, hangi yaşa kadar kazanç sağlayabileceği gibi hususların dikkate alınacağı bir bilirkişi incelemesinin esas alınması gerektiğini, ölüm olayı için geçerli olan ve yukarıda azami limitini bildirdikleri teminat, davacılara her halükarda, kayıtsız şartsız ödenecek bir tutar olmadığını, araştırmalar neticesinde belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatı üzerinden ödeneceğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte belirtmiş oldukları çerçevede isabetli bir tazminat hesabının yapılabilmesi adına kusur tespiti için dosyanın—- Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesini, bu değerlendirmeye müteakip, saplıklı bir tazminat hesabının yapılabilmesi adına dosyanın aktüer sıfatını haiz bir bilirkişiye tevdiini talep ettiklerini, uygulanacak faizin başlangıç tarihinin belirlenmesi ve konuyu değerlendirmek için öncelikle motorlu araç işleteninin üçüncü kişilere karşı mali sorumluluğunu yüklenen sigortacının, rizikonun gerçekleşmesi halinde ne zaman temerrüde düşeceği, önem kazandığını, trafik kazaları esas niteliği itibariyle haksız eylemden sayılan hallerden olduğu halde, Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortasını yapan sigortacı bakımından temerrüdün bu tarihte oluştuğunun kabulünün mümkün olmadığını, zira sigortacısının zarar giderinin yükümlülüğünü düzenleyen Karayolları Trafik Kanunu’nun 98/1 ve 99/ 1 maddeleri hükümlerinde sigortacının gerek bedensel, gerekse eşyaya gelen zararları ödeme yükümlülüğünün durumunun sigortacıya ihbarından itibaren sekiz iş gününde ödenmesi gerektiği hükme bağlanmış bulunduğunu, bu hükümler esasen TTK.’nın 1299, maddesinin tekrarı niteliğinde olduğunu, özel dairenin bu konuda birtçok kararı bulunduğunu, 02.06.1997 gün ve —– sayılı kararında da “sigortacı kendisine tazminat ödemesi için gerekli ihbar yapılıp, belgelerin ibrazından itibaren 8 işgünü içinde ödeme yapacağı hükme bağlandığını, sigortacı yönünden sigorta bedelini ödeme yükümlülüğü ancak bu tarihte muaccel hale geldiğini, müvekkili şirketin faiz sorumluluğu ancak dava dilekçesinin tebliğ tarihinden sonra 8 işgünü geçtiği tarihinden itibaren söz konusu olacağını, davacının yargılama giderleri ve vekalet ücreti taleplerinin reddini gerektiğini, faiz yargılama gideri ve vekalet ücretinden müvekkili sigorta şirketinin sorumlu olmayacağını, bu yöndeki taleplerinin de reddi gerektiğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle: 05.12.2014 tarihinde müvekkil şirketin sahibi olduğu aracı kullanan—– geri geri gelmesi sonucunda müteveffaya araçla dokunması sonucunda, müteveffanın yere düştüğünü, öndeki toplu taşıma aracının arızalanması neticesinde aracı kullanan —–yan şeride geçmek içn aracı geriye aldığını, kazanın o anda olduğunu, kazanın olduğu anda herhangi bir süratin olamayacağı, aracın geri manevrasının anlık olunacağının açıkta ortada olduğunu, geri manevra dolayısıyla araç malikinin sorumlu olmayacağı tüm kontrolün şoförde olduğunun ortada olduğunu, müteveffanın 1943 doğumlu (72 yaşında) olduğu göz önünde bulundurulmasının gerektiğini, dosyada mevcut 10.03.2014 tarihli Trafik bilirkişisi—– düzenlediği bilirkişi raporunda da açıkça belirtildiği üzere, Müteveffanın 2918S.K.T.K.’nun “taşıt yolunun karşı tarafına geçmek isteyen yayaların, taşıt yolunun, yaya ve okul geçidi ile kavşak giriş ve çıkışları dışında herhangi bir yerden geçmeleri yasaktır.” Kuralını ihlal ederek otobüs durağına yakın mesafede bulunan —- bulunduğu kavşak başını kullanarak geçişini bu kavşak başından yapması gerekirken otobüs durağı önünden ve sanığın aracının arka kısmından karşı yöne geçiş yapmak üzere yola girerek kendi can güvenliğini de tehlikeye attığı olayın neticesinde yola düşerek yaralanmış olduğu bu kazanın oluşumunda tali kusurlu bulunduğunun belirlendiğini, kazanın oluş tarihi 05/12/2012 tarihi olduğunu, mahkeme dosyasında hastane raporları incelendiğinde müteveffanın hastaneye yatış tarihi 07/12/2012 tarihi olarak gözüktüğünü, durumu acil olan kişinin kaza geçirdikten 2 gün sonra hastaneye yatması hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, mevcut hastane raporlarında müteveffanın uzun yıllardır ilaç tedavisinde olduğunu, tüm bu gelişmeler ışığında uzun yıllardır ilaç kullanan, yoğun bakım ünitelerinde kazadan önce tedavi görmüş bir kişinin, hakkında sayfalarca eskiye ait hastane kayıt bilgisi olan 73 yaşında bir kişinin ölümünü bu kazaya bağlamak ne hukuken ne de tibben mümkün olmadığını, müteveffanın ölüm nedeni tamamen yaşı dolayısıyla olduğunu, müvekkili şirkete ait —- plakalı araç davalı sigorta şirketinin de cevap dilekçesinde belirttiği üzere, 16.01.2012-16.01.2013 tarihleri arasında KTK zorunlu mali sorumluluk poliçesi ile sigortalandığını, kazada kazada kusur oranınca taraflarına yükletilecek tazminat miktarından sigorta poliçesi dahilinde davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağı kanun koyucu tarafından düzenlendiğini, Yargıtay kararları da göz önünde bulundurulduğundan, söz. konusu tazminat miktarlarından müvekkil şirketin sorumlu olmayacağını, mahkemenin vericeği kararda önceden alınmış olan raporlarda mütevaffanın 72 yaşında olduğu, yıllardır tedavi altında olduğu, oluşan kazada tali sorumlu olduğu göz önünde bulundurulmasının gerektiğini, davacıların müteveffa ile ilgili bağlantılarının ne olduğunun araştırılması gerektiğini, davacıların gerçekten ölüm dolayısıyla destekten yoksun kalıp kalmadıkları araştırılmasının gerektiğini, talep edilen manevi tazminat miktarları faiş miktarlarda olduğunu, sağlık durumu bozuk, hastanelerde sayfa sayfa kayıt raporları olan yıllardır ilaç kullanan 72 yaşında bir kişinin çalışmayacağını bilmek için dahi olmaya gerek olmadığını, davacıların da kendine bile bakmakta sıkıntı yaşayan bir kişinin üzerinden destekten yoksun kalma tazminatı talep etmeleri hukuken mümkün olmadığını, sağlıklı genç bir kişinin kusuru olmadan ölmesi durumunda ancak manevi tazminat miktarı istenebileceğini, mevcut olayda müteveffanın hastane raporlarında da belli olduğu üzere; her an ölüme hazır olabileceği netçe anlaşılacağını, bu durumda hem bu durumda hem de kazanın oluşumunda kusurlu olan bir kişi için manevi tazminat talebinde bulunmak hukuken mümkün olmadığını, müvekkili şirket yönünden, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddini, mahkeme aksi kanaatte ise, oluşacak tazminat miktarlarının davalı sigorta şirketinden tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, 05/12/2012 tarihinde davalı sigorta şirketine zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı, davalı —-maliki olduğu ve davalı —kullanmış olduğu —-plakalı araçla geri geri manevra yaparken müteveffa—— çarpması sonucu müteveffanın önce yaralandığı, ardından kaza sebebiyle öldüğü iddiasıyla davacıların destekten yoksun kalma, müteveffanın ölümü öncesi tedavi gideri ve her bir davacı yönünden manevi tazminat talebine ilişkindir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, mahkememizin ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip, deliller toplanmıştır.Davacı taraf müteveffanın kaza nedeniyle öldüğünü, müteveffanın kanser hastası olsa da yatalak olmadığını, trafik kazası nedeniyle yatalak kaldığını, kaza sonucu kırıklar nedeniyle kanser tedavisine devam edemediğini, bu nedenle kazadan kısa bir süre sonra vefat ettiğini ileri sürmüştür.Müteveffanın tüm tedavi kayıtları celbedilerek; müteveffanın ölümü ile kaza arasında illiyet bağının olup olmadığı, müteveffanın ölümünün neden kaynaklandığı, müteveffanın öncesinde kanser hastası olduğu gözetildiğinde kazanın tek başına ölümüne sebebiyet verip vermediği ya da kazanın ölümüne etkisinin ne olduğu hususunda—– rapor alınmıştır.
—–14/03/2018 tarihli raporunda; 2010 yılından beri Akciğer Kanseri nedeniyle tedavi gördüğü, 05/12/2012 tarihinde araç dışı trafik kazası geçirdiği, femur boyun kırığı nedeniyle 11/12/2012 tarihinde opere edilerek 14/12/2012 tarihinde taburcu edildiği, 25/02/2013 tarihinde evinde öldüğü bildirilen 24/04/1943 doğumlu —–hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bulunan veriler birlikte değerlendirildiğinde; dosyada kayıtlı bilgilerde; 10/02/2010 tarihinde Skuamoz Hücreli Akciğer Kanseri tespit edilerek kemoterapi ve radyoterapi tedavisi uygulandığı, en son kemoterapi kürünü 01/11/2012 tarihinde aldığı, 05/12/2012 tarihinde araç dışı trafik kazası geçirdiği, femur boyun kırığı nedeniyle 11/12/2012 tarihinde kalçaya parsiyel endoprotez uygulanarak 14/12/2012 tarihinde taburcu edildiği, 25/02/2013 tarihinde evinde eşi tarafından yere düşmüş vaziyette ölü olarak bulunduğu, dosyada kişinin ölüm sebebi ve mekanizmasını açıklayacak EKG, laboratuvar tetkiki, röntgen tetkiki gibi herhangi bir tıbbi belge bulunmadığı ve zamanında otopsi yapılarak dokularda makroskopik, histopatolojik, toksikolojik ve mikrobiyolojik araştırma yapılmamış olduğundan; Mevcut verilerle kişinin ölüm sebebi ve mekanizmasının bilinemediği, kişinin ölüm sebebi ve mekanizmasının bilinemediğinden sorulan diğer hususta değerlendirme yapılamadığı belirtilmiştir.
Davacı vekilinin eksik olduğunu ileri sürdüğü tedavi kayıtları celp edilerek yeniden —-rapor alınmıştır.
—- 04/06/2018 tarihli raporunda; Mevcut verilerle kişinin ölüm sebebi ve mekanizmasının bilinemediği, kişinin ölüm sebebi ve mekanizmasının bilinemediğinden sorulan diğer hususta değerlendirme yapılamadığı belirtilmiştir.
Mahkememizce—- raporları değerlendirilerek müteveffa —- trafik kazası nedeniyle ölüp ölmediği, hastalığının ölümüne etkisi, kaza ile ölüm arasında illiyet bağının olup olmadığı, kaza olmasaydı kanser tedavisine devam edilmesi halinde ne kadar süre yaşama ihtimali olduğu, kaza nedeniyle müteveffa—- oluşan kemik kırığının kanser tedavisine engel oluşturup oluşturmadığı hususlarının değerlendirilmesi açısından —-Hastanesi’nden rapor alınmıştır.
—– Hastanesi’nin 13/11/2019 tarihli raporunda özetle; —– ölü muayenesinde herhangi bir laboratuvar, görüntüleme, tanısal test yapılmadığından; kişinin ileri yaşı, ek hastalıkları, yakın zamanlı operasyon öyküsü bulunmasına rağmen otopsi işlemi uygulanmadığından hareketle ölüm sebebinin belirlenmesinde yardımcı olabilecek laboratuvar, histopatolojik, mikrobiyolojik, toksikolojik analizler de yapılmadığından kişinin kesin ölüm sebebinin yalnız dosya incelemesi ile belirlenemeyeceği, kişinin kesin ölüm sebebi yalnız dosya incelemesi ile belirlenemediğinden, hastalığının ölümüne etkisi, kaza ile ölüm arasında illiyet bağı kurulup kurulamaması hakkında kanaat belirtilemeyeceği, kaza olmasaydı kanser tedavisine devam edildiği taktirde sürekli takipte olduğu Radyasyon Onkolojisi Kliniği tarafından 6 ay-2 yıl arası yaşam süresi verildiği, bunun yüksek olasılıkta doğru olduğu, kişide meydana gelen kırığın kanser tedavisine engel oluşturup oluşturmadığı hususunda; mevcut belge ve bulgularla karar verilemeyeceği belirtilmiştir.Davacılar vekilinin rapora itirazları nedeniyle bu kez de —-Tıp Fakültesi —-Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan rapor alınmıştır.
—-Dalı Başkanlığı’nın 28/04/2022 tarihli raporunda; kişinin ölümü sonrasında zamanında otopsi yapılarak dokularda makroskopik, histopatolojik, toksikolojik ve mikrobiyolojik araştırma yapılmamış olduğundan ölüm sebebinin kesin olarak belirlenemeyeceği, kemoterapi tedavisi gören hastalarda kemik kırığı olmasının kemoterapi tedavisinin devam etmesinde bir engel oluşturmadığı, femur boyun kırığı meydana gelen kişide uygulanan tedavinin tıp standartlarına uygun olduğu, kalça kırığı sebebiyle ameliyat geçiren hastaların % 30’unun ameliyat sonrası ilk yıl içinde çeşitli komplikasyonlara bağlı olarak öldüğünün bilimsel çalışmalarda gösterildiği, kişinin kazaya bağlı oluşan kırık sebebiyle ölmüş olabileceği gibi, kansere bağlı komplikasyonlara bağlı olarak da ölmüş olabileceği, otopsi yapılmadığı ve kesin ölüm sebebinin bilinemeyeceği dikkate alındığında; kişinin ölümüne trafik kazasının etkisi olup olmadığının, dolayısıyla kaza ile ölüm arasında illiyet bağının olup olmadığının belirlenemeyeceği, kişinin ileri evre akciğer kanseri olduğu ve takip tedavi aşamasında yer alan radyasyon onkolojisinin notu göz önüne alındığında; kaza olmasaydı ve kişi tedavisine devam etseydi beklenen 6 ay-2 yıl arası yaşam süresinin yüksek olasılıkta olduğu, kemik kırığının kanser tedavisine engel oluşturmadığı belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamından; 05/12/2012 tarihinde meydana gelen kazada müteveffa —– yaralandığı ve bir süre sonra vefat ettiği, davacıların —- kaza nedeniyle vefat ettiğini ileri sürerek tedavi gideri, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep ettikleri, mahkememizce müteveffa —- kaza nedeniyle vefat edip etmediği yönünde raporlar alındığı, alınan tüm raporlarda; kişinin ölümüne trafik kazasının etkisi olup olmadığının, dolayısıyla kaza ile ölüm arasında illiyet bağının olup olmadığının belirlenemediği, dolayısıyla davacı tarafça müteveffanın kaza nedeniyle vefat ettiği hususunun ispatlanamadığı, bu nedenle davacı tarafın destekten yoksun kalma tazminatı talep edemeyeceği anlaşıldığından davacıların destekten yoksun kalma tazminatlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
—- Sulh Ceza Mahkemesi’nin—-Esas —- Karar sayılı kararı incelendiğinde; davalı sürücü —– kusurlu olması nedeniyle taksirle yaralama suçundan cezalandırıldığı, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği görülmüştür.Davacıların bir diğer talebi tedavi gideri talebine ilişkin olup, müteveffanın kaza nedeniyle yaralandığı, müteveffanın tedavisine ilişkin belge bulunmadığı,Yargıtay—- Hukuk Dairesinin —– Karar nolu ilamında; “Mahkemece, 2918 sayılı yasanın değişik 98. maddesine göre trafik kazası nedeniyle üniversiteler bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmetleri bedelleri —– tarafından karşılanacağından sağlık harcamalarının davalı sigorta şirketince karşılanma imkanı bulunmadığı gerekçesiyle tedavi giderlerinin hesaplanmaması doğru bulunmamıştır. Oysa, davalı sigorta şirketinin 6111 sayılı yasanın 59. maddesi ile 2918 sayılı KTK.nin 98. maddesinde yapılan değişiklikle —– Kurumu’nun sorumluluğu dışında kalan tedavi giderlerinden sorumluluğu devam etmekte olup, ayrıca ZMMS poliçelerinde sakatlanma teminatı ile tedavi giderleri teminatlarının ayrı olmasına göre tedavi gideri ödemesinin tedavi gideri teminatından karşılanacağı da nazara alınmalıdır. Bu halde mahkemece, öncelikle davacıya talep ettiği tedavi giderlerine ilişkin delillerini
sunması için imkan tanınması, belge sunulmasa dahi yaralanmanın derecesi ve doktor raporları ile hastane kayıtları incelenerek, yaralanma nedeniyle —- sorumluluğu dışında kalan yapılması gerekli tedavi giderlerinin (özel diyet, ulaşım, rehabilitasyon, pansuman, vs) ne kadar olabileceği konusunda uzman hekim bilirkişiden görüş alınması, yargıç tarafından somut olayın özelliği ve kapsamı da gözetilerek tedavi gideri yönünden
uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. ” şeklinde olduğu,
bu kapsamda mahkememizce doktor bilirkişiden rapor alındığı,
her ne kadar raporda; kişinin tedavileri sırasında yol gideri olarak 250,00 TL ve ayrıca kişinin pansuman, bez gibi paramedikal giderleri için 250,00 TL olduğu belirtilmişse de yargıç tarafından somut olayın özelliği ve kapsamı da gözetilerek tedavi gideri yönünden uygun bir tazminata hükmedilmesi gerektiğinden mahkememizce davacıların takdiren 1.000,00 TL tedavi gideri olduğu kanaatine varıldığı, sürücü ve malikin kaza tarihinden itibaren temerrüde düştükleri, davadan önce sigorta şirketine başvuru olmadığı, bu nedenle davalı sigorta şirketinin dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, söz konusu tazminattan tüm davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları kanaatine varılmıştır.
Davacıların bir diğer talebi de manevi tazminat talebidir.
Manevi tazminat açısından ise; 6098 sayılı TBK’nun 56. maddesi (818 sayılı BK. 47. md.) hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve—– sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. (Yargıtay—– Hukuk Dairesinin 05/06/2017 tarih —–Esas,—–tarihli kararı)
Davacı —–müteveffanın eşi, davacı —– ise müteveffanın —– kızı olup, müteveffanın kazadan önce kanser hastası olduğu, kanser tedavisi sırasında trafik kazası geçirdiği, kaza tarihinde 69 yaşında olduğu, kazadan kısa süre sonra vefat ettiği, davacıların, müteveffanın kanser hastası olduğu esnada yaralanması nedeniyle davacıların manevi zarar uğradığının açık olduğu, müteveffanın yaralanma derecesi, tarafların ekonomik sosyal durumları, kusur oranları gözetilerek davacı eş —- için 10.000,00 TL, davacı çocuk— için 8.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş, söz konusu tazminattan davalı sürücü —- ve araç maliki —– müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuştur.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜNE,
1-Davacıların destekten yoksun kalma tazminat taleplerinin reddine,
2-Davacıların tedavi gideri talebi yönünden 1.000,00 TL’nin davalılar —-yönünden kaza tarihi olan 05/12/2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte, davalı—– yönünden temerrüt tarihi olan 02/04/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara eşit oranda verilmesine,
3-a)Davacı çocuk—– yönünden 8.000,00 TL,
b)Davacı eş —– yönünden 10.000,00 TL manevi tazminatın,davalılar —–kaza tarihi olan 05/12/2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak adı geçen davacılara verilmesine, bakiye talebin reddine,
4-a)Maddi tazminat yönünden; karar harcı 269,85 TL harcın davalılar ——- tahsili ile hazine adına irad kaydına,
b)Manevi tazminat yönünden; karar harcı 1.229,58 TL’nin davalılar — ve —– tahsili ile hazine adına irad kaydına,
5-Dava adli yardımlı olduğundan ve davacılar tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Suç üstü ödeneğinden karşılanan 729,80 TL tebligat ve müzekkere gideri, 4.380,00 TL bilirkişi ve —- masrafı olmak üzere toplam 5.109,80 TL yargılama giderinin davalılar —–müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
7-Davalılar tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Maddi tazminat yönünden; davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T’deki esaslara göre belirlenen 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar ——müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine,
9-a)Manevi tazminat yönünden davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T’deki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılar—– müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine,
b)Manevi tazminat yönünden davalı—– kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T’deki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı —– verilmesine,
10-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,Dair, davacılar vekilinin, davalı —- vekilinin yüzüne karşı, davalı—-, davalı —-vekilinin yokluğunda kararın taraflara tebliğinden 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.