Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/406 E. 2023/96 K. 31.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/406 Esas
KARAR NO : 2023/96

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 01/06/2022
KARAR TARİHİ : 31/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili bankanın——Şubesi ile dava dışı kredi fehtarı/borçlusu——-arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmelerine istinaden —— teminatlı taksitli ticari kredi kullandırıldığı, davalı borçlunun işbu——müşterek müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, borcun öngörülen süre içinde ödenmemesi nedeniyle——-Noterliğinin 12.11.2021 tarih ve ——— yevmiye sayılı hesap ihtarnamesi keşide edilerek 273.431,27 TL nakdi kredi alacağından dolayı kredi cari hesabının kesilip kat edildiği, davalı borçlunun ihtarname ile verilen sürede borcu ödenmemeleri üzerine bu kez ——- sayılı dosyası ile genel haiz yoluyla ilamsız icra takibine geçildiği, davalı yanın, yetkiye, asıl borca, işlemiş faize ve fer’ilerine itirazı üzerine takibin durduğu, takibi sürüncemede bırakmaya yönelik olarak itiraz edildiği belirtilerek, hukuka aykırı itirazın 280.156,19 TL alacak üzerinden iptaline, takibin devamına ve % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep edilmiştir.
SAVUNMA:Davalı taraf usulüne uygun dava dilekçesi tebliğine rağmen davaya cevap vermemiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; ——-esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.——esas sayılı dosyası celp edilmiş incelenmesinde; davacı-takip alacaklısı tarafından davalı-takip borçlusu aleyhine 10/12/2021 tarihinde asıl alacak + işlemiş faiz + gider vergisi+ masraf toplamı 280.156,29 TL tutarındaki alacağın, fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, ödeme emrinin borçluya 14/03/2022 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 18/03/2022 tarihli itiraz dilekçesi sunulduğu, itiraz dilekçesinde yetkiye, borca ve fer’ilerine itiraz edildiği; icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği görülmüştür.İtirazın iptali davasında usulüne uygun olarak başlatılmış ve itirazla durmuş bir takibin varlığı dava şartı olup, 6100 sayılı HMK’nın 115. maddesi uyarınca dava şartının varlığı yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmelidir. İtirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır ——–İlamsız bir takipte yetkili icra dairesi, İİK 50. maddesinin yollaması ile HMK genel hükümlerine göre belirlenecektir. HMK’nın 6. maddesine göre genel yetkili icra dairesi, davalı gerçek veya tüzel kişinin takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairesidir. Aynı yasanın “sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde; sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmış olup, bu sebeple sözleşmeden doğan para borcunun tahsili için başlatılan takipte, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK 89. maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilecektir. Takip, davacı/alacaklının seçimine göre hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir.Somut olayda; davacının yerleşim yerinin—–olduğu, TBK 89 madde hükmü ve aradaki genel kredi sözleşmesi yetki kaydına göre——- icra dairelerinin yetkili olduğu, asıl borçlu için konulan yetki şartının müşterek ve müteselsil kefil için de geçerli olduğu, buna göre—— İcra Dairelerinin yetkili icra dairesi olduğu anlaşılmakla borçlunun yetki itirazının reddi ile esasın incelenmesine geçilmiştir.Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, ön inceleme duruşması sonrası dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile, uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmış, konunun incelemesi uzmanlık gerektirdiğinden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.08/11/2022 tarihli bilirkişi rapor içeriğine göre; davacı banka ile dava dışı kredi borçlusu/kredi lehtarı (asıl borçlu)——– arasında Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiği, işbu sözleşmeyi davalı kefilin de müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, anılan sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin öngörülen süre içinde ödenmemesi nedeniyle, davacı bankanın davalı hakkında takip ve dava hakkının bulunduğu kanaati edinildiği, davalı kefilin sözleşmede gösterilen kefalet limiti 375.000,00 TL olduğu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan asıl alacak tutarının 269.995,67 TL olduğu nazara alındığında, hesaplanan asıl alacağın, kefalet limitinden daha düşük seviyede olması nedeniyle, davalı kefilin ——- hem kendilerinin ve hem de dava dışı kredi lehtarı şirketin (asıl borçlu) temerrüdü ve bunun hukuki sonuçlarından dolayı kefalet limitiyle sınırlı olmaksızın borcun tamamından müteselsilen sorumlu sayılabileceklerinin söylenebileceği, davacı bankanın takip tarihi itibariyle hesaplanan alacaklarının 269.995,67 TL asıl alacak, 5.062,42 TL işlemiş temerrüt faizi, 253,12 TL—— ve 