Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1402 E. 2019/1402 K. 06.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2018/1402 Esas
KARAR NO: 2019/1402
DAVA : Şirket Yönetim Kurulu Kararının İptali / Hükümsüzlüğünün Tespiti; Pay Sahipliğinin Tespiti
DAVA TARİHİ: 23/11/2018
KARAR TARİHİ: 06/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan Şirket Yönetim Kurulu Kararının İptali / Hükümsüzlüğünün Tespiti; Pay Sahipliğinin Tespiti davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA: Davacı vekili, müvekkili şirket ile dava dış—- davalı —- tarihinde kurduklarını; müvekkili şirket ile dava dışı bu şirketin %50’şer hisse ile davalı şirkete ortak olduklarını; davalı şirkette müvekkilinin —adet -Grubu paya, dava dışı şirketin ise — adet – Grubu paya sahip olduklarını; davalı şirketin yönetim kurulunun – ortaktan oluştuğunu, dava dışı şirketten dolayı —- yönetim kurulu başkanı olarak -Grubu pay sahiplerini temsil için seçildiğini,—- ise, yönetim kurulu başkan vekili olduğunu; onunda kendilerine ait – tipi paylardan dolayı seçilmiş olduğunu; —- tek imza ile şirketi temsil etme yetkisine dayanarak bazı şirket çalışanlarını işten çıkardığını, şirketin faaliyetlerini durdurduğunu; tek imza ile temsil yetkisinden faydalanarak yönetim kurulu kararı almaksızın birçok usulsüzlükler yaptığını, bundan dolayı müvekkili şirketinde ciddi zararlara uğradığını belirterek, en nihayet —- tek başına aldığı bir kararla müvekkili olan davacı … sermaye borcunu ödemediğinden bahisle şirketten ıskatına ait yönetim kurulundan bir karar aldığını, söz konusu kararın —- tarihli ve – sayılı— gazetesinin —Sayfasında ilan edildiğini; yönetim kuruluna davalı şirketin —- tarihli genel kurulunda söz konusu 2 üyenin seçildiğini, yönetim kurulunun TTK’nun 390. madde gereğince 2 üyeden oluştuğunu; toplanabilmesi ve karar alabilmesi için 2 yönetim kurulu üyesininde toplantıya katılmasının gerektiğini; oysa —- toplantıya katılmadığını, bu nedenle usulsüz bir toplantı ile alınan ıskata ilişkin yönetim kurulu kararının YOK HÜKMÜNDE olduğunu, bu hususun mahkemece tespitine karar verilmesini ve müvekkili şirketin halen — tipi hisselerin sahibi bulunduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili, davacı şirketin —-hisselere sahip olduğunu, hisse bedellerinin —TL olarak şirket kuruluşunda belirlendiğini; davacının sermaye koyma borcunun—- TL’lik kısmının ödenmediğini; şirket ana sözleşmesi gereğince, şirketin ticaret siciline tescil edilmeden önce ödenmesi gereken —- TL’lik kısmını ödemekle yetinen davacıya, defalarca ödemesi için ihtaratta bulunduklarını; sonuç alamadılarını; oysa ana sözleşme gereğince tescili izleyen – ay içinde kalan -TL’nin ödenmesi gerektiğini; bu sürenin sonunuda—- tekabül ettiğini; davacının halen kalan sermaye borcunu ödemediğini; şirketi hep oyaladığını; davacının son adresine ve ticaret sicilindeki adresine defalarca tebligat gönderildiğini, durumdan haberdar olduğunu; ıskat hakkında TTK’nun 128 , 341 , 342, 480, 482 ve 501. Maddeleri ile Hukuk Genel Kurulu’nun —-tarih —karar sayılı hükmünün uygulanması gerektiğini; TTK’nun 482 ve 483 maddelerinde açıkça sermaye payının konulma borcunu yerine getirmeyen ortağın ıskat edileceğinin yazılı olduğunu; şirketin iki ortağı olduğunu, davacı ortağın ıskatı ile ilgili yönetim kuruluna zaten davacıdan gelen temsilcinin katılamayacağını; zira yasa ve ana sözleşme gereğince ortağın kendi ile ilgili görüşmede “müzakereye katılma yasağı” bulunduğunu, bu nedenle zaten toplantıya katılmasının mümkün olmadığını; yönetim kurulunca alınan ıskat kararınında bu nedenle yerinde olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE : Dava, yönetim kurulunun almış bulunduğu ıskat kararının hükümsüzlüğü / iptali ile ıskat edilen ortağın halen şirket paylarına sahip olduğunun tespitine ilişkindir.
Davada TTK’nun 390 ve 391 nolu yönetim kurulunun toplantı ve karar almakla ilgili hükümleri ile ıskata ilişkin TTK’nun 481, 482 ve 483. maddesindeki düzenlemeler uygulanacaktır.
