Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/195 E. 2023/454 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/195 Esas
KARAR NO: 2023/454
DAVA: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/05/2022
KARAR TARİHİ: 31/05/2023

Mahkememizde görülmekte bulunan tazminat davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile; —- olarak —- tarihinde kurulduğunu, davalının işbu davaya konu eylemlerin gerçekleştiği tarihte —- olduğunu, müvekkil şirketin o tarihteki yönetimi tarafından gayrimenkul, inşaat ve taahhüt sektörüne adım atılmasına yönelik alınan karar doğrultusunda; ilk yapılan işlerden birisi —— projesinin gerçekleştirilmesi amacıyla bir adi ortaklık kurulması olduğunu, ——– oranında iştirak ettiğini, davalı bu adi ortaklıkta müvekkil adına yetkili temsilci olarak ekte sunduğumuz karar kapsamında yetkilendirildiğini, dolayısıyla, davalının hem zarara konu eylemlerin gerçekleştiği tarihte müvekkil şirketin hâkim ortağı olan ——yönetim kurulu başkanı olduğunu ve hem de zararın fiilen doğduğu —— müvekkilin yetkili temsilcisi olduğunu, davalı hem kendisinin müvekkil şirketin hâkim ortağı olan —– yönetim kurulu başkanı olması nedeniyle iştiraki ve talimatı altında olan müvekkil şirketi söz konusu faaliyetlere sokmuş ardından da kendisini müvekkil şirketin kurduğu adi ortaklığın da ortaklar kurulu başkanı olarak tayin ettirerek müvekkil şirketin adi ortaklıktaki yetkili temsilcisi olduğunu, içerisinde olduğu——- kredilerden sorumlu genel müdür yardımcısı olduğunu, dolayısıyla, bulunduğu pozisyon itibariyle hem banka tarafında hem de müvekkil şirketin hâkim hissedarı olan emekli sandığı tarafında fiilen etkili-yetkili bir konumda olduğunu, ekte sunulan —-olarak —— seçildiği açıkça gözüktüğünü, müvekkil şirketin yaptığı o tarihteki işlemlerle ilgili tespitleri sonucunda müvekkil şirketin ciddi zararlara uğratıldığı bir sürecin yöneticisi olduğu ortaya çıktığını, müvekkil şirketin de iştirak ettiği———– gerçekleştirilmesi olmasına rağmen ——- kuruluş amacı dışında birçok başka projeye de yetkisiz bir şekilde dahil olduğunu, adi ortaklık bünyesinde gerçekleştirilen —- kapsamında müteahhit —– anahtar teslim götürü bedelle bitirmeyi taahhüt ettiğini ancak, müvekkil şirketin—-aktardığı kaynaklar davalı ——- tarafından usulsüz ve dayanaksız şekilde kullanılarak —– yapılmaması gereken ödemeler yapılmak suretiyle müvekkil şirket zarara uğratıldığını,—— numaralı parsellerde yer alan taşınmazlar üzerinde——- arsa sahipleriyle anlaşmaya vardığını ve muhtelif tarihlerde arsa sahipleriyle peyder pey arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri imzaladığını, daha sonra —– müvekkil şirket ile ——- arasında bu inşaatın yapılması için bir adi ortaklık kurulduğunu, hemen paralelinde bu adi ortaklık —— projesinin yapım işini bu şirkete devrettiğini, bu sözleşmeye göre; Müteahhit ——anahtar teslim yapmayı taahhüt ettiğini, inşaat için gerek 3. Kişilere yapılan satışlar gerekse de ——- sağladığı kaynak olmak üzere 400 milyon TL üzerinde bir kaynak sağlanmasına rağmen halihazırda bu inşaat yarı seviyelerinde tamamlanabildiğini dolayısıyla inşaata sözleşmede yazılı bedelden iki misli kaynak aktarılmasına rağmen inşaat yarı seviyesinde tamamlandığını, bu noktada davalı —- müvekkil şirketin ——aktardığı kaynakları usulsüz biçimde kullanarak ve müteahhitlere yapılmaması gereken ödemeler yaparak haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkil şirketi çok ciddi zararlara uğrattığını, davalı ———- yukarıda anılan işlemler nedeniyle bilerek ve isteyerek ve yetkisi olmaksızın müvekkil şirketin zararına hareket etmiş ve müvekkil şirketi zarara uğrattığını, davalı, Müteahhit ile imzalanan sözleşmede hak ediş usulü ödemeler yapılması gerekirken yukarıda bahsedilen “dayanaksız avans ödemeleri” şeklinde ödenmemesi gereken paraları Müteahhit’e ödediğini dolayısıyla Sözleşmede Müteahhit’e ödemelerin açıkça hak ediş şartına bağlı olacağı kararlaştırılmış olmasına rağmen önden karşılıksız para verilerek müvekkilin diğer zararlarımızın yanında öncelikle şu an hesaplayabildiğimiz faiz zararına sebebiyet verdiğini, bu şekilde müvekkilin onayı olmadan Müteahhit’e ödenen bedellerin Müteahhit tarafından ne kadarının inşaatta kullanıldığının da belirsiz olduğunu, zira bu avansların alınması ve satış gelirleri de dikkate alındığında inşaatın çoktan bitmesi gerekirken yine de inşaatın bitmemiş olması bu