Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/430 E. 2023/470 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/430 Esas
KARAR NO: 2023/470
DAVA: 5464 S.K. Uy.Tacirlere Verilen Kurumsal Banka Ve K.Kartlarından Kaynaklanan (5411 S.K. 142/1 Hariç) (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ: 07/06/2022
KARAR TARİHİ: 14/06/2023

Mahkememizde görülen 5464 S.K. Uy.Tacirlere Verilen Kurumsal Banka Ve K.Kartlarından Kaynaklanan (5411 S.K. 142/1 Hariç) (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili —— ile dava dışı ——- arasında —- imzalandığını ve adı geçen firmaya ticari kredi kullandırıldığını, davalı —-ise söz konusu ——– müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığını, davalının aynı zamanda kredi sözleşmesini imzaladığı dönemde asıl borçlu şirketin yöneticisi konumunda olduğunu, kullandırılan kredinin borçlarının, borçlu tarafından müvekkili bankaya geri ödenmediğini, bunun üzerine, sözleşmenin Banka’ya vermiş olduğu yetkiye istinaden kredi sözleşmesinin feshedildiğini, —– tarihinde hesap katının yapılarak, borçlulara ——yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edilerek muaccel olan borcun ödeme gününe kadar temerrüt faizi ve ferileriyle birlikte ödenmesi, aksi halde haklarında kanuni takibe geçileceğinin ihbar ve ihtar edildiğini, keşide edilen ihtarnameye rağmen davalı borçlu dahil diğer borçlular tarafından borcun ödenmemesinden dolayı borçlu hakkında ———– sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine geçildiğini, yapılan takibe davalı tarafından yapılan itiraz üzerine takibin durduğunu, borçlu ve müvekkili banka arasında imzalanan ——— İcra Dairelerinin yetkili olduğunun belirlendiğini, davalıya ihtarname ve ekli olarak hesap özetinin gönderildiğini ve bunların davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini, bunun yanında icra takibine geçildiğinde, ilgili sözleşme, ihtarname ve hesap özetinin birer nüshasının da takip dosyasına eklendiğini, bu nedenle davalının asıl alacağa ilişkin itirazının haksız olduğunu, davalı ile müvekkili banka arasında imzalanan sözleşmenin —–olduğunu, kredinin mahiyetinin de ticari kredi olduğunu, sözleşmenin taraflarının tacir olduğu dikkate alındığında, faiz oranının taraflarca belirlendiğinin ve ticari kredilere uygulanan faiz oranının uygulanmasının tabi olduğunu, bu nedenle davalının, taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı faiz oranına ilişkin itirazının haksız olduğunu, davalının tüm bu itirazlarının, takibi sürüncemede bırakarak, borcu ödemekten kaçınmak amacıyla yapılmakta olduğunu, dosya alacağının —- kefaleti ile kullandırılmış bir kredi olduğundan, —– tahsilatın yapıldığını, bu tahsilatın yapılmış olmasına rağmen, müvekkili bankanın——– halefiyetinden kaynaklı sorumluluğu devam etmekte olduğundan, tazmin edilen kısma ilişkin tahsilat sorumluluğunun devam etmekte olduğunu, ticari davalarda arabuluculuğa başvurma dava şartı olduğundan dolayı dava açılmadan önce müvekkili banka tarafından arabuluculuğa başvurulduğunu, arabulucuda yapılan görüşmelerde anlaşmanın sağlanamadığını beyan ederek, arz ve izah edilen ve resen dikkate alınacak nedenlerle, davalının ———- sayılı dosyasına vaki itirazının iptaline, takibin devamına, haksız itiraz nedeniyle davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama harç ve masraflarıyla, vekalet ücretinin de davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davaya konu sözleşmenin imzalandığı tarihte ———– yöneticisi olmadığını, yine müvekkilinin davacı tarafın delil olarak sunduğu kefalet sözleşmesinin tarafı olmayıp, dolayısıyla da davacı tarafın iddialarının aksine müşterek borçlu ve müteselsil kefil olmadığını, görevli mahkemenin asıl borç ilişkisine göre değil, kefalet sözleşmesine göre belirlenmesinin gerektiğini, sadece kefil aleyhine dava açılmasında veya kefilin davalı olmasında, HMK 2/1 gereğince asliye hukuk mahkemelerinin görevli olacağını, davacı banka lehine başlatılan icra takibinde yer alan sözleşme bilgileri ile takibin dayanak belgeleri olarak gösterilen sözleşme bilgilerinin uyuşmamakta olduğunu, dolayısıyla icra takibinin hangi sözleşmeye ilişkin başlatıldığı, haliyle huzurdaki