Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/171 E. 2022/102 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/171 Esas
KARAR NO: 2022/102
DAVA: Şirketin Feshi
DAVA TARİHİ: 05/10/2012
KARAR TARİHİ: 17/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREKÇE: Mahkememizin ———- sayılı dosyasında;
” Davacılar vekili, davalı ——- hisse sahibi olduklarını; davalı şirketin bir ——-olduğunu, tüm—– bulunduğunu; şirketin —— olduğunu;— şirketin tek sahibi gibi davrandığını,——-zarara uğrattığını, onun basiretli davranmaması sebebiyle şirketin üst düzey elelmanlarının ve personelinin işi terk ettiğini;—– —-girerek eşyalarını tahrip ettiğini, ———–defterini aldığını;şirketin kurulduğu —- beri de ortaklarına kar payı dağıtmadığını; davacılar acısından ortaklığın devamının dayanılmaz hale getirildiğini bildirerek; haklı sebeple şirketin feshine karar verilmesini; bu talepleri uygun görülmezse karar en yakın tarihteki gerçek değerleri üzerinden hisseleri satın aldırılmak suretiyle müvekkillerinin şirket ortaklığından çıkarılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı yanın iddia etteği işlem ve eylemlerin 6762 Sayılı eski Ticaret Kanunu zamanında gerçekleştiğini; bu sebeple 6102 Sayılı Yasanın 531. maddesinin uygulanamayacağını; eski Ticaret Kanunun’da da 6102 Sayılı Yasanın 531. maddesinde düzenlenen bir kurumun bulunmadığını belirterek davanın usulden reddini savunmuş; esasa ilişkin olarak da, davacı —- müvekkilinin ağabeyi olduğunu, şirketin — faaliyete başladığını, şirketin gelişmesinde —- çabalarının büyük rol oynadığını; şirketin büyüyerek önce—- haline gelip,— olduktan sonra, kardeşi —yapıldığını;———-verdiğini, davacı — olduğunu, şirket—- hisse devrettiğini;—— yapıldığını; ancak kendisini şirketin tek temsilcisi gibi görerek hareket etmeye başladığını; şirketin çıkarlarına zarar verdiğini ve kendi çevresine menfaat sağladığını; yakın çevresini işe aldırıp, şirket imkanlarından sonuna kadar faydalandırdığını; hakim ortak olarak — bulunmasına rağmen, —– davaranışlarıyla şirkette —– yaratıldığını; şirketin yeniden yapılanarak—– de—— karşı çiktiğini, asıl onun davranışlarıyla ortaklığın çekilmez hale geldiğini; davacıların amaçlarının baskı oluşturarak fahiş bir bedelle hisslerini paraya çevirmek olduğunu; şirketin kar eden bir şirket olduğunu ancak kar payları dağıtılmayarak yatırıma dönüştürüldüğünü; sermaye artışında kullanıldığını belirterek; davacıların taleplerinin haksız olduğunu savunmuş; davanın reddine karar verilmesin talep etmiştir.
Dava,—— dayalı olarak açılan haklı sebeple anonim şirketin feshi davasıdır.
Bilindiği üzere TTK 531. madde hükmü yeni bir düzenleme olup, 6762 Sayılı yasada —–böyle bir talep hakkı bulunmuyordu. 6102 Sayılı TTK’da öngörülen 531. madde hükmünün geçmiş olaylara uygulanıp/ uygulanmayacağına dair yasada herhangi bir açıklık yoktur. Buradaki kıstas, 6762 Sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu zalanda haklı neden sayılabilecek olaylar başlamış ve bu olaylar—- olan 6102 sbayılı yasanın yürürlük tarihinden sonra da ——hükümlerinin uygulanması gerekiği kabul edilmelidir —- Burada dikkate alınması gereken husus, olay ve işlemlerin meydana geldiği tarih değil, onların etkilerinin —— sonra devam edip etmediği; bir başka deyişle bu dava türü için “ortakların husumetlerinin/ ortaklığın devamının onlar için çekilmez halde kalmaya” devam edip/ etmediğidir. Aşağıda gerekçesi açıklanacağı üzere, bu etkilerin dava tarihinde de devam ettiği nazara alındığından; olayımızda 6102 Sayılı Yasanın 531. maddesinin uygulanacağı mahkememizce kabul edilmiştir.