794,35 TL masraf olarak hesaplandığı, Mahkemece raporun benimsenmesi halinde, fazlaya ilişkin 4.173,94 TL’nın (280.156,29 — 275.982,35=) reddi durumunda, takip tarihinden itibaren asıl alacak tutarı 269.995,67 TL’sı tamamen ödeninceye kadar yıllık %27 oranında sözleşmesel temerrüt faizi ve bunun % 5 gider vergisi —— ile birlikte istenilebileceği,——– kefaletiyle dava dışı ——– (1) adet taksitli kredi kullandırıldığı, bu kefalete atfen —— tarafından dava tarihi 01.06.2022’den sonra olmak üzere 30.09.2022 tarihinde 175.045,41 TL tazminat ödemesi yapıldığı, davacı banka,——-ile yapılan ek kefalet protokolü kapsamında, tazmin edilen işbu bedelin davalı şirketten tahsil edilmesinde sözleşmesel olarak yetkili ve sorumlu pozisyonunda bulunduğu, yani davacı banka tazmin edilen işbu bedel (175.045,41 TL) bakımından takiplere aynen devam etme yükümlülüğü bulunduğu, bir başka deyişle davacı banka,——-ile imzalanan ek kefalet protokolü (D bendinin 1.2 ve 4.fıkraları) ve Bakanlar Kurulu Kararları ——- kapsamında, dava dışı şirket ve/veya davalı kefil/lerden ——kefaleti kapsamında kullandırılan kredilerden doğan alacaklarını tahsil etmek için açılan icra takiplerine aynen devam edilebileceğinin düşünüldüğü, çünkü, bahse konu ödemeler/tazminatlar dava dışı şirket ve/veya davalı kefiller tarafından yapılmadığı, işte bu bakımdan gerek davacı banka ile dava dışı—— arasında akdedilen ek kefalet protokolü ve gerekse de Bakanlar Kurulu Kararına atfen sanki hiç ödeme yapılmamış gibi takiplere aynen devam edilebilineceği nazara alındığında, —— tazminat yoluyla tahsil edilen 175.045,41 TL’nın dava dışı şirketin kredi borcuna mahsup edilemeyeceği görüş ve kanaatine varıldığı, yukarıda yapılan hesaplamalarda zaten tazminat bedeli borca mahsup edilmediği,——–yönünde görüş bildirilmiştir. TBK’nın kefalet sözleşmesinin şeklini düzenleyen 583. maddesinin ilk fıkrasında “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” hükmü getirilmiş ve kefalet sözleşmesinin geçerliliği bakımından şekli koşullar öngörülmüştür. Somut olayda; kefalete ilişkin şekil şartlarının yerine getirildiği anlaşılmaktadır. Kefalet kabul beyanı sözleşmenin zorunlu unsuru değildir. Bu itibarla, kefaletin şekil şartlarının yerine getirilip getirilmediği hususunda esas alınamaz.TBK’nın 586. maddesi uyarınca alacaklının müteselsil kefile başvurabilmesi için borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. 6098 sayılı TBK’nın 88 ve 120. maddelerindeki faizle ilgili sınırlama tacirlerin ticari işleri hakkında uygulanmaz. Zira, 6102 sayılı TTK’nın 8/1. maddesi hükmüne göre “ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir.”. Somut olayda; dayanak sözleşme “genel kredi sözleşmesi” olup, kullandırılan kredilerin ticari nitelikte olduğu, 6098 sayılı TBK’nın 88. ve 120. maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanamayacağı, sözleşmede belirtilen oranda akti ve temerrüt faizi talep edilebileceği anlaşıldığından, bilirkişi raporu ile belirlenen faiz oranı hükme esas alınmıştır.Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişiden alınan rapor içeriğine göre; davalının ——–ile davacı banka arasında akdedilen genel kredi sözleşmesini müşterek- müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, davacı banka tarafından kullandırılan kredilerin davalı tarafından ödenmediği, davacı bankanın bakiye alacağının denetime elverişli bilirkişi raporu ile toplam 275.982,35 TL olarak tespit edildiği, ihtarname masrafına ilişkin belge bulunduğundan bu yöndeki talebin kabulüne karar verildiği, alacağın likit ve belirlenebilir olduğu anlaşıldığından, açıklanan gerekçeler ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; davalının ——-Esas sayılı takibine yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %27 oranında faiz işletilmek suretiyle, 269.995,67 TL asıl alacak, 4.945,08 TL işlemiş temerrüt faizi, 247,25 TL ——ve 794,35 TL masraf olmak üzere toplamda 275.982,35 TL üzerinden devamına, aşan istemin reddine,
2-Hükmolunan alacağın %20 si icra inkar tazminatının davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Karar harcı 18.852,35 TL ve başvuru harcı 179,90 TL’nin davalı taraftan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafça sarfedilen 88,50 TL tebligat müzekkere gideri, 1.350,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.438,50 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre(%99 kabul) 1.417,07 TL’sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça sarfedilen yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 41.637,53 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
8-Arabuluculuk aşamasında yapılan ve Hazine tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin, davalı taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına,Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair davacı vekilinin yüzüne davalı tarafın yokluğunda karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.