davanın hangi sözleşmeye ilişkin açıldığının anlaşılmamakta olduğunu, müvekkilinin ilgili sözleşmenin imzalandığı tarihte ——— yöneticisi olmadığını ve yine müvekkilinin delil dilekçesinde sunulan kefalet sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere kefalet sözleşmesinin tarafı da olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkilinin kefalet sözleşmesini imzalayan kefil olsaydı dahi kefalet sözleşmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 583. Maddesine göre, kefalet sözleşmesinde, kefilin, sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin ve Müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğinin kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğunu, hal böyle iken, davaya konu kefalet sözleşmesinde, kefilin sorumlu olduğu azami miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefil sıfatının müvekkili tarafından el yazısıyla yazılması gerekirken, davacı şirket tarafından hazır olarak sunulan boşluklu formun doldurulmak kaydıyla imza altına alındığını, dolayısıyla kanunda belirtilen şekil şartına aykırı düzenlenen kefalet sözleşmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı bankanın, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlattığı icra takibinde davaya konu kredi sözleşmeleri gereğince, kredi borçlusuna ait taşınmazın satışına gittiğini, ——– satış dosyasında sıra cetveli ve derece kararı verildiğini, davacı bankanın başlattığı ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takipte —–. sırada yer alırken yine davaya konu icra dosyasının ise —. sırada yer almakta olduğunu, haciz derece kararına istinaden davaya konu dosyada ödeme yapılmış olup, davacı bankaya bu dosya üzerinde toplam ödenen tutarın 263.517,12 TL olduğunu, hal böyle iken, davacı bankanın kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağına ilişkin gayrimenkul satış dosyası üzerinden tahsil ettiği tutarları bildirmekten imtina etmiş olup, ödemelerin huzurdaki dava dosyasına bildirilmemesi ve mükerrer ödeme talep etmesinin hakkaniyete uygun olmadığını, dava dışı borçlu şirketin, davacı bankaya belli aralıklarla davaya konu borçlara ilişkin ödemeler yaptığını, ancak ne icra dosyasında ne de dava dosyasında takip öncesi döneme ilişkin tahsil edilen tutarların ve asıl borcun beyan edilmediğini, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 586. Maddesine göre, alacağın rehin ile güvenceye altına alındığı durumlarda rehinin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamayacağını, ancak alacağın rehinin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehili verilmesi hâllerinde, rehinin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabileceğini, davacı bankanın yasaya aykırı olarak, hangi sözleşmeye konu olduğu bilinmeyen ipotek hakkını kullanmadan ve tahsil edemediği kesinleşmemiş bir alacak ile ilgili olarak müvekkiline başvurduğunu, icra yolu ile talep edilen alacak likit halde değilse, takibe konu olamayacağı gibi dosyaya itiraz halinde de icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini, zira likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması, böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması, başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olmasının gerektiğini, ancak kefalet sözleşmesinden doğan alacağın miktarının tespitinin müvekkili tarafından bilinmesi mümkün olmadığından yargılamayı gerektirmekte olduğunu, bu sebeple yerleşik —— kararlarının, kefalet ilişkisinden doğan alacakların davalarında alacağın likit olmadığı dolayısıyla icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği şeklinde olduğunu, yine huzurdaki davada somut olaya bakıldığında, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacı bankanın rehinin paraya çevrilmesini ile kefile başvuruyu aynı gün yaptığını, kanunda sayılan şartları yerine getirmeden müvekkiline başvurulmasının yasaya ve usule aykırı olduğunu savunarak, yukarıda arz ve izah edilen sebeplere dayanarak, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:Dava hukuki niteliği itibariyle icra müdürlüğünce yapılan icra takibine İİK 67. maddesi uyarınca itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine ilişkindir.
Celp edilen ———sayılı dosyasının incelenemesinde; davacı tarafın alacağına istinaden borçlular aleyhine 185.751,49 TL alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlattıkları, davalının süresi içerisinde yapmış olduğu itiraz üzerine takibin durduğu ve davanın İİK 67 maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda; uyuşmazlığın, davacı banka ile dava dışı ——–arasında imzalanan kredi sözleşmesine istinaden kredi kullandırıldığı, davalının bu sözleşmelere müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı ancak borcun ödenmemesinden kaynaklı takip başlatıldığı, icra takibine itiraz edildiği anlaşılmakla usulüne uygun kefalet verilip verilmediği ve davacının takip anında muaccel alacağının bulunup bulunmadığının varsa miktarı noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Tarafların delilleri toplanarak, tarafların iddia ve savunmaları, dosya kapsamı ile mahkememizce yapılan ön inceleme duruşmasında zapta geçen beyanlar ve uyuşmazlık tespiti dikkate alınarak davacı alacağının bulunup bulunmadığının tespiti için dosya üzerinde inceleme yapmak suretiyle dosyada mübrez 04/04/2023 tarihli bilirkişi raporu tanzim ettirilmiştir.Dosyada mübrez bilirkişi raporunda özetle; Davacı ———esas sayılı, — takip tarihi itibariyle, Dava dışı ————–taksitli ticari yapılandırma kredisinden kaynaklanmış, 182.854,97 TL asıl alacak, 1.686,66 TL akdi faiz, 84,33 TL akdi faizin %5 gider vergisi ve 1.125,53 TL ihtarname noter masrafı olmak üzere toplam 185.751,49 TL alacağının olduğu, davacının takip tarihi itibariyle hesaplanan alacağın 182,854,97 asıl alacak, 1.686,66 TL akdi faiz, 84,33 TL B.S.M.V, 1.125,53 TL İhtar Masrafı olmak üzere toplam 185.751,49 TL olduğu, davacının hesaplanan alacağının, taraflar arasında imzalanan —– kapsamına uygun olduğu ve——- Maddesine göre banka kayıtlarının incelenmesi suretiyle tespit edildiği, dosyaya sunulan ——kayıtlarına göre, dava konusu —– tarihi itibariyle, dava dışı ——- ortağı ve yöneticisi olan davalı müteselsil kefilin imzaladığı kefalet sözleşmesinin, ait olduğu Borçlar Kanunu’nun ilgili maddelerinde belirtilen hususları içerdiği ve kefaletinin geçerli olduğu, Dava dışı ——ticari yapılandırma kredisine ait taksitlerin ödenmemesi sebebiyle, dava dışı şirketin —–numaralı taksitli ticari kredi hesabı davalı banka tarafından kat edilerek,—- yevmiye sayılı ihtarnamesinin asıl borçlu ve müteselsil kefillerin—— yazılı adreslerine gönderildiği, davalı – kefilin müteselsil kefil sıfatıyla yükümlülük altına girmeyi taahhüt etmiş olduğu, dava dışı asıl borçlu ———- ifada gecikmiş, kendisine çekilen ihtar sonuçsuz kalmış ve açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde bulunduğundan, alacaklı bankanın asıl borçluyu takip etmeden doğrudan müteselsil kefili takip edebileceği ya da birlikte takip edebileceği, Borçlu takipten önce temerrüde düşürülmemişse; hesap kat tarihinden, takip tarihine kadar işleyen akdi faizden sorumlu olduğu, temerrüt faizi için hesap kat ihtarının kefile tebliğinin şart olduğu, asıl borçlu yönünden kredi sözleşmesinde belirlenen adrese tebligat çıkartılması ve tebliğ edilememesi halinde de temerrüdün gerçekleşeceğine ilişkin sözleşmeye hüküm konulmuş olması halinde; asıl borçlu yönünden temerrüt oluşur ise de bu hükmün kefiller yönünden uygulanmasının mümkün olmadığı, Davacının aynı kredi borcu için başlatmış olduğu başka da bir icra takibinin bulunmamakta olduğu, Dava dışı – asıl borçlu ——– kefaleti sebebiyle, ————— bendine göre, “temerrüt sonrası takip işlemleri kredi verenlerce yürütülür” ve aynı maddenin 6. bendine göre, “temerrüt durumunda teminatların nakde çevrilmesine ve kanuni takibe ilişkin işlemler kredi