531. madde gereğince yapılan incelemede;
Davalı şirketin merkezinin mahkememiz yargı sahasında bulunduğu; bu sebeple kamu düzeninden olan yetki şartının sağlandığı,
Bu maddede düzenlenen hakkın kullanılması için esas sermayenin onda birine sahip olmanın gerekli ve yeterli olduğu; ancak bu oranda paya bir pay sahibinin sahip olmasının şart olmadığı; birden fazla pay sahibinin bir araya gelerek bu oranı tutturup, dava açabilecekleri; bu sebeple— pay sahibi olan davacımız —– bu şartı sağladığı,
Bu maddede düzenlenen hakkın mahkemece kabulü için aranan şart, talep eden hissedar için “haklı sebebin” doğmuş olmasıdır. Haklı sebebin 6102 Sayılı Yasada tanımlanmadığı, hangi sebeplerin örnek teşkil ettiğinin gösterilmediği; bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanmasının yargı kararlarına ve öğretiye bırakıldığı; İsviçre öğretisinde, genel kurulun bir çok kez kaünuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının devamlı ihlali, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kar payının düzenli olarak azalması, haklı sebep sayılmış; buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup, olmadığına mahkeme karar verecektir. ——-, davacılarla diğer ortaklar arasında güven probleminin doğmaesı, davacıların—– sağlıklı bir şekilde sürdürme imkanının kalmaması, şirketin atıl kalması, şirketin amacından uzaklaşmış olması, yönetici hakkında güveni kötüye kullanmadan dava açılmış olması başlı başına haklı sebep olarak kabul edilen hallerdendir. Mahkememizce, toplanan taraf delilleri, alınan tanık beyanları ve tüm dosya kapsamandan; davacılarımız ile davalı şirketin ——— arasında, davacıların şirket ortaklığını sağlıklı şekilde sürdürme imkanı kalmayacak şekilde husumet doğduğu; bu taraflar arasında —– oluştuğu; —- tarihli celsede dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından, bu duruma —— kusurlu davranışlarının neden olduğu belirlenmiştir. Davacı tanıkları; —- kişinin, şirketin diğer yöneticilerine karşı sürekli olarak baskı uyguladığını; şirketi sadece kendine ait bir mal gibi gördüğünü, çalışan personele de mobink uyguladığını, müşterilerinin yanında onları zor duruma düşürdüğünü; gerek çalışanların gerekse ilgililerin şirket yararlarını düşünerek dile getirdiği hususlarda davacı — talepleri desteklediğini bu sefer —tartışma çıkardığını; bunun dışında da davacının özellikle— önünde de tartıştığını; bu tartışmalara genellikle kendisinin——-sebep olduğunu; taraflar arasındaki husumetin davacı tanıkları olan — eşi ve diğer —— tarafından da açıkça bilindiği; —- şirkette çalışan tanık eşinin, bu sebeple işten çıktığı; yine dinlenen şirket yöneticisi ve bazı çalışanların bu sebeple şirketten çıktığı beyan edilmiş; buna karşın —–tarihinde dinlenen davalı tanıklarının ise, birini şirket müşterisi diğerlerinin çalışanları olduğu; şirket müşterisinin taraf kavgalarına tanık olmasa da; taraflar arasındaki husumetten haberdar olduğu; davacının mahkemeye başvuracağını duyduğu, bazı davalı tanıklarının da taraflar arasındaki tartışmaları bildiği ancak bu tartışmaların her şirkette olabilecek fikir aykırılıkları seviyesinde kaldığını beyan ettikleri görülmüştür. Mahkememizce bilgileri, bizzat görgüye dayalı ve daha somut olan davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilmiş; davalı şirketin hakim ortağı —— doğan husumet yönünden daha kusurlu olduğu belirlenmiş; kaldı ki kar payı dağıtabilecek durumda ikende hiç dağıtılmaması yan sebep olarak kabul edilip; davacıların davası kabul olunmuştur.
