Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/149 E. 2023/468 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TÜRK MİLLETİ ADINA

ESAS NO : 2022/149 Esas
KARAR NO : 2023/468

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/09/2014
KARAR TARİHİ : 01/06/2023

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 9. maddesine göre Türk Milleti adına yargılama yetkisini kullanan bağımsız —— Asliye Ticaret Mahkemesince, tarafça açılan dava üzerine yapılan yargılama nihayetinde;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin 06/07/2011 ve 25/08/2011 tarihlerinde üreticisi davalı —–. olan iki adet otobüsü bayi olan diğer davalıdan satın aldığını, davalı —— tarafından 2 yıllık garanti süresi ve 1 yıllık ek garanti süresi verildiğini, araçlardan birinin teslim alındıktan yaklaşık 1 ay sonra seyir halindeyken arızalandığını ve yetkili servise götürüldüğünü, 27/09/2011 tarihinde durumun davalı üretici firmaya bildirildiğini, bundan sonra da arızaların devam ettiğini ve yetkili servislerde bakıma alındığını, aynı şekilde de diğer araçta da benzer arızaların meydana geldiğini ve devamlı bakıma alındığını, yetkili servislerde araçların geçici tamirlerle oyalandığını, arızaların giderilemediğini ve müvekkilinin sefer kayıplarından dolayı zarara uğradığını, davalılara —–.Noterliği’nin ——- yevmiye nolu 24/09/2012 tarihli ihtarnamesi gönderilerek araçların gizli ayıplı olduğunun, zarar sebebiyle talep ve dava hakları saklı kalmak üzere ayıpsız yenisi ile değiştirilmesini talep ettiklerinin bildirildiğini, ihtarnameye cevap verilmediği gibi arızaların da devam ettiğini, ardından mahkemeden delil tespiti talebinde bulunulduğunu ve düzenlenen bilirkişi raporu ile araçlarda iyileştirilemeyecek şekilde üretimden kaynaklanan gizli ayıp olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin —— tarafından hazırlanan seferlere çıkamamasından dolayı hakediş kaybının hesaplanması talebiyle adı geçen firmaya başvuruda bulunulduğunu ve hesaplama yapıldığını, buna göre araçların eksik sefer kazancının tahmini olarak 56.653,36 TL olduğunu, müvekkilinin TBK 227.m. uyarınca genel hükümlere göre tazminat isteme hakkının bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 56.653,36 TL kazanç kaybı zararının ticari faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davacı vekili 26/03/2018 tarihli dilekçesi ile, dava değerini 63.808,11 TL olarak ıslah ettiklerini bildirmiştir.
Davalı ——-. vekili, zamanaşımı definde bulunduklarını, garanti süresinin de 2 yıl olduğunu, davacı tarafça ek 1 yıl garanti verildiği ileri sürülmüş ise de bunun kanunun aradığı şartlarda bir garanti olmadığını, zira TBK 231.m. uyarınca satıcının ayıba karşı tekeffül borcunu 2 yıllık süreden daha fazla bir süre ile kabul ettiğini açıkça belirtmesi gerektiğini, ayrıca yasal sürede ayıp ihbarında bulunulmadığını, davacının 27/09/2012 tarihinde bildirimde bulunduğunu, ayrıca ayıp iddiasını da kabul etmediklerini, araçların bakım için belirli kilometrelerde servise getirilmelerinin garanti gereği olduğunu, ancak araç bakım km.si geçtikten sonra servise getirildiğinde sistem gereği yapılan işlemlerin arıza kodu gibi görünmekte olduğunu, davacı araçlarının da pek çok kez süresinden sonra bakıma getirildiğini, bu durumda araç garanti dışı kalması gerektiği halde müvekkilinin müşteri memnuniyeti çerçevesinde aracın garantisini sürdürdüğünü, ayrıca davacının kullanıcı hatalarının söz konusu olduğunu, ayrıca müvekkilinin gece servis imkanı da sağlayarak davacı araçlarının sefer kaybı yaşamasını engellediğini, davacı tarafça belirtilen eksik sefer sayısının neye göre belirlendiğinin belli olmadığını, zira farklı nedenleri de olabileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı ——- vekili, zamanaşımı definde bulunduklarını, davacının ek garanti süresi verildiği yönündeki iddiasının doğru olmadığını, ayrıca yasal sürede ayıp ihbarında bulunulmadığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, zira müvekkilinin diğer davalının yetkili bayii yani aracın satımına aracı firma konumunda olduğunu, üretici olmadığını, ayıp iddiasının doğru olmadığını, davacının kullanıcı hatasının söz konusu olduğunu, zarar iddiasının da kabul edilemeyeceğini, varsayıma dayalı bir hesaplama yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkememizce 01/10/2019 tarih ve —–Esas —–Karar sayılı Kararı ile; ” … Yargıtay —–. Hukuk Dairesinin —- esas, ——-karar sayılı kararı emsal alındığında, yukarıda belirtildiği üzere satım konusu araç arızanın üretim hatasından kaynaklanması nedeniyle, davalı üretici firma——satıcı diğer davalı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı görülmekle, davalıların husumet yönündeki itiraz sebebinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. TTK 23/c maddesi uyarınca basit bir inceleme veya incelettirmek sonucunda malın ayıplı olduğu anlaşılmadığı taktirde ayıp ihbarı konusunda TBK 223/2 maddesi hükmü uygulanır. TBK 223/2 maddesi uyarınca alıcı satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse bunu hemen satıcıya bildirmek zorundadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişi kurulundan alınan denetime elverişli esas ve ek rapor içeriklerine göre; araçta üretim hatasından kaynaklı gizli ayıp olduğu ve ayıbın devam ettiğinin belirlendiği, taraflar tacir olduğundan ayıp ihbarının TTK’nın 18/3. maddesinde hükme bağlanan usullerle ve TTK’nın 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde ve gizli ayıp olması nedeniyle BK’nın 223. maddesinin 2. ve 3. fıkralarındaki belirtildiği üzere derhal yapılması gerektiği, nitekim davacının ticari amaçlı davalıdan sıfır olarak aldığı araçlarda trafiğe çıkışından hemen sonra sürekli olarak çeşitli arızalar meydana geldiği, yoğun trafikte yolcu taşımak beklentisiyle alınan bu araçların trafikte arızalanmasının risk taşıdığı, davacının bu şartlar altında araçları kullanmaya zorlanamayacağı, araçlarda meydana gelen arızalar nedeniyle araçların servise alındığı, bu itibarla ayıp ihbarının süresinde yapıldığı, kaldı ki arızaların garanti süresi içinde meydana geldiği, teknik bilirkişi tarafından—– kodlu aracın —— kodlu aracın ise 16 seferden mahrum kaldığının tespit edildiği, incelenen ticari defter ve kayıtlar ile ——-. yazı cevabı doğrultusunda araçların ortalama kazanç kaybının 36.378,10 TL ile 27.430,01 TL olduğunun hesaplandığı, davacının davasını fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtığı, başlangıçta kazanç kaybına ilişkin zararın belirlenmesinin mümkün olmadığı, ıslah adı altında verilen dilekçenin talep arttırım niteliğinde olduğu görülmekle; denetime elverişli bulunan bilirkişi raporuna Mahkememizce de iştirak edilmiş, anılan kanun maddeleri ve Yargıtay içtihatları gereği açıklanan gerekçeler ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçeleri ile;

“Davanın kabulü ile, 56,653,36 TL’nin, 02/06/2014 dava tarihinden itibaren 7.147,75 TL’nin ise 26/03/2018 ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,” karar verilmiştir.Verilen karara karşı, davalılar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.—–.HD kararın istinafı üzerine mahkememiz kararını incelemesi neticesinde——-sayılı ilamıyla;
“Dava, ayıplı araç satışı nedeniyle oluşan kazanç kaybı zararının tazmini istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı taraf zamanaşımı definde bulunduklarını, zira TBK 231.m. uyarınca 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğunu, davacıya ek garanti süresi de verilmediğini savunmuş, davacı ise genel hükümler uyarınca tazminat talebinin 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olduğunu, kaldı ki davanın ek 1 yıllık garanti süresi içinde açıldığını, ayrıca davalı tarafın ağır kusurlu olması nedeniyle TBK 231/2 m. uyarınca zamanaşımı definden yararlanamayacağını ileri sürmüştür. Dosya kapsamından davalıların zamanaşımı define ilişkin olarak mahkemenin olumlu veya olumsuz bir değerlendirmesine rastlanılmamıştır. Oysa HMK 142.m. uyarınca tahkikata başlanmadan önce zamanaşımı defi hakkında karar verilmelidir, mevcut delil durumu itibariyle bu aşamada değerlendirilmesi mümkün değilse en azından işin esası hakkında karar verilmeden önce değerlendirilmesi gerekir.” gerekçeleriyle mahkememiz kararının kaldırılmasına karar vermiştir.Kaldırma kararı dosyası, mahkememiz dosyası 2022 yılının ——-esasına kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Dava, davacının satın aldığı ——-plakalı araçlardaki ayıp nedeniyle uğradığı kazanç kaybının tahsili istemine ilişkindir. Davacı 06/07/2011 ve 25/08/2011 tarihlerinde üreticisi davalı ——- olan iki adet otobüsü bayi olan diğer davalıdan satın almıştır.
