Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/224 E. 2023/379 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/224 Esas
KARAR NO: 2023/379
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ: 30/03/2016
KARAR TARİHİ: 11/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREKÇE: Mahkememizin—– sayılı hükmünde;
” Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı ——arasında nakliyat abonman sözleşmesi bulunduğunu; müvekkili sigorta şirketi tarafından sigortalısına ait hazır giyim emtiasının taşınmasının teminat altına alındığını; emtianın davalının sorumluluğu altında uluslararası taşınması esnasında, 08/04/2015’de hırsızlık olayının gerçekleştiğini; araç sürücüsünün gerekli tedbirleri almadan aracı yol kenarına park ettiği sırada vuku bulan hırsızlık hadisesi yüzünden müvekkili tarafından sigorta poliçesi gereğince, sigortalısının zararının giderilmek zorunda kaldığını; zararın tespiti yönünden müvekkili tarafından usulünce ekspertiz çalışması yaptırıldığını, ekspertiz raporu ile zararın 630.181,68 TL olarak belirlendiğini; bu zararın müvekkili tarafından ödenmek suretiyle sigortalısının haklarına halef olunduğunu; halef sıfatıyla davalıya rücu başvurusunda bulunduklarını, davalının CMR sigortacısı tarafından müvekkiline 263.807,20 TL ödenmiş ise de, bu miktarın mahsubundan geriye 366.374,48 TL bakiye alacaklarının kaldığını; somut olayda ağır kusurlu olan ve taşımanın tabii olduğu kurallara göre mesuliyetine sınırlama getiren haklardan yararlanamayacak konumda bulunan davalı şirketin taşıyıcı olarak 366.374,48 TL’den sorumlu bulunduğunu belirterek; bu miktarın 30/09/2015 olan ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu; somut olayda sürücünün ihtiyaç molası verdiği sırada aracın yükü ile çalınmış olması noktasından hareketle taşıyıcının ağır kusurlu olduğu sonucuna varılamayacağını, kaldı ki davacının düzenlediği poliçede —–sevkıyatları için en az iki gün önce bildirim yapılması gerektiğinin belirtildiğini ve buna riayet edilmediği durumlarda sigortalısının tazminata hak kazanamayacağının ön görüldüğünü; poliçede kararlaştırılan şartlarla çelişen ödemelerin zaten müvekkiline karşı rücu konusu yapılamayacağını, müvekkilinin alt taşıyıcıları ile ifa ettiği somut olayda üzerine düşebilecek mesuliyetin ise sınırlı olduğunun ve bu sınıra tekabül eden miktarın müvekkilinin CMR sigortacısı tarafından davacıya ödendiğini, aşan miktarda ya da davacının sigortalısına ödediği %10 ilave bedelden müvekkilinin mesul olmadığını, yemek molası için park eden ve yarım saat sonra aracı park ettiği yerde göremeyince derhal kolluk görevlilerine müracaat edip durumu bildiren sürücünün ağır kusurlu olmadığını; müvekkilinin kilitleri zorlanmış vaziyette bulunan aracı ulu orta bir yerde bıraktığı için basiretli bir tacir gibi davranmadığı varsayılarak ağır kusurlu kabul edilemeyeceğini; taşımanın tabii olduğu kurallara göre tazminat bağlamında mesul tutulabileceği bedel ise zaten müvekkilimin ise kendi sigortacısı tarafından ödendiğini belirterek davanın reddini talep etmiş ayrıca davanın ilgili sigorta şirketlerine de ihbar edilmesini istemiş; ihbar talebi yerine getirilmiştir. Dava, 6102 sayılı TTK’nun 1472. Maddesine dayalı açılan rücuen tazminat davasıdır. ——— kara yoluyla sevk edilen malın taşıyıcıya tesliminden sonra vuku bulan hırsızlık nedeniyle nakliyat sigortası teminatından ödenen tazminatın, taşıyıcının mesuliyetine güvence sağlayan sigortacı tarafından tazmin edilen tutarı ödendikten sonra aşan kısmın uluslararası kara yolu taşıma işini üstlenen akdi taşıyıcıdan ( davalıdan ) rücuen tazmin istemiyle ikame edilmiş olan davada halefiyet ilkesine dayanılmıştır. Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, sigorta poliçeleri, ödeme belgeleri, ekspertiz raporu, hırsızlık eylemine ilişkin resmi belgeler ve tutanaklar getirtilmiş; uzman bilirkişiden rapor ve ek rapor alınmış, tüm deliller değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmiştir.
Dava konusu olan ve hazır giyim eşyasından oluşan emtia; —- sayılı tır karnesi himayesinde, —-sayılı uluslararası kara yolu taşıma belgesine ( CMR’ye ) kayden, —- kara yolu ile taşındığından, davalının somut olayda davacıya ve davacının dava dışı sigortalısına karşı üstlendiği sorumluluğun tayininde (5.700,00 USD navlun ücreti mukabilinde akdi taşıyıcı olduğundan ) 30/10/1995 tarihinde CMR Konvansiyonunun kabul edilmesi ile, konvansiyonun bağlayıcı hükümleri bu tarihte yürürlüğe girdiğinden ve CMR Konvansiyonunun 1. Maddesi uyarınca bu sözleşmenin “yükleme yeri ve teslim için belirlenen yerin en az birisinin akit ülke olarak 2 ayrı ülkede olması halinde, tarafların ikametgahı ve milletine bakılmaksızın ücret karşılığında yüklerin taşıt ile karadan taşımasına ait” her mukabeleye uygulanması gerektiğinden, CMR Konvansiyonu hükümlerinin öncelikli olarak gözetilmesi gerektiği belirlenmiş, CMR Konvansiyonunun 34. Ve takip eden maddelerindeki düzenlemelere göre taşıyıcılar arasında müteselsil sorumluluk bulunduğu gibi, taşımacılardan biri veya birkaçı aleyhine aynı zamanda dava açılmasının mümkün bulunduğu; CMR’nin 17. Maddesi ve devamında getirilen mesuliyet sistemine göre kendisine sorumluluk izafe edilen taşıyıcı kusursuzluğunu değil ” sorumluluğa mucib zararın 17. Maddesinin 2. Ya da 4. Fıkralarında yer alan hallerden birinden doğduğunu” ispat edebilirse o zaman tazminat bağlamında sorumluluktan kurtulabileceği, somut olayda sürücünün yemek molası verdiği sırada aracın park edildiği caddede yükü ile birlikte çalınması durumunda ortada hırsızlığın söz konusu olduğu, gasptan bahsedilemeyeceği için taşıyıcının kendisini sorumluluktan kurtarabilecek beyyinelerin herhangi birinden istifade edebilmesinin mümkün olmayacağı vuku bulan zarardan dolayı alıcıya ya da göndericiye yahutta akdi veya kendisine taşıma işini devreden ara taşıyıcıya ya da onlardan birinin sigortacısına karşı sorumlu tutabileceği durumlarda CMR Konvansiyonunun 231. Maddesinin taşıyıcıyı yükün kısmen veya tamamının kaybından dolayı “yükün taşınmak üzere kabul edildiği yer ve zamandaki kıymetine” göre tazminat ödemekle sorumlu tuttuğu; aynı maddenin 3. Fıkrasında taşıyıcının CMR 29’a göre bilerek yapılmış kötü harekete eş değer sayılabilecek seviyede ağır kusurlu olmadığı durumlarda, somut olayda olduğu gibi sürücünün yemek molası vermek üzere kapıları kilitleyip aracı park etmesi halinde olduğu gibi halin ağır kusur olmadığı; bu nedenle tazminat miktarının eksik brüt ağırlığın kilogramı başına 8,33 hesap birimi ( SDR’yi ) aşamayacağı; 23/7 maddesinde üst sınırın belirlenmesinde kullanılacak olan SDR kurunun, tarafların aksinin sözleşme ile kararlaştırmamış ise mahkemenin karar verdiği tarihteki SDR kuru olması gerektiği nazara alınarak bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada; mahkememizce kabule şayan bulunan 22/10/2018 tarihli ek rapor gereğince davacının, davalının sigortasından almış bulunduğu 263.807,20 TL’nin, tahsil edildiği 17/03/2016 tarihindeki SDR kuru olan 4.018 SDR / TL çevrisi gereğince; davalının 67.474,83 SDR ödemesi gerektiği; kısmi ödemenin yapıldığı 17/03/2016 tarihinde bu miktarın TL karşılığının 271.133,96 TL olması gerektiği; oysa davacıya 263.807,20 TL ödendiği; bu nedenle ödemede 7.326,76 TL’lik bir eksikliğin söz konusu olduğu; davacının bu miktarı isteyebileceği; kısmi ödemeyi kabul eden davacının, bakiye kalan alacağı yönünden usulünce davalıyı temerrüte düşürmediği bu nedenle artık sigortalısına yaptığı ödeme anından itibaren değil, dava anından itibaren faiz talep edebileceği nazara alınarak aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.

DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
7.326,76 TL’nin dava tarihi olan 30/03/2016’dan itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi gereğince işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine,
Fazlaya dair talebin REDDİNE ”
KARAR VERİLMİŞ;
Karar davacı tarafından istinaf edilmiş,
——— sayılı hükmünde;
Dava; uluslararası kara taşıması sırasında çalınan emtia hasar bedelinin emtia nakliyat sigortası kapsamında sigortalısına ödendiği ve sigortalının haklarına halef olunduğu iddiasıyla, davalı taşıyıcının sigortacısından tahsil edilen kısmı aşan tutarın davalıdan rücuen tazmini istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır.
Davacı taraf, dava dışı sigortalısına ödediği 630.181,68 TL emtia hasar bedeli nedeniyle sigortalısı tarafından düzenlenen tazminat makbuzu ve ibraname ile TTK.’nun 1472. maddesi uyarınca; sigortalısının haklarına halef olduğunu ileri sürerek davalının CMR sigortacısından tahsil ettiği 263.807,20 TL hasar bedelinin tenzili ile bakiye 366.374,48 TL davalıdan tahsilini talep etmektedir.Taşımanın —– arasında olmasına göre, CMR Konvansiyonu, sigorta ve rücu hususunda ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanması gerekir.Davacının sigortalısı tarafından——– ihraç edilen brüt 8.100,815 kg ağırlığındaki 661 kap 41.436 adet hazır giyim emtiasının taşımasının davalı tarafından üstlenildiği, davalının akdi taşıyan olup, fiili taşıyan araç sürücüsünün —— 08.04.2015 günü saat 4.00 civarında aracı yol kenarındaki kafenin karşısına park ederek kafeye gittiği ve yaklaşık 30.40 dakika sonra geldiğinde aracı park ettiği yerde bulamadığı, içindeki emtialarla birlikte aracın çalındığı, ancak bir buçuk iki saat sonra aracın şehrin diğer ucunda kontak ve kapı kilidi kırık,—- sökülmüş ve içi boşaltılmış halde bulunduğu, davacının emtia nakliyat poliçesi kapsamında 630.181,68 TL olarak emtia hasar bedelini dava dışı sigortalısına ödediği, bu bedelden 263.807,20 TL’sinin 17.03.2016 tarihinde davalının CMR sigortacısından tahsil ettiği ihtilafsızdır.
Dosyada mevcut gümrük kayıtları ve CMR senedi ve diğer belgeler okunaklı olmadığından teslim ve ödeme şeklinin ne olduğu anlaşılamamakla birlikte davacı tarafından yaptırılan ekspertiz incelemesi sonucu düzenlenen raporda, teslimin —– teslim olduğu belirtilmiştir.—–teslim şeklinde, satıcı varma yerine kadar navlun ücretini ödemekle yükümlü bulunup, malların taşınmak üzere araca teslim edildiği andan itibaren hasar alıcıya geçer. Dolayısıyla satıcı tarafından mallar nakliye aracına uygun şekilde yükletildikten ve taşımada oluşabilecek hasarlar için emtiayı alıcı adına sigorta ettirip, ücreti ödedikten sonra satıma konu mallar üzerinde satıcının artık bir menfaati kalmayacağından, bu malların satıcı lehine sigorta yapılması ve taşımada oluşacak hasarlardan dolayı sigortacının satıcıya ödeme yapmasının geçerli olmadığından sigortacının halefiyet hakkı gerçekleşmez. Bu nedenle, öncelikle teslim ve ödeme şeklinin ne olduğu ve dava dışı sigortalının mal bedelini tahsil edip etmediğinin tespit edilmesi zorunludur. Teslim şeklinin ekspertiz raporunda belirtildiği gibi — teslim olması ve dava dışı sigortalı satıcının, satım bedelini —— alıcıdan tahsil etmiş olması halinde artık sigortalanabilir bir menfaatinin bulunmadığından davacı tarafından yapılan ödemenin geçerli bir ödeme olmadığı ve halefiyet hakkının bulunmadığının kabulü gerekir.
Aktif husumet, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır.
Bu nedenle, davaya konu taşımada öncelikle teslim ve ödeme şeklinin ne olduğu, ekspertiz raporunda belirtildiği gibi —- satış olup olmadığı ve —- satış ise koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği, ödemenin hangi yolla yapılacağı, satıcının malları sigortalatmakta menfaati bulunup bulunmadığı, satıcı-sigortalı ile alıcı arasındaki hukuki ilişkinin —satışın tüm özelliklerini taşıyıp taşımadığı dolayısıyla davacı sigortacının halefiyet hakkının doğup doğmadığı başka bir deyişle aktif husumetinin bulunup bulunmadığının tespiti gerekmekte olup, bu kapsamda, mal bedelinin sigortalı satıcı tarafından tam olarak alınıp alınmadığının araştırılması, gerekirse dava dışı sigortalının ticari defter ve kayıtlarında inceleme yaptırılıp, sigortalı satıcının mal bedelini almış olduğunun anlaşılması durumunda davacının bu davayı açamayacağının kabulü, aksine satıcının mal bedelini almamış olması halinde, mal üzerinde menfaatinin devam etmesi sebebiyle sigorta tazminatını almasının ve davacı şirketinin de halefiyete dayalı olarak bu davayı açmasının mümkün bulunduğu kabul edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar araştırılmaksızın eksik incelemeye dayalı yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden, re’sen gözetilen nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kararın kaldırılma nedenine göre davacı vekilinin diğer istinaf nedeninin şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve açıklanan hususlarda yargılama yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, İstinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, “
KARAR VERİLMİŞ;
Kaldırma kararından sonra dosya mahkememizin bu esasına kaydedilmiş,
—daire kararı çerçevesinde araştırma yapılmış olup, sigorta poliçesinde sigorta ettirenin— Firması olduğu, hasar ödemelerinin de—- yapılacağının açıkça yazılı olduğu, bir başka deyişle poliçenin gönderen lehine yapılan bir poliçe olduğu, gönderilen lehine yapılan bir poliçe olmadığı; öte yandan—– yapılan yazışmalarda da kaybolan mal bedellerinin herhangi bir şekilde gönderilen firmadan ya da üçüncü bir şahıstan tahsil edilmemiş olduğunun bildirildiği; taraflarca bu bildirime herhangi bir itirazın bulunmadığı; böylece —– Firmasının hasar bedelini sigortadan aldıktan sonra bir de gönderilen şirketten tahsili gibi herhangi bir durumun söz konusu olmadığı belirlenmiş;
Kaldırma kararından sonra ortaya çıkan bu durumda nazara alınarak ve ilk kararımızdaki gibi mahkememizce halen emtiaların çalınmasında nakliyeci firmanın şoförünün ağır bir kusurunun bulunmadığı, sürücünün seyahat esnasında olay yerinde yemek molası verip aracı kitlediği, bu nedenle poliçeyle işaret edilen ağır kusurun söz konusu olmadığı; poliçedeki ağır kusurun kötü hareketle eş değer nitelikte bir davranış şeklini gerektirdiği; böyle bir durum söz konusu olmayınca da ilk kararımızda da yazılan gerekçenin geçerli olduğu, bu nedenle yeniden tekrarlanmasında artık bir fayda bulunmadığı nazara alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
7.326,76 TL’nin dava tarihi olan 30/03/2016’dan itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi gereğince işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine,
Fazlaya dair talebin REDDİNE,
Alınması gereken 500,44 TL harcın dava açılırken peşin olarak alınan 6.256,77 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.756,33 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine,
Tamamı davacı tarafça karşılanan 529,64 TL peşin harç ve başvuru harcı ( iadesine karar verilen kısım hariç ) tamamı 19 tebligat gideri olan 209,00 TL ile 1.750,00 TL bilirkişi ücretinin bozmadan önce 2 elektronik 3 normal tebligat gideri 108,00 TL’de ilave edilmek suretiyle kabul ve ret oranı gereğince, 572,25 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine; karar kesinleştiğinde bakiye gider avansı kalırsa davacıya iadesine,
Karar tarihindeki AAÜT gereğince,
Davacı lehine hesaplanan nispi vekalet ücreti maktunun altında kaldığından ve ayrıca hükmedilen vekalet ücreti asıl alacağı geçemeyeceğinden 7.326,76 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine,
Reddedilen kısım üzerinden ise davalı yararına 53.260,00 TL nispi vekalet ücretinin de davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair karar, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, miktar yönünden davalı için kesin, davacı sigorta şirketi yönünden karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ——– Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olarak oy birliğiyle verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu.11/05/2023