TTK m.531’de,haklı nedenlerin varlığı halinde, üç ayrı çözüm tarzı öngörülmüştür. Bunları sırasıyla şöyle ifade edebiliriz; azınlığın açtığı davada şirketin feshi istenmişse, şirketin feshine veya fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine yakın tarihteki gerçek değerinin ödenip, davacı pay sahiplerinin şirketten çikarılmalarına ya da duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilir. Bu çerçevede, mahkememizce şirketin mali durumu, finans kaynakları, yıl sonu bilançoları incelenmiş olup; şirketin tasfiyesinin gerekli bulunmadığı kanaatine varılmış; tasfiye yerine davacıların paylarının gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkarılmaları uygun bulunmuştur.—— düzenleme gereği payın gerçek değeri, genel ilkeler çerçevesinde, şirket mal varlığındaki aktiflerin olası değeri, diğer bir deyişle gerçek satış bedelidir. Bu değer tasfiye değerinin üzerinde bir değer olmalıdır. Bu çerçevede alınan uzman bilirkişi raporlaru ile de ; davacılardan — gerçek değerinin — olduğu, davacı —hissesinin ise ——belirlenerek bu değerler üzerinden hüküm kurulmuştur.
Bu tür davalarda, mahkeme kararında, payın gerçek değerinin —- değeri de dikkate alınmalı ve kararın kesinleşmesinden itibaren temerrüd faizine de karar verilmelidir———– Mahkememizce, bu tespit çerçevesinde pay değerlerine faiz uygulamaya gidilmiş,
—– belirtildiği üzere; şirketin feshi ve tasfiyesi davası maktu harç ve maktu vekalet ücretine tabi ise de; pay karşılığı çıkma kararı nispi harç ve nispi vekalet ücretine tabi olduğu hükümde dikkate alınmış; davacılarada eksik harç tamamlatılmış;
Yapılan yargılama sonunda da:
Davacıların açtığı iş bu davanın KABULÜ ile;
TTK’nun 531. Madde gereğince şirketin feshi yerine davacıların şirketteki paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip, davacı pay sahiplerine şirketten çıkmalarına İZİN VERİLMESİNE,
Bu çerçevede davacılardan —— davalı şirketten iş bu kararın kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline, bu davacıların şirketteki hisselerinin ise davalı şirkete devredilmesine”
HÜKMEDİLMİŞTİR.
Mahkememiz hükmü davalı vekili tarafından istinaf edilmiş olup,
——- sayılı hükmünde;
“Dava, hukuki niteliği itibariyle TTK’nın 531. maddesi uyarınca, davalı —– haklı nedenlerle fesih ve tasfiyesi, olmadığı taktirde şirket ortaklığından çıkma kararı verilmesi istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesice yapılan yargılama sonucunda, fesih ve tasfiye için haklı sebeplerin kanıtlandığı gerekçesiyle, TTK’nın 531. maddesi uyarınca, fesih ve tasfiye yerine davacıların şirket ortaklığından çıkmalarına, çıkma paylarının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı şirket vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
TTK’nın 531. maddesinde haklı nedenlerin ne olduğu sınırlı olarak sayılmamış olup, her somut olayda mahkeme, şirketin fesih ve tasfiye için haklı sebeplerin oluşup oluşmadığını araştırmak zorundadır. Davacı azınlığın ayrılmasına karar verilmesi ancak haklı sebeplerin varlığının tespit edilmesi durumunda mümkün olabilecektir.
Somut uyuşmazlıkta davacılar, davalı şirketin kötü yönetildiğini, hakim ortağın şirkete zarar verici eylemlerde bulunduğunu, uzun zamandır kâr payının dağıtılmadığını iddia etmekte ve bunlara haklı sebep olarak dayanmaktadır. Fesih için haklı sebeplerin oluşup oluşmadığının ortaya konulabilmesi için şirket ticari defterlerinin incelenmesi zorunludur. Bu inceleme yapılmadan davanın sonuçlandırılması hukuka aykırı olmuştur.
