Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/139 E. 2019/970 K. 17.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2017/139 Esas
KARAR NO : 2019/970

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 28/06/2010
KARAR TARİHİ : 17/07/2019

Mahkememizde görülmekte bulunan Alacak davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin —————— adresinde— tarihinde faaliyete başladığını, şirketin kuruluşunda bütün hissedarların müştereken imzaları ile ilzama yetkilendirildiklerini, kuruluşa göre şirketin ortaklarının ——— kaşesi altına atacakları müşterek imzaları ile şirketi temsil ettiklerini, bu nedenle şirket ortaklarının toplanamadığı ve şirketin temsilinde sıkıntılar yaşandığı için şirketin faaliyet gösteremediğini, alacaklı — şirketinin davacı şirketi bağlamayan imzalı senetler ile davaya konu takibe başladığını, şirket ortakları toplanamadığından takibe itiraz edemediklerini, şirket ortaklarının 3.6.2009 ve 19.06.2009 tarihlerinde toplanarak yeniden şirket müdürlerini belirlediklerini, alınan karara göre şirket müdürlerinin —– olduğunu, takibe konu senetler üzerinde şirketi ilzam eden imzalar bulunmadığını, alacaklı görünenin davacıya keşide ettiği herhangi bir fatura vs. evrak bulunmadığını, şirketin faaliyetine başlaması nedeniyle davacıdan alacaklı görünen davalının baskı yapması ve davalı ile yapılan görüşmelerin sonuçsuz kalması sebebiyle iş bu davanın açılmasının zorunluluk olduğunu belirterek İstanbul —- İcra müdürlüğünün 2008/7308 esas sayılı icra dosyasındaki takibe konu borçtan dolayı davacı şirketin davalıya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirketle arasındaki ticari ilişki neticesinde davalı şirkete bonolar verdiğini, bu bonoların ödenmemesi üzerine davacı aleyhine 8.2.2008 tarihinde İstanbul — İcra müdürlüğünün 2008/7308 esas sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davacıya ödeme emrinin tebliğ edildiğini ve takibin kesinleştiğini, icra takibinin kesinleşmesinden neredeyse 3 yıl sonra davacının bu icra dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğini, davalının bonoların ödenmemesi üzerine protestolar keşide ettiğini, icra takibinde de ödeme emri tebliğ edilerek takibin kesinleştiğini, davacı borçlunun hiçbir itirazda bulunmadığını, yıllar sonra kötüniyetli olarak bu davayı açmasının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu; davacının dava dilekçesinde ileri sürmüş olduğu hususların hiçbirinin gerçeği yansıtmadığını, davacının davalı şirketten iş makinesi satın alarak karşılığında ise takibe konu olan bonoları verdiğini, davacının yıllardır satın aldığı makinayı kullandığını, kar elde ettiğini ve gelir kazandığını belirterek davacının açmış olduğu haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE : Dava hukuki niteliği itibariyle icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.
Dava Mahkememizin——sayılı Esasında görülmekte iken yapılan yargılama sonunda —tarihli kararı ile “Davanın kısmen kabulüne, Davacının, davalının başlatmış olduğu İstanbul —-.İcra Müdürlüğünün 2008/7308 Esas sayılı dosyasından dolayı yalnızca 29.197,99 TL asıl alacak miktarı yönünden borçlu olduğu, bakiye alacak miktarı yönünden ise borçlu olmadığının tespitine” karar verilmiş, işbu karar karşı davalı vekili tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine dosya temyiz incelemesi için Yargıtaya gönderilmiştir.
Yapılan temyiz incelemesi sonunda Yargıtay —.Hukuk Dairesinin——– Sayılı 14/11/2016 tarihli ilamı ile “Dava, İİK’nun 72. maddesi hükmü gereğince açılan menfi tespit davasıdır. Bu durumda mahkemece kurulacak hükmün olumsuz, bir başka deyişle borçlu olunmayan kısmın tespiti şeklinde olması gerekirken olumlu tespit şeklinde hüküm oluşturulup, kabul edilen miktarın açık bir şekilde belirtilmeyerek infazda tereddüt yaratacak biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır” gerekçesi ile mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı üzerine dosya yeniden yargılama yapılmak üzere mahkememizin — sayılı Esasına kaydedilmiştir.
Dosyanın bilirkişi —- tevdi edilerek yargıtay bozma ilamı ve takip dosyasıda incelenmek sureti ile dava tarihi itibari ile takip çıkış miktarı da göz önünde bulundurulmak sureti ile davacının davalıya borçlu olmadığı miktarı TL ve döviz karşılığı asıl alacak ve işlemiş faiz yönünden rapor alınmıştır.
Mahkememizce benimsenen usul ve yasaya uygun bilirkişi raporunda; İstanbul —. İcra Müdürlüğü’nün 2008/7308 E. sayı¬lı dosyasına yönelik menfi tespit talebinin irdelenmesinde; Temel İlişkide Yabancı Para Kararlaştırması Olduğu Sonucuna Varılması Halinde; Davalı takip alacaklısının 84.000,oo USD asıl alacak talep ettiği; 03.03.2008 takip tarihi itibariyle 27.220,53 USD davacının davalıya borçlu olduğu; buna karşılık 56.779,47 USD borçlu bulunmadığı, Menfi tespit davasında harca esas olması bakımından 28.06.2010 dava tarihi itibariyle —-satış kuru 1,5742 olmakla 27.220,53 USD’nin Türk Parası karşılığının 42.850,56 TL olduğu, buna karşılık 56.77 9,47 USD’nin Türk Parası karşılığının 89.382,24 TL olduğu, (yabancı para alacağı yönünden hüküm kurulması ihtimalinde, harca ve vekalet ücretine esas olması bakımından gösterilmesi gerektiği TL alacak olarak belirlenmediği), Temel İlişkide Türk Parası Kararlaştırması Olduğu Sonucuna Varılması Halinde; Davalı takip alacaklısının 84,000,00 USD için Türk Parası karşılığını takipte 1,2017 TL/USD alarak 100.942.80 TL talep ettiği, davacının davalıya 03.03.2008 takip tarihi itibariyle 43.006,73 TL borçlu bulunduğu; buna karşılık 57.936,07 TL borçlu bulunmadığı, Her iki ihtimal bakımından da takipten sonra vuku bulan ödemenin kanıtlarının dosyada bulunmadığı, Taraflar arasında alacak borç ilişkisinin temel ilişkiye göre belirlendiği her iki ihtimale yönünden de takip borçlusunun temerrüde düşürüldüğüne ilişkin delil bulunmadığından, takipte yer alan 3.287,44 USD işlemiş faiz talebinin (Türk Parası karşılığının da takip tarihinde 3.950,52 TL olduğu) yerinde olmadığı, Keza, 862,80 TL olarak takipte yer verilen alacak kaleminin de anlaşıldığı kadarıyla senetlerin protesto masrafı olduğu; bu kapsamda senede dayalı alacak ilişkisi belirlenmediğinden iştirak edilmediği görüş ve kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Bilirkişi raporuna yapılan itiraz üzerine dosya yeniden bilirkişiye tevdi edilerek Ek rapor alınmıştır.
Bilirkişi ek raporunda; itirazın temel noktasının davacı tarafından düzenlenen 19.02.2007 gün — sıra sayılı davalı takip alacaklısına muhatap 62.186,00TL den kaynaklandığı —– tekerlekli yüklenicinin davalıya satışına ilişkin fatura olduğu; davalının itirazına kanıt olarak gösterdiği Gaziantep —. Asliye Ticaret Mahkemesinin — Talimat sayılı dosyasında düzenlenen raporda da davalının ticari defterlerinde bahse konu faturanın 62.185,15TL olarak yer aldığı, davalının takip başlatmadan önce 08.02.2008 günü 100.942,80 TL’yi 128 sayılı şüpheli alacaklar hesabına aktardığı, bu durumda davacının 63.808,83TL alacaklı duruma geçtiği, bunun üzerine 20.02.2008 günü itiraza konu 62.185,15TL tutarlı faturaya denk gelen miktarı üçüncü kişi —hesabına virman ettiği, davacının sattığı iş makinesinin bedeli kapsamında cari hesaba satım bedeli olarak giren tutarın üçüncü kişi — hesabına aktarılma gerekçesinin akdi dayanağının bulunmadığı, davacının cari hesap borcuna karşılık verdiği senetlerin lehtarı anılan şirket olmasının satım bedelinden cari hesaptan çıkarılması nedeni olamayacağı, anılan senetlerin zaten hesaba alındığı, karşılığı çıkmayacağından cari hesaptan çıkarıldığı ve buna göre oluşan bakiyenin şüpheli alacaklar hesabına aktarıldığı, davacının bu satımdan doğan alacağı — temlik ettiğine dair iddiası bulunmadığı, buna ilişkin herhangi bir yazılı ve akdi dayanağın bulunmadığından Davalı itirazlarının incelenerek iştirak edilmediği, kök raporundaki tespit ve görüşlerin cari olduğu görüş ve kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor gerek taraf vekillerinin iddialarını karşılar nitelikte olması, gerekse de gerekçeli ve açık bulunması sebebiyle hükme esas alınmış, davalı vekilinin aksine iddiaları ise reddedilmiştir.
Taraflar arasında ticari ilişkinin olduğu özellikle davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesine dair talimat raporunun ibrazı ve raporun taraf vekillerine tebliği sonucu yapmış oldukları açıklamalarla sübuta ermiştir. Her iki tarafın kabul ettiği hususlardan birincisi davalı şirket tarafından davacı şirket aleyhine başlatılmış olan takip konusu bonoların davalı şirketin davacı adına satıp devretmiş olduğu iş makinalarından kaynaklandığı, davalı şirketin dosya içerisine ibraz edilen 20.11.2006 tarihli fatura içeriğine göre davalı şirkete araç sattığı, araç bedeli olan 120.698.85 TL karşılığında takip konusu senetlerin düzenlenerek davalı şirkete verildiği, söz konusu senetlerin ödenme süreci içerisinde bu kez davacı şirket tarafından davalıya araç satışının gerçekleştirilerek dosyaya ibraz edilen fatura örneğinden de anlaşılacağı üzere 19.02.2007 tarihli 62.186.00 TL bedelli faturanın davacı şirket tarafından davalı adına düzenlendiği, söz konusu aracın yine davalı vekilinin kabulünde olduğu gibi davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarına işlendiği, ancak talimat bilirkişi raporunda davacının davalıya takip konusu senetlerin verilmesine neden olan faturaya ilişkin şekilde yapmış olduğu ödemelerin ve davacı şirketin kestiği fatura tutarının mahsup edilmediği, davalı şirket vekili tarafından mahkememizce yapılan inceleme sonucunda düzenlenen rapora karşı beyanda , davacı şirketin düzenlemiş olduğu faturanın kabul edilmiş olmasına rağmen davacının başka bir hesabı için mahsuplaşmada kullanıldığı savunulmasına rağmen, bilirkişi tarafından yapılan ek incelemede davacı ile dava dışı şirket arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığı, bu sebeple davalı vekilinin buna dair savunmalarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Bozma öncesinde talimat yoluyla davalı şirket ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapıldığı Türk lirası bazında 30.09.2008 tarihi itibariyle 92.681,87TL takip alacaklısı davalının bakiye alacağı bulunduğunun belirlendiği, Bozmadan önceki raporlar arasındaki farkın 63.483,88TL olduğu, farkın temel nedeninin 19.02.2017 tarih 9502 sayılı 62.186,00TL tutarlı faturadan kaynaklandığı, davalı takip alacaklısının bu faturayı talimat yoluyla alınan bilirkişi raporu içeriğine göre, 320 hesaptan——— yaptığı ve davacı lehine alacak kaydettiği bilahare 20.02.2008 günü — hesabına virman yapmak suretiyle cari hesaptan çıkarması olduğunun, 1.297,88TL daha farklılık bulunduğu bunun ise cari hesaba protesto masrafı, leh ve aleyhe kur farkları girilmesiyle ilişkili olduğu, her iki bilirkişi raporunda da borç bakiye belirleme tarihlerinin farklı olduğu, menfi tespit davalarında takip tarihi itibariyle alacak miktarının belirlenmesi gerektiği, bu tarihten sonra ödeme vukubulması halinde hükmün infazı sırasında gözetileceği, davacının sattığı iş makinesinin bedeli kapsamında cari hesaba satım bedeli olarak giren tutarın üçüncü kişi— aktarılma gerekçesinin akdi dayanağının bulunmadığı, davacının cari hesap borcuna karşılık verdiği senetlerin lehdarı anılan şirket olmasının satım bedelinden cari hesaptan çıkarılması nedeni olamayacağı, anılan senetlerin zaten hesaba alındığı, karşılığı çıkmayacağından cari hesaptan çıkarıldığı ve buna göre oluşan bakiyenin şüpheli alacaklar hesabına aktarıldığı, davacının bu satımdan doğan alacağı— temlik ettiğine dair iddiası bulunmadığı, buna ilişkin herhangi bir yazılı ve akdi dayanağın bulunmadığından davalı takip alacaklısının dayanağının 20.11.2016 gün —sıra sayılı KDV dahil 120.698,85 TL tutarlı satım faturası olduğu, faturada 1USD= 1,4369 TL karşılığı 83.999,48 USD olduğu taraflar arasındaki akdi ilişkinin yabancı para borcu kararlaştırması olduğu, davacı takip borçlusunda davalıya muhatap kestiği faturada da aynı yöntemin izlendiği Davalı takip alacaklısının 84.000,oo USD asıl alacak talep ettiği; 03.03.2008 takip tarihi itibariyle 27.220,53 USD davacının davalıya borçlu olduğu;
Her ne kadar davalı vekili tarafından talimat yolu ile ticari defterlerini inceleyen bilirkişi raporu gereğince karar verilmesi ve söz konusu raporun doğru olduğu ileri sürülmüş ise de, davalı şirket ticari defterlerinin usul ve yasaya uygun tutulmadığı, mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda ayrıntılı şekilde açıklanmıştır. Usul ve yasaya uygun olarak düzenlenmeyen ticari defter ve kayıtların karşı taraf yönünden bağlayıcı olabilmesi için diğer tarafın da ticari defter ve kayıtlarının söz konusu kayıtlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kaydı içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Somut olayda ise her iki tarafın da ibraz etmiş olduğu ticari defter ve kayıtların usulüne uygun olarak tutulmadığı bu sebeple defter kayıtlarının sahipleri lehine delil vasfını taşımayacağı , ancak usulüne uygun olarak tutulmayan her iki tarafa ait ticari defter kayıtlarında davacı şirket ödemelerinin yer almış bulunması sebebiyle, davalı alacağından davacının yapmış olduğu ödemelerin ve fatura bedelinin mahsubu sonucunda , davacı şirketin davalı şirkete takip konusu senetlerden dolayı bilirkişi rapor ve ek raporunda açıklandığı üzere davacının davalıya 56.779,47 USD borçlu bulunmadığı gözetilerek Davacının davalıya İstanbul Anadolu —–. İcra Müdürlüğünün 2008/7308 esas sayılı dosyasından takip tarihi itibariyle 56.779,47 USD karşılığı TL üzerinden borçlu olmadığının tespitine, fazlaya dair talebinin reddine, Kötü niyet talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere
1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE;
Davacının davalıya İstanbul Anadolu—— İcra Müdürlüğünün 2008/7308 esas sayılı dosyasından takip tarihi itibariyle 56.779,47 USD karşılığı TL üzerinden borçlu olmadığının tespitine,
Fazlaya dair itirazın iptali talebinin reddine,
2-Kötü niyet talebinin reddine,
3-Davacı tarafça yapılmış, 17,15 TL başvurma harcı, 136,00 TL peşin harç, 2,75 TL vekalet harcı olarak toplam 155,90 TL harç gideri ile tebligat, müzekkere ve bilirkişi ücreti olarak toplam 4.410,00 TL masraf olmak üzere toplam 4.565,90 TL yargılama giderinden kabul edilen kısma isabet eden 2.970,12 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafça yapılmış 136,00 TL Temyiz yoluna başvurma harcı ile 329,00 TL masraf olmak üzere toplam 465,00 TL yargılama giderinden red edilen kısma isabet eden 162,52 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Kabul edilen miktar üzerinden —–tarifesi uyarınca 25.408,44 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Red edilen miktar üzerinden Avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca 15.186,48 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Alınması gereken 6.102,01 TL karar ve ilam harcından peşin ödenen 136,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.966,01 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
8-Taraflarca yatırılmış gider avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar taraf vekillerinin yüzlerine karşı açıkça okunup anlatıldı.