Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/114 E. 2019/641 K. 23.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/114 Esas
KARAR NO : 2019/641

DAVA : İtirazın İptali ( Islahen Alacak )
DAVA TARİHİ : 03/12/2007
KARAR TARİHİ : 23/05/2019

İş bu dava mahkememizin evveli olan Kadıköy ——-. Asliye Ticaret Mahkemesinin —- Esas sayılı dosyasında açılmış, adliyelerin birleşmesi üzerine mahkememizin ——- Karar sayılı dosyasına kaydedilmiş olup;
O dosyada davacı talebi:
Davacı … vekili, dava dilekçesinde; müvekkilinin— şehrinde bulunan ve uluslararası taşıma işi ile iştigal eden bir nakliyat şirketi olduğunu, dava dışı ——————– ait gemi motorunu —–taşıma işini üstlendiğini, Derince’ye kadar taşıdığını; —- taşıma işlemini ise, davalılardan — Firmalarının yüklendiğini; ancak davalı şirketlerin gerçekleştirdiği karayolu taşıması esnasında, 18/11/2005 tarihinde kazanın meydana geldiğini; aracın aşırı havaleli yüklenmesi nedeniyle yaya üst geçidine çarpması / takılması sebebiyle kazanın oluştuğunu; yükte büyük hasar meydana geldiğini, araç sürücüsünün ————–olduğunu, trafik kanunun hükümlerini ihlal etmesi sonunda kazanın gerçekleştiğini, emtiada yaklaşık 400.000 EURO tutarında bir hasarın meydana geldiğini, dava dışı şirket ve sigortacı tarafından meydana gelen bu zararın üst taşıyıcı sıfatıyla müvekkilinden talep edildiğini; müvekkilinin ödemek zorunda kalacağı tazminat borcundan dolayı TTK’nun 787. Madde uyarınca rücu davası açma hakkının bulunduğunu; bu amaçla Kadıköy —-. İcra Müdürlüğünün 2006/879 Esas sayılı dosyası ile davalı şirketler aleyhine icra takibi yaptıklarını, 400.000 EURO üzerinden yapılan icra takibine davalıların haksız itiraz etmeleri sonunda takibin durduğunu belirtmek suretiyle; itirazın iptaline, takibin devamına, davalıdan %40 oranında inkar tazminatı tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş,
Davalılardan ——– vekili; davanın zaman aşımına uğradığını, müvekkili şirketin davacı şirket ile yaptığı taşıma anlaşması gereğince dava dışı şirkete ait gemi motorunu —— taşıması işini üstlendiğini ve emtianın müvekkili şirket ile diğer davalı —- arasında yapılan Alt taşıma sözleşmesi gereğince —– tarafından taşındığını, hasarın —- ye ait —- plakalı aracın kazası sonunda oluştuğunu, bu nedenle sorumluluk söz konusu ise bunu davalı —– ilişkin olduğunu belirterek müvekkili yönünden davanın reddini savunmuş,
Davalılardan ———- vekili, davanın zaman aşımına uğradığını, TTK’nun 787. Madde gereğince iş bu davayı açabilmek için davacının ödeme yapması gerektiğini, henüz ödeme yapmadığını ayrıca TTK’nun 787. Madde gereğince ilk ve son taşıyıcı veya ara taşıyıcı aleyhine birlikte ve teselsül hükmüne dayanarak dava açılamayacağını savunarak davanın reddini talep etmiş;
Yargılama esnasında, davacı vekili 31/10/2008 tarihli dilekçesi ile taşıma sırasında hasar gören emtiaya ilişkin ödemenin bu dava açıldıktan sonra müvekkili tarafından değil, davacının sigortacıları olan ——— tarafından yapıldığını; yük sahibine toplam 230.000 EURO’nun bu şirketler tarafından yarı yarıya ödendiğini, halefiyet olgusunun gerçekleştiğini, iş bu davada bu sigorta şirketlerinin davacı şirketin yerine geçmeye hak kazandıklarını belirterek, müvekkili sigortacılar ———————- TTK’nun 1301 maddesi uyarınca kanuni halef sıfatıyla davada müvekkili davacının yerine geçerek davacı olarak kabul edilmesine karar verilmesini talep etmiş, itirazın iptali davasını da alacak davasına ISLAH YOLUYLA çevirmiş, bu sigorta şirketleri vekili olarak sunduğu vekaletname ile davaya devam etmiş, davanın teknik özelliğinden dolayı —— aleyhine açılan davanın husumetten reddedilmesini talep etmiş, davaya ———— aleyhine takip ettiğini bildirmiş,
Mahkememizce yapılan ilk yargılamada davacı … ….–nin iş bu davayı açabilmesi için TTK’nun 787/2 maddesi gereğince ziyaa veya hasara uğrayan malın sahibine veya gönderilerine malın bedelinin ödenmesi gerektiği; bunun dava şartı olduğu, dava anında bu şartın gerçekleşmediği; bu nedenle davacı … … Şirketinin dava anında iş bu davayı açmasının mümkün olmadığı; sigorta şirketlerinin ise, halef olarak davacının yerine davaya devam etmek istedikleri; dava tarihinde yürürlükte olan HMUK 186. Maddesinde müteabihin temlikinin düzenlendiği, sigorta şirketlerinin ancak davacının dava hakkı mevcut ise, onun yerine geçerek davaya devam edebilecekleri, oysa davamızda ilk davacının dava hakkı bulunmadığı nedeniyle; 21/03/2013 tarihli kararla DAVANIN AKTİF EHLİYETİ YOKLUĞUNDAN REDDİNE karar verildiği,
Kararın sigorta şirketi vekilleri tarafından temyiz edildiği, Yargıtay —- Hukuk Dairesinin 2013/16987 Esas 2014/18600 Karar sayılı hükmü ile takip ve dava tarihinde davacının dava konusu taşıma nedeniyle herhangi bir ödemesinin bulunmadığı, bu ödemenin dava şartı olup, dava şartının bulunmaması halinde dava açılamayacağının açık olduğunu, fakat yargılama sırasında davacının sorumluluk sigortacıları olan ——— tarafından mal ilgilisine ödeme yapılıp, TTK’nun 1301 maddesi kapsamında BK’nun 164. Maddesi hükmü uyarınca anılan sigorta şirketleri yönünden kanuni temlik halinin ve davanın başında eksik olan dava şartının yargılama sırasında tamamlandığı belirtilmek suretiyle; davacının sorumluluk sigortacıları—- … —- kanuni halef sıfatı ile dava hakkını kazandığının kabulünün gerekeceğinin; bu çerçevede de davanın reddine karar verilmesini doğru olmadığı vurgulanarak; MAHKEMEMİZ HÜKMÜ BOZULMUŞ, davalı vekillerince karar düzeltme yoluna başvurulmuş ancak talepleri reddedilmiş, bozma ilamı kesinleşmiş;
Bozma üzerine dosya mahkememizin —- Esasına kaydedilmiştir.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak verilen—- Karar sayılı dosyasında:
Bozmadan önce mahkememizce rapor ve ek rapor alınmış olup; uzman bilirkişi heyeti kök raporunda davacının ve daha sonra onların halefi olarak davaya katılan … şirketlerinin dava hakkının kalmadığını rapor etmişler ancak raporlarının 4. Sayfasında ortaya çıkan hasarın faturalara ve Almanya’daki piyasaya göre kaza tarihi itibariyle uygun olduğunu belirterek; zararın 171.427,12 EURO olduğunu; bu tespitte işçilik ve parça bedelinin dikkate alınmadığı, hasarın giderilmesi için gereken 142.544,29 Euro’ işçilik bedeli ve 103.882,34 Euro parça bedeli de dikkate alındığında; davacı tarafın dayandığı 15.134,07 Euro olan teknisyen ulaşım masrafı nazara alınmadığında ve hurda parça tenzili dikkate alınsa dahi, toplam hasar bedelinin 400.000 EURO olduğunu tespit etmişlerdir. Bilirkişi kök raporunda her ne kadar davalıların sorumluluğu 171.427,12 Euro olarak bildirilmiş ise de; söz konusu hasarın tek taraflı bir trafik kazasında ve hatalı yükleme sonunda meydana geldiği, bu nedenle alt taşıyıcı olan şirketin tüm hasardan sorumlu olduğu, bu hasarın içinde ve taşınan gemi motorunun tamir edilmesinin içeriğinde yer alan işçilik ve parça bedelinin ayrılamayacağı; taşınan malın eski haline getirilmesi için bu kalemlerinde mutlaka gerektiği nazara alınarak; mahkememizce sigorta şirketlerinin ödemiş olduğu 230.000 Euronun gerçek zararın altında bir rakam olduğu, pazarlık suretiyle bu rakamın kabul ettirildiği nazara alınmak suretiyle; bilirkişi kök ve ek raporunda tespit edilen ve yukarıda izah edilen teknik doneler kabule şayan bulunarak, gerçek zararın 230.000 Euro’dan fazla olduğu kanaatine varılmış, Yargıtay bozma ilamı da göz önüne alınarak artık sigorta şirketlerinin iş bu davada aktif dava ehliyeti bulunduğu kabul edilerek hüküm oluşturulmuş; sigorta şirketlerinin ödeme tarihinden itibaren davaya katılmaları arasında zaman aşımının doğmamış olduğu değerlendirilmiş, ancak sigorta şirketlerinin ödedikleri 230.000 Euro yönünden talepte bulunduğu, davanın 400.000 Euro yönünden açıldığı nazara alınmak suretiyle, davadan ayrılan davacı … … Gmbh aleyhine vekalet ücreti taktir edilmiş fakat taktir edilen vekalet ücretinde bu davacı yönünden, dava anında aktif dava ehliyeti bulunmadığı için nispi vekalet ücreti taktir edilmek suretiyle verilen karar;
Yargıtay———– Hukuk Dairesinin 2017/865 Esas 2019/331 Karar sayılı hükmü ile;
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, hasarın tek taraflı trafik kazasında ve hatalı yükleme sonunda meydana geldiği, bu nedenle alt taşıyıcı olan şirketin tüm hasardan sorumlu olduğu, bu hasarın içinde ve taşınan gemi motorunun tamir edilmesinin içeriğinde yer alan işçilik ve parça bedelinin ayrılamayacağı; taşınan malın eski haline getirilmesi için bu kalemlerinde mutlaka gerektiği, sigorta şirketlerinin ödemiş olduğu 230.000 Euronun gerçek zararın altında bir rakam olduğu, pazarlık suretiyle bu rakamın kabul ettirildiği nazara alınarak gerçek zararın 230.000 Euro’dan fazla olduğu kanaatine varıldığı, artık sigorta şirketlerinin iş bu davada aktif dava ehliyeti bulunduğu kabul edildiği, sigorta şirketlerinin ödeme tarihinden itibaren davaya katılmaları arasında zaman aşımının doğmadığı ancak sigorta şirketlerinin ödedikleri 230.000 Euro yönünden talepte bulunduğu, davanın 400.000 Euro yönünden açıldığı, davadan ayrılan davacı ….– aleyhine vekalet ücreti taktir edilmiş fakat taktir edilen vekalet ücretinde bu davacı yönünden, dava anında aktif dava ehliyeti bulunmadığı için nispi vekalet ücreti taktir edilmek suretiyle hüküm tesis edildiği gerekçesiyle, davacı ————————- alacak davasının davalılardan — yönünden kabulüne 230.000 EURO’nun davalı —. den tahsiline, eşit olarak— – – verilmesine, diğer davalı …–. aleyhinde açılan davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı —. ile katılma yolu ile davacılar vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, TTK’nın 787/2 maddesine dayalı rücuen alacak istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir. Ancak, 6100 sayılı HMK’nın 294/3 madde ve fıkrasında “Hükmün tefhimi, her hâlde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. “ aynı Yasa’nın 297/2 madde ve fıkrasında ise “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmü düzenlenmiştir.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’nun 382 ve devamı maddelerinde gerekse de yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda mahkemece, kısa kararda ”… İlk davanın davacısının açmış bulunduğu 400.000 Euro bedelli dava yönünden işbu davada hüküm altına alınan miktarla arasında kalan bedel yönünden ilk davacı ….——.Şirketinin aleyhine vekalet ücreti ve yargılama gideri verilmesine…”, hükmün gerekçesinde de ”…. davadan ayrılan davacı ….