Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/477 E. 2022/745 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/477 Esas
KARAR NO : 2022/745

DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/12/2020
KARAR TARİHİ : 16/11/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının 04.05.2018 ile 19.08.2020 tarihleri arasında davacı işverene iş sözleşmesi ile bağlı ürün uzmanı olarak çalıştığını, işten emeklilik sebebi ile ayrıldığını, davalının davacı işveren şirketten ayrılır ayrılmaz aynı sektörde, aynı işi yapan, müşteri çevresi ve satılan ürünler aynı olan bir firmada çalışmaya başlayıp, davacıda edindiği iş çevresini ve müşterileri kullanmaya devam ettiğini, bu durumun taraflar arasında müzakere edilerek oluşturulan iş sözleşmesindeki rekabet yasağına aykırı çalışmayı ifade etmekte olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede de açıkça düzenlendiği üzere çalışanın iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren 1 yıl süreyle işveren ile aynı sektörde rakip firma ile çalışmaması gerektiğini, İşveren davacının, çalışanlar ile akdettiği sözleşmeye bu maddeyi özellikle koymakta ve işin hassasiyeti gereği çalışanlarla bu hususu özellikle müzakere etmekte olduğunu, ancak davalının bu hususa hiç dikkat etmeyerek davacı şirketteki işinden ayrılır ayrılmaz davacının iş alanı çevresi ve davalının da görev yeri olan —— isimli, davacı şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren, aynı ürünleri satan rakip şirkette işe başladığını, bu nedenle davalı çalışan hakkında sözleşmenin 9.maddesinde belirlenen en son brüt ücreti üzerinden 12 (oniki) aylık ücreti kadar cezai şarta hükmedilmesi gerektiğini iddia ile sözleşmede belirlenen 54.000,00 TL’lik cezai şartın davacının doğmuş doğacak zararlarına ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin—— ikamet etmekte olup yetkili mahkemenin ——- Mahkemesi olduğunu belirterek davanın yetki yönünden reddine, esasa ilişkin olarak da usul itirazlarımız saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin davacı şirket yanında çalışmış maalesef kendisine yasal tazminatları ödenmediği gibi anayasaya ve iş kanununa aykırı bir şekilde çalışma hürriyetini kısıtlayan hukuka ve ahlaka aykırı bir madde ile davanın açıldığını, belirterek esas itibari ile de dava anayasaya ve yasalara aykırı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibariyle iş akdinin sona ermesinden sonra rekabet yasağının ihlali nedeniyle cezai şart alacağı talebine ilişkindir.Dava ilk olarak mahkememizin —– sayılı esasında görülmekte iken yapılan inceleme sonunda —– Sayılı 29/12/2020 tarihli karar ile Mahkemenin Görevsizliğine, dosyanın görevli —— Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, işbu karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine yapılan istinaf incelemesi sonunda; ——17/06/2021 tarihli karar ile “Gerek 5521, gerekse 7036 sayılı kanunun iş mahkemelerinin görev alanını düzenleyen hükümlerde sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakma görevini iş mahkemelerine vermiştir. Aralarındaki fark, İş Kanunu kapsamında kalmayıp sadece TBK’nın hizmet sözleşmesine tabii olanlara ilişkin sözleşmelerden kaynaklı hukuk uyuşmazlıklarının da iş mahkemesinin görev alanına alınmasından ibarettir. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan düzenlemenin, TTK’nın 4/1.c maddesini ortadan kaldırdığından söz edilemez. Ticari davaları düzenleyen TTK’nın 4/1-c maddesi gereğince, işçinin rekabet yasağına ilişkin TBK’nın 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenen uyuşmazlıklar mutlak ticari dava olup, bu tür dava ve uyuşmazlıklara ticaret mahkemelerince bakılması gerekir. Davaya bakmakla görevli olduğu halde, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır.” gerekçesi ile mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.BAM kararı üzerine yeniden yargılama yapılmak üzere dosya mahkememizin——-sayılı esasına kaydedilmiştir.
Usulünce duruşma açılarak; tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip ihtilaflı ve ihtilafsız konular ön inceleme duruşmasında resen belirlenerek uyuşmazlığın çözümü doğrultusunda tarafların tüm delilleri tahkikat duruşmalarında toplanıp bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda; uyuşmazlığın, davacı ve davalı arasında iş akdinin bitiminden sonra rekabet yasağına aykırılık oluşup oluşmadığı, rekabet yasağı sözleşmesinde belirtilen cezai şartın davalıdan tahsil edilip edilmeyeceği noktasında toplandığı anlaşılmıştır.10/11/2021 tarihli celsede; Davalı vekilinin yetki itirazının B.K 89/1 maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
Davacı tanıklarının bir kısmı mahkememizce çağrılmak suretiyle duruşmada dinlenmişlerdir.Davacı tanıklarından—–dinlenmesi için ——-Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmak suretiyle beyanı alınmıştır.
Tarafların delilleri toplanarak, dosya haksız rekabet konusunda uzman bilirkişi —— ile hesap bilirkişisi ——- tevdi edilerek rapor alınmıştır.
Mahkememizce benimsenen usul ve yasaya uygun bilirkişi heyeti raporunda; Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “Belirsiz Süreli Hizmet Sözleşmesi’nin 9 uncu maddesinde yer alan rekabet yasağının; davacının korunmaya değer haklı menfaati olduğu olgusunun ortaya koyamamış olması, rekabet yasağı konusunun çok geniş olarak tespit edilmiş olması, sebebiyle taraflar arasında imzalanan rekabet yasağı maddesinin geçersiz olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Belirsiz Süreli Hizmet Sözleşmesinde yer alan cezai şartın uygulanması için gerekli şartların oluşmadığı kanaatine ulaşıldığını bildirmişlerdir.Dava ile ilgili uyuşmazlık taraflar arasında imzalanmış olan 03.05.2019 tarihli “Belirsiz Süreli Hizmet
Sözleşmesi”ne dayandırılmaktadır. Huzurdaki davada davacı, davalının “Belirsiz Süreli Hizmet Sözleşmesinde” düzenlenen rekabet
yasağına aykırılık teşkil eden eylemlerde bulunduğunu iddia etmektedir. Bu nedenle öncelikle davalının eylemlerinin taraflar arasındaki “Belirsiz Süreli Hizmet Sözleşmesinde” yer alan rekabet yasağına aykırılık teşkil edip etmediği incelenecektir. 03.05.2019 tarihli, ondört ana başlık altında, dokuz sayfadan ibaret, tüm sayfalarında davacı firma yetkilisi ile davalı tarafın imzasının bulunduğu “Belirsiz Süreli Hizmet
Sözleşmesi” bulunmaktadır. İş Sözleşmesi’nde “GÖREV” “ÜRÜN UZMANI” olarak belirtilmiştir.Sözleşmede yer alan diğer tüm hükümler matbu olarak düzenlenmiştir.Belirsiz Süreli Hizmet Sözleşmesi’nin “Rekabet Yasağı” başlıklı 9 uncu maddesine göre; “Çalışan iş bu Sözleşme’nin yürürlükte kaldığı süre içinde ve iş sözleşmesi sona erdikten sonra 1 yıl
süreyle —— ili ve bu sözleşme kapsamında görev aldığı il ve bölgelerde, İŞVEREN ile rekabet edecek bir iş yapamaz, şirket kuramaz, şirkete ortak olamaz veyahut başka bir sıfatla görev alamaz, aynı sektörde faaliyet gösteren bir iş yerinde hangi ünvan ve görevle olursa olsun çalışamaz. İşveren’in müşterisi ve/veya rakibi olan kişi ve kuruluşlar veya bunların temsilcileri, acenteleri, ortakları, yönetici ve danışmanları nezdinde iş kabul edemez, bu kişi ve kuruluşlara hangi şifada olursa olsun doğrudan ya
da dolaylı hizmet veremez, bunlara ortak olamaz, işveren’in rakipleri ile birlikte hareket edemez.Çalışan, iş burada belirtilen rekabet yasağına aykırı davrandığı takdirde, İşveren Sözleşme’yi feshetme
hakkına sahip olup, Çalışan en son brüt ücreti üzerinden 12 (onîki) aylık ücretini cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Çalışan, bu cezai şartın fahiş olduğuna dair herhangi bir iddia veya talepte bulunmadan, anılan miktarı İşveren’e talep tarihinde derhal peşinen ödeyeceğini gayrikabili rücu olarak kabul ve taahhüt eder”.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliği Türk Hukukunda şekil şartına tabidir. TBK. m. 444/1 uyarınca,”Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde
onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmedeçalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten
kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir”Bu kapsamda rekabet yasağı sözleşmesinin öncelikle yazılı olması gerekmektedir. Somut olayımızda iş sözleşmesi yazılı geçerlilik şartına sahiptir.Yine maddede açıkça ifade edildiği üzere rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliğinin öncelikli koşulu işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin olmasıdır. İşverenin korunmaya değer haklı menfaati, işçinin üretim sırları veya müşteri çevresi hakkında sır niteliğinde bilgiye sahip olması halinde söz konusu olmaktadır. İş sırrının işçi tarafından fiilen öğrenilmiş olması şart değildir. Objektif olarak öğrenebilecek konumda olması yeterlidir.Rekabet yasağı sözleşmesi, işverenin haklı menfaatlerini korumak açısından önemli olmakla birlikte,rekabet yasağı Anayasa’nın 48. maddesinde güvence altına alınan, çalışma ve sözleşme özgürlüğüne doğrudan müdahale edebilecek nitelikte bir durumdur. Bu kapsamda işverenin korunması gereken haklı menfaati ile işçinin çalışma ve sözleşme özgürlüğü arasında dengeyi kurabilmek ve özellikle işçiyi korumak adına rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliği kanunda sınırlayıcı hükümlere tabi kılınmıştır.Bu kapsamda TBK.m.445’de rekabet yasağı sözleşmesi ile getirilen yasakların yer, zaman ve konu
bakımından uygun olmayan sınırlamalar içermemesi gerekliliği bir zorunluluk olarak düzenlenmiştir.Rekabet yasağı sözleşmesinin konusu, genel olarak, işçinin işverenle rekabet etmekten kaçınmasıdır. İş
ilişkisi sona eren işveren aleyhine rekabet oluşturabilecek ve rekabet yasağı sözleşmesine konu olabilecek faaliyetler, TBK’nın 444. maddesinde örnekseyici sayım ile belirtilmiştir. İlgili hüküm uyarınca; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir
biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.” Somut uyuşmazlıkta “Belirsiz Süreli Hizmet Sözleşmesinin” 9 uncu maddesinde düzenlenen rekabet
yasağının konusunun belirli olmadığı sadece “İŞVEREN ile rekabet edecek bir iş yapamaz, şirket kuramaz, şirkete ortak olamaz veyahut başka bir sıfatla görev alamaz, aynı sektörde faaliyet gösteren bir iş yerinde hangi ünvan ve görevle olursa olsun çalışamaz” şeklinde bir hüküm getirildiği
görülmektedir. Sözleşmede tanımlanan iş; “ÜRÜN UZMANI” dır.
Dosya da yer alan ——kayıtları ve dava dışı firmalara yazılan müzekkere cevapları incelendiğinde davalının 14.09.2020-09.04.2021 tarihleri arasında dava dışı—— isimli firmada “—– isimli —— ürünlerinin” satılında görevli olduğu, 18.05.2021 –28.04.2021 tarihleri arasında —— isimli firmada satış müdürü olarak “—— isimli ürünün satışında görevli olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama esnasında dinlenen tanıklarda davalınındavacı ile aynı alanda çalışan firmalarda çalıştığını duyduklarını ifade etmişlerdir.TBK’nın 444/1. maddesine göre; rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için adi yazılı şekilde yapılması gerekir. TBK m. 14 uyarınca; sözleşmenin sadece işçiye borç yüklediği hâllerde işçinin imzası gerekli ve yeterli iken, işverenin rekabet yasağına karşılık olarak bir borç yüklenmesi hâlinde sözleşmede işverenin imzası da bulunmalıdır —— “6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu
Hükümleri Çerçevesinde Rekabet Yasağı Sözleşmesi”, ——
Bu kapsamda taraflar arasındaki “Belirsiz Süreli Hizmet Sözleşmesinde” davalı işçinin her sayfada imzasının bulunduğu ve rekabet yasağının şekil açısından da geçerli olduğu kanaatine ulaşılmıştır.İşçinin işyeri organizasyonuna dahil olduktan sonra iş sırrı niteliği taşıyan veya taşımayan birçok bilgiye vakıf olması mümkündür. Ancak her türlü bilginin rekabet amacıyla kullanılması söz konusu olamayacağı için kanunda bilginin niteliğine ilişkin olarak sınırlama getirilmiştir. TBK’nın 444/2.
maddesine göre; rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulmasında işverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin söz konusu olabilmesi için, işçinin işverenin üretim sırları, yaptığı işler ve müşteri çevresi hakkında bilgi edinme olanağının bulunması ve bunun sonucunda işvereni önemli bir zarara uğratma ihtimalinin olması gerekir. Bu bağlamda müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında edinilen bilgiler rekabete elverişli bilgiler olarak kabul edilmiştir. Bunun için de
öncelikli olarak iş ilişkisi, işçinin, işverenin ticari ve teknik iş sırları ile ticari ilişkiler içerisinde bulunduğu müşteri çevresine hakim olabilmesine imkan tanıyan bir niteliğe sahip olmalıdır.Davacı ile davalı arasında imzalanan hizmet sözleşmesinde iş tanımı yapılmış, “ÜRÜN UZMANI” olarak
belirtilmiştir.Davacı dava dilekçesinde, davalının yaptığı iş kapsamında; müşteri bilgilerine ve ticari sırlar kapsamında bilgiye sahip olduğunu ve bunu rekabete aykırı olarak kullandığını iddia etmektedir. Yargılama
esnasında dinlenen davacı tanıkları da davalının davacı ile aynı ürünleri satan rakip firmalarda çalıştığını beyan etmişlerdir.
Davalının, davacı şirkette çalışırken yaptığı iş genel olarak “ÜRÜN UZMANI” olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla davalının çalıştıkları iş kapsamında; davacının müşteri çevresine erişme ihtimali vardır.
Davacı şirketteki çalışmaları esnasında organizasyonları düzenlerken davacının müşteri çevreleri ileiletişim halindedir ve fiyat bilgisine sahip olması işinin doğası gereğidir. İş ilişkisinin işçiye işverenin iş sırları veya müşteri çevresi hakkında bilgi sahibi olmasına imkan
verebilecek olması rekabet yasağı öngörülebilmesi için gerekli olmakla birlikte tek başına yeterli değildir. Nitekim rekabet yasağının geçerliliği için işçi tarafından hakim olunan bu bilgilerin, iş sözleşmesi sona erdikten sonra işçi tarafından kullanılmasının işverene önemli ölçüde zarar verebilecek
nitelikte olması gerekir. TBK’nın 444/2. maddesinde, müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında edinilen bilgilerin kullanılmasının, işverenin önemli bir zararına sebep olacak
nitelikte olması durumunda rekabet yasağı kaydının geçerli olacağı öngörülmüştür.Önemli zarar, işverenin ekonomik veya rekabet koşullarındaki kötüleşme olabilir. Ancak her türlü kötüleşme değil, kanunda ifade edildiği üzere önemli ölçüdeki bir kötüleşme “önemli bir zarar” olarak
değerlendirilebilir. Buna göre işyerinin kazancında veya siparişlerinde ciddi düşüşler doğuran, işverenin iş yapma olanaklarını önemli ölçüde sınırlandıran, ilgili piyasada rekabet gücünde geriye gidiş yaratan,
zararın kolayca telafi edilemeyeceği sonucunu doğuran hallerde önemli bir zararın varlığından bahsedilebilir—–, “Yeni Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde İşçinin Rekabet Etmeme Borcu”,——- Ancak sözleşme sonrası rekabet yasağının geçerliliği için önemli olan somut bir zarar değil, önemli bir zarar olasılığıdır.Yargıtay’ın yakın tarihli bir kararında da belirtildiği gibi “(——)BK’nın 444/2. maddesi “Rekabet yasağı
kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir
zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmü haiz olup, anılan madde hükmü uyarınca rekabet yasağının işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede
kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması halinde geçerli olacaktır.”
——-Somut olayda davacı taraf zarar görme ihtimalini ortaya koymak amacıyla hiçbir evrak sunmamıştır.Açıklanan nedenlerle, davacının korunmaya değer haklı menfaati olup olmadığı olgusunun ortaya
konamadığı, bu nedenle davalı tarafın eylemlerinin “davacı şirket açısından önemli ölçüde zarar verme ihtimali”ne yol açmayacağı kanaatine varılmıştır.
TBK’nın 445/1.maddesine göre; “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar
içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.” Söz konusu hüküm uyarınca, rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, rekabet yasağının; işçinin ekonomik geleceğini ölçüsüz ve
hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye girmesini önleyecek şekilde süre, yer ve konu bakımından sınırlandırılmış olması gerekir. TBK’nın 445/1. maddesine göre; rekabet yasağının süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.Huzurdaki uyuşmazlıkta hizmet sözleşmesinde rekabet yasağı 1 yıl olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda rekabet yasağı süre açısından geçerli kabul edilebilir.TBK’nın 445/1. maddesi uyarınca, rekabet yasağının geçerli olabilmesi için yasağın yer bakımından da sınırlanmış olması gerekir. Söz konusu yer, işverenin korunmakta menfaati bulunan sahayı kapsaması
şartıyla coğrafi bölge veya şehir olarak belirtilebileceği gibi işverenin faaliyetinin etki alanına atıfta bulunmak yoluyla da belirlenebilir.
Rekabet yasağının yer bakımından kapsamı, işverenin fiilen yürüttüğü faaliyet alanının sınırlarını aşamaz. Zira bu alanın dışında işverenin rekabet yasağı ile korunmaya değer haklı bir menfaatinden söz edilemez. Taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinde rekabet yasağı yer bakımından da sınırlandırılmış ve—— belirlenmiştir.TBK’nın 445/1. maddesi uyarınca, rekabet yasağının geçerli olabilmesi için yasağın konu bakımından sınırlandırılmış olması gerekir. Bu kapsamda işçinin icra edemeyeceği iş türü sözleşmede açıkça gösterilmelidir. Rekabet yasağı, işverenin tüm faaliyet alanı ile değil, işçinin işletmede yapmakta olduğu işle doğrudan ilgili, somut göreviyle sınırlı kalmalıdır.
Davacı ile davalı arasında imzalanan hizmet sözleşmesinde iş tanımı yapılmış, “ÜRÜN UZMANI” olarak belirtilmiştir. Fakat taraflar arasında imzalanmış olan iş sözleşmesinin 9 uncu maddesinde; “”İŞVEREN ile rekabet edecek bir iş yapamaz, şirket kuramaz, şirkete ortak olamaz veyahut başka bir sıfatla görev alamaz,aynı sektörde faaliyet gösteren bir iş yerinde hangi ünvan ve görevle olursa olsun çalışamaz” koşulu
getirilmiştir. Bu şekilde rekabet yasağının konu bakımdan düzenlendiği tespit edilmiştir.Huzurdaki uyuşmazlık açısından, konu yönünden rekabet yasağı dar tutulup somutlaştırılmamıştır. Bu durumda rekabet yasağı konusunun geniş belirlenmiş olması sebebiyle Rekabet Yasağı maddesinin
konu bakımından geçersiz olduğu kanaatine ulaşılmıştır.Somut olayda yukarıda ifade edildiği üzere; davacı tarafından “zarar görme ihtimali” ortaya
konamadığından cezai şartın uygulanması için gerekli şartların oluşmadığı kanaatine varılmış ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davacı tarafça yapılmış yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3——– davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Alınması gereken 80,70 TL red karar ve ilam harcının peşin ödenen 922,19 TL harçtan mahsubu ile bakiye 841,46 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davadan önce gidilen arabuluculukta—– karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, bu nedenle bu miktar yönünden de harç gibi tahsil müzekkeresi hazırlanmasına,
6-Taraflarca yatırılmış gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,Dair karar, Davacı vekili ile davalı asilin yüzlerine karşı, karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde —— Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olarak verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu.