Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/698 E. 2023/428 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO :2022/698 Esas
KARAR NO:2023/428
DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 16/09/2022
KARAR TARİHİ: 16/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03.08.2021 tarihinde —- plakalı araç ile müvekkiline ait —– plakalı araç arasında maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin ——başvurusu neticesinde başvurunun kabulü ile 28.621 TL hasar tazminat bedelinin 21.09.2021 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte ——şirketinden alınarak başvuru sahibine verilmesine karar verildiğini borcun tahsili amacıyla 05/08/2021 tarihinde borçluyu temerrüde düşürdüklerini ancak borcu 15/03/2022 tarihinde icra kanalı ile tahsil edebildiklerini tahsil edilmesi gereken tazminat alacağının yasal süresinde tahsil edilemediğini, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizini aşan zararın ortaya çıkmış olması nedeni ile müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Türk Borçlar Kanunu ve 3095 sayılı Kanunda değişikliğe gidilmediğine göre munzam zarar enflasyona bağlı kabul edilemeyeceğinden munzam zararının zamanında alınmayan paranın kullanılamamasından kaynaklı zarar olduğu kabul edilerek zararın somut delillerle ispatlanması gerektiğini yine munzam zarardan bahsedebilmek için alacak miktarı konusunda taraflar arasında çekişme olmaması gerektiği gibi yargılama süresindeki uzamadan da borçlunun sorumlu tutulamayacağını bu kapsamda tahkim yargılaması öncesinde ödeme yapılamamasının müvekkilinin değil davacının kusuruna dayandığını zira şirkete gerekli ihbarlar yapılmadığından müvekkili tarafından aracın inceleme ve hasarı tespit edebilme imkanı olmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Dava, hukuki niteliği itibari ile; trafik kazasından kaynaklı 6098 sayılı TBK 112. Maddesi kapsamında munzam zararın tazminine ilişkindir.
Davaya konu araçların trafik tescil kayıtları, ilgili ———dosyası ve——— sayılı dosyaları celp edilerek incelenmiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, ön inceleme duruşması sonrası dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile, uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmıştır.
Davacı vekili, ; 03.08.2021 tarihli trafik kazasında davalının sigortaladığı ———plaka nolu aracın sebebiyet verdiği zararı ödemekle zorunlu olan davalının tazminatı sürüncemede bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiği, tahsil edilmesi gereken tazminat alacağının yasal süresinde tahsil edilemediği, alacağın zamanında tahsil edilememesinden ve faizini aşan zararın ortaya çıkmış olması nedeni ile müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararın tazmini için eldeki davayı açmıştır. Munzam zarar TBK 112. Maddede düzenlenmiş olup “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmüne haizdir. Munzam zarar talep edebilmek için, bir para borcunda borçlunun temerrüde düşmesi, borçlunun temerrüdü nedeniyle temerrüt faiziyle karşılanamayan alacaklı zararının ortaya çıkması, borçlunun temerrüde düşmede kusurlu olması ve borçlunun temerrüdü ile alacaklının munzam zararı arasında illiyet bağının bulunması gereklidir. Yine munzam zararın tazmin edilebilmesi için davacı – zarar gördüğünü iddia edenin uğranılan zararın varlığı ile miktarının kanıtlanması gerektiği, bu zarar kanıtlandığı takdirde borçlunun ancak kendisinin geç ödemeden kaynaklı hiçbir kusurunun bulunmadığını ispat etmesi halinde zararı ödeme yükümlüğünün ortadan kalkacaktır. ——-
———- sayılı kararına göre; Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır.
Bu itibarla davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez. Zira ülkemizdeki belirli dönemlerde var olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı değildir. Dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar, bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz.
Hâl böyle olunca, TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Ancak mahkemece yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından yukarıda belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığı söylenemez.”
————- sayılı kararında belirtildiği üzere; munzam zararın ispatına ilişkin yükümlülük, bu zararın varlığını iddia eden alacaklının üzerinde olup, alacaklı tarafından yasal ispat vasıtalarıyla somut, inanılır ve açık bir biçimde ispatlaması gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 194. maddesi gereğince ispata elverişli şekilde somutlaştırılarak ileri sürülen iddianın ispatı için gerekli tüm deliller somut olarak ortaya konulmalıdır. Bu itibarla salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemez ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Başka bir anlatımla yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı gibi herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz.
Tüm dosya kapsamı hep birlikte incelendiğinde; salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik olumsuzluklardan olan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı olarak ileri sürülen aşkın (munzam) zarar talebi, alacaklının bu sebeple zarara uğradığını açık ve somut bir biçimde iddia ve ispat etmediği müddetçe, TBK’nın 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın kanıtı olarak ileri sürülemeyeceği ve anılan şartlar sebebiyle ortaya çıkan olumsuzluklar alacaklı zararı olarak kabul edilemeyeceği, davacı tarafından talep ettiği zarar olgusunun kendi durumuna özgü ve somut bir şekilde ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 80,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineyi irat kaydına,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 500,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
7-Dava şartı arabuluculuk kapsamında arabulucu ———– tarafından ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan 6831 sayılı Kanun’a göre yargılama gideri olarak tahsili için Hazine’ye müzekkere yazılmasına,
Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacıvekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/05/2023