Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/217 E. 2019/927 K. 12.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/217 Esas
KARAR NO : 2019/927

DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/02/2017
KARAR TARİHİ : 12/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA : Davacılar vekili, davalı tarafın müvekkilleri aleyhine 30/12/2017 tanzim, 19/01/2017 vade tarihli ve 30.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak önce ihtiyati haciz kararı aldığını, sonra da İstanbul Anadolu —–. İcra Müdürlüğünün 2017/4452 sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını; oysa bu senedin sadece 30.000,00 TL bedelle ve … tarafından imzalanarak “teminat senedi” olarak dava dışı — 30/12/2016’da teslim edildiğini; senet lehtarı yerinin boş bırakıldığını, diğer kısımlarla birlikte senet lehtarında sonradan doldurulduğunu, davacı şirketin kaşesininde bilahare basıldığını ve sahte olduğunu; kendilerinin bu şekilde bir kaşelerinin bulunmadığını belirterek; senetten dolayı ve icra takibinden dolayı borçlu olmadıklarının tespitine, ayrıca davalı aleyhine kötü niyetli takip tazminatı tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili, iddiaların doğru olmadığını, müvekkilinin araçlara iç dizayn yaptığını, davacı firmanında bir panelvan aracı ile bir servis aracının iç dizaynını yaptıklarını; iki adet fatura kestiklerini, birini şirket yetkilisi olan davacımızın oğlu—–imzaladığını; kaşeyi de davacı …’ın bastığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE : Dava, İİK’nun 72. Madde gereğince açılan menfi tespit davasıdır.
Davalı taraf, davacı aleyhine bonoya dayalı olarak İstanbul Anadolu —. İcra Müdürlüğünün 2017/4452 Esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunmuş ve takip kesinleşmiştir.
Davacı taraf, söz konusu olan senetlerin dava dışı bir şirkete teminat senedi olarak verildiğini ve temiant şartının gerçekleşmediğini, kaldı ki, senedin davacı … tarafından imzalandığını, davacı şirketin kaşesinin sahte olduğunu iddia ettiği, senedin sadece miktar ve keşideci imzasının doğru olduğunu, kalan kısmının bilahare doldurulduğunu iddia ettiği; bu nedenle taraflar arasındaki ihtilafın söz konusu senetlerin davacıları bağlayıcı olup olmadığı hususunda toplandığı anlaşılmıştır.
Davacı taraf, davalının savunması ile ilgili olarak, davalının iddia ettiği iki aracın kendileri tarafından davalıya yaptırılmadığını, davalı ile aralarında hiç bir görüşmenin gerçekleşmediğini yalnız—- şirketinden iki araç aldıklarını, davalı ile — şirketinin aynı adreste olduklarını; araçlardan birinin kendilerine teslim bile edilmediğini; söz konusu bononunda araç satışının teminatı olarak —- verilen senet olduğunu iddia etmiştir.
Olayla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığnın — soruşturma sayılı dosyası gösterilmiş bulunduğundan bu dosya incelenmiş olup; taraf ve tanık beyanlarından mahkememizdeki olayı çözen herhangi bir anlatımın bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bilindiği üzere, zorunlu unsurlarının bir kısmı boş olarak verilen senet; altındaki keşideci imzası sahte olmadığı müddetçe bilahare doldurulmuş olması senedi geçersiz hale getirmez; boş senet veren sonucuna katlanır. Yeterki, senedin aradaki bir protokole aykırı doldurulduğu ispat edilmesin. Bu çerçevede davacılar, senedin lehtar ve diğer kısımlarının aradaki protokole aykırı doldurulduğuna dair yazılı bir protokol ibraz etmediklerinden senedin bilahare doldurulduğuna dair davacı iddiasına itibar edilmemiştir. Davacı vekili her ne kadar senetteki davacı şirkete ait kaşenin sahte olduğunu iddia ediyorsa da; kaşe üzerindeki imzanın şirket temsilcisi olan diğer davacıya ait olduğu nedeniyle bu itiraza da itibar edilmemiştir.
Geriye ortada bulunan ve davacının elinde olan bir senet kalmış olup; bu hususta senedin teminat senedi olarak verilip verilmediğine dair iddianın araştırılması gerekmiştir. Bu hususta taraf kayıtlarının incelenmesine karar verilmiş, kayıtlarını ibraz etmeyenlerin bunun sonucuna katlanacakları ihtar edilmiş; davacı taraf kayıtlarını ibraz etmiş; ibraz edilen kayıtlar mali müşavir tarafından incelenmiş olup; İzmir—-. Asliye Ticaret mahkemesinden talimatla alınan raporla davacı kayıtlarının davacı iddiasını doğruladığı; icra takibi tarihinde davacı şirketin davalı şirkete olan borç bakiyesinin eksi olduğu tespit edilmiştir.
Davalı ise, ticari defter ve kayıtlarını sunamamış, ticari kayıtlarının —. Asliye Ceza Mahkemesinin ——– Esas sayılı dosyasına sunulduğunu bildirmiş ise de; bu mahkemede bu şekilde kayıt sunulmadığının bildirildiği kaldı ki son celsede davalı vekilininde kayıtlarının — Asliye Ceza Mahkemesine sunulduğunu söyleyemeyeceklerini bildirdiği görülmüştür.
Yargıtay—-. Hukuk Dairesinin ——– Karar sayılı dosyasında yine davalı tarafın defterlerini sunmadığı benzer bir olayda:
“Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir (HMK 219/1). Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir (HMK 219/2).
İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir (HMK 220/1). Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir (HMK 220/3).
Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece taraflara ticari defterlerini sunmaları için süre verilmiş olup davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanmıştır. Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Bu durumda ticari defter kayıtları ile alacağın varlığı ispatlandığı halde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılması gereken iş talep edilen alacağın kanıtlandığı ancak icra inkar tazminatı talep etme koşullarının gerçekleşmediği gözetilerek hüküm kurmak olduğu halde yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.”
Dendiği; bu kararda da açıkça vurgulandığı üzere ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmeyip, davacı tarafın iddialarını kendi defterleri üzerinden teyit imkanını ortadan kaldıranın sonuçlarına katlanması gerekeceği, bu çerçevede davacının, davacı kayıtları ile teyit edilen “senedin teminat senedi olduğu ve senetten dolayı davalı şirketin bir alacağınında bulunmadığı” yolundaki iddiasını itibar etmek gerektiği kabul edilerek; menfi tespit talebinin kabulüne karar verilmiş ancak davalı tarafın elinde bir senet bulunduğu, bu nedenle kötü niyetli takipten bahsedilemeyeceği, sadece ticari kayıtlarını sunmadığı sebebiyle davalı aleyhine hüküm verildiği nazara alınarak; davacının kötü niyetli takip tazminatı talebinin reddine karar verilmiş aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
DAVACININ MENFİ TESPİT TALEBİNİN KABULÜ İLE;
İstanbul Anadolu ——-. İcra Müdürlüğünün —– sayılı dosyasında takibe konan 30.000,00 TL bedelli senetten dolayı davacımızın davalımıza borçlu olmadığının TESPİTİNE,
Davacının kötü niyetli takip tazminatı talebinin REDDİNE,
Alınması gereken 2.049,30 TL harçtan peşin olarak alınan 512,33 TL harcın mahsubu ile eksik 1.536,97 TL harcın davalıdan alınıp, hazineye irat kaydına,
Tamamı davacı tarafça karşılanan 543,73 TL başvuru harcı ve peşin harcın tamamı ile 11 davetiye gideri 121,00 TL ile talimat bilirkişi inceleme ücreti 1.300,00 TL’nin toplamı 1.964,73 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp, davacıya verilmesine; karar kesinleştiğinde bakiye kalan gider avansı olursa davacıya iadesine,
Karar tarihindeki — gereğince davalı lehine 3.600,00 TL nispi vekalet ücreti taktirine, davalıdan alınıp, davacıya verilmesine,
Dair karar, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olarak verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu.