Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/75 E. 2018/358 K. 05.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/75 Esas
KARAR NO : 2018/358

DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ : 05/04/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA : Davacı vekili, müvekkili ile İstanbul …. arasında, “…..bina yapıp, karşılığında 20 yıl kullanım ve işletme haklarına sahip olacağı “inşaat yapım karşılığı uzun süreli kiralama ve işletme işine ait sözleşme” imzalandığını; davalının ise alt taşeron olarak yapılacak inşaata … dayanım sınıfında beton imal edip, inşaat alanına dökme işini üstlendiğini; davalı tarafından imal edilen betonun inşaatta kullanıldığnı; ancak vakfın talebiyle Belediyece yapılan kontrolde; betonun … dayanım sınıfında olduğunun belirlenerek inşaatın …tarafından zemin kat seviyesindeyken…. durdurulduğunu; belediyece alınan karara müvekkilinin itiraz etmesi üzerine…… rapor alındığını; bu raporla da betonun …. dayanım sınıfında olduğunun anlaşıldığını; bunun üzerine müvekkilince yapının yıkılıp/ yapılmasının çok daha masraflı olduğu değerlendirilerek güçlendirme/tadilat projesi hazırlandığını;… onaylatılarak belediyeye sunulduğunu; tadilat- güçlendirme projesinin belediyece kabulü ile inşaata …. tarihinde yeniden ruhsat alınıp, tekrar devam edilebildiğini; böylece inşaatın yapımı yönünden 10 ay kadar bir kaybın yaşandığını belirterek; davalının haksız fiili ile neden olduğu zararları tazmin etmesi gerektiğini; bu çerçevede;
10 ay boyunca inşaat bekçisine ödenen maaş ve SGK pirimlerinin,
İnşaata devam edebilmek için yaptırılmak zorunda kalan tadilat/güçlendirme projelerinin yapım bedellerinin,
10 ay yönünden mahrum kalınan kira ve kullanım ücretinin,
Geçikmeden kaynaklanan ve ödemek zorunda kalacakları cezai şart bedelinin,
…. ile …. arasındaki fiyat farkının,
Karşılığında fazlaya dair haklarını saklı tutarak şimdilik 310.000,00 TL’nin 23/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında bir sözleşme bulunmadığını; müvekkilinin sözleşmeyi … ile imzaladığını; bu sebeple davacının ancak kendi taşeronu olan bu şirkete davayı yöneltebileceğini; davanın husumet sebebiyle reddi gerektiğini; kaldı ki müvekkilinin … seviyesinde beton imal ederek döktüğünü; ihtilaf çıkınca müvekkilinin de laboratuvar ortamında test yaptırdığını ve betonun ….esvabında olduğuna dair rapor aldığını;hiç bir zaman kabul etmemekle birlikte, davacının basiretli bir tacir gibi teslim edilen betonu kontrol etseydi zemin seviyesine kadar inşaatı yapmayıp, bunca zararın doğmasına da mahal vermeyeceğini; bu yönden de talep ettiği bir çok zarar kalemini isteyememesi gerektiğini; müvekkiline ticari işler için öngörülen 2 ve 8 günlük yasal ayıp ihbarlarının yapılmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, taahhüt edilen maldaki ayıp sebebiyle tazminat davasıdır.
Davacının, İ….. bina yapıp, karşılığında … yıl kullanım ve işletme haklarına sahip olacağı “inşaat yapım karşılığı uzun süreli kiralama ve işletme işine ait sözleşme” imzalandığı;davalının da bu inşaata …. dayanım sınıfında beton imal edip, inşaata dökme işini üstlenen taşeron olduğu hususunda ihtilaf yoktur. Yine tarafların kabulünde olduğu ve dosyaya sunulan sözleşmelere göre; davacı ana yüklenici olarak … ile anlaşma imzalamış ( 03/03/2014 tarihinde), davacının taşeronu olan…taşeron olarak
….. İle 01/07/2015 tarihinde taşeronluk sözleşmesi imzalamış;…. işi taşeron olarak vermiş; o da beton temini yönünden davalımız ile anlaşmıştır.
Tarafların kabulünde olan bu ilişki içinde, davacımız ile davalımız arasında çok sayıda alt yüklenici ( taşeron) bulunduğu; davacı yan her ne kadar alacağını “haksız fiile “ dayandırmış ise de, olayımız da haksız fiil hükümlerinin uygulanmasının mümkün değildir. Davanın hukuki tasnifi mahkemeye ait olup, tarafların yaptığı tasnif bağlayıcı değildir. Olayımızda, davalı bir akdi ilişki kurmuş bulunup, akde uygun mal vermemesi halinde sorumluluğu bu akit içinde değerlendirilmelidir. Davacımız ise bu akde taraf değildir. Mahkemece, davacının kendi taşeronu bulunduğu …ile yaptığı sözleşme ve alt sözleşmeler incelenmiş olup; alt taşeronların,akdi ilişki içinde olmadıkları ana yükleniciye doğrudan sorumluluklarını gerektiren bir düzenleme bulunamamıştır. Bu durumda, davacının aralarında akdi ilişki bulunmayan davalıdan , davaya konu zarar kalemlerini isteyebilmesi için; hukukumuzda “YANSIMA ZARARI” olarak bilinen kuruma uygunluğu gerekir. Bu kurum incelendiğinde; kimi hallerde borçlunun sözleşmeyi ihlal etmesi sebebiyle alacaklı değil, üçüncü bir kişi zarara uğramaktadır. Bu durumda, alacaklının sözleşmeden kaynaklanan talep hakkı olmasına rağmen, tazminat talebine konu edecek zararı bulunmamakta; zarar gören şahsın ise sözleşmeye dayatacak bir talep hakkı bulunmamaktadır. Sözleşmenin ihlali sebebiyle zarar uğrayan ve fakat tazminat talebinde bulunma hakkı olmayan 3. kişinin aynı zamanda bir mutlak hakkı veya hukuken korunan bir menfaati zedelenmişse, söz konusu 3.kişinin haksız fiil hükümleri uyarınca zararını tazmin ettirmesi mümkündür. Ancak, üçüncü kişinin zararı sırf malvarlığı zararı veya kazanç kaybı şeklinde ortaya çıktığında zararını haksız fiil hükümleri uyarınca tazmin ettirmesi “hukuka aykırılık unsurunun” yokluğu nedeniyle mümkün değildir. Olayımızda da bu durum söz konusu olup; davalımızın … yerine…. vermesi haksız fiil değil, akde aykırılık teşkil ettiğinden; davacımızın haksız fiile dayanması mümkün görülmemiştir. İşte, 3. şahsın zararını haksız fiil hükümlerine göre tazmin ettiremediği durumlarda; sözleşme dışı 3. şahısların nasıl tazmin ettirileceği uzun süre tartışma konusu olmuştur. Zira, “sözleşmenin nispiliği kuralı” gereği, ancak sözleşme taraflarının birbirleri aleyhine zarar davası açması mümkündür. Sözleşmenin nispiliği kuralına istisna getiren hal, “yansıma zararı”dır. Bu, ya “3. kişiyi koruyucu etkili sözleşme” yapmakla gerçekleşir ki; bu takdirde sözleşme tarafı olan alacaklı, kendi zararı doğmasa da, 3. şahsın zararının karşılanması için bizzat dava açıp, tazminatın dava dışı 3. kişiye ödenmesini isteyebilir; fakat somut olayımızda, yukarıda izah edildiği üzere, alt taşeronluk sözleşmeleri bu nitelikte değildir. Ya da, şartları varsa “3. kişinin zararının tazmini” bizzat sözleşmede taraf olmayan 3. kişi tarafından dava yoluyla ileri sürülebilir ki; bunun şartları
3.kişinin edime yakın olması,
3.kişinin korunmasında alacaklının haklı bir menfaatinin bulunması,
3.kişinin edime yakınlığının ve 3. kişinin korunmasında alacaklının haklı bir menfaatinin bulunmasının borçlu tarafından bilinebilir olması
3.kişinin zararı nedeniyle her hangi birine sözleşmeden kaynaklanan bir talepleri sürebilecek durumda olmaması,
GEREKİR.
Bu dört şartın birlikte bulunması halinde, 3. şahıs, “sözleşmenin nispiliği” ile bağlı olmaksızın “yansıma zararını” isteyebilecektir. Olayımızda, bu dört şarttan sonuncusu; yani “3.kişinin zararı nedeniyle her hangi birine sözleşmeden kaynaklanan bir talepleri sürebilecek durumda olmaması” şartı gerçekleşmemiştir. Zira, davacının kendi taşeronu …den talep hakkı bulunup; esasen olayımızda her alt yüklenicinin de aralarında akdi ilişki bulunan, kendi sözleşenine rücu etmesi gerekir.
Bu gerekçelerle, davanın husumet sebebiyle reddine karar verilip, aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
DAVANIN HUSUMET SEBEBİYLE REDDİNE,
Peşin olarak alınan harçtan maktu ret harcının mahsubu ile bakiye 5.258,13 TL harcın davacıya iadesine,
Tüm yargılama giderleri davacı tarafça karşılandığından, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına; karar kesinleştiğinde bakiye gider avansının talebi halinde davacıya iadesine,
Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine 2.180,00 TL maktu vekalet ücreti taktirine, ( dava husumetten / dava şartından reddedildiği için ) davacıdan alınıp, davalıya verilmesine,
Dair karar, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olarak ve oy birliği ile verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu.