Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/95 E. 2022/625 K. 13.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/95 Esas
KARAR NO: 2022/625
DAVA: Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 08/02/2022
KARAR TARİHİ: 13/09/2022
Mahkememizde görülmekte olan Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, taraflar arasında gerçekleştirilen arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığını, davalının —– icra takibine itiraz etmesi üzerine taraflar arasındaki anlaşmazlığın çözüme kavuşturulması adına taraflarına zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, —-olarak atandığını, arabulucu tarafından taraflara usulüne uygun tebligat yapıldığını, tarafların anlaşmaya davet edildiğini, karşı tarafın görüşmeye katılım sağlamadığını, ancak karşı tarafla bir anlaşmaya varılamadığını, ——– ve —– dosyasında görüşmeler sonucu anlaşma sağlanamadığına ilişkin son tutanağı dilekçeleri ekinde sunduklarını, davalı taraf ticari kredi hesabının kullanımından doğan borcunu hesap kat ihbarlarına rağmen ödememiş ve hakkında icra takibi yapılmasına sebebiyet verdiğini, işbu icra takibine kötü niyetli olarak itiraz ederek takibin durmasına neden olduğunu, davalı, müvekkili banka ile internet üzerinden imzalamış bulunduğu ——gereği kendisine —– numaralı ticari kredi tahsis edildiğini, davalıya, —– numaralı ——-süresinde ödememesi nedeniyle —tarihli hesap kat ihbarnamesi borçlunun sözleşmede belirttiği adrese keşide edildiğini, —- tarihinde aynı adrese ihtarname keşide edildiğini, bunlara rağmen borcun ödenmemesi nedeni ile —- sayılı dosyası ile davalı hakkında icraî takibe geçildiğini, ancak davalı borca, faiz oranına, faize ve ferilerine itirazda bulunduğundan takibin durduğunu, takip konusu icra dosyasındaki ürünlerden birisi bireysel diğeri ise ticari ihtiyaç kredisi olduğunu, icra dosyası takip çıkışı —olduğunu, işbu dava ticari ihtiyaç kredisine ilişkin olduğundan, davanın—- üzerinden mahkememiz nezdinde açılması zorunluluğunun hasıl olduğunu, alacağın varlığı hareketli likit ekstre kayıtlarına dayandığını, hareketli likit ekstreden kastedilenin, —– istinaden “…alacak belirli, sabit, borçlu tarafından bilinmesi mümkün nitelikte ise ya da miktarın belirlenmesi, tarafların anlaşmasına ya da hakim takdirine bağlı değilse likit alacak sayılır.——- kapsamında hazırlanmış olup, “…bankaların; muhasebe ve raporlama sisteminde şeffaflık ve tekdüzenin sağlanması, işlemlerinin kayıt dışında kalmasının önlenmesi, faaliyetlerinin gerçek mahiyetlerine uygun olarak sağlıklı ve güvenilir bir biçimde muhasebeleştirilmesi” disiplin altına alındığını, muhasebe yazılım programları ile ekstreler kayıt altına alınmış ve bilgisayarlarda ——olarak, banka genel müdürlükleri ve şubeler arasında —— denetim altında olduğunu belirterek davalının takibe itirazının iptali ile icra inkar tazminatı taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili aleyhine —– tarihinde —– icra takibi başlatıldığını, alacaklı tarafından müvekkili aleyhine açılan borca itiraz ettiklerini, müvekkili ile yapılan sözleşmeye aykırı bir şekilde icrai işlemler başlatıldığını ve işbu dava ikame edildiğini, dolayısıyla iş bu haksız davanın reddi gerektiğini, davacı tarafından, haksız ve mesnetsiz bir şekilde, icra takibi başlatmasının açıkça kötü niyetin göstergesi olduğunu, zira taraflar arasında yapılan sözleşmeye aykırı bir şekilde işlem başlatıldığını, nitekim yapılan işlemler ayrıca hukuka aykırı olduğunu, bu tür borçlanmalarda eş rızası da gerektiğini, rıza alınmadan sözleşmeler imzalatıldığını, yine bahsi geçen alacaklar açısından zaman aşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, ayrıca kabul anlamına gelmemek şartıyla, bahsi geçen sözleşmeler gereğince yapılandırma ve yeniden kredilendirme yoluna gidilmeden doğrudan dava ve icra yoluna başvurulamayacağını, müvekkilinin iş yerinin pandemi nedeniyle bir- buçuk (1,5) yıl kapalı kaldığını, bankaların aynı zamanda sosyal sorumluluk boyutu da bulunduğunu, bu sorumluluklar gereğince davalı müvekkiline opsiyonlu teklifler sunması gerektiğini, bütün bu sorumluluklardan kaçış dahi davacının daha fazla kar edinmek maksadıyla icra takibi başlattığını açıkça gösterdiğini, dava sürecinde yapılacak bilirkişi incelemesinde bu durumun ortaya çıkacağını, bankaya ödeme yaptığı anlaşılacağını, bu bakımdan davacının, başlattığı icra takibinde talep edilen bedelin haksız olduğunu, ilave menfaat ve daha fazla kar ve kazanç amaçlı açılan işbu davanın kötü niyet içerdiğini, bu sebeple huzurdaki davanın reddine ile davalı müvekkilin itirazlarının kabulüne karar verilmesi gerektiğini bildirmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle bankacılık işleminden kaynaklı itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
—–sayılı takip dosyası celp edilmiş incelenmesinde; davacı-takip alacaklısı tarafından davalı-takip borçlusu aleyhine—tarihinde —– tutarındaki alacağın, fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, ödeme emrinin borçluya — tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun —- tarihli itiraz dilekçesi sunulduğu, itiraz dilekçesinde yetkiye, borca ve fer’ilerine itiraz edildiği; icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya —— tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın ——tarihinde yasal süresinde açıldığı görülmüştür.
İİK’nin 50. maddesine göre, “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.” Bu hüküm uyarınca yetkili icra dairesinin belirlenmesi açısından mülga HUMK’a atıfta bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK’nin 447/2. maddesi uyarınca “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” İİK 50. maddesinde uyarınca yapılan atıf doğrultusunda yetkili icra dairesinin HMK’nin bu husustaki hükümleri uyarınca belirleyeceği sonucuna varılmaktadır.İİK 67. maddesine göre itirazın iptali davasının açılması için öncelikle geçerli bir icra takibinin yapılmasının gerektiğinden, izah edilen nedenlerden ötürü davacı tarafından yapılan icra takibinin geçerli bir icra takibi olup olmadığının tespiti gerekir. Mahkemenin önce icra dairesinin yetkili olup olmadığını incelemesi, icra dairesinin yetkili olmadığını tespit etmesi halinde, borcun esasına ilişkin itirazın incelemesine geçilmeksizin takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı ve geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek itirazın iptali davasının da HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermesi gerekmektedir. İtirazın iptaline konu icra dosyasında, borçlu tarafından icra dairesinin yetkisine itiraz edilmediği değerlendirildiğinde özel dava şartı yokluğundan bahsedilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Somut olayda taraflar arasındaki sözleşmede (m:4.5) yetki düzenlemesi yapıldığı, davalının vergi dairesi cevabına göre tacir vasfında olduğu ve HMK 17. Maddesi uyarınca yetki anlaşmasının geçerli olduğu bu nedenle yetkili icra dairesinin—- icra daireleri olduğu, itiraz edilen takip dosyasının da ——– icra dairelerinde açıldığı anlaşılmakla davalı borçlunun yetki itirazının yerinde olmadığı ve usulüne uygun açılmış bir takip bulunduğu anlaşılmakla uyuşmazlığın esasının incelenmesine geçilmiştir.
Taraf delilleri toplanılmış, uyuşmazlığın çözümü bilirkişi incelemesini gerektirdiğinden dosya uzman bilirkişiye tevdi edilmiş; bankanın davalı müşteri ile —- tarihinde — tutarında —- imzaladığını, imzalanan —- istinaden—— tutarında — kullandırdığını, müşteri —- taksiti ödediğini, başka ödeme yapmadığını, bunun üzerine; —- tarihinde bankanın ihtarname keşide ettiği, —-ödeme süresi verdiğini, — tarihinde ihtarnamenin tebliğ edildiğini, —- ancak ödeme yapılmadığını, gün sonundan itibaren temerrüdün oluştuğunu, — tarihinde — bankanın —- asıl alacak, —– toplam şeklinde takibe geçtiğini, bankanın ihtarnameyi keşide ettikten —- sonra takibe geçtiğini, ancak ihtarnamenin takip tarihinden sonra tebliğ edildiğini, dolayısıyla takip tarihine kadar vadesi gelen taksit anapara tutarları haricinde, tüm borç açısından muacceliyet ve temerrüdün oluşmadığını, —-tarihinde müşterinin icra takibine, tüm borca, asıl alacağa, ferilerine, faize, ilamsız takibe, ödeme emrine ve icra dairesi yetkisine itiraz ederek takibin durdurduğunu, —-tarihinde bankanın mahkemeye başvurarak itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep ettiğinin görüldüğünü, bu noktada takip tarihi itibarı ile bankanın alacağının bulunup bulunmadığı, varsa takip talebinde belirttiği asıl alacak tutarı ile faizler ve fer’leri kadar alacağının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiğini, asıl alacak bankanın tahsis ettiği kredi ile ilgili —– taksitin ödendiğini, kredi bakiyesinin—- düştüğünü, hesap kat tarihine kadar oluşan faizler ve —- asıl alacak tutarının aşağıdaki faiz hesaplama tablosundan da görüleceği üzere —— olduğu hesaplandığını, ekstrelerde tespit edilen veriler esas alınarak, öncelikle hangi günden hangi güne kadar, hangi faiz oranından, hangi tutarlar için akdi ve gecikme faizi hesaplandığını, hangi tutarın akdi faize, hangi tutarın gecikme faizine esas alındığını, ayrıca faiz tutarı sütunlarında da hesaplanan faizler ve ferileri gösterildiğini, bankanın müşteri ile yaptığı sözleşme de akdi faiz oranının aylık—– olduğunun görüldüğünü, temerrüt faiz oranı için sözleşme’de bankaca tespit edilmiş en yüksek kredi faiz oranının yıllık %50 fazlası olarak hesaplanacak oranda temerrüt faizi ödeneceğine dair düzenleme bulunduğunu, ancak bankanın bu oranı dosyaya sunmadığı, bu nedenle eldeki kredi için uygulanan faiz oranının yıllık—– olmasına bağlı olarak % 50 fazlası ile temerrüt faiz oranının yıllık—- olması gerektiği kanaatine varıldığını, bankaca tespit edilmiş —– oranının ispatı ve dosyaya sunulması ise son derece zor olduğunu, —- ispat için tüm kredilerin faiz oranlarını dosyaya sunması gerektiğini, bu oranlar içinden en yüksek olanı bulunmalı ve bu oran esas alınmalı veya bu oranı hangi krediye uyguladığını göstermek suretiyle ispatlaması gerektiğini, bunu da bankanın hiç istemeyeceğini, kullandırdığı tüm kredilerin oranlarını dosyaya sunması veya bir başka şirkete uyguladığını oranları dosyaya sunması, açığa vurması anlamına geldiğini, dolayısıyla yazılan metnin ispatının son derece zor olduğunu, kredinin taksitli ticari kredi oluşu nedeniyle vadesinde ödenmeyen taksit anapara tutarları için temerrüt faiz oranından, bakiye için akdi faiz oranından hesap kat tarihine kadar hesaplama —numaralı satırlarda, toplamlar —– satırda gösterildiğini, hesap kat tarihine kadar tahakkuk etmiş ancak ödenmemiş faizler ile— kredi anapara tutarına ilave edilmiş olduğunu, asıl alacak tutarı —-olarak hesaplandığını, bu tutar üzerinden takip tarihine kadar ——- akdi faiz oranı üzerinden hesaplama — numaralı satırda gösterildiğini, bankanın takipte talep ettiği kalemler itibarı ile işbu incelemede hesaplanan tutarların özeti; —— her türlü hukuki tavsif, nihai karar ve davacı talebinin takdiri mahkememize ait olmak üzere, dava dosyasındaki bilgi – belge ve yukarıda açıklanan gerekçelere göre; talep yapılan her bir kalem itibarı ile talep edilen, incelemede tespit edilen tutarlar karşılaştırıldığında, taleple bağlılık ilkesi gereğince tahsil edilmesi gereken tutarların aşağıda gösterildiği; takip talebine bağlı kalarak faiz ve fer’ileri dahil olmak üzere bankanın toplam alacağının —- olduğunu, takip tarihinden tahsil edileceği tarihe kadar yıllık —– oranında temerrüt faizi hesaplanması gerektiğini bildirmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 88 ve 120. maddelerindeki faizle ilgili sınırlama tacirlerin ticari işleri hakkında uygulanmaz. Zira, 6102 sayılı TTK’nın 8/1. maddesi hükmüne göre “ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir.”. Somut olayda; dayanak sözleşme “genel kredi sözleşmesi” olup, kullandırılan kredilerin ticari nitelikte olduğu, 6098 sayılı TBK’nın 88. ve 120. maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanamayacağı, sözleşmede belirtilen oranda akti ve temerrüt faizi talep edilebileceği anlaşıldığından, bilirkişi raporu ile belirlenen faiz oranı hükme esas alınmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişiden alınan rapor içeriğine göre; davalı ile davacı banka arasında —- tutarında — akdedildiği, davacı banka tarafından kullandırılan kredilerin davalı tarafından ödenmediği, davacı bankanın bakiye alacağının denetime elverişli bilirkişi raporu ile toplam —- olarak tespit edildiği, alacağın likit ve belirlenebilir olduğundan icra inkar tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğinden açıklanan gerekçeler ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
—— nolu ——-açısından itirazın davalı borçlu yönünden kısmen kaldırılarak takibin borçlu yönünden; asıl alacağa takip tarihinden itibaren ——- oranında temerrüt faizi işletilmek suretiyle,
—— üzerinden devamına,
Hükmolunan alacağın %20’si kadar icra inkar tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gerekli karar harcı 966,08 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile 885,38 TL bakiye harcın davalı taraftan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafça sarfedilen 92,20 TL ilk dava masrafı 75,00 TL tebligat müzekkere gideri, 1.250,00 TL bilirkişi gideri, 80,70 TL peşin harç olmak üzere toplam 1.497,90 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre(%99 kabul) 1.489,61 TL’sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Davacı tarafça yatırılan 80,70 TL peşin harcın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5- Davalı taraflarca sarfedilen yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 78,75 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
9-Arabuluculuk aşamasında yapılan ve Hazine tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6831 sayılı Kanuna göre 1.306,80 TL sinin davalı taraftan, geri kalan 13,20 TL sinin davacı tarafından tahsili ile hazineye gelir kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, ———– Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair taraf vekillerinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/09/2022