Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/268 E. 2023/624 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2022/268Esas
KARAR NO: 2023/624
DAVA: Ticari Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan Davalar (Alacak)
DAVA TARİHİ: 08/04/2022
KARAR TARİHİ: 04/10/2023

Mahkememizde görülen Ticari Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan Davalar (Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ——–numaralı hesabında bulunan 76.240,57 TL’sinin 10 yıl hesap kullanılmadığı gerekçesi ile 21.06.2021 tarihinde, müvekkiline tebligat ulaştırılmadan —— devredildiğini, bu konuda gerek şube ile yaptıkları görüşmede gerekse de bankanın genel merkezi ile yaptıkları telefon görüşmelerinden bir sonuç alamadıklarını, Bankaya mail yolu ile gönderdikleri taleplerine de bir cevap verilmediğini, aynı şekilde bu konuda gerek —- gerekse de —— yaptıkları başvurularda muhatabın ilgili banka olduğunun söylendiğini, müvekkilinin parasının kendisine herhangi bir tebligat veya bildirim yapılmadan devredildiğini, oysa kanun gereği hesap sahibine tebligatın çıkartılması ve bir sürenin tanınmasını, bu süreye rağmen işlem yapılmamış ise ancak o zaman —- devir olmasının gerektiğini, bu konuda —- kararında ———maddesinde, ‘Her türlü mevduat, emanet ve alacaklardan en son talep, işlem veya mudiin herhangi bir şekilde yazılı talimatı tarihinden başlayarak 10 yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına tabidir. Zamanaşımına uğrayan mevduat, emanet ve alacaklar ——- gelir kaydedilir. Bununla ilgili esas ve usuller Kurulca belirlenir.’ hükmüne yer verildiğini, bu madde uyarınca —- yürürlüğe konulan ——– maddesinde, hak sahiplerinin uyarılmasının iadeli taahhütlü bir mektupla yapılmasının hüküm altına alındığını, bu bildirimden itibaren 3 ay içinde, sahipleri veya mirasçıları tarafından aranmayan mevduat, emanet ve alacaklarının bu sürenin bitiminde ——– gelir kaydedileceği öngörüldüğünü, açıklanan yasa hükümleri karşısında bankalarda bulunan mevduat ve bu cümleden sayılan emanet ve alacaklarının 10 yıl sonra zamanaşımına uğramasını, bankaca gerçekleştirilecek tebligatın yapılması koşuluna bağlı olduğunu sahipleri hakkında bu yönde uygulama yapılmadan banka nezdindeki hakları ve alacakları kendiliğinden zamanaşımına uğramayacağını, dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 5411 sayılı Kanun’un 62. maddesinde de yer aldığını, bu itibarla, bankalar nezdindeki mevduatların, hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanların zamanaşımına tabi olduğu belirtilmişse de devrin yapılabilmesi için yasal gereklerin eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekmektedir.” denmekte olduğunu, fakat davalı bankanın müvekkiline hiçbir bildirim yapmadan parayı devrettiğini, bu konuda yaptıkları arabuluculuk başvurularının da olumsuz sonuçlandığını, haksız ve hukuksuz olarak —— devredilen 76.256,95 TL’nin uygulanacak en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, kendi adına 07.10.1999 tarihinde mevduat hesabı açıldığını ve bu hesap ile ilgili olarak en son ——- usulsüz gelir kaydedildiğini iddia ederek, hesapta bulunan paranın tarafına iadesini talep etmekte olduğunu, zamanaşımına uğrayan mevduatın, sırasıyla ————- yürürlükte olduğu dönemden 2001 yılına kadar, zamanaşımına uğrayan mevduat hesaplarından limit üstü (5.000 lira ve üstü) olanların, hesap sahiplerine bildirim yapıldıktan sonra ilgili bankalarca hesap sahipleri ve tutara ilişkin bilgilerin bulunduğu bir cetvelle ——- intikal ettirilmek üzere —– Bankası’na gönderilmekte olduğunu, limit üstü olan hesaplar açısından—– yükümlülüğünün yalnızca limit üstü hesap sahipleri ve tutarların —— ilan edilmesi ile sınırlı olduğunu, limit altında (5.000 liranın altında) kalan hesaplar için ise Kanun’un ilgili bankalara, hesap sahiplerine bir bildirim yapma yükümlülüğü getirmediğini ve —- bu tutarların ve sahiplerine—- etme görevi de verilmediğini, limit altı tutarların doğrudan —- devredilmekte olduğunu, —-ayılı mülga Kanun döneminde ise zamanaşımına uğramış alacakların —hesabına gelir kaydedilmekte olduğunu ve yetkili kurum olan —– düzenlemeleri çerçevesinde 1 Ocak 2001 tarihinden itibaren —— zamanaşımına uğramış mevduata ilişkin olarak—— nezdindeki hesabına ilgili bankalarca doğrudan gönderilmekte olduğunu, halen yürürlükte olan 5411 sayılı Kanun çerçevesinde de benzer uygulamanın sürdürülmekte olduğunu,————- ikinci ve üçüncü fıkralarının hükümlerinin amir olduğunu, —— maddesinin dördüncü fıkrasının hükmünün amir olduğunu, bu fıkra uyarınca usul ve esasları belirleme açısından yetkili mercii —– olarak belirlendiğinden, bu yetki çerçevesinde ——- yayımlanan———-maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında “Bankalar, zamanaşımı süresinin dolmasına üç ay kala, mevduat, emanet ve alacaklardan tutarı kırk milyon lirasının üzerinde bulunanlar ile kıymeti bilinemeyen emanetlerin hak sahiplerini, hesapların zamanaşımına uğrayacağı hususunda iadeli taahhütlü mektupla uyarmak zorundadırlar. Yazılı uyarıya rağmen üç aylık süre zarfında sahipleri tarafından aranmayan ve zamanaşımına uğrayan mevduat, emanet ve alacaklar sahiplerinin kimlik bilgileri, adresleri ve haklarının faizleriyle birlikte ulaştıkları tutarlar gösterilmek suretiyle düzenlenecek bir liste ile zamanaşımı tarihini izleyen ilk takvim yılının ilk üç ayı içinde————- nezdindeki hesabına alacak kaydedilmek üzere gönderilir. Banka durumu liste ile birlikte —– bildirir. Zamanaşımına uğramış mevduat, emanet ve alacaklar için düzenlenecek liste örnekleri ve bunların hangi hesaba yatırılacağı veya ne suretle tevdi ve teslim edileceği——düzenlemesinin yer almakta olduğunu, son olarak, ——— maddesinin birinci fıkrasının ise “Bankalar nezdindeki mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına tâbidir. Zaman aşımına uğrayan her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar banka tarafından hak sahibine ulaşılamaması halinde, yapılacak ilanı müteakiben—- gelir kaydedilir. Bu maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar —– belirlenir.” hükmünü amir olduğunu, bu madde uyarınca —————— maddesi gereğince bankaların, bir takvim yılında zamanaşımına uğrayan ve tutarı 250 lira üzerinde mevduat, katılım fonu, emanet ve alacakların hak sahiplerine, izleyen yılın Ocak ayına kadar iadeli taahhütlü mektupla bildirim yapacağını, anılan tutarın altındaki hesaplar için ise Şubat ayının başından itibaren bankanın internet sitesinde dört ay süreyle ilan edileceğini, süresi içinde aranmayan hesaplardaki tutarların, gelir kaydedilmek üzere —— devredileceğini, dava dosyasına sunulan cüzdanla ilgili olarak müvekkili banka nezdinde herhangi bir bilgi yahut belge olmadığından hesap cüzdanın sahte olup olmadığının taraflarınca tespit edilemediğini, öncelikle hesap cüzdanının kim tarafından nasıl verildiğini, bankacılık işlemi çerçevesinde davacıya verilip verilmediğinin araştırılmasının gerekmekte olduğunu, bu nedenle ön sorun olarak belgenin geçerliğinin titizlikle araştırılmasını talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile hesabın varlığı kabul edilecek olsa dahi, dava dosyası içeriğinden davaya konu hesabın açılış tarihinin —— olduğunun görülmekte olduğunu, hesabın açılış tarihinin üzerinden yaklaşık 24 yıl geçtiği ve bu talebin zamanaşımına uğradığını, mevduatta zaman aşımını düzenleyen yasal düzenlemeye bakmak gerekirse, davacı tarafından açılan mevduat hesabının tarihinde geçerli kanun olan ——–incelenmesinin gerekmekte olduğunu, mezkur kanunun mevduatta zamanaşımını düzenleyen 36. maddesine bakıldığında, ”Madde 36 – 1. Bankalar mevduat sahiplerine, aksine yazılı talepleri olmadıkça her yıl Ocak ayı içinde birer hesap özeti gönderirler. 2. Her türlü mevduat, emanet ve alacaklardan son talep, işlem veya mudiin herhangi bir şekilde yazılı talimatı tarihinden başlayarak 10 yıl geçtiği halde sahipleri tarafından aranmamış olanlardan, tutarı veya değeri 5000 (2.500.000) lirayı aşan mevduat sahiplerinin mevcut adreslerine bir mektupla bildirildikten sonra tamamının bu sürenin bitimini izleyen takvim yılı başından itibaren 6 ay içinde bankalarca sahiplerinin isim, kimlik, adresleri ve haklarının faizleri ile ulaştıkları tutarlar gösterilmek suretiyle düzenlenecek bir cetvel ile —– devredilir. 3. İkinci fıkra gereğince —— devredilen mevduat, emanet ve alacaklardan tutarı veya değeri 5000 (2.500.000) lirayı aşmayanlar Bankaca —–intikal ettirilir. ——– ilan eder. İlandan itibaren 1 yıl içinde sahipleri veya mirasçıları tarafından aranmayan mevduat, emanet ve
alacaklar bu sürenin bitiminde ——- kaydedilir. ” denmekte olduğunu, anılan hüküm uyarınca son işlem tarihinden 10 yıl geçmekle mevduattaki tutarın——–devredileceğinin hüküm altına alındığını, bankaların zamanaşımına uğrayan mevduatı—— devretme yükümlülüğü bulunduğundan mevduatın, gerekli usuli işlemlerin yapılmasından sonra devlet hazinesine geçmekte olduğunu, bu açıdan anılan tutarın—– devredildiğinden müvekkili —– talepte bulunulmasının hukuken mümkün olmadığını, her ne kadar hesabın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga ——- gereğince zamanaşımına uğrayan mevduatlar ile ilgili olarak bankalara bildirim yükümlülüğü düzenlenmemekte ise de kabul anlamına gelmemek kaydıyla, yürürlükte bulunan 5411 sayılı Bankalar Kanunu gereğince gazetelerde ve müvekkili bankanın internet sitesinde davacının bilinen adresine gerekli bildirimlerin yapıldığını, bildirim yapılmış olması nedeniyle de müvekkili bankaya sorumluluk yüklenemeyeceğini, müvekkil banka tarafından, davacının banka sistemlerinde bulunan —— adresi ile —— tarihinde iadeli ve taahhütlü mektup ile ——– numaralı mevduat hesabınız 10 senedir herhangi bir işlem görmediğinden, —- maddesi gereği —– devredilmesi söz konusudur. En geç 15 Haziran 2021 tarihine kadar başvurmanız gerekmektedir” açıklaması ile bildirim yapıldığını ve yine ———-gazetelerinde zamanaşımına uğrayan hesapların bulunduğu listenin internet sitesinde ilan edildiğine ve 15 Haziran 2021 tarihine kadar hak sahipleri ve mirasçıları tarafından aranmayanların —— devredileceğine dair ilk ilanını verdiğini, akabinde ise yürürlükte bulunan mevzuat gereği ——–ilanların gerçekleştirildiğini, müvekkili bankaca davaya konu hesabın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan bankalar kanunu gereğince davacı hesabının, ——- devir tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat gereği gerekli bildirimler ve ilanlar gerçekleştirilerek fona devrinin gerçekleştirildiğini, bu nedenle davacıya ait olduğu iddia olunan hesabın açılış tarihinde yürürlükte bulunan mülga 3182 Sayılı Bankalar Kanunu gereğince müvekkili bankanın bildirim yükümlülüğü bulunmaması karşısında yürürlükte bulunan 5411 sayılı Bankalar Kanunu gereğince bildirim yükümlülüğünün yukarıda belirtilen gazetelerde ve müvekkili bankanın internet sitesinde gerekli bildirimlerin yapıldığını, bildirim yapılmış olması nedeniyle müvekkili bankaya sorumluluk yüklenemeyeceğini, yasal düzenlemeye göre Eski TTK. m.68/1 ve yeni TTK m.82/5 hükümleri gereğince ve Bankacılık Kanunu’nun 42. maddesi gereği belge saklama süresinin 10 yıl olduğunu, bu sürenin sonunda saklama yükümlülüğü ortadan kalktığından belgelerin imha edilmekte olduğunu, yaklaşık 24 yıl sonra açılan huzurdaki dava sebebiyle müvekkili bankanın delil bildirme imkanının elinden alınmakta olduğunu, davacının hesapta mevcut olduğunu iddia ettiği tutarın reeskont faizi ile birlikte tahsilini talep etmekte olduğunu, ancak davacının faiz talep etmesinin mümkün olmadığını, uzun yıllar boyunca hesabı hareketsiz bırakarak esasen davanın açılmasına sebebiyet veren davacının bu talebinin hukuka aykırı olduğunu, davacının faiz talebine itiraz ettiklerini, müvekkili bankanın, hesaptaki tutarı ——— devretmekle yükümlü olduğunu ve hesaptaki para üzerinden herhangi bir menfaat elde etmiş olmadığını, bu nedenlerle davacının faiz talebinin de yerinde olmadığını, davacının dosyaya ibraz ettiği hesap cüzdanına itiraz ettiklerini, hesap cüzdanının gerçek olmama ihtimali olduğunu, davacının elinde bulunan hesap cüzdanının gerçekliğine de itiraz ettiklerini, ayrıca davacının, dava dilekçesinde hesabın açıldığı tarihten bu yana 24 yılı aşkın süre geçtiği halde mevduatını