Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/45 E. 2023/605 K. 11.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/45
KARAR NO : 2023/605

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/01/2022
KARAR TARİHİ : 11/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, taraflar arasında uzun yıllardır devam eden bir ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davacı şirketin bu süre zarfında muhtelif pek çok emtianın satışını ve teslimini gerçekleştirdiğini, buna mukabil de devalıya teslim edilen ürünlerin karşılığında dava dilekçesi ekinde belirtilen sevk irsaliyeleri ve faturaların düzenlendiğini, davacı şirket ile davalı arasında oluşan cari hesap ekstresinde bulunan alacağın tahsili amacıyla ihtiyati haciz talep edildiğini ve —– Asliye Ticaret Mahkemesinin —- sayılı ilamı ile ihtiyatı haciz kararı verildiğini, akabinde bu karara istinaden 30.07.2019 tarihinde —-İcra Müdürlüğü —–esas sayılı dosyası ile beraber icra takibine geçildiğini, davalının itiraz etmesi sonucu takibin durduğunu, davalının borçlu olduğunu bildiğini, ancak ödemeye yanaşmadığını, davalı şirketin imza ve kaşe bulunan cari hesap mutabakat formlarından anlaşılacağı üzere davalı şirketin EURO cari hesap bakiyesinin 1.225,48 EURO, TL cari hesap bakiyesinin ise 194.288,72 TL olduğu konusunda mutabakata varıldığını, davacı tarafından satın malların faturasının kesilip eksiksiz olarak davalı tarafa teslim edildiğini, Mahkemenin icra takibine yapılan haksız itirazın iptali ile takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık % 19,50 oranında ticari avans faizi ile birlikte takibin asıl alacak yönünden devamına, haksız itirazın iptaline, davalı tarafın takibe yaptığı itirazın tamamen zaman kazanmaya yönelik, haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenle davalı borçlu şirketin %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Davalı taraf usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, İİK 67. Maddesi kapsamında tacirler arasındaki ticari alım satım ilişkisine dayalı fatura alacağının tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.—–. İcra Müdürlüğü’nün —–sayılı takip dosyası celp edilmiş incelenmesinde; davacı-takip alacaklısı tarafından davalı-takip borçlusu aleyhine 30/07/2019 tarihinde asıl alacak (202.172,25 TL) + işlemiş faiz+ihtiyati haciz masrafı+ ihtiyati haciz vekalet ücreti toplamı 225584,21TL tutarındaki alacağın, fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, borç sebebinin bir kısım faturular ile —-. Asliye Ticaret Mahkemesinin —-. sayılı ihtiyati haciz kararı olarak gösterildiği, ödeme emrinin borçluya 02/08/2019 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından verilen 7 günlük süre içerisinde 09/08/2019 havale tarihli itiraz dilekçesi sunulduğu, itiraz dilekçesinde yetkiye, borca ve fer’ilerine itiraz edildiği; icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği görülmüştür.İİK’nin 50. maddesine göre, “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.” Bu hüküm uyarınca yetkili icra dairesinin belirlenmesi açısından mülga HUMK’a atıfta bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK’nin 447/2. maddesi uyarınca “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” İİK 50. maddesinde uyarınca yapılan atıf doğrultusunda yetkili icra dairesinin HMK’nin bu husustaki hükümleri uyarınca belirleyeceği sonucuna varılmaktadır.İİK 67. maddesine göre itirazın iptali davasının açılması için öncelikle geçerli bir icra takibinin yapılmasının gerektiğinden, izah edilen nedenlerden ötürü davacı tarafından yapılan icra takibinin geçerli bir icra takibi olup olmadığının tespiti gerekir. Mahkemenin önce icra dairesinin yetkili olup olmadığını incelemesi, icra dairesinin yetkili olmadığını tespit etmesi halinde, borcun esasına ilişkin itirazın incelemesine geçilmeksizin takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı ve geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek itirazın iptali davasının da HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermesi gerekmektedir. İtirazın iptaline konu icra dosyasında, borçlu tarafından icra dairesinin yetkisine itiraz edildiği değerlendirildiğinde ön sorun olarak incelenmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 6. maddesine göre; “genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Aynı Kanunun 10. maddesine göre; “sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” 6098 sayılı TBK’nun 89/1 maddesinde, bir miktar para alacağına ilişkin davaların alacaklının yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği hükme bağlanmıştır. Yasal düzenlemeler karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; taraflar arasında ticari nitelikte alım satım sözleşmesinin bulunduğu, davacının yerleşim yerinin —- olduğu, davalının yerleşim yerinin —– olduğu, talebin para alacağına ilişkin olduğu, Mahkememiz yargı çevresinin —–sınırlarını kapsadığı bu itibarla TBK 89. Madde kapsamında Mahkememizi yetkili kılan bir usul hükmünün mevcut olması nedeniyle takibe yetki itirazının reddi ile uyuşmazlığın esasının incelenmesine geçilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi —-tarafından düzenlenen 05/05/2022 tarihli rapora göre; davacı şirketin incelenen 2018-2019 yılına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış onayları ile GİB onaylı Yevmiye ve Defter-i Kebir beratlarının süresinde alındığı, T.T.K ve V.U.K hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu, davalı ticari merkezinin —– ilinde olması sebebiyle Mahkememizin talimat ile görevlendireceği bilirkişi tarafından ticari defter ve kayıtlarının incelenebileceğini, dava konusu açık hesap alacağına ilişkin ticari defter kayıtları ve dosya kapsamında sunulan diğer deliller irdelendiğinde; davacının 202.172,25 TL tutarındaki asıl alacak yönünden 30.07.2019 tarihli takibe ilişkin açık hesabı oluşturan faturaların davalı tarafın bağlı bulunduğu Vergi Dairesi Müdürlüğünce gönderilen BA bildirim formlarında davacıdan alınan mal veya hizmetin 2018 yılı Ekim döneminden 2019 Temmuz dönemine kadar 99 adet fatura karşılığı KDV hariç 537.258,00 TL olarak bildirildiği, bu bildirimin davacının takibe konu açık hesabına ilişkin faturalardan ibaret olduğu, hiç kimsenin başkasına ait faturayı sebepsiz yere kendi defterlerine kendi borcu olarak yazmayacağı, “alım” olarak kendi aleyhine vergi dairesine beyan etmeyeceğinden işbu faturalar içeriği malların davalı şirkete teslimine ilişkin karinelerin oluştuğu, bu kez ispat yükünün davalı şirkete geçtiği, davalının işbu hizmeti almadığını veya fatura bedelinin tamamını ödediğini ispat etmesi gerektiği, bu hususta dosya kapsamında somut herhangi bir belge sunulmadığı, tüm bu hususlar çerçevesinde; davacının takip konusu 202.172,25 TL asıl alacak talebi yönünden; alacağının ispatına ilişkin karinelerin oluştuğu, davacının her ne kadar icra takibinde takip öncesi için faiz talep etmiş olsa da, dava dilekçesinde takip öncesi faiz talebinden vazgeçtiğini, bu nedenle takip öncesi için herhangi bir değerlendirme yapılmamış olduğunu, kısmen ya da tamamen davacı lehine hüküm kurması halinde; tarafların tacir olması, işin ticari iş olması, temerrüt faiz oranının önceden kararlaştırılmamış olması münasebetiyle, takip sonrasında alacağı için 3095 sayılı kanun m.2/2 kapsamında avans faiz talep edebileceği, savunmalarının tümü ve gerekse faize hasren tamamen davalı şirketin müdafaaları yönünde hüküm kurmak hususunda da hiç şüphesiz muhtar bulunduğu, icra inkâr tazminatı ve sair hususların yargı makamının münhasır takdiri içinde kaldığını beyan etmiştir.
Davacı, davalıya mal/hizmet teslim ettiğini/ifa ettiğinden bahisle alacaklı olarak icra takibinde bulunmuş olup, Türk Medeni Kanunu m:6 gereği icra takibinde talep etmiş olduğu alacağının varlığını ispatlamak ile yükümlüdür.6100 sayılı HMK 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat edilemez.Faturaya dayalı alacak taleplerinde tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ve mal teslimini ispatlamaz. Yine faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olması da fatura içeriği malların/ hizmetin teslimini/ ifasını kanıtlamaya yeterli değildir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222. Maddesinde ” Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m:222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m:222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK m:222/4).” hükümlerine amirdir. Yukarıda verilen yasa maddeleri ve TTK 82. maddesi gözetildiğinde ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür.
İİK madde 67 gereğince, itirazın iptali davasının itirazın tebliğinden itibaren, 1 yıl içinde açılması gerekir. Hak düşürücü süreler, dava şartı olup taraflar ileri sürmese de mahkemece resen gözetilir. Somut olayda icra takibindeki, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmemesi nedeniyle İİK’nun 67.maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürenin başlamadığı anlaşıldığından davanın süresi içinde açıldığı kabul edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; davacı/takip alacaklısının davalı/takip borçlusu hakkında faturaya dayalı olarak takip başlattığı, davalı/takip borçlusunun tebliğ edilen ödeme emri üzerine takibe borca ve fer’ileri yönünden süresinde itiraz ettiği ve takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının süresinde açıldığı, taraflar arasındaki ihtilafın sözleşme ilişkisi bulunup bulunmadığı, var ise takip dayanağı belgeye konu mal ve/veya hizmetin teslim edilip edilmediği ve/veya sunulup sunulmadığı hususundan kaynaklandığı, uyuşmazlığın halli ve taraflar arasındaki ticari ilişkinin tespiti için defter incelemesine karar verildiği, davacının ticari defterlerinde davalıdan takip tarihi itibariyle 202. 452.578,92TL alacaklı göründüğü,01/08/2019 tarihli 202.172,25 TL alacak kaydı girildiği, davacı tarafça yasal süresinde davalının ticari defterlerinin incelenmesi için talep edilen avansı yatırmadığı, davalı defterlerinin incelenemediği, davacının dava konusu takipten önce 24/10/2018-29/06/2019 tarih aralığı faturadan kaynaklı—–Asliye Ticaret Mahkemesinin —– sayılı ihtiyati haciz kararı alarak takibe dayanak yaptığı, HMK. 221. maddesi gereği (BA) formlarının resen dosyaya kazandırılması gerektiği (Yargıtay —-HD. —–.),davacının 202.172,25 TL tutarındaki asıl alacak yönünden 30.07.2019 tarihli takibe ilişkin açık hesabı oluşturan faturaların davalı tarafın bağlı bulunduğu Vergi Dairesi Müdürlüğünce gönderilen BA bildirim formlarında davacıdan alınan mal veya hizmetin 2018 yılı Ekim döneminden 2019 Temmuz dönemine kadar 99 adet fatura karşılığı KDV hariç 537.258,00 TL olarak bildirildiği, bu bildirimin davacının takibe konu açık hesabına ilişkin faturalardan ibaret olduğu, davalının B/A bildirimlerine göre takibe konu faturaların davalı tarafından vergi dairesine bildirildiği, bu halde davalının B/A formlarının aksini ispatlaması gerektiği, borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi/ vergi dairesine bildirmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği (Yargıtay —–. HD’nin 10/02/2016 tarih ve —–Karar sayılı ilam), davalının kendi ticari defterlerindeki kayıtların aleyhine delil teşkil edeceği (Yargıtay —–.HD’nin 09/11/2016 tarih ve —-Esas —— Karar sayılı ilam), davalının kendi ticari defter kayıtlarının aksini yazılı delille ispatlaması gerektiği, dosyada böyle bir ispat aracının bulunmadığı, davalının yemin deliline de dayanmadığı, bu itibarla davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 202.172,25 TL alacaklı olduğunun sabit olduğu, İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra-inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması ve alacağın likit ve belli olması gerektiği, bu nedenle alacağın likit olması ve diğer icra inkar tazminatına hükmedilebilme şartlarının olayda gerçekleşmesi nedeniyle, hüküm altına alınan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1)Davanın KABULÜ ile,—–İcra Dairesinin —–Esas sayılı dosyasında davalı/borçlunun 202.172,25 TL asıl alacak yönünden itirazının iptali ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek avans faizi ile birlikte icra takibinin DEVAMINA,
2)İptaline karar verilen 202.172,25 TL asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli karar harcı 13.810,38 TL’den peşin olarak yatırılan 2.324,68TL nin mahsubu ile 11.485,7‬0 TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 2.324,68 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 92,20TL ilk dava masrafı, 1.250,00TL bilirkişi ücreti, 466,00TL tebligat müzekkere gideri olmak üzere toplam 1.808‬,20TL’sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı taraflarca sarfedilen yargılama olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesaplanan 31.304,12 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Arabuluculuk aşamasında yapılan ve Hazine tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6831 sayılı Kanuna göre davanın açılmasına sebebiyet veren davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
9—–. İcra Dairesinin —- Esas sayılı dosyasının karar kesinleştiğinde iadesine,
10-Davacı tarafça dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.