Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/736 E. 2023/464 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/736
KARAR NO: 2023/464

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/09/2022
KARAR TARİHİ : 14/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,

DAVA:Davacı vekili tarafından sunulan 26/09/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; 07.05.2019 tarihinde —— plakalı aracın tek taraflı olarak maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası yapmış olduğunu, kaza sonucu —– plakalı araçtaki yolcu müvekkili —– ağır yaralandığını, kazada—–plakalı aracın kusurlu olduğunu, müvekkilin ise işbu kazada kusurunun bulunmadığını, Karayolları Trafik Kanunu madde 99 gereğince Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorunda olduğunu, müvekkili tarafından 07.05.2019 tarihinde davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketinin kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, müvekkilin haklarını sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini, bunun üzerine Sigorta Tahkim Komisyonundan 01/10/2020 tarihinde değer kaybı tazminatı talep edildiğini, —– numarasıyla karar verildiğini, müvekkilinin borcu tahsil etmek amacıyla borçluyu 07/05/2019 tarihinde temerrüde düşürdüğünü ancak borcu 08/02/2022 tarihinde 11.313,56 TL ve 08/02/2022 tarihinde 200,00 TL olarak tahsil edebildiğini, müvekkilin davalıdan talep ettiği değer kaybı tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün aynı olmayacağını, müvekkilinin zarara uğrayacağını ve zararını karşılar nitelikte bir bedel olmadığını, müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalı vekili tarafından sunulan 24/10/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın aracında meydana sürekli sakatlık için Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurduğunu, Sigorta Tahkim Komisyonu’nun —– Esas sayılı dosyasının —– sayılı kararı neticesinde davacı yana 5.100 TL sürekli iş göremezlik tazminatı bedelinin müvekkil şirket tarafından tahsiline karar verildiğini, karar neticesinde tebliğ edilen icra emri doğrultusunda —-. İcra Dairesi —-esaslı dosyaya 5.100 TL asıl alacak ve ferileriyle birlikte toplam 11.313,56 TL ödeme yapıldığını ve kararın kesinleştiğini, davacının ilgili taleplerinin hukuka aykırı olduğunu, HMK. madde 303 gereğince davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE
Dava hukuki niteliği itibariyle, 07/05/2019 tarihli trafik kazası nedeni ile davacının, davalıdan maddi tazminat talebine ilişkindir.Usulünce duruşma açılarak; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip ihtilaflı ve ihtilafsız konular ön inceleme duruşmasında resen belirlenerek uyuşmazlığın çözümü doğrultusunda tarafların tüm delilleri tahkikat duruşmalarında toplanıp dava sonuçlandırılmıştır.
Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda; uyuşmazlığın 07/05/2019 tarihinde trafik kazası sebebi 07/05/2019 tarihinde sigortaya başvuru yaptığı, sigortanın 8 günlük yasal süre içerisinde ödeme yapmadığı, uyuşmazlığın davacının sigortaya başvuru tarihi ile ödeme tarihi arasındaki munzam zararına ilişkin olduğu noktasında toplandığı anlaşılmıştır.Tarafların delilleri toplanarak, tarafların iddia ve savunmaları, dosya kapsamı ile mahkememizce yapılan ön inceleme duruşmasında zapta geçen beyanlar ve uyuşmazlık tespiti dikkate alınarak davacı alacağının bulunup bulunmadığı tespit edilmiştir.Dava, TBKnın 122.maddesine dayalı munzam zarar istemine ilişkindir.Hukukumuzda alacaklıya, zararın varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın temerrüt faizini talep edebilme hakkı tanınmıştır. Ayrıca temerrüt faizi yükümlülüğünün doğumu için borçlunun alıkoyduğu paradan yarar sağlaması şart olmadığı gibi bu yararların iadesi amacı da bulunmaz. Temerrüt faizi talep edebilmek için borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması şart değildir. Borçlu, bu konuda kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ileri sürerek ve bunu kanıtlayarak faiz ödeme yükümlülüğünden kurtulamaz. Bunun yanında temerrüt faizi, sözleşmeden doğan para borçlarının yanı sıra, sözleşme dışı hukukî ilişkiden kaynaklanan para borçlarında da uygulama alanı bulur —- Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar, —–
Munzam zarara ilişkin düzenleme TBK’nın 122. Maddesinde yapılmış olup, anılan madde “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır. Dördüncü koşul ise borçlunun temerrüdü ile alacaklının munzam zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun —— Esas ve Karar sayılı kararında belirtildiği üzere munzam zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerinde olup, alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz (—– Ayrıca bir para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı alacaklının zarara uğrayacağı kabul edilerek bu zararın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum dikkate alınarak belli bir oranda olacağı benimsenmiş ve TBK’nın 120. maddesi yollaması ile 3095 sayılı Kanun’un hükümleri çerçevesinde temerrüt faiz oranları belirlenmiştir. Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle TBK’nın 122. maddesine dayanılarak munzam zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır. ( Bu yönde —- BAM —-HD. —- Esas ve Karar sayılı kararı, Yargıtay —–HDnin —–Esas ve Karar sayılı ve ——Esas ve Karar sayılı kararları )Tüm dosya kapsamına göre davacı tarafından dava dilekçesinde kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan bir zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı, davacının ispata yeter herhangi bir delil sunmadığı, ekonomik koşullar nedeniyle genel ve soyut hususlardan ziyade davacının geç ödeme nedeniyle kendisinin şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
DAVANIN REDDİNE,
1-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90 TL Harçtan peşin alınan 80,70 TL Harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL Harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davadan önce gidilen ara buluculukta devletçe karşılanan 1.560,00 TL ara buluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, bu nedenle bu miktar yönünden de harç gibi tahsil müzekkeresi hazırlanmasına,
5-Hüküm tarihindeki tarife uyarınca 500,00 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK 333 ve gider avansı tarifesinin 5. maddesi gereğince gider avansının kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesinden sonra ilgili tarafa iadesine,
Kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf yoluna başvurma yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup anlatıldı.