Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/305 E. 2019/603 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/305 Esas
KARAR NO : 2019/603
DAVA : Şirketin Tasfiyesi
DAVA TARİHİ: 15/03/2016
KARAR TARİHİ: 16/05/2019
Mahkememizde görülmekte olan Şirketin Tasfiyesi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA: Davacı vekili, müvekkilinin 03/02/2016’da babasının %25 hissesini almak suretiyle davalı şirkete ortak olduğunu; esasen şirkete ortak olmadan önce bu şirkete en az 200.000,00 TL harcama yaptığını, kendine ait —– plakalı ———— marka aracınıda şirkete devrettiğini; şirketi ortak olmadan öncede kar ettirmeye başladığını; fitpack denilen ve zayıflamaya yönelik gıda takviyesi ürünlerini üreten davacı müvekkilinin kimyager olduğunu; şirkete ortak olduktan sonra da bir müddet fiilen şirkete katkıda bulunduğunu, çalıştığını; onun katkıları ile şirketin kar etmeye başladığını ancak bu durumun şirketin diğer ortaklarının iştahını kabarttığını, 10/02/2016’dan itibaren davacının haksız olarak şirkete sokulmamaya başladığını, şirketteki internet şifresinin ve mail adresinin kapatıldığını; bunun üzerine davacının 16/02/2016 tarihinde şirketin hakim ortağı olan ( %60 hissedar ) ———-bir mail atarak bu hukuksuzluğa son vermesini bildirdiğini, taleplerini sıraladığını ancak taleplerinin hakim ortak tarafından reddedildiğini; bunun üzerine davacı müvekkilinin noterden ihtar çektiğini, yine sonuç alamadığını; müvekkili şirketten ayrılırken şirketin 300.000,00 TL’den fazla parası olduğunu, davalı şirketin diğer ortaklarının şirketi zarara uğratmak ve müvekkilinin şirketteki haklarını yok etmek için 03/03/2016 tarihinde ———– kurduklarını; fitpack ürünlerini yeni şirket üzerinden pazarlamaya başladıklarını belirterek; artık müvekkili için bu şirkette devam etmenin herhangi bir yararı kalmadığını, güven ilişkisinin zedelendiğini, müvekkilinin hiç bir şekilde şirketten bilgi alma ve inceleme yapma hakkının kalmadığını bildirerek; davalı şirketin hakim ortaklarının yeni bir şirket kurması sebebiyle davalı şirketin zarara uğratıldığını, cirolarının muhtemelen çok düştüğünü; yapılacak kayıt incelemesinde de bunların açıkça görüleceğini bildirerek; şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili, İfarma isimli bir firma ile yapılan kozmetik ve bitkisel ürünler geliştirilmesi ile ilgili sözleşmede, davacı ile çalışılması şartı getirildiğinden davacının şirkete ortak alındığını; davacı ortak olduktan sonra İfarmanın bu projeden vazgeçtiğini ve sözleşmeyi askıya aldığını; buna rağmen davacının şirkette ortak olarak kalmaya devam ettiğini; davacının müvekkili şirketin kurulmasında ve geliştirilmesinde esasen hiç bir katkısının bulunmadığını; dava dilekçesinde bahsedilen ———- isimli ürünün formüle edilmesininde … tarafından gerçekleştirildiğini; davacının herhangi bir katılımının söz konusu olmadığını; davacının şirket bünyesine dahil olduktan sonra ————-ürünün formülünü şirket dışındaki kişilerle paylaşması üzerine kendisinin şirket bilgilerine erişmesinin engellendiğini, davacının bunun akabinde iki arkadaşını bildirerek bu kişilerle ortak olarak yoluna devam etmek istediğini bildirdiğini, bunun üzerine şirketin diğer iki ortağının nasılsa şirketteki hisselerini devredeceklerini kabul ederek yeni bir şirket kurduklarını; ancak sonradan davacı ve bu iki arkadaşının şirket hisselerini almaktan vazgeçtiğini; bu nedenle ortada aynı konuda iştigal eden iki şirket olduğunu, davalı şirketin diğer iki ortağının haksız rekabet yapmak gibi bir niyetleri olmadığını, yeni şirketi, eski şirketteki hisselerinin devir alınacak zannı ile kurduklarını; esasen tüm ortakların tasfiye konusunda anlaştıklarını, fakat davacının bu anlaşmayı hayata geçirmek için tasfiye kararını imzalamadığını, imzalamadan imtina edip sonradan da bu davayı açtığını belirterek; şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini diğer ortaklarında talep ettiğini; davacının payının %25 olduğunu; bu nedenle pay tespitine dair talebini kabul etmediklerini; kayyım atanması ve tedbir konulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebini de kabul etmediklerini bildirmiş ve savunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, TTK’nun 636/3. maddesi gereğince açılan şirketin haklı sebeple feshi davasıdır.
Mahkememizce şirketin kayıtları getirtilmiş, taraf delilleri toplanmış, tarafların göstermiş bulunduğu tanıklar yeminli olarak dinlenmiş, fesih ve tasfiye talepleri yönünden şirket kayıtları üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmış; tüm deliller değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmiştir.
Gelen kayıtlardan, şirketin 100.000,00 TL sermaye ile kurulu bir şirket olduğu, davacımızın 25.000,00 TL’ye isabet eden %25 hissesinin bulunduğu; şirketin diğer ortaklarının %60 hisse ile … ve %15 hisse ile ————– olduğu; şirketin faal bir şirket olduğu ve merkezinin yargı sahamız içinde bulunduğu tespit edilmiştir.
Bilindiği üzere bir ortağın haklı nedenle şirketin fesih ve tasfiyesini isteyebilmesi için o ortağın en fazla diğer ortaklarla birlikte fesih sebeplerinin doğması yönünden eşit kusurlu olması gerekir. ——————
Gerek dinlenen tanıklar gerekse karşılıklı verilen dilekçelerle davacı ortak ile şirketin dava dışı olan diğer ortakları arasında bir husumetin oluştuğu; bu husumet sebebiyle artık gerek davacı yönünden gerekse dava dışı ortaklar yönünden şirketle ticari hayata devam etmenin çekilmez hale geldiği anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki söz konusu anlaşmazlığın hem feshin ve tasfiye hem de ortaklıktan ayrılma taleplerinde haklı sebep olarak ileriye sürülmesi mümkündür. Tüm dosya kapsamından şirketin üç ortağı arasında güven duygusunun ve birlikte çalışma isteğinin tamamen kaybolduğu, esasen hiç birinin ortaklık ilişkisini sürdürmek istemedikleri kanaatine varılmıştır. Davalı şirketin vekili de, şirketinde esasen tasfiyeyi istediği ve kabul ettiğini bildirdiği görülmektedir. Şirketin üç ortağı eldeki bu dava açıldıktan 20 gün sonra toplanarak “şirketin faaliyetlerine devam etmesinde fayda görülmediğinden tasfiye haline girmesine, şirket müdürü …’un tasfiyeye girinceye kadar yaptığı işlemlerden dolayı ibra edilmesine ve tasfiye işlemlerini yürütmek üzere tasfiye memuru olarak atanmasına, tasfiye ile ilgili olarak da şirketi temsil etmesine” karar vermiş olup; bu karara davacı da dahil her üç ortak imza etmişse de; davacımızın karara el yazısı ile koyduğu şerhte “tasfiyenin mahkeme kanalı ile yapılmasını talep ederim” ifadesi yer almaktadır. Buradan da tüm ortakların tasfiye konusunda hem fikir olduğu ancak davacımızın tasfiye memuru konusunda karara katılmadığı, tasfiyenin mahkeme kanalı ile yapılması / yaptırılmasını istediği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca tüm tarafların talep ettiği gibi tasfiyeye karar vermek gerektiği, bunun gerek davalı şirketin gerekse tüm şirket ortaklarının ortak arzusu olduğu; toplanan delillerle de taraflar arasında çıkan ihtilaflarda, anlaşmazlıkta ortakların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği; bu nedenle davacının iş bu davayı açmakta haklı sayıldığı; yargılama giderlerine bu nedenle davalı şirketin sorumlu olması gerektiği; taraflar arasında husumet bulunduğu için tasfiye memurununda mahkememizce şirketin niteliği ve iştigal sahası nazara alınmak suretiyle atanması gerektiği; tarafsız bir tasfiye memurunun tasfiye işlemleri için daha yerinde olacağı kanaatine varılmakla aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
DAVANIN KABULÜNE,
——-Müdürlüğünde —– sicil numarası ile kayıtlı olup, ————-TTK’nun 636/3 madde gereğince haklı sebeple fesih ve tasfiyesine,
TTK’nun 636/5 maddesi atfı nazara alınarak, TTK’nun 536/3 maddesi gereği şirkete mahkemenin taktiri ile mali müşavir———— tasfiye memuru olarak atanmasına,
Karar kesinleştiğinde tasfiye memurunun işe başlatılmasına,
Tasfiye memuruncu TTK’nun 540 vd. Maddelerine göre tasfiyenin tamamlanmasına,
Tasfiye memuruna aylık 1.500,00 TL ücret taktirine, ücretin sonradan davalı taraftan alınmak üzere şimdilik davacı tarafça karşılanmasına,
Hüküm özetinin ————Memurluğuna şirket kaydına şerh edilmesi için gönderilmesine ayrıca karar kesinleştiğinde de kesinleşmiş kararın gönderilip keyfiyetin ilan edilmesinin bildirilmesine,
İş bu dava maktu harca tabii bulunduğundan maktu harçtan eksik 15,20 TL eksik harcın davalı şirketten alınıp hazineye irat kaydına,
Tamamı davacı tarafça karşılanan 58,40 TL başvuru harcı ve peşin ilan harcı ile 13 davetiye gideri 116,00 TL ve bilirkişi inceleme ücreti 4.500,00 TL’nin toplamı 4.674,40 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine; karar kesinleştiğinde bakiye gider avansının davacıya iadesine,
Davacı yararına 2.725,00 TL maktu vekalet ücreti taktirine, davalıdan alınıp, davacıya verilmesine,
Dair karar, davacı asilin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olarak ve oy birliği ile verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu.16/05/2019