Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/23 E. 2023/451 K. 30.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/23 Esas
KARAR NO : 2023/451

DAVA : 5464 S.K. Uy.Tacirlere Verilen Kurumsal Banka Ve K.Kartlarından Kaynaklanan (5411 S.K. 142/1 Hariç) (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 11/01/2022
KARAR TARİHİ : 30/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan 5464 S.K. Uy.Tacirlere Verilen Kurumsal Banka Ve K.Kartlarından Kaynaklanan (5411 S.K. 142/1 Hariç) (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı—– şirketi arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının ise sözleşmede müteselsil ve müşterek kefil olarak imzasının bulunduğunu, bankadan çekilen kredilerin ödenmemesi nedeni ile —- Noterliğinin 03/03/2020 tarih ve —– yevmiye numaralı ihtarnamesi ile hesabın kat edilerek borçlulara ihtar edildiğini ihtara rağmen ödenmemesi üzerine —-Banka Alacakları İcra Dairesinin —-Esas sayılı dosyası ile tahsilde tekerrür olmamak şartı ile takip başlatıldığını, borçlunun haksız olarak takibe itiraz ettiğini beyan ederek itirazın iptaline takibin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; alacaklının asıl borçluya başvurmadan kefile gidemeyeceğini zira kefile müracaat için öncelikle asıl borcun muaccel hale gelmesi bu bağlamda asıl borçlunun temerrüde düşürülmesi gerektiğini, asıl borçlu hakkında 08.07.2019 Tarihli geçici mühlet kararı alındığını beyan ederek davanın reddine davalının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.

—– Banka Alacakları İcra Dairesinin —- Esas sayılı dosyası dosyamız arasına alınmıştır. İncelemesinde; davacı alacaklının davalı borçlu aleyhine 21/09/2021 tarihinde 64.985,40 TL alacak üzerinden takip başlattığı ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği borçlunun 29/09/2021 tarihinde borca itiraz ettiği takibin durduğu, itiraz dilekçesinin alacaklıya tebliğ edilmediği anlaşılmıştır.
—-. Asliye Ticaret Mahkemesinin —– Esas sayılı dosyası dosyamız arasına alınmıştır. İncelemesinde; dava dışı—- şirketi hakkında 08/07/2019 tarihinde geçici mühlet kararı verildiği, 13/10/2021 tarihli duruşmada işbu şirket yönünden tefrik kararı verildiği anlaşılmıştır.
Dosya rapor tanzim etmek üzere bilirkişiye tevdi edilmiş olup bilirkişi hazırlamış olduğu raporda özetle; —-. ile borçlu sıfatıyla —- arasında Kredi Genel Sözleşmesinin imzalandığını, —-Genel Kredi Sözleşmesinde müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile sözleşmeyi imzaladığını, 27.02.2015 tarihinde KREDİ GENEL SÖZLEŞMESİ LİMİTİNİN ARTIRILMASI formu ile Genel Kredi Sözleşme limiti 2.000.000.- TL artırılarak toplam 7.275.000 TL’ a çıkarıldığını, artırım aşamasında borçlu sıfatı ile —-. ve kefil—-imzasının alındığını, imza altına alınan Kredi Genel Sözleşmesine istinaden Davacı Banka tarafından bahse konu şirkete TİCARİ KREDİLİ MEVDUAT HESABI, TİCARİ KREDİ KARTI kredileri kullandırıldığını, hesapların kat edilme tarihi 28.02.2020 olup, 03.03.2020 tarihli ihtarnameye göre, —-. firmasının davacı bankaya; —– no.lu Kredili Mevduat Hesap riski ile alakalı olarak 132,31.-TL, —— no.lu kredi kartı riski ile alakalı olarak 48.956,66.-TL olmak üzere, toplamda 49.088,97.-TL borcunun bulunduğunun belirtildiğini, hesaplama yapılırken azami akdi faiz oranı olarak %1.40, azami gecikme faiz oranı olarak %1.70 kullanıldığını, asgari ödeme tutarının son ödeme tarihi olan 17.02.2020 tarihinde ödenmediğini, ekstra kesim tarihi olan 10.02.2020 tarihinden, son ödeme tarihi olan 17.02.2020 tarihine kadar 8 gün üzerinden, alışveriş faiz oranı olan %1.40 ile alışveriş faizi hesaplandığını, tüm yapılan hesaplamalar neticesinde takip talep tarihi olan 21.09.2021 tarihi itibariyle, davalının davacıya 65.183,73.-TL borçlu olduğunu beyan etmiştir.
Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı alacak için müteselsil kefile karşı yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı ile dava dışı şirket arasındaki sözleşme kapsamında davacı tarafından hangi tutarda kredi kullandırıldığı, kullandırılan kredinin hangi tutarının ödendiği, davacının bakiye alacağının ne olduğu, kredi hesabının usulüne uygun kat edilip edilmediği, davalının kredi borcundan sorumlu olup olmadığı, bu itibarla —- Banka Alacakları İcra Dairesi—- sayılı takip dosyasına yapılan itirazın haklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
6098 s.TBK.nun 581.m.sine göre Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir.
Kefalet sözleşmesinin koşulları 6098 s.TBK.nun 582.m.sinde;” Kefalet sözleşmesi, mevcut ve geçerli bir borç için yapılabilir. Ancak, gelecekte doğacak veya koşula bağlı bir borç için de, bu borç doğduğunda veya koşul gerçekleştiğinde hüküm ifade etmek üzere kefalet sözleşmesi kurulabilir.
Yanılma veya ehliyetsizlik sebebiyle borçlunun sorumlu olmadığı bir borç için kişisel güvence veren kişi, yükümlülük altına girdiği sırada, sözleşmeyi sakatlayan eksikliği biliyorsa, kefaletle ilgili kanun hükümlerine göre sorumlu olur. Aynı kural, borçlu yönünden zamanaşımına uğramış bir borca kefil olan kişi hakkında da uygulanır.
Kanundan aksi anlaşılmadıkça kefil, bu bölümde kendisine tanınan haklardan önceden feragat edemez.” şeklinde düzenlenmiştir.
6098 s. TBK.nu 583.msi uyarınca; Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.
6098 s.TBK.nun 584.m.si uyarınca, Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
(Ek fıkra: 28/03/2013-6455 S.K./77. md) Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.
6098 s.TBK.nun 585..msinde adi kefalet;” Adi kefalette alacaklı, borçluya başvurmadıkça, kefili takip edemez; ancak, aşağıdaki hâllerde doğrudan doğruya kefile başvurabilir:
1. Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması,
2.Borçlu aleyhine —– takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi.
3. Borçlunun iflasına karar verilmesi.
4. Borçluya konkordato mehli verilmiş olması.
Alacak, kefaletten önce veya kefalet sırasında rehinle de güvence altına alınmışsa, adi kefalette kefil, alacağın öncelikle rehin konusundan alınmasını isteyebilir. Ancak, borçlunun iflasına veya kendisine konkordato mehli verilmesine karar verilmişse, bu hüküm uygulanmaz.
Sadece açığın kapatılması için kefil olunmuşsa, borçlu aleyhine yapılan takibin kesin aciz belgesi alınmasıyla sonuçlanması veya borçlu aleyhine —– takibatın imkânsız hâle gelmesi ya da konkordatonun kesinleşmesi durumlarında, doğrudan doğruya kefile başvurulabilir. Sözleşmede, bu durumlarda alacaklının, önce asıl borçluya başvurmak zorunda olduğu kararlaştırılabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Müteselsil kefalet 6098 s.TBK.nun 586.m.sinde;”- Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.
Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.”
Her ne kadar davalı yan dava dışı şirket hakkında geçici mühlet kararı verildiğinden bahisle kefile gidilemeyeceğini beyan etmiş ise de yukarıda açıklamalar ışığında asıl borçlu hakkında verilen geçici mühlet kararının alacağın tahsili için kefile gidilmesine engel olmadığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı ve yasal deliller birlikte değerlendirildiğinde; ; —–. ile borçlu sıfatıyla —- arasında Kredi Genel Sözleşmesinin imzalandığı iş bu sözleşmede davalının müşterek ve müteselsil kefil olduğu, dava dışı asıl borçlu tarafından kredi taksitlerinin ödenmediği, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda hesabın usulüne uygun kat edildiği davacı bankanın takip talep tarihi olan 21.09.2021 tarihi itibariyle, davalının davacıya 65.183,73 TL alacaklı olduğu davasında haklı olduğu anlaşılmıştır.
İcra İnkar Tazminatı Yönünden Yapılan Değerlendirmede; İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra-inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması ve alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. (Yargıtay —-.HD—— Bu kapsamda somut olayda, alacağın likit olduğu ve diğer icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi şartları gerçekleştiği anlaşılmakla, hükmolunan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile, — Banka Alacakları İcra Dairesinin —– Esas sayılı dosyasında davalı/borçlunun itirazının iptali ile takibin aynen devamına
2-Asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 4.439,15 TL karar ve ilam harcının ve 179,00 TL başvurma harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 10.397,66 TL nisbi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Aşağıda dökümü yazılı 1.557,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince talep halinde karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
8-Dava şartı arabuluculuk kapsamında arabulucu —– (Sicil no:—–) Hazine tarafından ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan 6831 sayılı Kanun’a göre yargılama gideri olarak tahsili için Hazine’ye müzekkere yazılmasına,
Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.