avansların inşaatta kullanılmadığına dair şüpheler uyandırdığını, buna dair Müteahhit ile müvekkil şirket arasında devam eden hukuki ihtilaf nedeniyle söz konusu avanslarla ilgili farklı gerçeklere ulaşılması halinde bunlara dair de tazmin taleplerimizi ve her türlü yasal hakkımız saklı kalmak kaydıyla; bu aşamada bu avansların müvekkil talimatı olmaksızın ödenmesi nedeniyle doğan ve yıllık % 9 oranı üzerinden hesaplanan 28.801.642,60-TL faiz alacağının tahsili talepli olarak işbu davayı açtıklarını, söz konusu zararın—— kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini ve dava sonunda alacağın elde edilmesinin temini zımmında davalıya ait taşınmazların satılarak paraya çevrilmesi için ve davalının mal varlığı üzerinde ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz kararı verilmesini yine davalıya ait her türlü mal, hak ve alacakların üçüncü kişilere devrini önlemek amacı ile davada verilecek karar kesinleşinceye kadar ihtiyati tedbir ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —- vekili cevap dilekçesi ile; —- arazisi için ödediği (daha sonra mahsup konusu olan) 30.000.000,oo TL’nin 14.700.000,00 TL’lik kısmının şimdilik 500.000,00 TL’sinin ve——- tarafından müteahhit firmaya ödenen avanstan doğan ve yıllık % 9 faiz oranı üzerinden hesaplanan 28.801.642,60.-TL zararın şimdilik 500.000,00-TL’si olmak üzere toplam da 1.000.000,00 -TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiğini ancak, davacı tarafından ikame olunan dava hakikat dışı iddialarla ve yasal dayanaktan yoksun, haksız ve hukuka aykırı olarak açıldığını, ayrıca davacı şirket tacir olduğunu, — maddeleri gereğince huzurdaki dava da —– görevli olduğunu, dava zamanaşımı süresi zarfında açılmadığını, davacı şirket, —- eski ortağı olduğunu, huzurda görülen dava ikame edilmeden evvel ————- hükümlerince adi ortaklıktan çıktığını ve ortaklığın eski hissedarı olması sebebiyle —- her ne nam adı altında olursa olsun herhangi bir hak ve alacağı kalmadığını en geniş anlamda geri dönüşü olmaksızın ——ibra ettiğini, adi ortaklıkta, ortaklığın tüzel kişiliği bulunmadığından salt adi ortaklık olarak husumet ehliyeti bulunmadığı gibi ortaklardan sadece birinin dava açma hak ve yetkisi ya da birine karşı dava açılması da mümkün bulunmadığını,——– devrettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, adi ortaklık sözleşmesi nedeni ile davacı şirketi temsil eden davalının sözleşmenin diğer ortağına haksız kazanım sağlaması iddiası ile ve davacı zararının tazmini istemine ilişkindir.
Yargılama önce ——— sayılı esasında görülmüş, verilen görevsizlik kararı üzerine yargılamaya Mahkememizin işbu esası üzerinden devam olunmuştur.
01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren ——– Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ile ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı haline getirildiği, kanunun genel gerekçesine göre taraflar arasındaki uyuşmazlıkların açılabilecek dava türlerinden bağlantısız olarak arabulucuk kapsamında kalmasının amaçlandığı, madde gerekçesinde ise konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurma zorunluğu getirilerek bu uyuşmazlıkların temelinden, çok daha kısa süre içinde, daha az masrafla ve tarafların iradelerine uygun bir şekilde çözülmesinin amaçlandığının belirtildiği,
Somut olayda adi ortaklık sözleşmesi nedeni ile davacı şirketi temsil eden davalının sözleşmenin diğer ortağına haksız kazanım sağladığı iddiası ile açılan tazminat istemine ilişkin işbu dava ticari dava niteliğinde olduğundan TTK’nın 5/A maddesi gereğince dava şartı arabuluculuk sistemine tabi olduğu, davacının dava açmadan önce arabuluculuğa başvurduğuna dair bu hususa ilişkin süre verildiği halde bu cihette beyanda bulunulmadığı, görevsiz mahkeme aşamasında da arabuluculuğa başvurulmadığı ——–, nihayetinde arabuluculuk son tutanağın sunulmamış olmasından ötürü, davanın 6325 sayılı Yasa’nın 18/A-2 maddesine göre davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

G.D. : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davanın arabuluculuk dava şartı eksikliği nedeniyle usulden reddine,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 17.077,50 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 16.897,6 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, kararın tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle dosya üzerinden karar verildi. 31/05/2023