— aleyhine vekalet ücreti takdir edilmiş fakat takdir edilen vekalet ücretinde bu davacı yönünden, dava anında aktif dava ehliyeti bulunmadığı için nisbi vekalet ücreti takdir edilmek suretiyle…” ibarelerine yer verilmesine rağmen, hüküm kısmında ”…Davanın 400.000 Euro yönünden açılması nedeniyle makbu —– – şirketinden de, aktif dava ehliyeti de nazara alınarak 1.800,00 TL maktu vekalet ücretinin tahsiline…” şeklinde kısa karar ile gerekçeli karar ve gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratacak mahiyette karar verilmesi de doğru olmamış, bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, mümeyyiz davalı vekilinin sair, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiş;
Denmek suretiyle;
Kararın bozulmasına, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle ümeyz davalı vekilinin sair davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiş;
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş;
Çelişki yaratmayacak şekilde hüküm oluşturulurken artık 27/10/2016 tarihli kararımızın bozma ilamında ortadan kalktığıda nazara alınmak suretiyle; davanın 03/12/2007 tarihinde açıldığı, 30/05/2008 tarihli dilekçe ile alacak davasına çevrildiği; bozulan 27/10/2016 tarihli hükmümüzde; davacı lehine faize hükmedilmediği ancak davacı vekilinin faiz verilmemiş olması nedeniyle temyize katıldığı, bu nedenle 27/10/2016 tarihli hükmün davalı yararına kazanılmış hak yaratmadığı, davacı tarafın 30/05/2008 tarihli dilekçesinde de davayı alacak davasına çevirirken faiz talebinin mevcut olduğu görülmekle; davacı lehine faize de hükmetmek suretiyle ve diğer hususlarda 27/10/2016 tarihli kararındaki gerekçeleri koruyarak aşağıdaki hükmü tesis etmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
Davacı —————— alacak davasının davalılardan ————————– yönünden KABULÜNE,
230.000 EURO’nun davalı ——— den 30/05/2008 tarihinden itibaren kamu bankalarının Euro olan mevduata uyguladığı bir yıllık en yüksek faizi ile birlikte tahsiline, eşit olarak———— verilmesine,
Diğer davalı … aleyhde açılan davanın husumetten REDDİNE,
Alınması gereken 27.343,95 TL harçtan peşin olarak alınan 11.888,67 TL harcın mahsubu ile eksik 15.455,28 TL harcın davalılardan —————– alınarak hazineye irat kaydına,
Tamamı davacı tarafça karşılanan, 11.899,97 TL toplam harcın tamamı ile 27 davetiye gideri 197,00 TL ve 1.200,00 TL bilirkişi ücreti toplamı 13.296,97 TL yargılama giderinin davalı —————- alınıp ————– eşit olarak verilmesine,
Kendisini vekil ile temsil ettiren ——-lehine 29.967,50 TL ( dava dilekçesinde bildirilen ve harcı karşılanan 1 Euro = 1.7404 TL üzerinden) nispi vekalet ücretinin davalı ——————————alınıp eşit olarak davacılara verilmesine,
Hakkındaki dava husumetten reddedilen ————– lehine 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin —————— şirketlerinden alınarak bu davalıya verilmesine,
Davanın önce itirazın iptali davası olarak 400.000 Euro yönünden açılmış olması nedeniyle ———————-şirketinin ise, davada aktif dava ehliyeti bulunmadığından; 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin tahsiline, ——- şirketinden tahsiline, her iki davalı şirkete verilmesine, ayrıca bu şirketten davacı tarafın kendileri sebebiyle karşılamak zorunda kaldığı 3 davetiye gideri 18,00 TL nin alınarak davalı şirketlere verilmesine,
Dair karar, davacı vekilinin ve davalılardan——-Şirketi vekilinin yüzlerine karşı, diğer tarafların yokluğunda, karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay yolu açık olarak oy birliği ile verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu