Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/531 E. 2023/343 K. 19.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/531 Esas
KARAR NO : 2023/343

DAVA : Sermaye Piyasası Kanunundan Kaynaklanan (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 13/07/2022
KARAR TARİHİ : 19/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Sermaye Piyasası Kanunundan Kaynaklanan (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

DAVA:
Davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında 07.05.2020 tarihli Yatırımcı Hesap Açılış Sözleşmesi akdedildiği, bu sözleşmenin “Sözleşme Öncesi Bilgi Formu” ve esas sözleşme metnini da kapsayacak şekilde toplam 132 sayfadan oluştuğu, 11.07.2012 tarih ve — sayılı —–yayınlanarak yürürlüğe giren “Yatırım Hizmetleri ve Faaliyetleri ile Yan Hizmetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ” in 14/1-(b) bendi, işbu tebliğ kapsamında sayılan aracı kuruluşların müşterileri ile çerçeve sözleşme imzalamalarını kanuni bir zorunluluk olarak düzenlemiş olduğu, zorunluluk gereği müvekkili şirketin davalı taraf ile 07.05.2020 tarihli dava konusu sözleşmeyi akdetmiş olduğu, sözleşmeye istinaden, müvekkili şirketin sair mevzuatlar uyarınca sözleşme süresi boyunca, davalı tarafın Vadeli İşlem ve—– gerçekleştirmek istediği işlemlere ve faydalanmak istediği ürün ve hizmetlere aracılık ettiği, itiraza konu icra takibine konu olan işlemin niteliğinin gereği mevzuat hükümleri uyarınca, müvekkili şirket tarafından yatırımcıya ürün ve hizmet ifa edilmeye başlanmasından önce yatırımcının başlangıç teminatını yatırmış olduğu fakat ilerleyen süreçlerde oluşan teminat açıklarının müvekkili şirket tarafından gerçekleştirilen ihtarlara rağmen tazmin etmemiş olup, davalı tarafa iletilen teminat açığı kapatılmasına ilişkin uyarılar ile de olayın seyrinin değişmediği, davalının yatırım tercihlerinden kaynaklanan sebeplerle 07.05.2020 tarihli sözleşme kapsamında, davalının teminat tutarının üzerinde zarar ettiği ve bu zarar müvekkili şirkete sirayet ettiğinden müvekkili şirket nezdinde zarar doğduğu, bu zararın oluşmasını takiben, davalı tarafın karşılıklı anlaşmaya da yanaşmaması neticesinde, davalı taraf aleyhine 27.12.2021 tarihinde —-. İcra Müdürlüğü nezdinde —- numarası ile icra takibi başlatıldığı, müvekkili şirket ile davalı arasında akdedilen 07.05.2020 tarihli sözleşmenin Vadeli İşlem ve —– ilişkin olduğu, davalı tarafın sözleşmeye aykırı davranmış olduğu ve Vadeli İşlem ve —–nezdinde teminat tutarının üzerinde bir zarara uğramakla müvekkili şirketi de zarara uğratmış olduğu, davalı tarafça müvekkili şirketin uğramış olduğu zararın tazmin edilmesi gerekliliği kapsamında, —–İcra Müdürlüğü nezdinde —-numarası ile başlatılan icra takibi muaccel bir borca ilişkin haklı bir sebebe dayanmakta olduğu, davalı tarafın bu takibe yönelik itirazı tamamen kötü niyetli olduğundan bahisle davalı tarafın—– esas sayılı dosyada vaki itirazının iptaline ve takibin devamına icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep ve dava edilmiştir. Davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşme gereğince Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu, davalının Tüketicinin Korunması hakkında kanunun 3. maddesi uyarınca finansal tüketici olduğu, davacı şirketin imzalattığı sözleşmenin menkul kıymet alım satımına ilişkin faaliyeti bankacılık ve benzeri sözleşmeler olarak tanımlanacak sözleşmeler kapsamına giren bir tüketici işlemi olduğu, davalının aylık emekli gelirini korumak amacıyla işlem yaptığı bu şartlarda bir finansal tüketici olduğundan davanın Tüketici Mahkemelerinde görülmesi gerektiği, esasa ilişkin olarak davalının, davacı —–nezdinde bir hesap sahibi olduğu, anılan hesap üzerinden müvekkilinin, dava kapsamında sadece “vadeli işlem piyasası” üzerinden işlem yaptığı ve davacı tarafından uğradığı haksız zarara rağmen işbu davanın ikame edildiği, davalının emekli bir insan olup, tek geçim kaynağının emekli aylığı olduğu, kısıtlı olan gelirini korumak gayretinde olduğu, tek saikinin ülkemizdeki yaşanan volatil piyasalar nedeni ile geçim kaynağını ve gelirini korumaya çalışarak hayat standartını koruyabilmek olduğu, ancak davacı şirketin kusurlu davranışları nedeniyle büyük bir zarara uğradığı, aracı kurumun vadeli işlemlere bir an önce başlanabilmesi için müvekkilinin bağımsız ve iradesini açıkça ortaya koyan ifadesini almaktansa kimin işaretlediği dahi belli olmayan bir kutucuk ile SPK tebliğlerine aykırı olarak müvekkilinin işlemleri yapmasına izin vermiş olduğu, aracı kurumun güven ve itimat kuruluşu olarak müşterinin net iradesinin gösteren ayrı ve bağımsız bir müşteri/yatırımcı beyanı ile risklerin açıkça belirtildiği ve bu riskleri bilerek riskli ürün tercihinde bulunacağına ilişkin beyanın SPK tebliğlerine uygun olarak alınması gerektiği, aracı kurumun SPK tebliğlerine aykırı olarak uygunluk testini gereği gibi yerine getirmediği, emekli maaşı ile geçimini sağlamaya çalışan ve uygunluk testinde risk almak istemediğini belirten kutuğucu işaretleyen müvekkilinin, “risk grubum dışında yer alan ürünlere de yatırım yapmak istiyorum” şeklinde tam tersi bir beyanda bulunmasının mümkün olmadığı, her ne kadar dava dilekçesinde uygunluk test sonuç bildirim bölümünde belirtilen “Çıkan yatırımcı analiz sonucunu kabul etmiyorum ve risk grubum dışında yer alan ürünlere de yatırım yapmak istiyorum. Bu seçeneği tercih etmem durumunda, risk grubum dışında yer alan ürünlerin alım satımı sebebiyle oluşabilecek zararlardan —– sorumlu tutmayacağımı ve bu işlemlerin “verilen emirleri uygulama amacıyla” gerçekleştirildiğini, ürünlere ilişkin risklerden bilgi sahibi olduğumu ve tüm sorumluluğu kabul ediyorum.” seçeneğini işaretlendiği iddia edilmişse de müvekkilinin kendi iradesi ile kutucuğa işaretlemeyi yapmadığı ya da yönlendirme sonucu işaretleme yaptığının açık olduğu, müvekkilinin hesap açarken emekli maaşı ile geçinen bir kimse olarak tek amacı gelirini koruyabilmek olduğu, nitekim testlerde verdiği cevaplarda da bu hususların net olarak işaretlenmiş ve aracı kuruma gerekli bilgiler şeffaflık ile sağlanmış olduğu, buna rağmen aracı kurumun kendi menfaatine yönlendirme, işlem yaptırması çıkar çatışması politikasına da açıkça aykırı olduğu, kendisine çerçeve sözleşmede imzalatılması dışında herhangi bir bilgi ve belge verilmediği, böylesine riskli işlemleri yapan müvekkilinin söz konusu zararları öngörmesinin beklenmemesi gerektiği, müvekkilinin—-işlem yapmaya uygun olmamasına rağmen —– işlemler ile pozisyon almasına izin verildiği, davaya konu olayda ortaya çıkan zararın tek sorumlusunun açık kusurlu eylemi nedeniyle davacı şirket olduğu, davacı şirketin davaya konu ettiği zararın 21 Aralık 2021 günü yaşandığı, 20 Aralık 2021 günü akşamında hükümet tarafından açıklanan “kur korumalı mevduat” düzenlemesi ile dolar kurunda şiddetli düşüş görüldüğü, ancak vadeli işlem piyasalarının, açıklamanın yapıldığı zamanda kapalı olduğu için herhangi bir değer değişimi gerçekleşmediği, ABD Doları, Türk Lirası karşısında, açıklamanın yapıldığı anı izleyen dakikalar içerisinde çok ciddi değer kaybettiği, gün içi zirvelerinin 18,40’lar olan dolar kurunun, kur korumalı mevduat açıklaması sonrası 10-11’li seviyeleri dahi gördüğü, 21 Aralık 2021 günü vadeli işlem piyasaları açıldığında, doğal olarak çok ciddi bir satış dalgasıyla karşılaşıldığı, normalde kural itibarıyla vadeli işlem piyasalarında en fazla %10 değer kaybı yaşanabiliyorken (taban fiyat), Takasbank nezdinde bu %10’luk limit, işlemlerin açılmasının tam 5 dakika öncesinde, sadece 21 Aralık 2021 günü için geçerli olmak üzere %80’e çıkarıldığı, bu nedenle vadeli işlem piyasalarında çok ciddi kayıplar ve zararların söz konusu olduğu, müvekkilinin ABD Doları üzerinden vadeli işlem yaparken kendini koruyacağını düşünürken bir anda karşılayamacağı bir zarar ile karşı karşıya kaldığı ve bu aşamada ne yapacağını bilemeyecek duruma geldiği, söz konusu olası zarara karşı çözüm bulmak için davacı şirketten kredi talebinde bulunmasına rağmen bu talebinin de reddedildiği, davacı aracı kurumun vadeli işlem yapması uygun olmayan (uygunluk testinden olumsuz sonuç alan) müvekkiline hem işlem yaptırmış olup hem de müvekkilinin sorunu çözmeye yönelik işlemlerine karşı gelmiş ve ortaya çıkan zararı müvekkiline yüklemiş olduğu, aldığı risklerin farkında dahi olmayan müvekkilinin bu zararı karşılamasının mümkün olmadığı, kaldı ki, zararın ortaya çıkmasının tek sorumlusunun davacı aracı kurum olduğu, işlem yapılmasına izin verilmemesi gerekirken müvekkilinizin —– işlemleri ile pozisyon almasının görmezden gelindiği, bir diğer kusurun ise Sermaye Piyasası Kurulu’nun “Yatırım Hizmetleri ve Faaliyetleri ile Yan Hizmetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ’in (“Tebliğ”) madde 19/(1)/(d) düzenlemesine göre; “Kaldıraçlı işlemlerle ilgili olarak yatırılan teminat tutarlarının üzerinde bir kayba uğratacak şekilde genel müşteriye ve talebe dayalı profesyonel müşteriye işlem yaptırılamaz. Yatırımcının piyasa koşullarından dolayı teminatından daha fazla zarara uğraması halinde söz konusu zarar genel müşteriden ve talebe dayalı profesyonel müşteriden talep edilemez. ” hükmü yer aldığı, bu kapsamda, davacı şirketin sisteminin müvekkiline ait hesabın eksi bakiyeye düşmesine sebebiyet verdiği, mevzuat gereği yükümlülüğü olmasına rağmen bunu engelleyemediği, buna, anılan tebliğ hükmü gereğince müsaade edilmemesi gerektiği, mevzuat gereğince müvekkilinin yatırmış olduğu teminat tutarından fazla bir kayba davalının sebebiyet vermesinin davacının sorumluluğunda olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.

Dava itirazın iptali istemine ilşkindir.
Dava ve takip konusu alacak temelde, taraflar arasındaki yatırımcı hesabı sözleşmesi kapsamında yapılan yatırım işlemlerinden dolayı oluşan teminat açıklarının, davalı tarafça tazmin edilmediği iddiasına dayandırılmıştır.—– Bölge Adliye Mahkemesi —–.Hukuk Dairesinin —- esas ve —— karar sayılı kararı;
“Dava; taraflar arasında düzenlenen Sermaye Piyasası Araçları Alım-Satım Aracılığı Çerçeve Sözleşmesinin feshi ve maddi zararın tazminine ilişkindir. 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun Tanımlar başlıklı 3/k.maddesine göre; Tüketicinin ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi ifade ettiği,
Kanunun m. 3/l.bendine göre Tüketici işleminin mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık, vb. sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi kapsayacağı, (..)
Aynı Kanunun “Diğer Tüketici Sözleşmeleri” başlıklı 49/(1). maddesinde; finansal hizmetlerin her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade ettiği, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmenin ise finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeler olduğu, Kanunun 83/2.maddesine göre; taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer konularda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği, Kanunun 73/1.maddesinde ise; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu,
Finansal Hizmetlere İlişkin Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği’nin 4.maddesinin “a” bendinde; finansal hizmetin her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri, aynı yönetmeliğin 8.maddesinde; cayma hakkının kullanımı ve tarafların yükümlülüklerinin ilişkin düzenlendiği, aynı yönetmeliğin 13.maddesinde ise; cayma hakkının ististanalarının belirtildiği,
6102 Sayılı TTK’nın Ticari Davaların Görüleceği Mahkemeler başlıklı 5/1 maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesinin tüm ticari davalara bakmakla görevli olduğu düzenlemeleri yer almaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun —– Esas—— Karar sayılı ilamındaki gerekçesi taraflar arasında imzalanan “Kaldıraçlı Alım Satım İşlemleri Çerçeve Sözleşmesinin konu maddesinde “ticari” amaçla yapıldığının açıkça belirtilmiş olması”dır. Anılan gerekçeye karşı da iki üyenin muhalefet şerhi vardır.
Finansal hizmetlerin tüketici işlemi kapsamına alındığı yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerden anlaşılmaktadır. Eş anlatımla işin sadece finansal olması işlemin tüketici işlemi olmadığını göstermeyecektir. Doktrinde de tasarruf sahibinin bireysel yatırımcının bir aracı kurum ile çerçeve sözleşmesi imzalanmasının tüketici işlemi olduğu ve tüketici mahkemelerinin görevli olduğu da belirtilmektedir. ( —— Bu aşamada yatırımcının bireysel yatırımcı olup olmadığının tespiti gerekir. Bu kapsamda ise SPK’unun yayınladığı “Yatırım Kuruluşlarının Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Tebliğ” kapsamında değerlendirme yapılabilir. Bu kapsamda eldeki davadaki davacının işlem hacmi ve işlem tutarı (1.900.000,00 TL) gözetildiğinde bireysel yatırımcı niteliğinde kaldığı anlaşılmaktadır. Zaten taraflar arasındaki sözleşmenin konu kısmında ticari amaç nitelemesi bulunmadığı gibi aksine davacının “genel müşteri” olarak kabul edildiği talebe dayalı profesyonel müşteri, profesyonel müşteri ve kurumsal müşteri olmadığı da anlaşılmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında somut olaya gelindiğinde; taraflar arasındaki ilişki 6502 sayılı Yasanın 3/(1)-k ve 49. maddeleri uyarınca finansal hizmet sözleşmesi niteliğinde, davacı ise somut dosyada dava konusu finansal hizmet işleminde ticari ve meslek amaçlı hareket etmediğinden tüketici konumunda olup dava tarihi itibariyle bu tür davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir. Göreve ilişkin kurallar ise kamu düzeninden olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilir (Emsal mahiyette; Yargıtay —–.Hukuk Dairesi’nin 01/11/2016 tarih —–Karar sayılı içtihatı).(..)” şeklindedir.
Benzer mahiyetteki uyuşmazlıklarda—- Bölge Adliye Mahkemesi —-Hukuk Dairesinin—– esas ve —– karar sayılı kararında, işlemlerin boyutuna göre işlemin tüketici işlemi olamayacağı,—– Bölge Adliye Mahkemesi —–. Hukuk Dairesinin—– esas ve —— karar sayılı kararına göre işlemlerin boyutuna göre tüketici işlemi olduğu, —–Bölge Adliye Mahkemesi —–. Hukuk Dairesinin —– esas ve —– karar sayılı kararında ise işlem hacmine göre değerlendirme yapılması gerektiğine işaret edildiği belirlenmiştir.Anılan kararlar gereğince Mahkememizce, göreve ilişkin itirazın değerlendirilmesi kapsamında davalıya ait hesap ekstrelerinin ve işlem emirlerinin celbi sağlanmış ve incelenmiştir.
Yine —– Bölge Adliye Mahkemesi —–.Hukuk Dairesinin—– esas ve ——kararında işaret edildiği suretle davalının imzaladığı sözleşmede, işlemlerin ticari amaçla yapıldığının açıkça belirtilmemiş olduğu, davalının emekli olduğunun aynı sözleşmede belirtildiği, yine işlem emirlerinin düzensiz ve küçük tutarlı olduğu görülmüş, buradan hareketle davalı yatırımcının bireysel yatırımcı olduğu kanaatine varılmıştır. 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesi;”k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
l) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,
İfade eder.”düzenlemesini içermektedir.
Aynı Kanunun “Diğer Tüketici Sözleşmeleri” başlıklı 49/(1). maddesinde; finansal hizmetlerin her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade ettiği, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmenin ise finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmeler olduğu ifade edilmiştir.
Aynı kanunun 73/1. maddesi;
“Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.”
Ve yine aynı kanunun 83/2. maddesi;
“Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükümlerini havidir.
Davalı taraf tacir olmayıp 6502 sayılı kanunun 3. maddesinin “k” bendi gereğince tüketicidir, dava konusu Davaya konu ihtilafın, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6502 sayılı yasa kapsamında bireysel yatırım işleminden kaynaklandığı, kanunun 73/1. ve 83/2. maddeleri gereğince davanın tüketici davası olduğu anlaşıldığından, davaya Tüketici Mahkemelerinde bakılması gerekmektedir.Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114.maddesine göre “görev” dava şartlarından olup, mahkemece re’sen ve davanın her aşamasında değerlendirilebileceğinden Mahkememiz görev kapsamı dışında olan bu davaya bakmaya Tüketici Mahkemeleri görevli bulunmakla, davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usul yönünden reddine karar vermek gerekmiş, bu yöndeki aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Dosyanın talep halinde ve kararın kesinleşmesi üzerine—– TÜKETİCİ MAHKEMESİNE gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin ve harcın görevli Mahkemece değerlendirilmesine,Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı ve vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.