Davalıların zamanaşımı defileri yönünden inceleme yapılmıştır.
TBK’nın zamanaşımı başlıklı, 231.maddesinde ; “Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Kanunlarla belirlenen bu zamanaşımı süreleri, alıcının ayıplı mal ve hizmetten doğan seçimlik haklarını kullanmasına ilişkindir. Yoksa ayıptan doğan seçimlik hakkı kullanmasıyla muhatabın ortaya çıkan borçları, TBK m.231’in öngördüğü zamanaşımına değil, on yıllık genel zamanaşımına tabidir (TBK m. 146)Ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, malın teslim tarihinden itibaren başlar.
Somut olayda, otobüslerin satın alınmasından sonra, 27.09.2011 ve 27.01.2013 tarihleri arasında defaeten değişik sebeplerden ötürü otobüslerin arızalanması üzerine araçların arızaları yetkili serviste yaptırıldığı, dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporlarında, arızanın aracın sıfır teslimi sırasında anlaşılmasının mümkün olmadığı, üretim kaynaklı bir arıza bulunduğu, ayıbın kullanım ile ortaya çıkan gizli ayıp niteliğinde olduğu, TBK madde 231 kapsamındaki 2 yıllık sürede, davalılara davacı tarafından 24.09.2012 tarihinde —– Noterliğinden —–yevmiye numara ile ihtarname keşide edilmiş, araçların gizli ayıplı olduğu, uğranılan zarar ve mahrum kalınan kâr sebebiyle talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, sürekli arıza veren gizli ayıplı araçların ayıpsız bir yenisi ile değiştirilmesi talep edilmiştir.a tabidir (TBK m. 146)Ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, malın teslim tarihinden itibaren başlar.Somut olayda, otobüslerin 2011 yılında satın alınmasından sonra, 27.09.2011 ve 27.01.2013 tarihleri arasında defaeten değişik sebeplerden ötürü otobüslerin arızalanması üzerine araçların arızaları yetkili serviste yaptırıldığı, dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporlarında, arızanın aracın sıfır teslimi sırasında anlaşılmasının mümkün olmadığı, üretim kaynaklı bir arıza bulunduğu, ayıbın kullanım ile ortaya çıkan gizli ayıp niteliğinde olduğu, TBK madde 231 kapsamındaki 2 yıllık sürede, davalılara davacı tarafından 24.09.2012 tarihinde—–Noterliğinden —— yevmiye numara ile ihtarname keşide edilerek, araçların gizli ayıplı olduğu, uğranılan zarar ve mahrum kalınan kâr sebebiyle talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, sürekli arıza veren gizli ayıplı araçların ayıpsız bir yenisi ile değiştirilmesi talep edildiği, bu noktada davacının süresi içinde gizli ayıbı ihbar ettiği anlaşılmakla TBK madde 146 kapsamında 10 yıllık zamanaşımı süresinde bu talebini ileri sürebileceği değerlendirilmekle, davalıların zamanaşımı defileri yerinde görülmemiştir.
Dosyanın esasının incelenmesine geçilmiştir.
Taraflar arasında; davacının, davalı —–üreticisi olduğu araçların satımı konusunda bayiisi olan diğer davalı —–plakalı aracın ve ——- plakalı aracı fatura karşılığı satın aldığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davalı —– üreticisi diğer davalı ——satıcısı olduğu ve davacı tarafından fatura karşılığı satın alınan 2 aracın satın alındıktan sonra garanti kapsamı içerisinde bulunduğu sırada araçlarda oluşan arızaların normal kullanım arızası mı yoksa araçların imali sırasında oluşan gizli imalat kusuru mu olduğu, bu kapsamda her iki aracın arızalanması nedeniyle servis hizmeti kapsamında servise bırakıldığı dönemlerde davacının kazanç kaybının oluşup oluşmadığı, bu şekilde bir kazanç kaybı varsa kazanç kaybının miktarının ne olduğu ile davalıların yukarıdaki açıklama kapsamında araçlarda gizli imalat kusuru bulunması durumunda bu kazanç kaybından dolayı davacıya karşı sorumluluklarının bulunup bulunmadığı ile sorumluluklarının niteliği/müştereken ve müteselsilen sorumluluklarının olup olmadığının saptanması noktalarında toplanmaktadır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesine göre; bir maldaki ayıp, satıcının zikir ve vaat ettiği vasıflarda veya niteliği gereği malda bulunması gereken lüzumlu vasıflarda eksiklik olmak üzere iki türde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan ikinci tür olan yani lüzumlu vasıflarda eksiklik şeklinde ortaya çıkan ayıptan bunun varlığını bilmese dahi satıcı sorumludur. Ayıp, maddi, hukuki ya da ekonomik eksiklik şeklinde ortaya çıkabilir. Borçlar Kanunu’nda tanımını bulan ayıba karşı tekeffül, satılan şeyin satıcının zikrettiği vasıfları taşımamasından veya bu şeyin değerini sözleşme gereğince ondan beklenen yararları azaltan veya kaldıran eksiklikler bulunmasından satıcının sorumlu olmasıdır (——Ayıba karşı tekeffül borcu, satıcının mülkiyeti geçirme borcunun tamamlayıcısıdır. Aynı zamanda satıcının bu borcu kanuni bir borç mahiyetindedir ——
6098 sayılı TBK’nun 219. maddesinde, satıcının, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olduğu, Yasa’nın 227.maddesinde satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcının; satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme, satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme, aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme veya imkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme seçimlik haklarından birini seçebileceği ve alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkının saklı olduğu hüküm altına alınmıştır.
Yargıtay —–. Hukuk Dairesinin —— karar sayılı kararı emsal alındığında, yukarıda belirtildiği üzere satım konusu araç arızanın üretim hatasından kaynaklanması nedeniyle, davalı üretici firma—— satıcı diğer davalı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı görülmekle, davalıların husumet yönündeki itiraz sebebinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır.TTK 23/c maddesi uyarınca basit bir inceleme veya incelettirmek sonucunda malın ayıplı olduğu anlaşılmadığı taktirde ayıp ihbarı konusunda TBK 223/2 maddesi hükmü uygulanır. TBK 223/2 maddesi uyarınca alıcı satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse bunu hemen satıcıya bildirmek zorundadır.Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişi kurulundan alınan denetime elverişli esas ve ek rapor içeriklerine göre; araçta üretim hatasından kaynaklı gizli ayıp olduğu ve ayıbın devam ettiğinin belirlendiği, taraflar tacir olduğundan ayıp ihbarının TTK’nın 18/3. maddesinde hükme bağlanan usullerle ve TTK’nın 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde ve gizli ayıp olması nedeniyle BK’nın 223. maddesinin 2. ve 3. fıkralarındaki belirtildiği üzere derhal yapılması gerektiği, nitekim davacının ticari amaçlı davalıdan sıfır olarak aldığı araçlarda trafiğe çıkışından hemen sonra sürekli olarak çeşitli arızalar meydana geldiği, yoğun trafikte yolcu taşımak beklentisiyle alınan bu araçların trafikte arızalanmasının risk taşıdığı, davacının bu şartlar altında araçları kullanmaya zorlanamayacağı, araçlarda meydana gelen arızalar nedeniyle araçların servise alındığı, bu itibarla ayıp ihbarının süresinde yapıldığı, kaldı ki arızaların garanti süresi içinde meydana geldiği, teknik bilirkişi tarafından —- kodlu aracın- —- kodlu aracın ise 16 seferden mahrum kaldığının tespit edildiği, incelenen ticari defter ve kayıtlar ile ——- yazı cevabı doğrultusunda araçların ortalama kazanç kaybının 36.378,10 TL ile 27.430,01 TL olduğunun hesaplandığı, davacının davasını fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtığı, başlangıçta kazanç kaybına ilişkin zararın belirlenmesinin mümkün olmadığı, ıslah adı altında verilen dilekçenin talep arttırım niteliğinde olduğu görülmekle; denetime elverişli bulunan bilirkişi raporuna Mahkememizce de iştirak edilmiş, anılan kanun maddeleri ve Yargıtay içtihatları gereği açıklanan gerekçeler ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile,
56,653,36 TL’nin, 02/06/2014 dava tarihinden itibaren 7.147,75 TL’nin ise 26/03/2018 ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 4.358,71 TL karar ve ilam harcından 967,50 TL peşin harç ile 150 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 3.241,21‬ TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 10.209,25 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 25,20 TL başvuru harcı ve 967,50 TL peşin harç ile 150,00 TL ıslah harcı toplamı: 1.142,7‬ TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 5.493‬ TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalıların yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince talep halinde karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.