Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1137 E. 2020/406 K. 29.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/493 Esas
KARAR NO : 2020/378

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/04/2016
KARAR TARİHİ : 22/09/2020

Mahkememizde görülen Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, davalı …—- tarihli nüshasının —.sayfasında yer alan “——” başlıklı yayında müvekkilleriyle ilgili yer alan ifadelerin gerçek dışı olduğunu, müvekkillerinin kişilik haklarına açık saldırı teşkil ettiğini, basın ilke ve ahlakına aykırı olduğunu iddia ederek, gerçeğe aykırı ve kişilik haklarına saldırıda bulunulan haberin yasal sorumluları olan davalılardan her bir davacı için ayrı ayrı 50.000,00 TL olmak üzere toplam 150.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, hükmün ——————– üzerinde bulunan iki adet ulusal gazetede yayınlanmasına, ilan bedellerinin de müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu köşe yazısının eleştirel mahiyette olup, basın ve ifade özgürlüğü çerçevesinde hazırlandığını, hukuka uygun olarak yayınlandığını, müvekkili … açısından husumet itirazında bulunduklarını, dava konusu köşe yazısına istinaden davacının tekzip yayınlanmasına ilişkin talebinin İst. And. — Sulh Ceza Mah.— sayılı dosyası ile yapılan incelemede davaya konu köşe yazısının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle talebin reddedildiğini, köşe yazısının hukuki dayanağını ulusal ve uluslararası düzeyde korunan basın özgürlüğü kavramından almakta olup, tamamıyla yasaya ve hukuka uygun olduğunu, bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE : Dava hukuki niteliği itibariyle basın yolu ile kişilik haklarına saldırı iddiasına dayanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dosyada; İst. And. —— Asliye Hukuk Mahkemesinin ——tarihli kararı ile davanın reddine karar verildiği, davacı tarafların istinaf etmesi üzerine dosyanın —-gönderildiği, Bölge Adliye Mahkemes—– Hukuk Dairesinin ———– tarihli kararı ile Asliye Hukuk mahkemelerinin görevsizliği sebebiyle verilen kararın kaldırılmasına ve görevli Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine karar verildiği, geri çevrilen dosyanın İst. And. —–.Asliye Hukuk Mahkemesince sehven İstanbul Hukuk Mahkemeleri —————-gönderildiği, İstanbul ——. Asliye Ticaret Mahkemesinin —– Karar, —– tarihli kararı ile sehven gönderilmiş olduğu anlaşılan dosyanın maddi hatanın giderilmesi için İstanbul Bölge Adliyesi—. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verildiği, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi —-. Hukuk Dairesinin —————–tarihli tashih şerhi ile yapılan yanlışlık düzeltilerek dosyanın mahkememize tevzi edilmiş olduğu ve mahkememiz esas sırasına kaydının yapıldığı anlaşılmıştır.
Basın özgürlüğü, Anayasa’ nın 28. Maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanununun ——. Maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının —– altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan ——amacı, toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Basın özgürlüğünün kapsamı, demokrasi ile yakın ilişkisinin sonucu olarak, bir dereceye kadar abartıya ve hatta kışkırtmaya izin verecek şekilde geniş yorumlanmalıdır. Eğer kişi konumu ve yaptığı işin bir sonucu olarak kamuoyunun dikkatini çekiyorsa basının onun hakkında farklı ve bu kişinin konumuna uygun haber yapması doğaldır. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Yapılan yargılama sunucunda tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davaya konu yazıda davacı …’ un konuşmalarından örnekler verilerek davacıların hayatı eleştirilmiştir. Davacılar ile davacı şirketin ———-oldukları, davacıların ticaret ve iş çevrelerince tanınmaları topluma mal olmaları karşısında eleştirilere toplumun diğer kesimlerine göre daha açık olmalarının gerektiği, dava konusu köşe yazısında geçen “————- asıl derdi,—– —— olduğu eski —- içeriye siyasi mesaj verme, tiyatro yapma, gelir dağılımındaki eşitsizliğin hesabını verecek yerde üste çıkma,———— haberin bir bütün olarak ele alındığında, mahkememizce davaya konu yazının basın özgürlüğü çerçevesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince kabul edilen basının eleştiri hakkı sınırları içinde kaldığı kanaatine varılarak yerinde görülmeyen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Her bir davalı için açılan davanın ayrı ayrı REDDİNE,
1-Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 2.561,63 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.507,23 TL harcın, hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
2-Davalı taraflar kendilerini vekil ile temsil ettiklerinden —- uyarınca davalılar yararına taktir olunan 18.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalılara ödenmesine,
3-Davacıların yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraflarca yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Tarafların yatırmış olduğu gider avansından artan tutar varsa hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ ne istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.