Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/429 E. 2022/3 K. 12.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO :2019/429 Esas
KARAR NO : 2022/3
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 11/07/2019
KARAR TARİHİ: 12/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —- davacı— sağlık — kapsamında bulunduğunu,— tarihinde —-sebebiyle tedavi gördüğünü, tedavi giderlerinin davacı — tarafından karşılandığını, —-şirketi nezdinde de aynı süre için teminat sağlayan geçerli bir sigorta poliçesi bulunduğunu, —- müşterek sigortalı olduğu hususunun — şirketine bildirildiğini, söz konusu yazı ile davacı —–şirketi tarafından karşılanan — tutarın davalı — poliçesinin aynı limitli olması durumunda —, limit ve teminatların farklı olması halinde ise davalı —-poliçesinde isabet edecek tutarın davacının hesabına ödenmesinin talep edildiğini, ancak davalı —şirketi tarafından davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığını, söz konusu rücu alacağının tahsili için davacı tarafından davalı—- dosyası üzerinden ilamsız takip başlatıldığını, davalı tarafın haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli itirazı sonrasında duran takibin devamını sağlamak amacıyla işbu davayı —- etme zorunluluğunun hasıl olduğunu, —-uyarınca tamamı davacı—- tarafından karşılanan tedavi masraflarının her iki sigortacı tarafından sigorta edilen bedel oranında karşılanması gerektiğini, bu nedenle davalı——-şirketinin poliçe limiti ve teminatı kapsamında ve sigorta edilen bedel oranında davacı şirketinin zararını tazmin etmesi gerektiğini, dava konusu talep edilen tutarın likit ve belirlenebilir olduğunu, bu nedenle davalı —- takip tutarının %20’ sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini beyan ile; davalının itirazının iptaline, icra takibinin devamına, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı — nezdinde sigortalı olduğu beyan edilen —-poliçesi kapsamında davalı— nezdinde de sigortalı bulunduğunu, söz konusu poliçe şartları uyarınca sigortalının poliçe teminatları kapsamında olduğu tespit edilecek mahiyetteki bir rahatsızlığına ilişkin olması halinde yatarak tedavi ve ameliyatları için yurt içi kurumlardaki tedavileri bakımından istisnalar eklenerek %100 oranında teminat verildiğini, ameliyat ve tedavi gideri dışındaki tetkik, fizik tedavi ve sarf malzemeleri giderleri için farklı mahiyette teminatlar tanımlandığını, somut olayda çifte sigortanın söz konusu olduğunu, müşterek sigorta hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, müşterek sigorta hükümlerinin uygulanacağı dikkate alınsa dahi TTK 1466/2 maddesinde sigorta sözleşmesinde yazılı olarak müteselsil sorumluluk esası kabul edilmediğinden davacı kendi payından fazla ödeme yapmış olsa dahi davalı — karşı rücu hakkı bulunmadığını, bir an için sorumluluk halinin söz konusu olduğu varsayılsa dahi davalı—-şirketinin poliçe limitinin ve katılım payının nazara alınması gerektiğini, sigortalının poliçe başlangıç tarihi öncesinde başlayan rahatsızlıklarının kapsam dışı olduğunu, somut olayda alacağın mahiyeti karşısında icra inkar tazminatı şartlarının bulunmadığını beyan ile; davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE : Dava hukuki niteliği itibariyle; icra müdürlüğünce yapılan icra takibine İİK 67. maddesi uyarınca itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine ilişkindir.
—–tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3. maddesine göre, tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi , tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına veya hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. 6502 sayılı yasanın 83/2. fıkrasında “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” düzenlemesine yer verilmiştir, ilgili yasa maddesi ile görev konusunun tartışılmasının önüne geçilmiştir.
6102 sayılı TTK ‘nın 1466. maddesinde müşterek sigorta düzenlenmiştir. Maddede, bir menfaatin birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı sigorta edilmişse, yapılan birden çok sigorta sözleşmesinin hepsinin ancak sigorta olunan menfaatin değerine kadar geçerli sayılacağı, bu takdirde sigortacılardan herbirinin sigorta bedellerinin toplamına göre sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olacağı, sözleşmelere göre sigortacıların müteselsilen sorumlu oldukları takdirde, sigortalının uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi, sigortacılardan her birinin yalnız kendi sözleşmesine göre ödemekle yükümlü olduğu bedele kadar sorumlu olduğu, bu halde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkının, sigortacıların sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda olduğu bedeller oranında olduğu ifade edilmiştir.
6098 sayılı TBK ‘ın 62. maddede ise, iç ilişkide başlığı ile, ikinci fıkrada, tazminatın kendi payına düşenden fazlasını ödeyen kişinin bu fazla ödemesi için diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olduğu düzenlenmiştir.
Her iki yasal düzenleme bir bütün halinde değerlendirildiğinde, TBK 62. maddede yer alan düzenlemede, müteselsil sorumlunun kendi payına düşenden fazlasını ödemesi halinde, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip olmakla birlikte, zarar görenin haklarına halef olduğu düzenlemesi ve TTK 1466/2. fıkranın son cümlesinde ki, rücu hakkının sigortacının sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda oldukları bedelleri oranında ifadelerin iş bu davada, sigorta poliçesinde ki sigortalının tüketici olup olmadığının değerlendirilmesi gerekliliğini gösterdiği kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak, TTK 1472. maddedeki halefiyetten kaynaklanan rücu davasının kendine özgü dava şekli olduğu anlaşılmaktadır.
Sigorta rücu davalarının TTK nun 1472. maddesi hükmünden kaynaklanması nedeniyle TTK’nın uygulanmasından bahisle, aynı yasanın 4. maddesi uyarınca bu tür davaların Ticaret Mahkemesinin görev alanında olduğu düşünülebilir ise de, davanın TTK 1472. maddeden kaynaklanmış olması, halefiyet ilkesi dikkate alındığında, davanın sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre, davada Ticaret Mahkemesinin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği gerek doktrinde gerekse de uygulamada çekişmesiz bir şekilde kabul edilmektedir. Bir başka deyişle, sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki dava, ticari dava niteliğinde ise davaya Ticaret Mahkemesinde bakılacak, böyle değilse yani esas uyuşmazlık ticari nitelikte değilse böyle bir dava da Ticaret Mahkemesi görevli olmayacaktır. 6102 sayılı TTK ‘nun 4/1-(a) maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. Somut davada, dava dışı sigortalı ile gerek davacı gerekse de davalı —- arasındaki ilişki sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. 6502 sayılı yasanın 73. maddesin de ise, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin, 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Diğer yandan,——kararında ifade edildiği üzere” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası içinde söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve içtihat hükümleri uyarınca, dava dışı sigortalı gerçek kişi ile davalı —- arasındaki ilişki bir tüketici işlemi olduğundan, görevli mahkeme tüketici mahkemesidir.
Açıklanan nedenlerle ve özellikle TTK ‘ nın 1466. maddede yer alan müşterek sigorta, 1472.maddedeki halefiyet, 6098 sayılı TBK’nın 62.maddesi ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun ilgili hükümleri uyarınca,
—- kararında da belirtildiği üzere; 6502 saylı Yasanın 73/1 maddesine göre davacı —- dava dışı gerçek kişi arasındaki sigorta poliçesine ilişkisinden kaynaklanan davalarda tüketici mahkemesi görevli olup sigorta şirketinin kendi sigortalısı gerçek kişiye açtığı rücuen tazminat davasında bu aşamada mahkememizin görevsizliğine, davalının tacir olmadığı, bu nedenle görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olması sebebiyle görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Ayrıntısı gerekçede yazıldığı üzere;
1-Görev Kamu düzenine ilişkin olup davanın her aşamasında ele alınabileceğinden; Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde başvuru halinde dosyanın görevli —– Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK.nun 331/2 maddesi gereği yargılama giderleri, harç vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —— Adliye Mahkemesi’ ne istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/01/2022