HMK’nın 222 ve TTK’nın 83. maddeleri uyarınca, ticari davalarda ticari defterlerin incelenmesine resen de karar verilebilir.
İlk derece mahkemesince —- tarihli celsede verilen ara kararıyla, —–keşif yapılmasına ve defter ve kayıtların da yerinde incelenmesine karar verildiği, ancak mahkeme heyetinin keşif yapmadığı, bilirkişi kuruluna mahallinde inceleme yetkisi verildiği, bilirkişi kurulunun şirket fabrikasına alınmaması nedeniyle incelemenin yapılamadığı, daha sonra —— tarihli celsede tekrar inceleme kararı verildiği, o ara kararında sadece teknik inceleme yapılmasının karara bağlandığı, ancak iki nolu kararla, ticari defterler üzerindeki incelemenin teknik rapor alındıktan sonra karara bağlanmasına karar verildiği, bundan sonraki aşamada ise —- tarihli celsede tekrar inceleme kararı verilerek bu ara kararında bilirkişilere, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarını yerinde inceleme yetkisi verildiği ve yapılacak inceleme sonucunda rapor düzenlenmesinin istendiği halde,—– tarihli raporunda dosya üzerinden değerlendirme yapıldığı, defterlerin ve mali kayıtların hiç incelenmediği ve değerlendirilmediği, bu hususların raporda hiç yer almadığı anlaşılmaktadır.
Bilirkişi kurulunun, davacı vekilinin dava dilekçesinde ileri sürdüğü haklı sebep iddialarını, her bir iddiayı ayrı ayrı ele alarak değerlendirmediği, bu iddiaları şirket kayıtları üzerinden denetlemediği, özellikle şirket hakim ortağının şirkete zarar verdiği iddialarının, şirketin kötü yönetilmek suretiyle mal varlığına zarar verildiği iddialarının, kâr payının dağıtılmadığı iddialarının ve dağıtılmadı ise sebeplerinin şirket kayıtları üzerinden değerlendirilmediği, bilirkişi kurulunun kendilerine verilen görevleri yapmadıkları, dosyada mevcut kayıtlara göre ve tanık beyanlarına göre değerlendirme yaptıkları anlaşılmaktadır.
Özetle, somut olayda, haklı sebeplerle şirketin fesih ve tasfiyesinin istenmesine ve şirket defterlerinin ve mali tablolarının incelenmesinin davanın çözümü açısından zorunlu olmasına rağmen; mahkemece usulüne uygun şekilde defterlerin ibrazı da emredilerek, sonuca ulaşmaya elverişli ara kararı oluşturulmak, ibraz etmemenin sonuçları gösterilmek, ibraz yeri ve tarihi- saati ara kararıyla tespit edilmek suretiyle, defterlerin incelenmesi sağlanmadan ve defter kayıtları itibariyle ileri sürülen haklı sebepler denetlenebilir bir şekilde karşılanmadan rapor alınıp hüküm verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. İlk derece mahkemesinin kararı bu haliyle istinaf incelemesine elverişli bir karar değildir.
HMK’nın 353/1.a.6. maddesindeki düzenlemeye göre, ilk derece mahkemesince, davanın esasının çözümü için incelenmesi zorunlu olan ticari defterler ve mali tabloların ibrazı konusunda usulüne uygun ve sonuç almaya elverişli ara kararları oluşturulup defterlerin incelenmesi sağlanmadan ve defter kayıtlarıyla mali tablolar hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması nedeniyle, işin esası incelenmeksizin ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiş,
MAHKEMEMİZ KARARI KALDIRILMIŞ;
Dosya mahkememize gelmiş, mahkememizin—- kaydedilmiştir.
—– aleyhine dava açılan şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine karar verilmiş olup;
Davalı şirket ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmiş;
Mahkememizce görevlendirilen —–oluşan beşli bilirkişi heyetinden — tarihli kök rapor alınmış, taraf vekillerinin rapora yaptıkları itiraz nazara alınmak suretiyle bilirkişi heyetinden —– alınmıştır.
Bilirkişi heyeti vermiş bulundukları kök ve ek raporlarda, davacı vekilinin dava dilekçesinde ileriye sürdüğü şirketin haklı sebeple fesih iddialarını tek tek ele almak suretiyle değerlendirmişler, bu çerçevede şirketin —- dönemini kapsayan sürede kötü yönetilmediği, dava tarihine kadar olan dönemde vergiden sonraki karlar toplamının —— olduğunu; şirketin kar payı dağıtımı yapmadığını tespit etmişlerdir.
Mahkememizce dosya değerlendirilmiş olup; şirketin kar payı dağıtılabilecek iken dağıtmamasının yerinde olmadığı; bunun tek başına bir fesih sebebi olmasa da diğer sebeplerle birlikte bir fesih sebebi olabileceği; TTK 531 gereğince haklı sebebin kabulü için aranan şartın talep eden hissedar için haklı sebebin mutlaka doğmuş olması gerekeceği; Haklı sebebin 6102 Sayılı Yasada tanımlanmadığı, hangi sebeplerin örnek teşkil ettiğinin gösterilmediği; bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanmasının yargı kararlarına ve öğretiye bırakıldığı; İsviçre öğretisinde, genel kurulun bir çok kez kaünuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının devamlı ihlali, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kar payının düzenli olarak azalması, haklı sebep sayılmış; buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup, olmadığına mahkeme karar verecektir. —– davacılarla diğer ortaklar arasında —— doğmaesı, davacıların şirket ortaklığını sağlıklı bir şekilde sürdürme imkanının kalmaması, şirketin atıl kalması, şirketin amacından uzaklaşmış olması, — kullanmadan dava açılmış olması başlı başına haklı sebep olarak kabul edilen hallerdendir. Mahkememizce, toplanan taraf delilleri, alınan tanık beyanları ve tüm dosya kapsamandan; davacılarımız ile davalı şirketin ———- arasında, davacıların şirket ortaklığını sağlıklı şekilde sürdürme imkanı kalmayacak şekilde husumet doğduğu; bu taraflar arasında derin güven probleminin oluştuğu; — tarihli celsede dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından, bu duruma —kusurlu davranışlarının neden olduğu belirlenmiştir. Davacı tanıkları; hakim ortak olan bu kişinin, şirketin diğer yöneticilerine karşı sürekli olarak baskı uyguladığını; şirketi sadece kendine ait bir mal gibi gördüğünü, çalışan—–uyguladığını, müşterilerinin yanında onları zor duruma düşürdüğünü; gerek çalışanların gerekse ilgililerin şirket yararlarını düşünerek dile getirdiği hususlarda davacı — bu talepleri desteklediğini bu sefer — tartışma çıkardığını; bunun dışında da davacının özellikle —- şirket çalışanlarının önünde de tartıştığını; bu tartışmalara genellikle kendisinin —- sebep olduğunu; taraflar arasındaki husumetin davacı tanıkları olan—- eşi ve diğer şirket yöneticileri/çalışanları tarafından da açıkça bilindiği; ——- şirkette çalışan tanık eşinin, bu sebeple işten çıktığı; yine dinlenen şirket yöneticisi ve bazı çalışanların bu sebeple şirketten çıktığı beyan edilmiş; buna karşın —— tarihinde dinlenen davalı tanıklarının ise, birini şirket müşterisi diğerlerinin çalışanları olduğu; şirket müşterisinin taraf kavgalarına tanık olmasa da; taraflar arasındaki husumetten haberdar olduğu; davacının mahkemeye başvuracağını duyduğu, bazı davalı tanıklarının da taraflar arasındaki tartışmaları bildiği ancak bu tartışmaların her şirkette olabilecek fikir aykırılıkları seviyesinde kaldığını beyan ettikleri görülmüştür. Mahkememizce bilgileri, bizzat görgüye dayalı ve daha somut olan davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilmiş; davalı şirketin hakim ortağı —– doğan husumet yönünden daha kusurlu olduğu belirlenmiş; kaldı ki kar payı dağıtabilecek durumda ikende hiç dağıtılmaması yan sebep olarak kabul edilip; davacıların davası kabul olunmuştur.
TTK m.531’de,haklı nedenlerin varlığı halinde, üç ayrı çözüm tarzı öngörülmüştür. Bunları sırasıyla şöyle ifade edebiliriz; azınlığın açtığı davada şirketin feshi istenmişse, şirketin feshine veya fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine yakın tarihteki gerçek değerinin ödenip, davacı pay sahiplerinin şirketten çikarılmalarına ya da duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilir. Bu çerçevede, mahkememizce şirketin mali durumu, finans kaynakları, yıl sonu bilançoları incelenmiş olup; şirketin tasfiyesinin gerekli bulunmadığı kanaatine varılmış; tasfiye yerine davacıların paylarının gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkarılmaları uygun bulunmuştur. TTK 531’de ki düzenleme gereği payın gerçek değeri, genel ilkeler çerçevesinde, şirket mal varlığındaki aktiflerin olası değeri, diğer bir deyişle gerçek satış bedelidir. Bu değer tasfiye değerinin üzerinde bir değer olmalıdır. Bu çerçevede alınan uzman bilirkişi raporları ile bu bedellerin davacılardan —— olduğu belirlenmiştir.
Her ne kadar mahkememizin —— Esas sayılı dosyasında verilen karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmemiş ise de, —– mahkeme, fesih yerine davacı pay sahiplerinin paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip, davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına…” dendiğinden; artık kaldırılan karardaki bedellerin davalı lehine kazanılmış hak teşkil etmeyeceği; yeni belirlenen değerlerin karar tarihine en yakın değerler olduğu nazara alınarak bu değerler üzerinden hüküm kurulması gerektiği düşünülmüş,
Her ne kadar davalı vekili 531. maddede fesih yerine başka çözümlere gidilebileceği nazara alınmak suretiyle karar verilmesi talep edilmişse de, şirketin rantıbıl şirket olduğu, bu nedenle fesih ve tasfiyesine karar verilmesinin yerinde olmayacağı fakat davacılarında anlaşamadıkları bir yönetimle şirkete devam etmeye zorlanamayacağı nazara alınmak suretiyle hisselerinin rayiç bedeli karşısında şirketten çıkarılmalarına karar verilmek suretiyle aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
Davacıların açtığı iş bu davanın KABULÜ ile,
TTK 531 madde gereğince şirketin feshi yerine davacıların şirketteki paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkmalarına İZİN VERİLMESİNE,
Bu çerçevede davacılardan —- iş bu kararın kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalı şirketten tahsiline,
Bu davacılara ait şirket hisselerinin ise para ödendiğinde davalı şirkete intikaline,
Alınması gereken— harçtan baştan alınan ve kaldırma kararından önce ve sonra tamamlanan — harcın mahsubuyla eksik —– harcın davalı şirketten alınıp hazineye irat kaydına,
Tamamı davacılar tarafından karşılanan kaldırmadan önceki —-sayılı kararda hüküm altına alınan —yargılama giderine ilaveten — elektronik tebligat gideri — bilirkişi ücretleri toplamı —- bilirkişi inceleme ücretleri –tamamlanan harç toplamı —yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacılara verilmesine; karar kesinleştiğinde bakiye gider avansı kalırsa davacılara iadesine,
Karar tarihindeki AAÜT gereğince,
Davacı —-158.726,00 TL nispi vekalet ücretinin davalı şirketten alınıp bu davacıya verilmesine,
Davacı —- 52.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davalı şirketten alınıp bu davacıya verilmesine,
Dair karar, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde——– Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olarak oy birliğiyle verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu.17/02/2022