Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2013/711 E. 2018/30 K. 25.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İstanbul Anadolu
7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2013/711 Esas
KARAR NO : 2018/30

DAVA : Şirketin Feshi
KARAR TARİHİ : 25/01/2018

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA : Davacılar vekili, davalı şirketin ortaklarından olan müvekkillerinden …’nın % 10, …’nın ise % 1 hisse sahibi olduklarını; davalı şirketin bir aile şirketi olduğunu, tüm ortaklar arasında akrabalık ilişkisi bulunduğunu; şirketin hakim ortağının ise % 78 pay sahibi ……. olduğunu; …….nın şirketin tek sahibi gibi davrandığını, şirteti zarara uğrattığını, onun basiretli davranmaması sebebiyle şirketin üst düzey elelmanlarının ve personelinin işi terk ettiğini; …….’nın oğlunun davacı …’in şirketteki odasına girerek eşyalarını tahrip ettiğini, …….’nın da bu odadan dolap kilidi kırmak suretiyle yönetim kurulu karar defterini aldığını;şirketin kurulduğu … yılından beri de ortaklarına kar payı dağıtmadığını; davacılar acısından ortaklığın devamının dayanılmaz hale getirildiğini bildirerek; haklı sebeple şirketin feshine karar verilmesini; bu talepleri uygun görülmezse karar en yakın tarihteki gerçek değerleri üzerinden hisseleri satın aldırılmak suretiyle müvekkillerinin şirket ortaklığından çıkarılmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili, davacı yanın iddia etteği işlem ve eylemlerin 6762 Sayılı eski Ticaret Kanunu zamanında gerçekleştiğini; bu sebeple 6102 Sayılı Yasanın 531. maddesinin uygulanamayacağını; eski Ticaret Kanunun’da da 6102 Sayılı Yasanın 531. maddesinde düzenlenen bir kurumun bulunmadığını belirterek davanın usulden reddini savunmuş; esasa ilişkin olarak da, davacı …’in müvekkilinin ağabeyi olduğunu, şirketin … yılında Kollektif Şirket olarak faaliyete başladığını, şirketin gelişmesinde ……..’nın çabalarının büyük rol oynadığını; şirketin büyüyerek önce limited şirket haline gelip, 2010 yılında da Anonim Şirkete dönüştüğünü; davacı …’in 2002 yılında emekli olduktan sonra, kardeşi …… tarafından şirkete muhasebeci yapıldığını; şirket muhasebesini tutarken …….yılında …… bedelsiz olarak ona % 10 hisse verdiğini, davacı …’in ise, …. oğlu olduğunu, şirket … dönüşürken 5 ortaklı olma zorunluluğu sebebiyle, ……. ona % 1 hisse devrettiğini; Şirket ….. dönüştüğünde davacı …’in yönetim kurulu üyesi yapıldığını; ancak kendisini şirketin tek temsilcisi gibi görerek hareket etmeye başladığını; şirketin çıkarlarına zarar verdiğini ve kendi çevresine menfaat sağladığını; yakın çevresini işe aldırıp, şirket imkanlarından sonuna kadar faydalandırdığını; hakim ortak olarak …….. bulunmasına rağmen, …….bu davaranışlarıyla şirkette sanki çift başlı bir yönetim olduğu havasının yaratıldığını; şirketin yeniden yapılanarak kurumsal hale gelmesine de ….. karşı çiktiğini, asıl onun davranışlarıyla ortaklığın çekilmez hale geldiğini; davacıların amaçlarının baskı oluşturarak fahiş bir bedelle hisslerini paraya çevirmek olduğunu; şirketin kar eden bir şirket olduğunu ancak kar payları dağıtılmayarak yatırıma dönüştürüldüğünü; sermaye artışında kullanıldığını belirterek; davacıların taleplerinin haksız olduğunu savunmuş; davanın reddine karar verilmesin talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE : Dava, 6102 Sayılı Yasanın 531. maddesine dayalı olarak açılan haklı sebeple anonim şirketin feshi davasıdır.
Bilindiği üzere TTK 531. madde hükmü yeni bir düzenleme olup, 6762 Sayılı yasada anonim şirket ortaklarının böyle bir talep hakkı bulunmuyordu. 6102 Sayılı TTK’da öngörülen 531. madde hükmünün geçmiş olaylara uygulanıp/ uygulanmayacağına dair yasada herhangi bir açıklık yoktur. Buradaki kıstas, 6762 Sayılı TTK’nun yürürlükte olduğu zalanda haklı neden sayılabilecek olaylar başlamış ve bu olaylar 01/07/2012 olan 6102 sbayılı yasanın yürürlük tarihinden sonra da ETKİLERİNİ devam ettirmişse, artık 6102 Sayılı TTK’nun 531. madde hükümlerinin uygulanması gerekiği kabul edilmelidir (6103 Sayılı TTK’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 2 ve 3. maddeleri). Burada dikkate alınması gereken husus, olay ve işlemlerin meydana geldiği tarih değil, onların etkilerinin …….’den sonra devam edip etmediği; bir başka deyişle bu dava türü için “ortakların husumetlerinin/ ortaklığın devamının onlar için çekilmez halde kalmaya” devam edip/ etmediğidir. Aşağıda gerekçesi açıklanacağı üzere, bu etkilerin dava tarihinde de devam ettiği nazara alındığından; olayımızda 6102 Sayılı Yasanın 531. maddesinin uygulanacağı mahkememizce kabul edilmiştir.
531. madde gereğince yapılan incelemede;
Davalı şirketin merkezinin mahkememiz yargı sahasında bulunduğu; bu sebeple kamu düzeninden olan yetki şartının sağlandığı,
Bu maddede düzenlenen hakkın kullanılması için esas sermayenin onda birine sahip olmanın gerekli ve yeterli olduğu; ancak bu oranda paya bir pay sahibinin sahip olmasının şart olmadığı; birden fazla pay sahibinin bir araya gelerek bu oranı tutturup, dava açabilecekleri; bu sebeple % 1 pay sahibi olan davacımız …….de bu şartı sağladığı,
Bu maddede düzenlenen hakkın mahkemece kabulü için aranan şart, talep eden hissedar için “haklı sebebin” doğmuş olmasıdır. Haklı sebebin 6102 Sayılı Yasada tanımlanmadığı, hangi sebeplerin örnek teşkil ettiğinin gösterilmediği; bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanmasının yargı kararlarına ve öğretiye bırakıldığı; İsviçre öğretisinde, genel kurulun bir çok kez kaünuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının devamlı ihlali, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kar payının düzenli olarak azalması, haklı sebep sayılmış; buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup, olmadığına mahkeme karar verecektir. Ülkemizde, davacılarla diğer ortaklar arasında güven probleminin doğmaesı, davacıların şirket ortaklığını sağlıklı bir şekilde sürdürme imkanının kalmaması, şirketin atıl kalması, şirketin amacından uzaklaşmış olması, yönetici hakkında güveni kötüye kullanmadan dava açılmış olması başlı başına haklı sebep olarak kabul edilen hallerdendir. Mahkememizce, toplanan taraf delilleri, alınan tanık beyanları ve tüm dosya kapsamandan; davacılarımız ile davalı şirketin hakim ortağı ve yönetim kurulu başkanı ………. arasında, davacıların şirket ortaklığını sağlıklı şekilde sürdürme imkanı kalmayacak şekilde husumet doğduğu; bu taraflar arasında derin güven probleminin oluştuğu; ……… tarihli celsede dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından, bu duruma ……..nın kusurlu davranışlarının neden olduğu belirlenmiştir. Davacı tanıkları; hakim ortak olan bu kişinin, şirketin diğer yöneticilerine karşı sürekli olarak baskı uyguladığını; şirketi sadece kendine ait bir mal gibi gördüğünü, çalışan personele de mobink uyguladığını, müşterilerinin yanında onları zor duruma düşürdüğünü; gerek çalışanların gerekse ilgililerin şirket yararlarını düşünerek dile getirdiği hususlarda davacı …’in bu talepleri desteklediğini bu sefer ………..’nın tartışma çıkardığını; bunun dışında da davacının özellikle … ile, şirket çalışanlarının önünde de tartıştığını; bu tartışmalara genellikle kendisinin ………sebep olduğunu; taraflar arasındaki husumetin davacı tanıkları olan …….eşi ve diğer şirket yöneticileri/çalışanları tarafından da açıkça bilindiği; …….in şirkette çalışan tanık eşinin, bu sebeple işten çıktığı; yine dinlenen şirket yöneticisi ve bazı çalışanların bu sebeple şirketten çıktığı beyan edilmiş; buna karşın………. tarihinde dinlenen davalı tanıklarının ise, birini şirket müşterisi diğerlerinin çalışanları olduğu; şirket müşterisinin taraf kavgalarına tanık olmasa da; taraflar arasındaki husumetten haberdar olduğu; davacının mahkemeye başvuracağını duyduğu, bazı davalı tanıklarının da taraflar arasındaki tartışmaları bildiği ancak bu tartışmaların her şirkette olabilecek fikir aykırılıkları seviyesinde kaldığını beyan ettikleri görülmüştür. Mahkememizce bilgileri, bizzat görgüye dayalı ve daha somut olan davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilmiş; davalı şirketin hakim ortağı ……ın doğan husumet yönünden daha kusurlu olduğu belirlenmiş; kaldı ki kar payı dağıtabilecek durumda ikende hiç dağıtılmaması yan sebep olarak kabul edilip; davacıların davası kabul olunmuştur.
TTK m.531’de,haklı nedenlerin varlığı halinde, üç ayrı çözüm tarzı öngörülmüştür. Bunları sırasıyla şöyle ifade edebiliriz; azınlığın açtığı davada şirketin feshi istenmişse, şirketin feshine veya fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine yakın tarihteki gerçek değerinin ödenip, davacı pay sahiplerinin şirketten çikarılmalarına ya da duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verilir. Bu çerçevede, mahkememizce şirketin mali durumu, finans kaynakları, yıl sonu bilançoları incelenmiş olup; şirketin tasfiyesinin gerekli bulunmadığı kanaatine varılmış; tasfiye yerine davacıların paylarının gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkarılmaları uygun bulunmuştur. TTK 531’de ki düzenleme gereği payın gerçek değeri, genel ilkeler çerçevesinde, şirket mal varlığındaki aktiflerin olası değeri, diğer bir deyişle gerçek satış bedelidir. Bu değer tasfiye değerinin üzerinde bir değer olmalıdır. Bu çerçevede alınan uzman bilirkişi raporlaru ile de ; davacılardan …’nın hissesinin gerçek değerinin 1.994.644,76 TL olduğu, davacı …’nın hissesinin ise 199.464,48 TL olduğu belirlenerek bu değerler üzerinden hüküm kurulmuştur.
Bu tür davalarda, mahkeme kararında, payın gerçek değerinin kapitaligasyon değeri de dikkate alınmalı ve kararın kesinleşmesinden itibaren temerrüd faizine de karar verilmelidir( Ayrıntılı bilgi için bkz. ……Sermaye ortaklıklar,2013 sayfa 293, ve ……Hukukuk 2013 573;………….’nin haklı sebeple feshi istanbul 2012) . Mahkememizce, bu tespit çerçevesinde pay değerlerine faiz uygulamaya gidilmiş,
Yargıtay 11. HD’nin 2015/2255 esas, 2015/8166 karar sayılı hükmünde de belirtildiği üzere; şirketin feshi ve tasfiyesi davası maktu harç ve maktu vekalet ücretine tabi ise de; pay karşılığı çıkma kararı nispi harç ve nispi vekalet ücretine tabi olduğu hükümde dikkate alınmış; davacılarada eksik harç tamamlatılmıştır.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere;
Davacıların açtığı iş bu davanın KABULÜ ile;
TTK’nun 531. Madde gereğince şirketin feshi yerine davacıların şirketteki paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip, davacı pay sahiplerine şirketten çıkmalarına İZİN VERİLMESİNE,
Bu çerçevede davacılardan … lehine 1.994.644,76 TL’nin, davacı … için ise 199.464,48 TL’nin davalı şirketten iş bu kararın kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline, bu davacıların şirketteki hisselerinin ise davalı şirkete devredilmesine,
Alınması gereken 149.879,60 TL harçtan peşin olarak alınan 21,15 TL ve bilahare tamamlanın 34.063,55 TL harcın mahsubu ile eksik 115.788,90 TL harcın davalı şirketten tahsiline, hazineye irat kaydedilmesine,
Tamamı davacılar tarafından karşılanan 34.111,80 TL başvuru harcı ve ilam harcı ile 17 davetiye gideri 113,00 TL ve bilirkişi inceleme ücretlerinin toplamı 12.000,00 TL bilirkişi ücreti ve 281,00 TL keşif ücreti toplamı olarak 46.505,80 TL yargılama giderinin davalı şirketten alınarak davacılara verilmesine,
Karar tarihindeki AAÜT gereği 80.119,60 TL vekalet ücretinin davalı şirketten alınıp, davacılardan …’ya, 17.928,00 TL vekalet ücretininde davalı şirketten alınıp, davacılardan …’ya verilmesine,
Dair karar, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, karar gerekçesinin tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olarak ve oy birliği ile verildi, açıkça okundu usulen tefhim olundu.