Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/414 E. 2023/803 K. 24.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO :2023/414 Esas
KARAR NO: 2023/803
DAVA: 5464 S.K. Uy.Tacirlere Verilen Kurumsal Banka Ve K.Kartlarından Kaynaklanan (5411 S.K. 142/1 Hariç) (Tazminat)
DAVA TARİHİ :10/03/2023
KARAR TARİHİ: 24/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan 5464 S.K. Uy.Tacirlere Verilen Kurumsal Banka Ve K.Kartlarından Kaynaklanan (5411 S.K. 142/1 Hariç) (Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

:Davacı vekili dava dilekçesinde
DAvacının, ——- hisse senedi ve fon satın aldığı ve fonların yönetimi için de ——– hesap açtığını, çeşitli zamanlarda hesap hareketlerini talep etmişse de belirli bir aralıkta bulunan hareketler kendisine verildiği ancak neyin nasıl yapıldığına dair hiçbir zaman açıklama yapılmamış olduğunu ve 08.11.2016 dan sonra hesabın kapanmış olduğu bilgisi verildiğini, hesabın nasıl ve kim tarafından kapatıldığı bilgisi verilmediğini, —— arası dökümü istendiğinde ise zamanaşımı nedeniyle kayıtlara ulaşılamadığı bilgisi verilerek ört bas edilmeye çalışıldığını, davacıya ait fonlar, bilgisi dışında satılarak veya başka bir yolla yok edildiğini ileri sürerek banka ve yatırım firmasındaki hesapların, uzman bir bilirkişi tarafından incelenerek fon bedelleri ve kar paylarının tespit edilecek nominal değerlerinin ve kar payının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA:
Davalı——– vekili cevap dilekçesinde
HMK 6. madde uyarınca ”genel yetkili mahkemenin davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi” olduğunu, —— Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, davacının iddialarını kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının talep ettiği alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı ile müvekkili banka arasında, iddia ettiği gibi bir fon ve hisse alım, satımı ile bunların yönetilmesine dair hukuki bir ilişki bulunmadığını, izah olunan sebeplerle müvekkili banka yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini, davacının kendisine herhangi bir bilgi verilmediği yönündeki iddialarının tamamen gerçek dışı ve kötü niyetli olduğunu, yargılama harç ve giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı ——–vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, arabuluculuk şartının yerine getirilmeden davanın açıldığını, davalı şirket tarafından davacının hesabının resen kapatılması yönünde bir süreç yürütülmediği bildirilerek davanın reddi ile yargılama harç ve giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, davacının davalı —-bulunan yatırım hesabı ile —— bulunan hesaptaki fon bedellerinin ödenmesi talebine ilişkindir.
——– karar sayılı kararı ile dava dosyasında görevsizlik kararı verilmiş, dava Mahkememizin işbu esasına kaydedilmiştir.Öncelikle Mahkememizin işbu davaya bakmak hususunda görevli olup olmadığı noktasında inceleme yapılmış davacı gerçek kişi olmakla tacir sıfatı bulunup bulunmadığı araştırılmış, bu kapsamda ——- yazılan yazı cevabında davacının gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığının bildirildiği, davacının bağlı olduğu vergi dairesine yazılan yazıya verilen cevapta ise davacının ilgili bilgisayar kayıtlarından yapılan sorgulamada adı geçenin şahıs ve ortaklık olarak herhangi bir mükellefiyetine rastlanılmadığı, Daireden —– kimlik numarası aldığı bildirilmiş, bu hali ile davacının tacir sıfatının bulunmadığı anlaşılmıştır.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, 5. maddesinde Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin kuruluşu ve hangi mahkemelerin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla davaya bakacağı belirlendikten sonra Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.Ticari davaları mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olması durumunda ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.6502 sayılı Kanun’un 3/1 maddesine göre;
k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
l) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi, ifade etmektedir.
Somut olayda; davacı tarafından davalı—– alınan hisse senedi ve fonların yönetimi için —— nezdinde yatırım hesabı açıldığı, dava dilekçesinde açıkça belirtildiği üzere davacının emekli olduktan sonra ikramiyesinin bir kısmı ile bu işlemleri yaptığının belirtildiği, ——- müşteri tanıma formunda “risk almayı istemem “seçeneğinin işaretli olduğu, emsal —- sayılı ilamı, —- sayılı ilamı,——- karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere aradaki ilişkinin bankacılık sözleşmesi benzeri bir sözleşme niteliğinde olup ——- uygulamasında da bankacılık sözleşmesi kapsamında değerlendirildiği—————sayılı emsal kararları), davacının emekli ikramiyesini değerlendirmek üzere hareket ettiğinden ve işlemin boyutu dikkate alındığında davalının hukuki işlem içerisinde tüketici konumunda olması nedeniyle yapılan bu işlemin bir tüketici işlemine vücut verdiği anlaşılmaktadır.6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na göre özel ve sonra yürürlüğe giren bir Kanun’dur. Davaya konu yolcu taşıma sözleşmesi, -Türk Ticaret Kanunu’na göre özel nitelikte ve sonradan yürürlüğe giren bir kanun olan- 6502 sayılı Kanun’un 3/1-l hükmü gereğince mutlak bir ticari davaya konu olmayacaktır. Eldeki uyuşmazlıkta; davacı tüketici olup aradaki ilişki bankacılık işlemi olup bir tüketici işlemi niteliği taşıdığından; 6502 sayılı Kanun’un 73/1 maddesi uyarınca eldeki davada Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c maddesine göre, görev bir dava şartıdır. Yine aynı kanunun 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında Mahkemece re’sen araştırılması, bulunamadığı takdirde davanın usûlden reddine karar verilmesi gerektiğinden, Mahkememizin görevsiz olması nedeniyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın, görev dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Davaya bakmakla görevli mahkemenin——— Tüketici Mahkemesi OLDUĞUNA,
3-Karar kesinleştiğinde ve süresinde başvuru olması halinde dosyanın görevli ——— TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-Yargılama ve harç giderlerinin HMK 323 ve 331. maddeleri uyarınca görevli mahkemece değerlendirilmesine,
5-Dosyanın gönderilmesi için süresinde başvurulmazsa HMK 20/1 ve 331/2 maddeleri uyarınca dosya resen ele alınarak mahkememizce karar verilmesine,
Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, ——– Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair davacı vekilinin, davalı——–vekilinin ve Davalı ———–vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/10/2023