verenler tarafından yürütülür ve kredi verenlerin nakde çevrilen teminatlar ve takip neticesinde elde ettiği tahsilat, tazmin edilen kefalet oranında ———düzenlemeleri mevcut olduğundan, hesaplamalarda, kredi borcuna mahsup edilmemesinin gerekmekte olduğu, Tahsilde tekerrür oluşturmamak ve Türk Borçlar Kanunu’nun 100. maddesi uyarınca; takip tarihinden sonra yapılabilecek kısmi tahsilatların öncelikle faiz ve borcun ferilerine mahsubu sağlanmak kaydıyla, 182.854,97 TL asıl alacak tutarına, yıllık 4 29,90 faiz oranı üzerinden, takip tarihinden itibaren asıl alacağın tamamen ödendiği tarihe kadar temerrüt faizi hesaplanmak suretiyle, takibin bu rakamlar üzerinden devam edeceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yapılan yargılama sonunda toplanan tüm deliller ile denetlenip benimsenen ve somut olaya uygun görülen bilirkişi raporundaki gerekçeler ve hesaplamalara göre; Davacı banka ile dava dışı———— numaralı, taksitli ticari kredi imzalanarak önceki krediler yapılandırılğı, davalının ise bu sözleşmeye müteselsil kefil olarak imzaladığı, borcun ödenmediği, davacı bankanın ihtarı sonrası alacağın ödenmediği, davacı bankanın vermiş olduğu kredi alacağının tahsili için icra takibi başlattığı, davalı yanca cevap dilekçesinde faize, ferilerine ve borca itiraz ettiği ayrıca davacıya borcu olmadığını ileri sürdüğü anlaşılmıştır.Bu nedenle mahkememizce banka kayıtları üzerinden uzman bilirkişiye inceleme yaptırılmış, rapor alınmıştır. Bankacı bilirkişi hazırladığı raporunda, davalının kefil olarak imzaladığı sözleşme nedeniyle kullandırılan kredinin bir süre sonra ödenmediği bu nedenle bankaca hesabın kat edildiğini, ödenmeyen takip konusu alacağın 185.751,49 TL olduğunu rapor edilmiş ve mahkemece hükme esas alınmış olup, borçlu şirketin firma kaydının çıkarıldığı, davalı —— şirketin ortağı ve yöneticisi olduğu; bu nedenle kefil olması için eş rızasının aranmayacağı; şirket ortak ve yöneticilerinin şirket için çekilen krediye eş rızası olmaksızın verdikleri kefaletlerin geçerli olduğu; keza kefaletnamelerinde sözleşme tarihindeki meri yasaya uygun olarak alınmış olduğu; davalıyı bağlayıcı olduğu mahkememizce belirlenmiş ve davanın kabulüne karar verilmiştir.Davacı taraf, inkar tazminatı da talep etmiş olup; banka kredi sözleşmelerinden kaynaklı alacakların likit olduğu, hükme esas alınan miktar yönünden de davalının itirazında haksız olduğu nazara alınarak asıl alacak üzerinden inkar tazminatına da hükmedilmek suretiyle aşağıdaki karar tesis olunmuştur.

HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ ile;
1-Davalının ———-Sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin takip şartlarındaki hali ile aynen devamına,
2-Davalının İİK 67/2.maddesi gereğince 182.854,97 TL asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatına mahkumiyetine davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 12.688,68 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça sarf edilen 2.140,00 TL(Bilirkişi ücreti: 2.000,00 TL+Posta/Teblgat gideri: 140,00 TL) yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı taraf yararına AAÜT uyarınca 28.862,72 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine,
6-Taraflarca yatırılmış gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
7-Davadan önce gidilen ara buluculukta devletçe karşılanan 1.560,00 TL ara buluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, bu nedenle bu miktar yönünden de harç gibi tahsil müzekkeresi hazırlanmasına,
Dair, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ——— Adliye Mahkemesi’ ne istinaf yolu açık olmak üzere huzurda bulunan davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 14/06/2023