Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/714 E. 2023/467 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2022/714 Esas
KARAR NO :2023/467
DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 20/09/2022
KARAR TARİHİ:14/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan davanın yapılan açık yargılaması sonunda,

TALEP:Davacı vekili tarafından sunulan 20/09/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait —— plakalı aracın sebep olduğu 20.04.2021 tarihli kaza nedeniyle hasarlandığını, —– göre müvekkiline ait araç kazada —- plakalı aracın ise %100 kusurlu olduğunu, ——-sigortacıların hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar” ibaresine istinaden müvekkilinin 21.04.2022 tarihinde davalı sigorta şirketine başvuru yaptığını, sigorta şirketinin kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, müvekkilinin haklarını sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini , ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini, tahsil etmesi gereken tazminat alacağının yasal süresinde tahsil edilemediğini, alacağın zamanında tahsil edilemediğini, —– sayılı dosyası ile değer kaybı talep edildiğini dosyanın —–numarasıyla davalı ——sorumluluğuna karşı hüküm kurulduğunu, müvekkilinin borcunu tahsil etmek amacıyla 21/04/2021 tarihinde borçluyu temerrüde düşürdüğünü, 06/06/2022 tarihinde icra kanalı ile tahsil ettiğini, tahsil edilen faizin müvekkilinin zararını karşılar nitelikte bir bedel olmadığını, müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa bırakılmasını talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalı vekili tarafından sunulan 03/10/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; —– plaka sayılı araç, müvekkili şirket tarafından ——–sigortalandığını, poliçenin yalnızca doğrudan zararı temin ettiğini, davacının sunmuş olduğu “munzam zarar” talebinin ise, kar kaybı – kazanç kaybı taleplerinde olduğu ve —— içtihatlarında yer verildiği gibi dolaylı zarar kapsamında olduğundan poliçe teminatı dışında olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafın iddia ettiği zararın temerrüt faizi ile giderilebilecek nitelikte olduğunu, davacı taraf her ne kadar müvekkili şirketin, tazminat ifasında geciktiğini ve bu sebeple zarara uğradığını iddia etse de iddia edilen gecikme ile talep edilen zarar arasındaki illiyet bağını gösteren herhangi bir delil sunmadığından HMK m. 190 gereğince ispat yükü üzerinde bulunan iddiasını ispatlayamadığını, davacı tarafın aşkın zararın mevcut olduğunu beyan ettiğini ancak bu iddianın tamamıyla dayanaktan yoksun olduğunu, taleplerin illiyet eksikliği sebebiyle reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte başvurucu tarafın iddia ettiği alacağını vaktinde tahsil etmiş olması halinde gelir getirici bir eylemde bulunup bulunmayacağını, alacağını tahsil edememesi sebebiyle zarar ve kar anlamında bir kalemin doğup doğmadığı belirsiz olduğundan aşkın zarar taleplerinin ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:Dava hukuki niteliği itibariyle, trafik kazasından kaynaklanan munzam zararın tazminatı talepli maddi tazminat davasıdır.
Usulünce duruşma açılarak; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip ihtilaflı ve ihtilafsız konular ön inceleme duruşmasında resen belirlenerek uyuşmazlığın çözümü doğrultusunda tarafların tüm delilleri tahkikat duruşmalarında toplanıp dava sonuçlandırılmıştır.
Delil olarak dayanılan —- plakalı aracın ——- poliçesinde sigorta şirketinin davalı şirket olduğu, sigorta ettirenin ise araç maliki olduğu görülmüştür.
Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda; uyuşmazlığın, 20/04/2021 tarihinde trafik kazası sebebi 20/04/2022 tarihinde sigortaya başvuru yaptığı, sigortanın 8 günlük yasal süre içerisinde ödeme yapmadığı, uyuşmazlığın davacının sigortaya başvuru tarihi ile ödeme tarihi arasındaki munzam zararına ilişkin olduğu noktasında toplanmıştır.
Tarafların delilleri toplanarak, tarafların iddia ve savunmaları, dosya kapsamı ile mahkememizce yapılan ön inceleme duruşmasında zapta geçen beyanlar ve uyuşmazlık tespiti dikkate alınarak davacı alacağının bulunup bulunmadığı tespit edilmiştir.
Dava, TBKnın 122.maddesine dayalı munzam zarar istemine ilişkindir.
Hukukumuzda alacaklıya, zararın varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın temerrüt faizini talep edebilme hakkı tanınmıştır. Ayrıca temerrüt faizi yükümlülüğünün doğumu için borçlunun alıkoyduğu paradan yarar sağlaması şart olmadığı gibi bu yararların iadesi amacı da bulunmaz. Temerrüt faizi talep edebilmek için borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması şart değildir. Borçlu, bu konuda kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ileri sürerek ve bunu kanıtlayarak faiz ödeme yükümlülüğünden kurtulamaz. Bunun yanında temerrüt faizi, sözleşmeden doğan para borçlarının yanı sıra, sözleşme dışı hukukî ilişkiden kaynaklanan para borçlarında da uygulama alanı bulur ————–
Munzam zarara ilişkin düzenleme TBK’nın 122. Maddesinde yapılmış olup, anılan madde “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamaktadır. Munzam zarar talep edebilmek için ilk koşul bir para borcunda borçlunun temerrüdünün varlığıdır. İkinci koşul; borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının mevcudiyetidir. üçüncü koşul; borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olmasıdır. Dördüncü koşul ise borçlunun temerrüdü ile alacaklının munzam zararı arasındaki illiyet bağının mevcudiyetidir.
———-ve Karar sayılı kararında belirtildiği üzere munzam zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerinde olup, alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Bu itibarla ülkenin içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan hareketle ileri sürülen soyut ve varsayıma dayalı zarar iddiaları hükme esas alınamaz—– Ayrıca bir para borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesinden dolayı alacaklının zarara uğrayacağı kabul edilerek bu zararın, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum dikkate alınarak belli bir oranda olacağı benimsenmiş ve TBK’nın 120. maddesi yollaması ile 3095 sayılı Kanun’un hükümleri çerçevesinde temerrüt faiz oranları belirlenmiştir. Uğranıldığı iddia olunan zararın, yetkili merciin belirlediğinden fazla ve bu nedenle TBK’nın 122. maddesine dayanılarak munzam zarar istenilmesi hâlinde ise artık açılmış olan davaya özgü somut vakıalara dayanılması gerekir. Bunlar da yasal, elverişli ve geçerli delillerle, geçerli ispat kuralları dairesinde kanıtlanmalıdır. Burada kanıtlanacak olgular geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır. —————–
Tüm dosya kapsamına göre davacı tarafından dava dilekçesinde kendi durumuna özgü şekilde açık ve somut olarak oluşan bir zarar olgusuna dair bir iddiada bulunulmadığı, davacının ispata yeter herhangi bir delil sunmadığı, ekonomik koşullar nedeniyle genel ve soyut hususlardan ziyade davacının geç ödeme nedeniyle kendisinin şahsen ve somut olarak uğradığı zarar olgusunu ileri sürüp ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
DAVANIN REDDİNE,
1-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 179,90 TL. Harçtan peşin alınan 80,70 TL. Harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL. Harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-Davadan önce gidilen ara buluculukta devletçe karşılanan 1.560,00 TL ara buluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, bu nedenle bu miktar yönünden de harç gibi tahsil müzekkeresi hazırlanmasına,
4-Hüküm tarihindeki tarife uyarınca 500,00 TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK 333 ve gider avansı tarifesinin 5. maddesi gereğince gider avansının kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesinden sonra ilgili tarafa iadesine,
Kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf yoluna başvurma yolu açık olmak üzere verilen karar davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda açıkça okunup anlatıldı. 14/06/2023