Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1437 E. 2019/676 K. 29.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1437 Esas
KARAR NO : 2019/676
DAVA : Sigorta (Hayat Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ: 28/12/2016
KARAR TARİHİ: 29/05/2019
Mahkememizde görülmekte bulunan Sigorta davasının yapılan yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin ve dava dışı kızı ———–davalı sigorta şirketine sağlık sigortası için 01/06/2016 tarihinde başvurduklarını ve 1 yıllık Özel Sağlık Poliçesi yapıldığını, poliçenin yapılmasından sonra müvekkilinin rahatsızlanması nedeniyle 17/08/2016 tarihinde———- Hastanesinde tedavi gördüğünü, yapılan tetkikleri sonucu teşhis edilen hastalığının poliçe yapılırken mevcut olmasından dolayı tetkikler için yapılan hastane masraflarının davacıdan talep edilmediğini, 07/09/2016 tarihinde yeniden rahatsızlanması nedeniyle hastaneye başvurması sonucu pankreas başı kanseri teşhisi konulduğunu, ———– Hastanesi aracılığıyla müvekkiline konulan teşhis hakkında bilgi ve belgeler sunulmak suretdiyle davalı sigorta şirketinden provizyon talep edilmiş ancak davalı tarafınan poliçe başlangıç tarihinden önce varolan ve beyan edilmemiş rahatsızlıkların teminat dışında kaldığı gerekçesiyle provizyon talebinin reddedildiğini, müvekkiline konulan kanser teşhisinin 07/09/2016 tarihli hastane raporu ile sabit olduğunu, bu tarihden önce konulmuş bir kanser teşhisinin mevcut olmadığını, dolayısıyla poliçe düzenlenirken mevcut olmayan bir hastalığın beyan edilmesinin doğal olarak beklenemeyeceği noter ihtarnamesi ile davalıya bildirildiğini, ancak sigortalı tarafından poliçe düzenlenirken bu hususların belirtilmediğinin, sigortalının beyan yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle poliçenin iptal edildiği” nin bildirildiğini, Acente yetkilisi ile temasa geçen davacının uğraşları sonucu Banka şubesi yetkilisinin (acente) Başvuru Formu düzenlenirken hata yaptıklarını, müvekkil ve kızı için tek bir form oluşturduklarını, formda sadece müvekkilin dava dışı kızının beyanlarının esas alındığını, davacının beyan ettiği hastalıklarının yanlışlıkla forma alınmadığım İkrar ettiklerini, özür dileyerek gerekli düzeltmelerin yapılması için birimlerle irtibata, geçtiklerini, görüşmeler esnasında ilk defe pankreatit geçirdiği için yeni risk kapsamında olabileceğinin (sigortalanabİleceğinin), belki prim maliyetinin artabileceğinin bildirildiğini, ancak hatanın kendilerinden kaynaklandığının kabul edildiğini, daha sonra Sigorta Şirketi merkezinden davacının oğlu aranarak, hata îçîrı tekrar özür dilendiğini ve şu ana kadar ödenen primlerin iade edilebileceğinin belirtildiğini Sigorta ettirenin, tüm sağlık durumu İle İlgili önemli hususları şifahen acentesine bildirdiğini, başvuru formunda yanlışlık yapılmış ise, davacının beyan yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bahsedilmeyeceğini, bu konudaki kusurun sigorta şirketinde olduğunu, sigorta şirketinin temsilcisi konumunda olan acentesinin kusurundan kaynaklanan bir durumun sonuçlarına sigortacının katlanması gerektiğim, yani sigorta ettirenin sözleşme öncesi beyan yükümlülüğünü gereği gibi İfa ettiğinin kabulünün gerektiğini, diğer bir ifade İle; acentenin kusurunun sigorta ettirene yüklenmesinin mümkün olmadığım ve dolayısıyla acentenin kusurunun sigorta ettirenin kusursuzluğuna yol açtığını, bu hatanın bedelinin davacıya kesilmesinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, Ayrıca, bu durumun ister acente hatası ister sigorta ettiren beyan yükümlülüğüne aykırı davranışından ileri geldin, davalı sigorta şirketinin rizikoyu değerlendirme yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağını, sigorta şirketinin poliçe düzenlemeden önce sigortalı adayı hakkında tüm kayıt ve bilgilere ulaşabileceği izahtan vareste olduğunu, sigortacının, sözleşme kurulmadan önce yapması gereken riziko incelemesini ihmal ederse dürüstlük kurallarına göre iptal, dönme veya fesih ihbarı haklarını kullanmaktan mahrum kalabileceğini, riziko gerçekleştikten sonra öğrenilmesi durumunda, sigortacının fesih yada cayma hakkı söz konusu olmayıp, sigorta ettirenin kastı bulunmadığı takdirde tazminattan indirime gidilebileceğini, müvekkilinin beyan yükümlülüğünü kasten yada ihmal ile ihlal etmesi söz konusu olmadığım, öğle olduğu varsayılsa dahi riziko ile beyan edilmeyen hastalıklar arasında kanunen İlliyet bağının bulunmadığım iddia ile ———– tarihli ——— nolu———— Sigortası Poliçesi kapsamında ödenmesi gereken, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 20.000,00 TL sigorta tazminatının (teşhis- tedavi ve ameliyat giderleri) 28.10.2016 tarihinde davalıya tebliğ edilen ihtarname tarihinden itibaren işleyecek (24.10.2016 tebliğ tarihi 3 gün süre sonrası) avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;dava dilekçesinde izah edildiği Üzere, 07.09.2016 tarihinde davacı tarafın tedavi gördüğü ———- tarafından, mezkur sağlık sigortası poliçesi kapsamında provizyon verilmesi talebinde bulunulduğunu, ilgili birimin hastalığa ilişkin tüm tam ve tetkik kayıtlarının gönderilmesi talebinde bulunduğunu, 09.09.2016 tarihli gönderi ile davacıya ait tüm kayıtların İbra2 edildiğini, gönderilen belgelerden davacı yanın poliçe akdi öncesi diyabet hastası olduğu, uzun yıllardır hipertansiyon tanısı ile tedavi gördüğü ve poliçe tanziminden kısa süre önce pankreas bölgesinde patolojik bulgular tespit edildiğinin anlaşıldığını, 17.08.2016 tarihli epikriz raporuna göre davacının daha önce pankreatit atağı ile hastanede yatış öyküsünün bulunduğu, tedaviden kısa bir süre sonra tekrar pankreatit atağı geçirdiğinin ifade edildiği, 07.09.2016 tarihi itibariyle de ‘”pankreas malignneolazmı” olarak tabir edilen pankreas kanseri teşhisi konduğunu, Buna göre sigortalı Şebnem Nebioğlu* nun poliçe öncesine dayanan hastalık ve şikayetlerini poliçe tanzime edilirken bildirmemiş, mevcut sistemİk sorunu ve kronik hastalıklarını beyandan kaçınmış olduğunun tespit edilmiş olması nedeniyle 07.09.2016 tarihli provizyon talebine olumsuz cevap verildiğini, davacının bildirim mükellefiyetine uygun davranmaması sebebiyle poliçenin İptale alındığının bildirildiğini, gerçeğe aykırı beyanda bulunan sigortalının, davalı sigorta şirketi açısından risk kabul kriterleri kapsamında değerlendirme yapılmasını engellemiş olduğunu, risk kabul kriterleri çerçevesinde bazı hastalıklar açısından ek prim talep etme, muafiyet uygulaması, bazı durumlara ilişkin olarak İlave prim uygulaması söz konusu olabilecekken, koşulları değerlendirmek suretiyle poliçe tanzim hak, yetki ve inisiyatifini müvekkil şirketin elinden aldığını, hal böyle iken; davacı tarafın başvuru esnasında mevcut hastalıklarını eksiksiz beyan ettiğini, formun acente tarafından doldurulduğunu» kendisinin eş zamanlı olarak kızını da sağlık sigortası poliçesinin tanzim edildiğini, ancak acente yetkilisinin hatası İle kızına ait bilgilerin davacıya ait başvuru formuna yazıldığını ve önceki hastalıklarına ait bilgilerin başvuru formuna dercedilmediğini, hülasa beyan mükellefiyetine aykırı davranmadığım, acente çalışanın kusuru nedeniyle başvuru formunun eksik/hatalı doldurulduğunu ifade etmekle birlikte, bahse konu tüm beyanların afaki ve soyut olduğunu, ispattan yoksun söz konusu iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, davacının İmzasına havi başvuru ve bilgilendirme formuna göre davacı tarafın poliçe tanzimi esnasında mevcut hastalık ve yakınmalarını beyan etmediğini, sigorta akdinin iyi niyet esasının hakim olduğu bir sözleşme türü olmakla; sigortacı sigorta ettirenin doğru beyan mükellefiyetine uygun davrandığı karinesinden yola çıkarak, poliçeyi tanzim edip/etmemeye, muafıyet/i stisna/sflr prim uygulayıp/uygulamamaya başvuru formunda yer alan ve sigorta ettiren tarafından imza edilen bilgilerden yola çıkarak karar vermekte olduğunu, sigortalı adayının başvuru sırasında beyan ettiği hususların doğruluğunu araştırmak gibi bir sorumluluğunun bulunmadığını, sigorta sözleşmesinde/ başvuru formunda yer alan detaylar, poliçe özel ve genel şartları ve yasal mevzuat uyarınca; vaki hasar talebinin teminat harici olduğu, davalı sigorta şirketine düşen herhangi bir sorumluluğun bulunmadığı, davacı yanca açılan ve hukuki dayanağı bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE : Dava hukuki niteliği itibariyle sağlık sigortası kapsamında tazminat talebine ilişkindir.
Tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda; davacının davalı sigorta şirketinden modüler sağlık sigortası aldığı ve 02/06/2016 tarihli sözleşme imzaladığı ihtilafsız olup, ihtilafın davacının poliçe tarihinden önce 07/09/2016 tarihinde gerçekleştirilen ameliyatı ile ilgili bilgileri bilebilecek durumda olup olmadığı sağlık bilgilerinin teminat dışında kalacak şekilde davalıdan gizlenip gizlenmediği ve yapılan ameliyat giderlerinin davalıdan talep edilip edilemeyeceği noktasında toplandığı anlaşılmıştır.
Dosya Sigortacı bir bilirkişi ile iki doktor bilirkişiye verilerek davacı tarafından yaptırılan Modiler sağlık sigortasının davacının 07/09/2016 tarihindeki ameliyat ve daha önceki sağlık belirtileri ile birlikte mevcut rahatsızlığını bilebilecek yada sigorta yaptırırken bu bilgileri verebilecek durumda olup olmadığı teminat dışında sağlık bilgilerinin davalı sigortaşirketinden gizlenip gizlenmediği ve ameliyat giderlerinin davalıdan talep edilip edilemeyeceği konusunda rapor ve ek rapor alınmıştır.
Tarafların sıfatı, davanın niteliği ve dava tarihindeki yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun nedeniyle öncelikle mahkemenin görevi ile ilgili dava şartının değerlendirilmesi gerekmiştir.
28.11.2013 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun, yasanın 87. maddesi gereğince yayım tarihinden itibaren altı ay sonra 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3. maddesine göre, tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi , tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına veya hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan ,eser ,taşıma ,simsarlık, sigorta ,vekalet , bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez .Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.6502 sayılı yasanın 83/2. fıkrasında “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.”düzenlemesine yer verilmiştir, ilgili yasa maddesi ile görev konusunun tartışılmasının önüne geçilmiştir. Somut uyuşmazlık, davacı ile davalı sigorta şirketi arasında gerçekleştirilen sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.Açıklanan yasal düzenlemer kapsamında uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığından davaya bakmakta görevli mahkeme tüketici mahkemesidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 1. maddesinde, mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği, göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğuna yer verilmiştir.Aynı yasanın 114/1-c bendinde mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmıştır.Mahkemenin görevi ile ilgili yasal düzenlemeler sonucunda görevle ilgili konular taraflar yönünden usulü kazanılmış hak oluşturmaz. Çünkü dava şartlarının mevcut olup olmadığı, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır ve dava şartı noksanlığı halinde HMK 115. maddesi gereğince davanın usülden reddine karar verilmesi gerekir.
Aynı hususta İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin ———- Esas ve ———- Karar sayılı ilamında da benzer bir olayda Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu belirlenmiş olup; bu sebeple yukarıda açıklanan nedenlerle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde başvuru halinde dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK.nun 331/2 maddesi gereği yargılama giderleri, harç vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ ne istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, mazaretli sayılan davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/05/2019