Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/846 E. 2023/509 K. 13.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/846 Esas
KARAR NO : 2023/509

DAVA : Sigorta (Mal Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 13/07/2021
KARAR TARİHİ : 13/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Mal Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 2001 yılında uluslararası şirketlerin mümessilliğini yapmak üzere kurulduğunu, 2004 yılına kadar bu alanda faaliyet gösterdiğini ve 2004 sonrasında kendi adına tarım ürünleri ticareti yapmaya başladığını—önemli bir tarım firması olduğunu, 1 Ekim 2017 tarihinde, sigorta acentesi aracılığı ile davalı … ile müvekkil arasında bir sigorta poliçesi imzalandığını, uygulamada —- adıyla adlandırılan ve müvekkilinin transit halde, depolanmış veya diğer tüm hallerdeki tüm mallarının yangın, hırsızlık, emniyeti suistimal gibi her türlü riski hem taşıma (transit) halde, hem de depolanmış halde kapsayan, birkaç istisna dışında tamamen kapsayıcı bir sigorta poliçesi olduğunu, müvekkilinin —– depolarında müvekkili şirket bünyesinde çalışan—-yaptığı periyodik denetimler sonucunda, ürünlerin kayıp olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine, sigorta acentesine bildirimde bulunduklarını, sigorta acentesi aracılığı ile anlaştığı avukat yolu ile durum tespiti için 06.11.2018 tarihinde —– Sulh Hukuk Mahkemelerine başvurulduğunu, bu başvuru sonucunda 08.11.2018 tarihinde yapılan yerinde inceleme sonucunda 18.11.2018 tarihinde müvekkiline tebliğ edilen bilirkişi raporunda, sözleşmeler hükümlerince —– deposunda muhafaza altında olması gereken ürünlerin depoda olmadığının tespit edildiğini, bu durumun 2017 sigorta poliçesi ve 2018 sigorta poliçesinde sigorta edilen risk kapsamına girdiğinden riskin gerçekleştiğini, bu süreçte tarafların birbirleriyle defalarca, sigorta acentesi aracılığı ile ve doğrudan e-mail yoluyla iletişime geçtiğini, müvekkilinin davalı için sağlayabileceği her türlü kolaylığı sağladığını, ilgili belgeleri davalıya göndermiş olmasına rağmen sigorta bedelinin halen davalı tarafından müvekkiline sebep göstermeksizin ödenmediğini beyanla; davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava konusu şimdilik 10.000 TL’nin ve hasarın oluşmasından itibaren işleyen kanuni faizin davalı tarafından müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, TTK’nın 1420. maddesi uyarınca sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemlerin alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl içinde zamanaşımına uğradığını, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın, davacı tarafından iddia edilen rizikoya konu taşınırın bulunduğu —-yargı çevresinde ikame edilmemesi karşısında, davacı tarafından davanın açılabileceği yetkili yegane mahkemenin HMK’nın 6. maddesinde düzenlenen genel yetki kurallarına göre belirlenmesi gerektiğini, müvekkili .—– davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri olan ve davacının 10.08.2021 tarihli dilekçesinde de beyan ettiği üzere; —– adresi dikkate alınarak —–Ticaret Mahkemeleri’nde ikame edilmesi gerektiğini, bu nedenle mahkemenin yetkisiz olduğunu, arabuluculuk sürecine ilişkin son tutanağın, arabuluculuğa konu edilen uyuşmazlığın sadece ticari uyuşmazlık olarak tanımlaması karşısında, arabuluculuk dava şartının yerine getirildiğinin kabul edilemeyeceğini, bu nedenle de davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinde iddia edilen vakıaların hangi delillerle ispat edileceğinin somutlaştırılmadığını, davacının, dava konusu ile alakası olmayan sigorta aracısı ile olan yazışmalarını dilekçesine eklediğini, bizzat kendisi tarafından sunulan yazışmalarda dahi dava konusunun sigorta himayesi kapsamında olduğuna dair somut bir bilgi ve belge sunulmadığını, poliçeler kapsamında davacının talebinin sigorta himayesi kapsamında olmadığını, müvekkilinin dahil olmadığı ve somut hiçbir tespit içermeyen bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, hasarın ne şekilde belirlendiğine dair bir açıklama veya hesaplama olmadığını, dava öncesi faiz talebinin kabul edilemeyeceğini beyanla davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.
Uyuşmazlık; taraflar arasında mevcut —–Sigorta Poliçesi kapsamında güvence altına alınan hububat emtiasının silolardan kaybı iddiası nedeni ile oluşan zararın kusur durumuna göre tazmini istemli olup dava şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği, mahkememizin yetkili olup olmadığı, davanın zamanaşımı süresinde açılıp açılmadığı, bu kapsamda davalının davacıya tazminat miktarı ile sorumlu olup olmadığının tespitine ilişkindir.
Yargılamanın —–. ATMnin —— esas sırasına kayıtlı dava dosyası üzerinden yapılmakta iken yetki itirazı üzerine —- esas, —- karar sayılı karar ile mahkemenin yetkisizliğine, —– Nöb. ATMnin yetkili olduğu şeklinde karar verilmiş, yetkisizlik kararının kesinleşmesi üzerine dosya mahkememizin işbu esas sırasına kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, ön inceleme duruşması sonrası dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile, uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmıştır.Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının sigortalı olarak davalının sigortacı olarak yer aldığı,—- numaralı, 01/10/2017-2018 vadeli emtia blok abonman poliçesi kapsamında sigorta sözleşmesinin bulunduğu, davacının kendilerine ait olan ancak dava dışı —- ürünleri 28/02/2019 tarihine kadar muhafaza etme yükümlüğünün bulunduğu, poliçenin vade süresi içerisinde ürünlerde eksiklik tespit edildiği iddiasıyla karşılanmayan zararların tazmini için eldeki davanın açıldığı, davalı tarafın süresi içerisinde cevap dilekçesi ile zaman aşımı definde bulunduğu, davacının davalı … şirketine 14/01/2019 tarihinde başvuru yaptığı, TTK 1427/2. Maddesi kapsamında alacağın ihbardan 45 gün sonra muaccel olacağı kuralına göre dava açma süresi olan TTK 1420/1. Maddesinde belirlenen 2 yıllık zaman aşımı süresinin 28/02/2019 tarihinden itibaren işlemeye başladığı, 2 yıllık sürenin sonunun 28/02/2021 olduğu, arabulucuya başvuru tarihinin 16/02/2021 olduğu, sürecin 24/03/2021 de sona erdiği, aradaki 37 gün zaman aşımı süresinin arabuluculukta geçen sürede zaman aşımı süresinin hesabında dikkate alınmaması gerektiğinden süre hesabından düşülmesi gerektiği, 13/03/2020 ile 30/04/2020 tarihleri arasında 26/03/2020 tarihli —-yayınlanan 7226 sayılı yasanın geçici 1. Maddesi gereği COVİD nedeniyle sürelerin durduğu, yine salgın hastalık nedeniyle 01/05/2020- 15/06/2020 tarihleri arasında da sürelerin durduğu, toplam 95 gün salgın hastalık ve 37 gün arabuluculuk sürecinde geçen sürelerin, 28/02/2021 tarihine eklendiğinde tarihin 10/07/2021 olduğu, davanın ise 13/07/2021 açıldığı anlaşılmış, davacı tarafça davalının taraflarını oyaladığı, bunun üzerine zaman aşımı defi ileri sürülmesinin TMK 2. Madde kapsamında hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ileri sürülerek zaman aşımı definin reddine karar verilmesinin talep edildiği, ancak 15/05/2023 tarihli beyan dilekçesi ekinde sunulan belgelerin, dava dilekçesi ile ve tensip tutanağının tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde sunulmadığından dikkate alınmasının mümkün olmadığı kanaatine varıldığı, e mail kayıtlarının dava dilekçesinde delil olarak ta bildirilmediği, dosya kapsamındaki belgelere göre davalının borç ikrarının bulunmadığı, ikrarın daha açık ve somut olması gerektiği, TMK 2.maddenin değerlendirilmesinde süresinde ileri sürülmeyen delillerin dikkate alınamayacağı, süresinde ileri sunulan deliller kapsamında ise davalının zaman aşımı defini ileri sürme hakkını kullanırken kötüye kullandığının ispatlanamadığı, sonuçta dava konusu talep edilen alacağın zamanaşımına uğraması nedeniyle davanın reddi ile aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının zamanaşımından REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90 TL karar harcının başlangıçta alınan 211,54 harçtan mahsubu ile 31,64 TL bakiye harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
3-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça sarfedilen yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
7-Arabuluculuk aşamasında yapılan ve Hazine tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davanın açılmasına sebebiyet veren davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.