Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/786 E. 2023/582 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2022/786 Esas
KARAR NO:2023/582
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:07/10/2022
KARAR TARİHİ: 20/09/2023

Mahkememizde görülen davanın yapılan açık yargılaması sonunda,

TALEP:Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın sigortalısının kusurlu olarak 04.06.2019 tarihinde müvekkiline ait ——- plakalı araca çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonucu müvekkiline ait araçta değer kaybı meydana geldiğini, davalı-borçlunun sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketi kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini,müvekkilinin haklarını (tazminatını) sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini, ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini, tahsil etmeleri gereken tazminat alacaklarının yasal süresinde tahsil edilemediğini, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar taleplerine ilişkin işbu davayı açtıklarını, bunun üzerine taraflarınca —- dosya ile değer kaybı talep edildiğini, ——— başvurunun kabulüne dair karar verdiğini, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla 11/06/2019 tarihinde borçluyu temerrüde düşürdüğünü ancak borcunu 08/06/2021 tarihinde icra kanalı ile tahsil edebildiğini, müvekkilinin davalıdan talep ettiği değer kaybı tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün de aynı olmayacağını ve müvekkilinin zarara uğrayacağını belirterek HMK 107. Maddesi uyarınca fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile; müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, davacı tarafa ödeme yapıldığını, işbu sebeple huzurdaki davanın reddini talep ettiklerini, davacı tarafın değer kaybı tazminat taleplerine ilişkin ——– Esas sayılı dosyasına başvuru yaptığını, söz konusu başvuru kapsamında 2.875 TL tazminata 21.01.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi birlikte hükmedildiğini, davacı tarafın yargı yoluna başvuru yapmış olup yargılama neticesinde değer kaybı tazminatı belirlendiğini, davacının alacağına geç kavuşması sebebiyle müvekkili şirket tarafından yasal faiz de ödendiğini, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, davacının talepleri munzam zarar kapsamında olup poliçe teminatında olmadığı gibi, tüm zararı karşılandığından fazlaya ilişkin taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, yargılama aşamasının uzun sürmesi, davacının asıl alacağa karşı zararının oluşması müvekkilinin elinde olmadığı gibi tüm zararı karşılandığını, bu nedenlerle davacının taleplerinin kötüniyetli, haksız ve hukuka aykırı olduğundan davanın reddini talep ettiklerini, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkili şirketin sorumluluğunuan bakiye poliçe teminatı ile sınırlı olduğunu, müvekkili şirketçe yapılan ödemenin düşülmesiyle birlikte bakiye teminat limitinin dikkate alınması gerektiğini, davacının kaza tarihinden itibaren faiz talep etmesinin taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, davanın kabülü anlamına gelmemek kaydıyla dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddine, her halükarda davanın reddedilen kısmı açısından yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmilin karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:Dava, davalı tarafın sigortalısına ait aracın davacıya ait ——–plakalı araca çarpması sonucu araçta meydana gelen değer kaybı alacağının zamanında tahsil edememesinden kaynaklı zararının tazmini istemine ilişkindir.Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda uyuşmazlığın; davacının alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklı Munzam zararının oluşup oluşmadığı ve davalıdan tahsilinin mümkün olup olmadığı ve varsa miktarı noktasında toplandığı anlaşılmıştır. noktasında toplandığı anlaşılmıştır.Celp edilen ——- dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı aleyhine ——– tarihli kararının 2.875,00 TL maddi tazminat, 421,90 TL yargılama gideri, 2.875,00 TL ilam vekalet ücreti, 84,36 TL işlemiş faiz, 0,31 TL işlemiş faiz, 2,13 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.258,70 TL alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır. ——– yazılan yazılara cevap verilmiş, yazı cevapları incelenerek değerlendirilmiştir.
Tüm dosya kapsamına göre; Dava, TBKnın 122.maddesine dayalı munzam zarar istemine ilişkindir.Hukukumuzda alacaklıya, zararın varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın temerrüt faizini talep edebilme hakkı tanınmıştır. Ayrıca temerrüt faizi yükümlülüğünün doğumu için borçlunun alıkoyduğu paradan yarar sağlaması şart olmadığı gibi bu yararların iadesi amacı da bulunmaz. Temerrüt faizi talep edebilmek için borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması şart değildir. Borçlu, bu konuda kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ileri sürerek ve bunu kanıtlayarak faiz ödeme yükümlülüğünden kurtulamaz. Bunun yanında temerrüt faizi, sözleşmeden doğan para borçlarının yanı sıra, sözleşme dışı hukukî ilişkiden kaynaklanan para borçlarında da uygulama alanı bulur ————-Munzam zarara ilişkin düzenleme TBK’nın 122. Maddesinde yapılmış olup, anılan madde “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır. Dördüncü koşul ise borçlunun temerrüdü ile alacaklının munzam zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir——— ve Karar sayılı kararında belirtildiği üzere munzam zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerinde olup, alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz ———- Ayrıca bir para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı alacaklının zarara uğrayacağı kabul edilerek bu zararın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum dikkate alınarak belli bir oranda olacağı benimsenmiş ve TBK’nın 120. maddesi yollaması ile 3095 sayılı Kanun’un hükümleri çerçevesinde temerrüt faiz oranları belirlenmiştir. Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle TBK’nın 122. maddesine dayanılarak munzam zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır.————Tüm dosya kapsamına göre davacı tarafından dava dilekçesinde kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan bir zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı, davacının ispata yeter herhangi bir delil sunmadığı, ekonomik koşullar nedeniyle genel ve soyut hususlardan ziyade davacının geç ödeme nedeniyle kendisinin şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 269,85 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye189,15 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davadan önce gidilen ara buluculukta devletçe karşılanan 1.320,00 TL ara buluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, bu nedenle bu miktar yönünden de harç gibi tahsil müzekkeresi hazırlanmasına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Hüküm tarihindeki tarife uyarınca reddedilen dava yönünden 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- HMK 333 ve gider avansı tarifesinin 5. maddesi gereğince gider avansının kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesinden sonra ilgili tarafa iadesine,
Kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf yoluna başvurma yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup anlatıldı. 20/09/2023