Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/518 Esas
KARAR NO: 2023/567
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 18/03/2015
KARAR TARİHİ: 22/06/2023
—–maddesine göre —- adına yargılama yetkisini kullanan bağımsız —–Asliye Ticaret Mahkemesince, tarafça açılan dava üzerine yapılan yargılama nihayetinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili; davalı şirketin müvekkiliyle aralarındaki elektrik aboneliği sözleşmesi çerçevesinde ——– tarihleri arasında elektrik tüketim faturası düzenlediğini, söz konusu faturalara kayıp-kaçak bedeli adı altında borç yansıtılarak bu bedellerin müvekkilinden tahsil edildiğini, söz konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu, hiçbir yasal dayanağı bulunmadığını, başkaları tarafından kullanılan kaçak elektriğin faturalarını düzenli ödeyen ve kaçak elektrik kullanmayan kişilere yüklenemeyeceğini, bazı faturalarda bu meblağın açıkça yazılmaksızın borca yansıtıldığını, gerçek miktarın ancak bilirkişi incelemesi vasıtasıyla belirlenebileceğini ve haksız tahsil edilen tüm meblağın müvekkiline iadesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000TL’nin davalından tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili;———- sayılı —— uyarınca elektrik dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından dağıtım ve perakende satış faaliyetlerinin 01.01.2013 tarihinden itibaren ayrı tüzel kişilikler altında yürütülmesine dair düzenleme yapıldığını, bu çerçevede 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) kısmî bölünmeye ilişkin esaslara göre külli halefiyet ilkesi kapsamında bölünme işlemlerinin gerçekleştiğini,——— maddesine göre elektriğin satışının müvekkili tarafından sağlanmadığını, bu işi bölünmeye ilişkin esaslar çerçevesinde kurulan perakende satış şirketleri tarafından yürütüldüğünü, dağıtım şirketindeki perakende faaliyetine ilişkin her türlü hak, alacak ve borcun —– geçtiğini, kısmî bölünmenin———–yayımlandığını, TTK’nın 179/4. maddesine göre tescil anında envanterde yer alan bütün aktif ve pasiflerin devralan şirkete geçtiğini, kısmî bölünme ilanının “Amaç” başlıklı 3. maddesine göre müvekkili şirketin malvarlığının bir bölümünün (İlan, m. 3/a) , bunun yanında abonelerle yapılan perakende satış sözleşmelerinin ve bu sözleşmeler kapsamında doğan tüm hak ve borçların kül hâlinde ——- devredileceği (3/b), hangi şirket tarafından yahut hangi şirkete karşı açıldığına bakılmaksızın bölünmenin gerçekleştiği tarihe kadar açılmış yahut açılacak dağıtım faaliyetiyle ilgili tüm dava ve icra dosyalarından doğan hak ve borçların müvekkili —-, perakende satış faaliyetiyle ilgili olanların ise —- ait olacağının (3/e) belirlendiğini, bu nedenle alacak-borç yükümlülüğünün ———–ait olduğunu, TTK’nın 176. maddesine göre davadaki talep haklı görülecek olursa dâhi bölünme planıyla kendisine borç tahsis edilen (birinci derece sorumluluğu bulunan) şirketin ödeme yükümlülüğü altında bulunduğu, bu şirkete yasal başvuru yapılmaksızın ikincil sorumlu şirketlerden talepte bulunulamayacağını, davanın konusunu oluşturan fatura bedellerini tahsil eden şirket kendisi olmadığından müvekkilinin bedellerin iadesinden sorumlu tutulamayacağını, tüm bunların yanı sıra davaya konu kayıp kaçak bedeli uygulamasının kanuna uygun olduğunu ve—— kararı iptal edilmeksizin iadesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizce yapılan yargılamada ——— sayılı kararı)
Davanın, birinci derecede sorumlu —- karşı dava açıp, takip yapmadan —— karşı bu davanın açılmasının erken açılan dava niteliğinde bulunduğu gerekçesiyle TTK’nın 176. maddesi kapsamında ikincil sorumluluğu doğduğu takdirde, davacının ileride dava açma hakkı saklı kalmak üzere davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. Mahkememizin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. Mahkememizin kararının temyizi üzerine, mahkememiz kararını inceeyen ———Davalı şirketin, tedarikçi sıfatından dolayı davacıdan tahsil edilen kayıp- kaçak bedelinin iadesi talebi bakımından davalının somut olayda pasif husumet ehliyeti bulunduğu göz ardı edilerek yukarıdaki gerekçe ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu durumda mahkemece karar tarihi sonrasında ——yayımlanarak yürürlüğe giren ancak bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen devam eden davalarda da uygulanması gereken hükümlerden 6719 Sayılı Kanunla değişik 6446 Sayılı Kanunun 17.,18.,19., maddeleri ile geçici 19 ila 20. maddelerine göre inceleme yapılarak tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir…” gerekçesi ile mahkememiz kararını bozmuştur.
Bunun üzerine Mahkememizce ——— kararı ile; önceki gerekçe yanında, somut olayda TBK’daki borcun nakline ilişkin düzenlemelerin işlerlik kazanmayacağı, şirket bölünmesine ilişkin olarak TTK ile düzenlenmiş özel hüküm niteliğindeki kuralların öncelikle uygulanması gerektiği belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bunun üzerine uyuşmazlığı inceleyen ——-sayılı kararıyla:”… Somut olayda talep olmadığı için HMK’nın 124. maddesi uygulanamayacağı gibi temsilcide yanılmadan da bahsedilemeyeceği zira davacının iradesinin bizatihi akidi olan ve faturaları da düzenleyen kişiye karşı dava açmak yönünde olduğu, yargılama sırasında verilen dilekçelerle bunun açıkça ifade edildiği, bu nedenle TTK hükümleri çerçevesinde verilen usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir. Diğer taraftan direnmeye ilişkin gerekçeli kararın başlık kısmında dava tarihinin 18.03.2015 olması gerekirken 13.06.2017 olarak gösterilmesi, mahallinde her zaman giderilebilir bir maddi hata teşkil ettiğinden bozma nedeni yapılmamıştır.” gerekçeleriyle mahkememiz kararını bozmuştur.—– Kararı üzerine yargılamaya devam olunmuş, davacının taraf değişikliği talebi üzerine davaya ——– davalı olarak eklenmiştir.
Dava; elektrik enerjisi satım-abonelik sözleşmesine ve yasaya aykırı olarak davacıdan tahsilat yapıldığı iddiasına dayalı istirdat istemine ilişkindir.Kayıp-kaçak, dağıtım ve iletim bedeli, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli ile ilgili ———– kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Yargılamanın devamı sırasında yürürlüğe giren ——-maddesi hükmü ile ————- birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen (10) numaralı fıkra ile “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilmiştir.
Yine aynı Kanun’un 26. maddesi ile 6446 sayılı Kanun’a eklenen geçici 20. maddede; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmü getirilmiştir.
Dava konusu kesintilerin tarifeye uygunluğu konusunda yanlar arasında bir çekişme bulunmadığından söz konusu yasal düzenleme, yasal düzenleme tarihinden önce açılan dava yönünden, dava konusuz kalmakla davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Sehven hükümde davanın reddine yazılmıştır.
Bununla beraber davanın açıldığı tarih itibariyle haklılık durumu değerlendirilerek; Her ne kadar davanın yasa değişikliği nedeniyle konusuz kaldığı yönünde karar verilmiş ise de, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden yapılan değerlendirmede —- uygulamalarınca ———– davacının davayı açtığı tarihte, dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacının haklı olduğu, yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişiklikler nedeniyle dava konusuz kaldığı, bu sebeple, HMK 331/1 maddesi uyarınca yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 341,55 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 161,65 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davacı davayı açtığı sırada haklı olduğu değerlendirilmekle, davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 49,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, tarafların yüzüne karşı verilen kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde Yargıtaya temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar okunup usulen anlatıldı. 22/06/2023