Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/268 E. 2023/34 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/268 Esas
KARAR NO : 2023/34

DAVA : Ticari Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 08/04/2022
KARAR TARİHİ : 17/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle,banka ile davalı asıl borçlu müşteri arasında —Sözleşmesi (Sözleşme) imzalandığını,— müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile sözleşmeyi imzaladıklarını, müşteriye krediler kullandırıldığını, ancak borcun ödenmediğini, bunun üzerine ihtarname keşide edildiğini, fakat yine ödeme yapılmadığını, icra takibine geçildiğini ancak itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, icra dairesinin görevsizliğine, faize yapılan itirazların haksız olduğunu, sözleşme ve ihtarnamede gerekli düzenlemelerin yapıldığını iddia ederek haksız itirazın iptali ve takiplerin devamını talep etmiştir.
SAVUNMA:Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, icra takibinin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığını, yetkili icra dairesinin — Dairesi olduğunu, faiz oranlarının fahiş olduğunu, tebliğ edilen bir ihtarname bulunmadığını, 6098 Sayılı Kanun’un 583’ncü maddesinde belirtilen şartların yerine getirilmemesi nedeniyle kefaletlerin geçersiz olduğunu, likit bir alacak bulunmadığını savunarak haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; — esas sayılı icra takibine davalıların yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
——— sayılı dosyası celp edilmiş incelenmesinde; davacı-takip alacaklısı tarafından davalı-takip borçlusu aleyhine —— tarihinde asıl alacak + işlemiş faiz + gider vergisi+ masraf toplamı —- tutarındaki alacağın, fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, ödeme emrinin borçlu ——-tarihinde tebliğ edildiği, borçlular vekilinin ——– itiraz dilekçesi sunulduğu, itiraz dilekçesinde yetkiye, borca ve fer’ilerine itiraz edildiği; icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği görülmüştür.
İİK’nin 50. maddesine göre, “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.” Bu hüküm uyarınca yetkili icra dairesinin belirlenmesi açısından mülga HUMK’a atıfta bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK’nin 447/2. maddesi uyarınca “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” İİK 50. maddesinde uyarınca yapılan atıf doğrultusunda yetkili icra dairesinin HMK’nin bu husustaki hükümleri uyarınca belirleyeceği sonucuna varılmaktadır.İİK 67. maddesine göre itirazın iptali davasının açılması için öncelikle geçerli bir icra takibinin yapılmasının gerektiğinden, izah edilen nedenlerden ötürü davacı tarafından yapılan icra takibinin geçerli bir icra takibi olup olmadığının tespiti gerekir. Mahkemenin önce icra dairesinin yetkili olup olmadığını incelemesi, icra dairesinin yetkili olmadığını tespit etmesi halinde, borcun esasına ilişkin itirazın incelemesine geçilmeksizin takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı ve geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek itirazın iptali davasının da HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermesi gerekmektedir. İtirazın iptaline konu icra dosyasında, borçlu tarafından icra dairesinin yetkisine itiraz edilmediği değerlendirildiğinde özel dava şartı yokluğundan bahsedilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına göre; mahkememizin yetkili olup olmadığına dair yetki ilk itirazı ciddi görülerek, mahkememizce HMK madde 117/3 gereği ön sorun olarak incelenmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 6. maddesine göre; “genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Aynı Kanunun 10. maddesine göre; “sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” 6098 sayılı TBK’nun 89/1 maddesinde, bir miktar para alacağına ilişkin davaların alacaklının yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği hükme bağlanmıştır. Yasal düzenlemeler karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davalı —- ile davacı arasında bankacılık sözleşmesinin bulunduğu, davalı —-olduğu, davacının sicil adresinin —– olduğu, HMK 6. HMK 7. ve TBK 89. Maddeleri kapsamında———– olduğu anlaşılmakla icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın reddi ile işin esasına geçilmiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, ön inceleme duruşması sonrası dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile, uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanmış, konunun incelemesi uzmanlık gerektirdiğinden bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi rapor içeriğine göre; banka ile müşteri arasında —- imzalandığı, kefiller—– kadar kefil olduklarını belirterek kefalet imzası attıkları, atılan imzaların 6098 Sayılı Kanun’un 583’ncü maddesinde belirtilen şartları taşıdığı, dolayısıyla borçlu müşterinin borcundan sorumlu bulunduklarına kanaat getirildiği, bankanın, borçlu müşteriye imzalanan sözleşme kapsamında——- geri ödemeleri yapılmadığından; —- bankanın ihtarname keşide ettiği, hesabı —- ödeme için 3 gün süre verdiği, — tarihinde, müşterinin — adresine keşide edilen ihtarnamenin, bu adresten ayrıldığını beyan eden aynı adresteki kişinin (adı soyadı okunmuyor) beyanı gereği iade edildiği, adres konusunda bir değişiklik olduğunu gösteren bir bilginin bankaya verildiğine dair herhangi bir belgenin dosyaya sunulmadığı, bu nedenle davalı müşteriye tebliğ edilmiş sayılması gerektiğine kanaat getirildiği, diğer yandan kefillere de ihtarname keşide edildiği, kefalet sözleşmesinde kefillerin adreslerinin —olduğunun görüldüğü, kefil——– keşide edilen ihtarnamenin “adresten ayrıldığı” kaydıyla iade edildiğinin görüldüğü, ancak— bir değişiklik olduğunu gösteren bir bilginin bankaya verildiğine dair herhangi bir belgenin dosyaya sunulmadığı, bu nedenle davalı kefil—-tebliğ edilmiş sayılması gerektiğine kanaat getirildiği, ihtarname adresleri ile ilgili bir diğer hususun ise, gerek icra dosyası için yapılan itirazda gerek arabuluculuk formunda gerekse dava dilekçesinde adresin — olduğunun belirtildiği, bu durumda keşide edilen ihtarnamede muhatap kefillerin — gittikleri kaydıyla tebliğ edilmeden iade edildiği, ancak beyan edilen adresin—-tarihinde tebliğ edilmiş sayılması gerektiği kanaatine varıldığı, bu nedenle İhtarnamenin tüm taraflara — tarihinde tebliğ edilmiş sayılması gerektiğine kanaat getirildiği, — tarihinde sürenin dolduğu—– hafta sonu tatili olması nedeniyle), ödeme yapılmadığı, şayet Sayın Mahkeme ihtarnamenin hem müşteri hem de kefillere tebliğ edildiğine karar verecek ise, gün sonundan itibaren temerrüdün oluştuğu, —- kullandırıldığı, ödemelerden sonra —-Numaralı kredinin 32.600,00 TL olarak kullandırıldığı, hiç geri ödeme yapılmadığı,—– olarak kullandırıldığı, hiç geri ödeme yapılmadığı, banka takip talebini her üç kredinin toplamı olarak yaptığından, faiz hesabından sonra gösterilen özet tabloda asıl alacak tutarı 94.082,26 TL olarak hesaplandığı, ilk iki kredinin kullandırım aşamasında akdi faiz oranları daha yüksek olsa da, zaman içinde — faiz oranları düşürüldüğünden, faiz oranı olarak— bildirilen azami oranları geçmeyecek şekilde hesaplama yapıldığı, üçüncü kredinin akdi faiz oranı ise daha düşük olduğundan % 19,75 akdi faiz oranı üzerinden hesaplama yapıldığı, temerrüt faiz oranları için, her ne kadar —- bildirilen faiz oranının % 100 fazlası şeklinde Sözleşme maddesi bulunsa da (4.2’nci madde), bu oran % 50’ye düşürüldüğünden, — bildirilen faiz oranının % 22,00 olduğu görülmüş, dolayısıyla % 50 fazlası ile temerrüt faiz oranı % 33,00 olarak bulunduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
TBK’nın kefalet sözleşmesinin şeklini düzenleyen 583. maddesinin ilk fıkrasında “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” hükmü getirilmiş ve kefalet sözleşmesinin geçerliliği bakımından şekli koşullar öngörülmüştür. Somut olayda; kefalete ilişkin şekil şartlarının yerine getirildiği anlaşılmaktadır. Kefalet kabul beyanı sözleşmenin zorunlu unsuru değildir. Bu itibarla, kefaletin şekil şartlarının yerine getirilip getirilmediği hususunda esas alınamaz.
TBK’nın 586. maddesi uyarınca alacaklının müteselsil kefile başvurabilmesi için borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
6098 sayılı TBK’nın 88 ve 120. maddelerindeki faizle ilgili sınırlama tacirlerin ticari işleri hakkında uygulanmaz. Zira, 6102 sayılı TTK’nın 8/1. maddesi hükmüne göre “ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir.”. Somut olayda; dayanak sözleşme “genel kredi sözleşmesi” olup, kullandırılan kredilerin ticari nitelikte olduğu, 6098 sayılı TBK’nın 88. ve 120. maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanamayacağı, sözleşmede belirtilen oranda akti ve temerrüt faizi talep edilebileceği anlaşıldığından, bilirkişi raporu ile belirlenen faiz oranı hükme esas alınmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişiden alınan rapor içeriğine göre; davalı —— davacı banka arasında — sözleşmesi akdedildiği, diğer davalıların müteselsil kefil olarak sorumluluk altına girdiği, davacı banka tarafından kullandırılan kredilerin davalılar tarafından ödenmediği, davacı bankanın bakiye alacağının denetime elverişli bilirkişi raporu ile toplam 114.948,79 TL olarak tespit edildiği, alacağın likit ve belirlenebilir olduğu anlaşıldığından, açıklanan gerekçeler ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE; — Esas sayılı takibine borçlu- davalıların yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %33 oranında faiz işletilmek suretiyle, 94.082,26 TL asıl alacak, 18.887,02 TL işlemiş temerrüt faizi, 944,36 TL —- ile 1.035,15 TL masraf olmak üzere toplamda —– üzerinden devamına, aşan istemin reddine,
2-Hükmolunan alacağın %20 si icra inkar tazminatının davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli karar harcı 7.852,15 TL’den peşin olarak yatırılan 1.994,08 TL harcın mahsubu ile 5.858,07 TL bakiye harcın davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 1.994,08 TL harcın davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 92,20 TL ilk dava masrafı, 219,50 TL tebligat-müzekkere gideri, 1.500,00TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.811,70 TL yargılama giderinin 1.783,50 TL’ sinin davalı taraftan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, arta kalanın davacı üzerinden bırakılmasına,
6-Davalı tarafça sarfedilen yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan —– uyarınca hesaplanan 18.242,32 TL nispi vekalet ücretinin davalı taraftan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan —– uyarınca hesaplanan 1.817,41 TL nispi vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalı tarafa verilmesine,
9-Arabuluculuk aşamasında yapılan—— arabuluculuk ücretinin —- davalı taraftan müştereken ve müteselsilen, 26,40 TLsinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
10-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.