sormadığını, bu çelişkili durumun hesap cüzdanının sahte olabileceğini ortaya koymakta olduğunu, mevzuata uygun davrandığından müvekkili bankaya herhangi bir sorumluluğun yüklenemeyeceğini, huzurdaki davanın açılmasına müvekkil bankanın değil öğrendiğini iddia ettiği tarihten itibaren dahi işlemlere girişmemiş olan davacının sebep olduğunu savunarak, detaylı olarak ifade edilen sebeplerle ve gösterilecek delillerin ışığında, haksız ve mesnetsiz davanın zamanaşımı sebebiyle reddine, davacının müvekkili aleyhine açmış olduğu davanın esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin de karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, davacının davalı bankadaki mevduat hesaplarındaki paranın ödenmesi istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5.maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz, TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olmasını sağlamaz. Başka ifade ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkinin vasıflandırılması gerekmektedir. Taraflar arasındaki hukuki ilişki tüketici işlemi mahiyetindedir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/1- k maddesindeki tanıma göre “tüketici”, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak, 3/1-l maddesine göre ise “tüketici işlemi”, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere, ticari veya mesleki amaçlarla hareket veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak ifade edilmiştir. Yine anılan yasanın 73/1 maddesinde, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun göreve ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği hükme bağlanmıştır. Davalı bankanın, davacıya ait mevduat hesabını 10 yıllık zaman aşımının dolduğu gerekçesiyle ——— aktarmış olabileceğinden, davacının da bu işlemin usulsüz olduğu ve mevduatında yer alan paranın tahsili istemiyle alacak davası açmıştır. Yine, eldeki davanın 28/05/2014 tarihinden sonra 08/04/2022 tarihinde açılmış bulunmasına ve somut olayda uyuşmazlığın, davacı tüketicinin tarafı olduğu bankacılık işleminden kaynaklanmasına göre davaya bakmakla görevli olan mahkeme —— Mahkemesidir. ——————- sayılı ilamında; “…Dava, davacının davalı bankadaki mevduat hesaplarındaki paranın ödenmesi istemine ilişkindir. Mevduat hesabı açılması bir bankacılık işlemidir.6502 sayılı yasanın 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı Kanun’un 73/1 maddesinde de; “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu” hüküm altına alınmıştır.Bir uyuşmazlığın tüketici uyuşmazlığı niteliğinde olması için taraflardan birinin tüketici, taraflardan birinin profesyonel satıcı (sağlayıcı) ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın da tüketici işleminden kaynaklanması gerekmektedir. Somut olayda davacı gerçek kişinin tüketici, davalı bankanın profesyonel sağlayıcı, yatırılan mevduatın da bir tüketici işlemi olduğu açıktır. Dava tarihi itibariyle 6502 sayılı yasa yürürlükte olup davanın ticari dava niteliğinde bulunması davanın tüketici mahkemelerinde bakılmasını engellemez.Görev HMK’nın 114. maddesi uyarınca dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden incelenir.Davanın açılma tarihi itibariyle taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözmeye görevli tüketici mahkemesi olduğundan, davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararına karşı ileri sürülen istinaf sebebleri yerinde olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir…” Anılan gerekçelerle HMK’nun 114/1-(c) ve 115/2.maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davanın, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE,mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli ————-Tüketici Mahkemesi’ne tevzi edilmek üzere ———- Hukuk Mahkemeleri —— GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’nın 331/2.maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair karar, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ————- Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olarak karar verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu.04/10/2023