Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/69 E. 2019/645 K. 24.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/69 Esas
KARAR NO : 2019/645

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/01/2018
KARAR TARİHİ : 24/05/2019

GEREKÇE : Mahkememizin ——— Esas —– Karar sayılı dosyasında;
Davacı vekili, davacı şirketin ————- firmasına bedeli akreditif ile ödenmek ve ———- teslim edilmek üzere 52 510,70 Euro değerinde tekstil ürünü sattığını, ancak davalı taşıyıcının bu ürünleri alıcısı bu banka olan taşıma belgesi haricinde ve davacının bilgisi ve talimatı dışında alıcısı ———– olan ikinci bir hamule senedi düzenleyip banka yerine doğrudan alıcı firmaya teslim ettiğini, oysa akreditifli işlemlerde taşıma belgesinin işleme aracılık eden banka adına tanzim edilmesi gerektiğini, davalı taşıyıcının banka adına tanzimli taşıma senedine aykırı hareketinden dolayı davacının ihraç ettiği ürünlerin bedelini tahsil edemediğini ileri sürerek, şimdilik 10.000,- TL tazminatın dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş; bilahare ıslah yoluyla talebini 174.342,16 TL’ye yükseltmiş,
Davalı vekili, müvekkilinin —- arası kara yolu taşıma işini gerçekleştirdiğini ve gümrük işlemlerinin tamamlanabilmesi için —–alıcı emrine teslim ettiğini, bu aşamadan sonra akreditif mukabili gerçekleştirilen ihracat işlemlerinde satıcının esasen banka garantisi altında olan mal bedelini alıcıdan tahsil edemediğini öne sürüp taşıyıcıdan zararının tazmin edilmesini isteyemeyeceğini, kaldı ki müvekkilinin üzerine aldığı taşıma işi ile ilgili olarak ——— nihai alıcı adına düzenlediği ilk —- sonra davacının talebi üzerine akreditif şartını yerine getirilebilmesi için banka emrine de — düzenlediğini savunarak davanın reddini savunmuş,
Mahkememizce; iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında ———hükümlerine göre uluslararası taşıma sözleşmesi düzenlendiği, taşınan malların dava dışı————— teslim edildiği,——– olan taşıma evrakının akreditif amiri tarafından kabul edilmediği ve amir banka tarafından bankaya iade edildiği, davacının talebi üzerine ikinci bir ———— daha düzenlendiği, davalı taşıyıcının akreditif mukabili ödeme şekli ile gerçekleştirilen ihracatta akreditif ilişkisinin tarafı olmadığı, akreditif şartlarından haberdar olmasının beklenemeyeceği, taşıyıcıya verilen konşimento talimatında ——- kimin adına düzenlenmesi gerektiği açıkça belirtilmediği sürece davalı taşıyıcının düzenlediği —– gönderici olarak davacı ihracatçıyı, alıcı/gönderilen olarak da ithalatçıyı göstermesinin mutat olduğu, davalı taşıyıcının—- Konvansiyonu 17. maddesi uyarınca tazmin edilmesini gerektirecek türde davacı şirketin zararına sebep olduğu ve kendisine yazılı yükleme talimatlarına aykırı hareket ettiğinin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş;
Kararı, davacı vekili temyiz etmiş,
Yargıtay—-. Hukuk Dairesinin 2016/2720 Esas – 2017/4923 Karar sayılı hükmünde;
“Taraflar arasında taşıma sözleşmesi düzenlendiği, taşınan emtianın davalı tarafından dava dışı alıcı firma emrine teslim edildiği tartışmasızdır. Uyuşmazlık, davalı taşıyıcı tarafından düzenlenen taşıma belgesinin akreditif ilişkisindeki amir banka adına düzenlenmeyip, doğrudan alıcı firma adına düzenlenmesi ve teslimatın da o firma emrine yapılmasından kaynaklanmaktadır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 06.08.2013 tarihli göndereni davacı, alıcısı dava dışı firma olan ilk taşıma senedinden sonra, davacının talebi üzerine aynı tarihli, göndereni davacı, alıcısı —–olan ve üzerinde — numarası da belirtilen ikinci bir taşıma senedinin daha düzenlendiği, davalı taşıyıcının — mukabili ödeme şekli ile gerçekleştirilen ihracatta akreditif ilişkisinin tarafı olmadığı, akreditif şartlarından haberdar olmasının beklenemeyeceği, taşıyıcıya verilen yükleme talimatında taşıma senedinin kimin adına düzenlenmesi gerektiği açıkça belirtilmediği sürece davalı taşıyıcının düzenlediği taşıma senedinde gönderici olarak davacı ihracatçıyı, alıcı olarak da ithalatçı dava dışı firmayı göstermesinin mutat uygulama olduğu yönünde görüş belirtilmişse de; davacı tarafından ikinci bir taşıma senedi düzenlenmesi yönünde bir talimatının olmadığı iddia edilmiş, dosya kapsamından da, davacı şirketin kaşesi ve yetkilisinin imzası olan 06.08.2013 tarihli taşıma belgesinde gönderenin davacı, alıcının ise amir banka olarak düzenlendiği ve üzerinde akreditif numarasının yazılı olduğu, yine amir bankaya ibraz edilen belgenin de bu belge olduğu; buna rağmen davalının savunduğu üzere ve bilirkişi raporunda da teslimata dayanak olarak ilk düzenlendiği kabul edilen, 06.08.2013 tarihli taşıma belgesinde gönderenin davacı, alıcının ise dava dışı firma olarak gösterildiği ve belgede davacı şirketin kaşesi ve yetkilisinin imzasının olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacı şirketin kaşesi ve yetkilisinin de imzası olan, akreditif ilişkisi uyarınca dava dışı amir bankaya ibraz edilen ve davalının da kabulünde olan taşıma belgesi yerine, davacının kaşesi ve yetkilisinin imzası olmayan alıcı olarak dava dışı firmanın gösterildiği aynı tarihli diğer taşıma senedinin davacıyı ilzam edeceğinin kabulü ile yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” denmek suretiyle davacı vekilinin temyiz itirazları kablu edilerek mahkememiz kararı bozulmuş;
Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş;
Uyulan bozma ilamı çerçevesinde bilirkişi olarak —— görevlendirilmiş;
Bilirkişi bozma ilamı doğrultusunda yaptığı inceleme sonunda gerekçeli raporunu hazırlamış, görülen lüzum üzerine ve — sözleşmesi de temin edilerek alınan ek raporda bilirkişi davalı taşıyıcının taşıma konusu emtiayı tüm dosya münceratı belgelerin incelenmesi sonucunda, davacı tarafından belirlenmiş alıcıya teslim etmesinin —-17. Madde hükmünde davalıya atfedilecek bir sorumluluk ve tazmin borcu oluşturmadığını, davalının kendisine verilen yükleme talimatına aykırı davrandığına ilişkin bir kanaate varılamadığını; taşıma sözleşmesinin, satış sözleşmesinin ve akredidif sözleşmesinin taraflarının farklı olduğunu, bu bağlamda davalı taşıyıcıdan satış sözleşmesinin tarafları ve akredif ilişkisinin taraflarını ilgilendiren hususları bilmesinin beklenemeyeceği ve sözleşmelerin taşıyıcıyı bağlamasının mümkün olmadığını bildirdiği görülmüştür.
Her ne kadar bilirkişi bozmadan sonra düzenlediği ek raporda yukarıda işaret edilen kanaatini bildirmişse de; bilirkişi raporlarının kesin delil niteliğinde olmadığı, taktiri delil niteliğinde olduğu, aynı hususun bozmadan önce verilen bilirkişi raporunda da tekrarlandığı; oysa —– bozma ilamında açık açık davacı tarafından ikinci bir taşıma senedi düzenlenmesi yönünde bir talimatının olmadığı iddia edilmiş, dosya kapsamından da davacı şirketin kaşesi ve yetkilisinin imzası olan 06/08/2013 tarihli taşıma belgesinde gönderenin davacı, alıcının ise —— olarak düzenlendiği ve üzerinde akredidif numarasının yazılı olduğu, yine ——- ibraz edilen belgeninde bu belge olduğu, buna rağmen davalının savunduğu üzere ve bilirkişi raporlarında da teslimata dayanak olarak ilk düzenlediği kabul edilen 06/08/2013 tarihli taşıma belgesinde gönderenin davacı, alıcının ise dava dışı firma olarak gösterildiği ve belgede davacı şirketin kaşesi ve yetkilisinin imzası olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı şirketin kaşesi ve yetkilisininde imzası olan, akredidif ilişkisi olan dava dışı ——- ibraz edilen ve davalınında kabulünde olunan taşıma belgesi yerine davacının kaşesi ve yetkilisinin imzası bulunmayan alıcı olarak dava dışı firmanın gösterildiği aynı tarihli ve diğer taşıma senedinin davacıyı bağlayıcı olduğunun kabul edilemeyeceği ve buna ilişkin yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilemeyeceği bildirildiğinden; bu bozma ilamına da mahkememiz tarafından uyulduğundan; artık davacı tarafından kazanılmış hakkın söz konusu bulunduğu nazara alınarak; mahkememizce davacı şirketin kaşesi ve yetkilisinin imzası bulunan akredidif ilişkisi olan dava dışı———– ibraz edilen ve davalınında kabulünde olan taşıma belgesinin esas alınması gerektiği; bu belgede de alacağın 174.342,16 TL olduğunun sabit olduğu nazara alınarak; davacınında bunu talep ettiği görülerek aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
DAVANIN KABULÜNE,
174.342,16 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine;
Bu tahsilat yapılırken ilk 10.000,00 TL’ye dava tarihi olan 13/12/2013’den itibaren yasal faiz işletilmesine, geriye kalan 164.342,16 TL’nin ise ıslah tarihi olan 17/09/2015’den itibaren yasal faiz yürütülmesine,
Alınması gereken 11.909,30 TL harçtan peşin olarak alınan 170,80 TL ile bilahare tamamlatılan 2.978,00 TL’nin mahsubu ile 8.760,50 TL eksik harcın davalıdan alınmasına, hazineye irat kaydına,
Tamamı davacı tarafça karşılanan 3.173,10 TL harcın tamamı ile, bozmadan önce 23 bozmadan sonra 3 adet tebligatın gideri 234,00 TL ile bilirkişi inceleme ücretleri toplamı 3.300,00 TL’nin yargılama gideri olarak karşılanması nedeniyle toplam 6.707,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine; karar kesinleştiğinde bakiye kalacak gider avansının davacıya iadesine,
Karar tarihindeki—– gereğince 16.410,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine,
Dair karar, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay yolu açık olarak verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu.