Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2022/818 Esas
KARAR NO:2023/882
DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:17/10/2022
KARAR TARİHİ:13/12/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait —– ile davalı yan tarafından sigortalı olan ——— plakalı araç arasında meydana gelen kaza neticesinde, müvekkilinin davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketi kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, müvekkilinin haklarını sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini, ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini, tahsil etmeleri gereken tazminat alacaklarını yasal süresinde tahsil edilemediğini, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve avans faizini aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar taleplerine ilişkin işbu davayı açtıklarını, ——- uyuşmazlık hakem kararının—– karar sayılı —-karar tarihli ilamı ile karar verildiğini, Yapılan değerlendirmeler ve belirtilen gerekçeler neticesinde; ” Başvurunun kısmen kabulüne, —- tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile——- alınarak başvurana verilmesine, Başvuran tarafın yapmış olduğu 100,00 TL başvuru ücretinin ve 850,00 TL bilirkişi ücretinin toplamı olan 950,00 TL’nin kısmen kabule göre —— alınarak başvurana verilmesine, bakiye kısmın başvuran üzerinde bırakılmasına, Başvuran kendisini vekille temsil ettirdiğinden yukarıda net ve açık olarak anlatılan gerekçe kapsamında 2.727,00 TL’nin —- alınarak başvuran tarafa verilmesine, Aleyhine başvuru yapılan sigorta şirketi kendisini vekille temsil ettirdiğinden 545,40 TL’nin başvurandan alınarak ——— şeklinde karar verildiğini, davalı —– sorumluluğuna karşı hüküm kurulduğunu, müvekkilinin borcunu tahsil etmek amacıyla 19/04/2021 tarihinde borçluyu temerrüde düşürdüğünü ancak borcunu 10/01/2022 tarihinde icra kanalı ile tahsil edebildiğini, müvekkilini davalıdan talep ettiği hasar bedeli tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün aynı olmayacağını ve müvekkilinin zarara uğrayacağını belirterek HMK 107. maddesi uyarınca fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile;
müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı ——- tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın, daha önce aynı olay ve aynı talebe ilişkin sigorta tahkim komisyonu nezdinde “faiz” talebini de içeren dava ikame ettiğini, bu talep kabul edilerek hüküm kurulduğunu, dolayısıyla, hali hazırda temerrütten kaynaklı faize de hükmedilen “kesin hüküm” nedeniyle davanın reddi gerektiğini, huzurdaki uyuşmazlık konusu kaza nedeniyle davacı araç için işbu davadan önce—— sayılı kararı gereğince—– araç hasarı tazminatı ve 3.680,08-TL ek ödeme yapıldığını,——- kararına ilişkin yapılan itiraz sonucu ——- sayılı kararı ile başvuran vekilinin itirazının reddine kesin olarak karar verildiğini, , —— sayılı kararı gereğince —— değer kaybı tazminatı ve 3.463,50 TL ek ödeme yapıldığını, yapılan ödemeler ilamdaki asıl alacak ve faiz de dahil olmak üzere ferileri toplamı üzerinden tahakkuk ettiğini ve müvekkili şirketin tüm sorumluluğunu yerine getirmediğini, davacı yanın tazminata ek olarak faiz de tahsil ettiğini, kazaya karışan —-plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde ——–sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin bu poliçedeki maddi zararlara ilişkin teminat limitinin ise kaza tarihi itibariyle araç başına 43.000,00-TL olduğunu, dosya üzerinde yapılan tüm ödemelerin poliçe teminat limitinden mahsup edilmesi gerektiğini, öncelikle, hali hazırda asıl alacağa bağlı olarak tahakkuk eden faiz ödendiği için karşı yanın talebinin mesnedi ve karşılığının bulunmadığını, bir an için böyle bir zararın varlığı kabul edilse dahi, munzam zarara ilişkin taleplerin hukuken “dolaylı zarar” kapsamında olup dolaylı zararlar 2918 sayılı ktk’nın 92. maddesi uyarınca poliçe teminatı dışında olduğunu, nitekim yasal dayanağını KTK’nın 90. maddesinden alan ——-maddesine göre de zarar neticesinde oluşan yansıma veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilebilecek tazminat talepleri poliçe teminat kapsamı dışında bırakıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, ilgili zararın varlığı halinde dahi, söz konusu zararın somut deliller vasıtasıyla maddi ispat vasıtasıyla kanıtlanması gerektiğini, bu kapsamda karşı yanın, döviz kuru ve enflasyon gibi tamamen soyut hususlar öne sürülerek uygun illiyet bağı bulunmayan ve sigortanın sorumluluğundan bahsedilemeyecek bir meblağın tahsilini talep etmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, huzurda görülen uyuşmazlık kapsamında karşı yanca talep edilen munzam zararın, öncelikle kesin hüküm nedeniyle reddine, aksi halde 2918 sayılı KTK. ve ilgili mevzuat uyarınca poliçe teminatı dışında kalması, ek olarak somut vasıtalarla ispat dahi edilememiş olması nedenleriyle reddine, aksi halde karşı yanın işbu talebine ilişkin mahrum kaldığı munzam zararı gösteren somut deliller dosyaya sunulmadığı için ispatlanamamış davanın reddine, karar verilmesini talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı yanın avans faiz talebine itiraz ettiklerini, haksız fiilden kaynaklandığını belirterek zamanaşımına uğramış davanın reddine, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine, 2918 Sayılı KTK. ve mevzuat gereği teminat dışında kalan “dolaylı zarar” talebinin reddine, mahrum kalındığı iddia olunan somut munzam zarara ilişkin delil sunulmadığı için ispat edilemeyen taleplerin reddine, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirket aleyhine tazminata hükmedilmesi halinde dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, icra dosyası çıktıları, tramer kayıtları, ——- yazılan yazılara cevap verilmiş, yazı cevapları incelenerek değerlendirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı tarafın sigortalısına ait aracın davacıya ait —– plakalı araca çarpması sonucu araçta meydana gelen değer kaybı alacağının zamanında tahsil edememesinden kaynaklı zararının tazmini istemine ilişkindir.Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda uyuşmazlığın; davalı —– trafik kazasından kaynaklı oluşan zarar için davacı tarafından yapılan başvuru neticesinde oluşan zararı karşılamamış olması ve bu nedenle davacının alacağına geç kavuşması nedeniyle munzam zararının oluşup oluşmadığı bu zararının sigorta şirketinden talep edilip edilemeyeceği noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Celp edilen —– sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine ———- tarihli kararının 2,727,00 TL maddi tazminat,518,13 TL yargılama gideri, 2.727,00 TL ilam vekalet ücreti, 210,24 TL işlemiş faiz, 0,26 TL işlemiş faiz, 1,34 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.183,97TL alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır.
——- yazılan yazılara cevap verilmiş, yazı cevapları incelenerek değerlendirilmiştir. Tüm dosya kapsamına göre;
Dava, TBKnın 122.maddesine dayalı munzam zarar istemine ilişkindir.Hukukumuzda alacaklıya, zararın varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın temerrüt faizini talep edebilme hakkı tanınmıştır. Ayrıca temerrüt faizi yükümlülüğünün doğumu için borçlunun alıkoyduğu paradan yarar sağlaması şart olmadığı gibi bu yararların iadesi amacı da bulunmaz. Temerrüt faizi talep edebilmek için borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması şart değildir. Borçlu, bu konuda kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ileri sürerek ve bunu kanıtlayarak faiz ödeme yükümlülüğünden kurtulamaz. Bunun yanında temerrüt faizi, sözleşmeden doğan para borçlarının yanı sıra, sözleşme dışı hukukî ilişkiden kaynaklanan para borçlarında da uygulama alanı bulur ——
Munzam zarara ilişkin düzenleme TBK’nın 122. Maddesinde yapılmış olup, anılan madde “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır. Dördüncü koşul ise borçlunun temerrüdü ile alacaklının munzam zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir.—— kararında belirtildiği üzere munzam zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerinde olup, alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz ——– Ayrıca bir para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı alacaklının zarara uğrayacağı kabul edilerek bu zararın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum dikkate alınarak belli bir oranda olacağı benimsenmiş ve TBK’nın 120. maddesi yollaması ile 3095 sayılı Kanun’un hükümleri çerçevesinde temerrüt faiz oranları belirlenmiştir. Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle TBK’nın 122. maddesine dayanılarak munzam zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır. ——-Somut uyuşmazlıkta; davacıya —- plakalı araç ile davalı yan tarafından sigortalı olan ——–plakalı araç arasında meydana gelen kaza neticesinde, davacının aracının hasar gördüğü, yaşanan kazada davalının sigortalısı olan aracın tam kusurlu olduğu, araçtaki değer kaybının tazmini için sigorta şirketine başvurulduğu, sigorta şirketi tarafından ödeme yapılmaması nedeni ile ——- başvurulduğu, kararın icra yoluyla tahsil edilebildiği iddia edilmiştir. Davacının davaya konu tazminat talebi, davacının kaza sonrası davalıya yaptığı müracaat esnasında ödeme yapmamış olması, ödemenin Sigorta Hakem kararı neticesinde yapılmış olması, süreç içerisinde döviz kurunda yaşanan artış nedeni ile alım gücünün azalmasından ileri gelmektedir. Davacı munzam zarar talebinde bulunmuştur.Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; TBK’nun 122. maddesinde “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder” düzenlemesinin yer aldığı, düzenleme uyarınca munzam zararı talep edebilmek için alacaklının munzam (aşkın) zarar talebinde bulunabilmesi için, alacaklının temerrüt faizini aşan zararının olması, temerrüt ile munzam zarar arasında illiyet bağının bulunması, borçlunun kusursuzluğunu ispatlayamamış olması gerekeceği açıktır. Somut uyuşmazlıkta —— kararı neticesinde davacı tarafa hasar bedelinin faizi ile ödenmesine karar verildiği, davalı … tarafından icra kanalı ile gerekli ödemenin yapıldığı, davacının aşkın bir zararının bulunduğunu ve bu durumun davalının kusurundan ileri geldiği hususunu ispat edemediği görüldüğünden davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85 TL karar ve ilam harcından başlangıçta alınan 80,70 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davadan önce gidilen ara buluculukta devletçe karşılanan 1.560,00 TL ara buluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, bu nedenle bu miktar yönünden de harç gibi tahsil müzekkeresi hazırlanmasına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının HMK 333 ve gider avansı tarifesinin 5. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden sonra ilgili tarafa iadesine,
Dair karar, davacı vekilinin yüzüne karşı, karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ——– Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olarak verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu. 13/12/2023