Davacı vekili, müvekkilinin şirketten ıskatına ilişkin —— sayılı yönetim kurulu kararının; sadece tek yönetici ile alınmış olmasından dolayı hükümsüz olduğunu ileriye sürmüş olup; davalı vekili, bizzat davacı ile ilgili ıskatın inceleneceği yönetim kurulunda, davacı ortağın katılamayacağını; müzakereye katılma yasağının gereği olarak yönetim kurulunun sadece ——— katılımı ile toplantığını iddia etmiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, TTK’nun 393. Maddenin yönetim kurulu üyesi, kendisinin şirket dışı kişisel menfaati ile veya alt ve üst soyundan birinin ya da eşinin veya üçüncü derece dahil kan ve kayın hısımlarından birinin kişisel ve şirket dışı menfaati ile şirketin menfaatinin çatıştığı konularda müzakereye katılma yasağının bulunduğunu; bu yasağın yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılmamasının dürüstlük kuralı olan durumlarda uygulanacağının; davamıza konu ıskat durumunda şirket dışı kişisel menfaatin söz konusu olmadığını; şirket için menfaatin söz konusu olduğunu belirterek; olayda müzakereye katılma yasağının uygulanmayacağını ileriye sürmüşse de; davacı şirkete ait yönetim kurulu üyesi ——kişisel menfaatinin söz konusu olduğunu, bu nedenle müzakereye katılmasının mümkün olmadığı; aksinin kabulü halinde sermaye koyma borcunu ödemeyen iki kişilik şirketlerin hiç birinde, ediminiyerine getirmeyen ortağın ıskatının mümkün olmaması gibi bir sonucun doğduğu nazara alınarak; somut olayda ıskat kararının davacı şirketin temsilcisi katılmaksızın yönetim kurulunca alınabileceği mahkememizce kabul edilmiştir.
Davacı taraf, davalı şirketin tesciline kadar konulması gereken ——- TL’lik peşin sermaye bedelini ödedikten sonra; davacı tarafça ödenmesi gereken ve kalan —TL’lik kısmın dava dışı ——- tarafından ödeneceğine dair protokol bulunduğunu bildirmiş ve protokolü mahkememize sunmuştur. Protokol—- tarihli olup; —— tarihinde kurulan davalı şirketin kurulumundan – gün önce davalı … kuran hissedarlar arasında imzalanmıştır. Mahkememiz tarafından bu protokol değerlendirilmiş olup; protokolün davacı şirket ile, davada taraf olmayan dava dışı —— tarafından imzalanmış olması, bu nedenle ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olan davalı … doğrudan bağlamayacağı; her ne kadar davalı şirket -ortaklı ve bu iki ortak arasında imzalanan protokol gereğince —- TL sermaye bedelinin davalı şirket tarafından davacı adına karşılanacağı, dava dışı ortak tarafından bu sermaye koyma borcu karşılandıktan sonra —- ayın sonunda hiç bir ihtarata gerek kalmadan bila faizsiz davacı şirketin dava dışı şirkete bu bedeli ödeyeceğinin açıkça kararlaştırılmış olması karşısında; ıskat kararı iyi niyet kurallarına aykırı gibi görülse de; protokol anında henüz kurulmamış olan davalı şirketin ana sözleşmesini; bu ödeme şeklini kaydettirmeyen kurucu ortak olan davacının basiretli bir iş adamı gibi davranmadığı; oysa ticari bir şirket olduğu, kendisine TTK’nun 481 maddeye uygun olarak ıskat edilmeden evvel sermaye koyma borcunu ödemesinin noter ihtarı ile tebliğ edildiği, —-. Noterliği tarafından düzenlenen ihtarın, —– tebliğ edildiği; tebligata çıkarılan ——adresinin bizzat davacı tarafından hazırlanan dava dilekçesindeki davacı şirket adresi ile aynı yer olduğu; dolayısıyla davacının sermaye borcunu ödemesi hususunda davalı şirketçe ihtar edildiğini bildiği; ihtardan – ay ziyadesiyle geçtikten sonra ıskat davasının açıldığı; davanın süresinde olduğu; davacı şirketin basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle, kendisine çekilen ihtarlar karşısında ıskat olmak istemiyorsa kalan sermaye borcunu ödemesi, dava dışı şirketle arasındaki —- tarihli protokol gereğince de davalı şirketin bu sermaye borcunu ödememesi nedeniyle uğradığı bir maddi zarar varsa ( faiz zararı gibi ) bunu da alacak yoluyla dava dışı ortaktan istemesi gerekirken; kalan sermaye borcunu ödememe ile haksız duruma düştüğü bu nedenle hakkında alınan ıskat kararının yerinde olduğu kanaatine varılarak, açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
DAVANIN REDDİNE,
Ancak ihtiyati tedbirin iş bu karar kesinleşinceye kadar devamına, karar kesinleştiğinde kalkmasına,
Karar maktu harca tabii olduğundan maktu harçtan eksik 8,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Tamamı davacı tarafça karşılanan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar kesinleştiğinde bakiye kalacak gider avansının davacıya iadesine,
Karar tarihindeki AAÜT gerenince kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine 2.725,00 TL maktu vekalet ücreti taktirine, davacıdan alınıp, davalıya verilmesine,
Dair karar, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olarak verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu. 06/12/2019