Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1171 E. 2020/217 K. 11.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2015/1171
KARAR NO : 2020/217

DAVA : Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/05/2015
KARAR TARİHİ : 11/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı bankanın yıllardır müşterisi olduklarını, müvekkillerinden ..——— bedelli çekin davalı tarafından haksız yere yazıldığını, çekin keşide günü öncesinde hesaplarında ——– devir ve çekin yazılma saatinden önce de çekin kullanıldığı hesaba gönderilen —– bulunduğunu, ayrıca her iki müvekkil şirketin hesapları arasında karşılıklı ——- bulunduğunu, yine müvekkillerinden——-çekinin de o tarihte banka hesaplarında yeterli miktarda nakit bulunmasına rağmen davalı tarafından hukuka aykırı olarak yazıldığını, düzeltme hakkının müvekkiline kullandırılmadığını, davalı tarafından müvekkilleri ile çalışılmayacağı bildirilerek mevcut kredi limiti kapatılmak sureti ile müvekkillerinin iflasına giden sürecin başlatıldığını, davalının çek yazma işlemi nedeniyle müvekkillerinin piyasadaki ticari itibarının zedelendiğini ve bir çok firma ile ticari ilişkilerinin sonlandığını, müvekkillerinin mal tedarik edemez hale geldiğini, müvekkiline ait ————- bulunan fabrika üzerinde ve müvekkili şirket yetkilisine ait taşınmaz üzerinde davalının birinci sıra ve derecede ipoteği bulunduğunu, zararlarının tazmini bakımından davalı bankaya 22/06/2012 tarihli ihtarname gönderildiğini ancak taleplerinin sonuçsuz kaldığını, müvekkili şirket yetkilisine ait taşınmazın satılarak yüklü bir ödeme ile davalı bankaya ara ödeme yapıldığını ve borcun yapılandırıldığını, bozulan işler nedeniyle boşaltılan müvekkiline ait fabrikanın kiraya verilerek kira bedellerinin noterden davalı bankaya temlik edildiğini, davalı bankanın ipoteği bulunan arsaların değerlerinin davalı bankaya olan borcun 8 katı tutarında olduğunu, davalının müvekkili şirket yetkilisine ait olan taşınmaz üzerindeki ipoteğinin taşkın ipotek olduğunu ve davalının hukuka aykırı şekilde ipoteği kaldırmadığını, bu nedenle başka bankalardan ipotek karşılığı kredi alamadıklarını, davalı bankaya olan borcun vadesinde ödenmesi adına kardeş firma kurulduğunu, şirketin internet satışlarının artması nedeniyle davalı bankadan sanal pos talep edildiğini ancak bu talebin de yasal tüm zorunlu evrakları tam olmasına rağmen davalı tarafından gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, davalının kötü niyetli olduğunu, davalının haksız ve hukuka aykırı işlemleri nedeniyle müvekkillerinden ——– ticari hayatının bittiğini, müvekkilleri hakkında 100’e yakın işçi alacağı davası açıldığını, çeklerin yazdırılarak icra takipleri ve hacizlere maruz kaldıklarını, kira bedellerinin zamanında ödenmemesi nedeniyle onlarca mağazayı kapatmak zorunda kaldıklarını,—– bulunan fabrikayı kapatmak zorunda kaldıklarını, davalı ———şikayet edildiğini ve soruşturulmasının devam ettiğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL maddi tazminatın ihtarname tarihi olan 22/06/2012 tarihinden, kabul edilmemesi halinde dava tarihinden itibaren, tespit edilecek fazlaya ilişkin tazminatın ise ıslah tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili, davasını tam ıslah suretiyle sunduğu dava dilekçesinde harcını yatırmak suretiyle bu kez davalının müvekkillerine ait 2 adet çekin hukuka aykırı şekilde yazılmasına sebebiyet vermek suretiyle yapmış olduğu haksız fiil eylemi neticesinde müvekkili şirketlerin ticari itibar kaybına uğradığını belirterek 2.000.000 TL.manevi tazminatın davalılardan dava tarihinden itibaren işletilecek ticari faiziyle birlikte müşterek ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline ödenmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davacı şirketlere krediler kullandırıldığını ve davacılardan —————- bulunduğunu, —–bedelli çekin ibraz tarihinde karşılığı olmaması nedeniyle yazıldığını, çek yazıldıktan ve takas sistemi kapandıktan sonra davacılar tarafından ——ise çekin yazıldığı tarihte değil 30/10/2009 tarihinde davacı tarafından hesaba gönderildiğini, düzeltme hakkı kullandırılıp çek bedelinin ödendiğini, 6.900 USD bedelli çekin sorulduğu tarihte hesapta USD bakiye olmaması nedeniyle yazıldığını, yine davacılara düzeltme hakkı kullandırılarak 03/09/2010 tarihinde davacılarca ödenerek ——-kaydının düzeltildiğini, davacılar tarafından müvekkiline verilen karşılıklı virman talimatı bulunmadığını, müvekkili banka prosedürleri gereğince böyle bir talimat alınmasının söz konusu olmadığını, davacıların müvekkiline olan borçlarının sürekli yapılandırıldığını, müvekkili banka teminatında olan gayrimenkulün 900.000,00 TL’ye satıldığını ve 600.000,00 TL’sinin kredi borcuna mahsuben müvekkili tarafından alındığını, kalan tutarın iyi niyetli olarak davacılara ödendiğini, davacılardan——–döngüsünü düzenleyebilmesi için ——–yapraklı çek karnesi verildiğini, müvekkilince davacılara yasal sınırlar dahilinde her türlü destek ve ödeme kolaylığının sağlandığını, davacıların müvekkiline aylık kredi ödeme miktarının 56.832,00 TL olduğunu, temlik olunan aylık kira tutarının ise 35.000,00 TL olduğunu, kira bedelinin aylık kredi borcunun tamamını karşılamadığını, davacının kredi taksit tutarlarını ödemede ciddi sıkıntı yaşadığını, ipotek konulan taşınmazların ekspertiz bedellerinin 2.960.000,00 TL ve 900.000,00 TL olduğunu, ———— bulunan taşınmazın hisseli tapulu olduğunu ve binanın tam olarak kimin arazisi / hissesi üzerinde inşa edildiği belirsiz olduğundan ipoteğin nakde dönüşüm sıkıntısının bulunduğunu, yine diğer taşınmazın da ruhsatsız olduğunu ve 2.000.000,00 TL bedelli limitli ipotek tesis edilmesine rağmen ekspertiz bedelinin 900.000,00 TL olduğunu, her iki ipoteğin müvekkili banka risklerini karşılamaktan uzak olduğunu, taşkın ipotek iddialarının haksız olduğunu, dava dışı şirkete sanal pos cihazı verilmemesi kararının kurumsal, yönetimsel, ticari bir karar olduğunu, bu kararın davacıların başka bankalardan post cihazı taleplerine ve kullanmalarına da engel teşkil etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar vekili, tam ıslah yoluyla sunulan dava dilekçesine karşı cevap dilekçesinde davacı yanın —- dilekçesiyle davasını tamamen ıslah edip 2.000.000 TL.manevi tazminat talebinde bulunmasının kötü niyetli ıslah olduğunu, bu yüzden davacı tarafın ıslahının dikkate alınmayarak dosyada mevcut duruma göre karar verilmesini talep ettiklerini, davacı yanın kötü niyetli ıslah talebini kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının talep ettiği manevi tazminat tutarı üzerinden harcı yatırması gerektiğini, yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla 15/04/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle talep edilen manevi tazminata ilişkin dava hakkının zaman aşımına uğradığını, davacı tarafından tazminat taleplerinin dayanağı olarak 23/10/2009 ve 20/08/2010 keşide tarihli 2 adet çeke ilişkin yapılan işlemlerin gösterildiğini, çeklerin keşide tarihlerinde ilgili işlemlerin davacı tarafça öğrenildiğini ve herhalukarda davacıların müvekkili bankaya keşide ettikleri 22/06/2012 tarihli ihtarname itibariyle de öğrendiklerinin kabul edilmesi gerektiğini, manevi tazminat için kanunun aradığı yasal şartların mevcut olmadığını, davacının manevi tazminat talep edebilmesi için iddiasını ispata yarar delil sunması gerektiğini, davacı tarafça zarar ve kusur iddialarının ispat edilemediğini, aynı şekilde zarar ve kusur arasındaki nedensellik bağının da ortaya konması gerekirken bu hususun da ispatlanamadığını belirterek manevi tazminat istemli davanın usulden, zaman aşımı nedeniyle ve esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Davacılar vekili 06/05/2015 tarihinde maddi tazminat istemli olarak açtığı davayı sunduğu 15/04/2019 tarihli dilekçesi ile HMK 180 maddesi uyarınca tamamen ıslah ettiğini bildirerek davalı yanın haksız fiili nedeniyle müvekkili şirketlerin uğradığı ticari itibar kaybı nedeniyle manevi tazminat davasına dönüştürmüş, 2.000.000 TL.manevi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini bildirmiştir. Davacılar vekilinin tam ıslah suretiyle sunduğu dava dilekçesi davalılar vekiline tebliğ olmuş davalılar vekili süresinde ibraz ettiği cevap dilekçesinde, ıslahın kötü niyetli yapıldığını, harç yatırılması gerektiğini ileri sürmüş ayrıca zaman aşımı savunmasında bulunarak çeklerin 23/10/2009 ve 20/08/2010 tarihlerinde karşılıksız işlemine tabi tutulduğunu, davacıların 22/06/2012 tarihinde ihtarname gönderdiğini ve ihtarname ile zararın da ifade edildiğini bu tarih itibariyle de zaman maşımı sürelerinin dolduğunu bildirmiştir.
HMK 176 ve devamı maddelerinde ıslah hukuki müessesesi düzenlenmekte olup, Kanun’un 180. maddesinde davanın tamamen ıslahı düzenleme konusu yapılmıştır. Davacı vekili harç yatırmak suretiyle maddi tazminat olarak açtığı davasını manevi tazminata dönüştürmüştür. Davacının ıslahını davayı uzatmak veya karşı tarafı rahatsız etmek gibi kötü niyeti düşüncelerle yaptığına dair sunulan delil ve bu anlamda saptanan bir emare olmadığından davalı yanın kötüniyetli ıslah yapıldığına yönelik iddiası yerinde görülmemiştir.
Davanın tamamen ——— ıslah edilmesi halinde, ıslah olunan dava ilk dava gününde açılmış sayılır ve hak düşürücü süre bu tarihte kesinleşmiş olur. Bu nedenle, dava süresi ilk dava ile muhafaza edilmiş olacağından, sürenin hesabında ıslah tarihinin değil, ilk dava tarihinin esas alınması gerekir Bu durumda mahkememizde 06/05/2015 tarihinde dava açıldığı gözetilerek davalının tam ıslah ile sunduğu dava dilekçesindeki manevi tazminat davasına yönelik zaman aşımı itirazının değerlendirmesinin bu tarih itibariyle yapılması gerekmektedir.
Davalı taraf zaman aşımı savunmasında TBK 72 maddesi uyarınca tazminat isteminin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yılın ve herhalde fiilin işlendiği tarihten itibaren başlayarak 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrayacağını, ancak tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zaman aşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa bu zaman aşımının uygulanacağını, tazminat taleplerinin dayanağı olarak 23/10/2009 ve 20/08/2010 keşide tarihli çeklere ilişkin olarak yapılan işlemlerin gösterildiğini, davacıların çeklerin keşide tarihlerinde bu işlemleri öğrendiğini ve herhalukarda davacılar tarafından davalı bankaya keşide ettikleri 22/06/2012 tarihli ihtarname ile öğrendikleri kabul edildiğinde 15/04/2019 tarihli dilekçe ile ileri sürdükleri taleplerin zaman aşımına uğradığını bildirmiştir. Davacılar vekili ise davalı tarafın zaman aşımı savunmasını kabul etmediklerini, TBK 72 maddesi gereğince zarar verenin öğrenilmesi yanı sıra zararın ne olduğununda öğrenilmesi gerektiğini, zararın varlık ve bütün unsurları öğrenilmeden zarar görenin dava yoluyla talep edeceği tazminat için yeterli değerlendirme yapamayacağını, çeklerin davalı bankanın kusuru nedeniyle hukuka aykırı olarak yazılması sebebiyle müvekkillerinin uğradığı zararın her geçen gün arttığını, çeklerin hukuka aykırı olarak yazılmasından sonra davalı bankanın merkez bankasındaki kayıtları düzeltmesine kadar geçen zamanda müvekkillerinin çeklerinin yazıldığının piyasada duyulduğunu ve batıyor dedikodularının yayıldığını, en son çekin yazılmasından sonra bankanın kredileri de kapatmış olması sebebiyle piyasadaki şirketlerin mal vermemeye başladığını zararın miktarı ve davalının eylemleri ile zarar arasındaki uygun illiyet bağına 22/12/2017 tarihli uzman görüşü ile ————-zaman aşımının bu tarihten başlaması gerektiğini ileri sürmüştür.
Dosya kapsamında sunulan delillerden davanın dayanağını oluşturan —– bedelli çeklerin ibraz tarihinde karşılıksız işlemine tabi tutulduğu, bu işlemlerin akabinde davacıların davalı yana 22/06/2012 tarihinde gönderdikleri ihtarname ile maddi zararları yanı sıra şirketlerin ticari itibar kaybına uğradığı, ticari itibarlarının önemli ölçüde yara aldığı, gelecekteki ticari faaliyetlerinin çok daha güçlükle yürütülmesi sonunun doğmasına sebebiyet verildiği iddialarının da ileri sürüldüğü anlaşılmıştır. Somut olayda uygulanması gereken TBK 72 maddesi, tazminat istemleri için zaman aşımı süresini belirlemiştir. Davacının tazminat yükümlüsünü ve zararını öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl içinde ve herhalde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıl içinde talepte bulunması gerekir. Aksi halde tazminat talep hakkı zaman aşımına uğrar. Dava konusu olayda zararın cezayı gerektiren bir fiilden doğduğu iddia edilmediği gibi, Ceza Kanunları uyarınca suç teşkil eden bir eylemde bulunmadığından maddenin 2.cümlesinin uygulama yeri bulunmamaktadır. 2 yıllık zaman aşımı açısından değerlendirildiğinde, davacının zarar sorumlusunu çeklerin karşılıksız işlemine tabi tutulmasıyla birlikte öğrendiği sabittir. Bu konuda davacı taraf maddi zararlarının oluştuğunu ticari itibar kaybına uğradığını bildiren ihtarnameyi 22/06/2012 tarihinde düzenleyip davalı yana göndermiştir. Öte yandan davacının da söz ettiği gibi sadece zarar sorumlusunu öğrenmek yeterli olmayıp aynı zamanda zararında öğrenilmesi 2 yıllık zaman aşımının başlaması için zorunludur. Davacı taraf davalı yana gönderdiği 22/06/2012 tarihli ihtarında ticari itibar kaybına uğradığını, açıkça ifade etmiş ve bunu çeklerinin davalı tarafından karşılıksız yazılması eylemine bağlamıştır.
Manevi zarar sonradan zaman içinde artacak, eksilecek bir meblağ değildir. Hukuka aykırı eylem nedeniyle çeklerin elem ve üzüntü o anda duyulması gereken bir haldir. Üzüntü ve acıyı zamana yaymak da mümkün değildir. Bu nedenle eylemin ortaya çıkışıyla birlikte davacı zararı meydana getireni bildiği gibi, ihtarname tarihi itibariyle de zararını bilebilecek durumdadır.
Tam ıslah suretiyle sunulan dava dilekçesiyle talep edilen manevi tazminat istemi mahkememizde davanın açıldığı 06/05/2015 tarihi itibariyle 2 yıllık süre dolduktan sonra talep edilmiş durumdadır. Bu nedenle davalının zaman aşımı itirazı yerinde görülerek davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Islah edilen davanın zaman aşımı nedeniyle reddine,
2-Karar harcı 54,40 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.707,75 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.653,35 TL harcın ve ıslah harcı olarak yatırılan 34.155,00 TL.nin karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli——esaslara göre belirlenen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafça yapılan 200,00 TL. yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.