Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/125 E. 2022/720 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/125 Esas
KARAR NO : 2022/720

DAVA : Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 18/02/2022
KARAR TARİHİ : 18/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, imzalanan —Sözleşmesi’ne (Sözleşme) istinaden asıl borçlu—kredi kartı tahsis edilerek kullandırıldığını, sözleşmeye— müteselsil kefil sıfatı ile imza attığını, ödemelerin yapılmaması üzerine ihtarname keşide edildiğini ancak yine ödeme yapılmadığını, icra takibi yapıldığını, fakat itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, arabuluculuk sürecinden sonuç alınamadığını, iddia ederek, itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen cevap dilekçesi vermediği gibi duruşmaya da gelmediği görülmüştür.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle 2004 sayılı İİK 67.madde uyarınca açılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatı talebine ilişkindir.—sayılı takip dosyası celp edilmiş incelenmesinde; davacı-takip alacaklısı tarafından davalı-takip borçlusu aleyhine 08/07/2021 tarihinde asıl alacak + işlemiş faiz + gider vergisi toplamı 9.464,14 TL tutarındaki alacağın, fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği, borçlu 16/07/202 tarihli itiraz dilekçesi sunulduğu, itiraz dilekçesinde borca ve fer’ilerine itiraz edildiği; icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği, bu haliyle eldeki davanın yasal süresi içerisinde açıldığı görülmüştür.Uyuşmazlığın çözümü için dosya uzman bilirkişiye tevdi edilmiş, davacı banka ile asıl borçlu—- arasında 06.02.2018 tarihinde 30.000,00 TL limitli ve 11.10.2018 tarihinde 33.000,00 TL limitli — (Sözleşme) imzalandığı,— Sözleşme’ye en son 33.000,00 TL limite kadar müteselsil kefil sıfatı ile imza attığını, atılan kefalet imzasının 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 583’ncü maddesindeki şekil şartlarını taşıdığını,— şirket ortağı olması nedeniyle eş rızasına gerek bulunmadığı, borçtan sorumlu bulunduğu kanaatine varıldığını, asıl borçluya—- numaralı kredi kartının tahsis edildiğini, ancak ödemelerde sorun yaşandığını, son ödeme 27.10.2020 tarihinde 900,00 TL olarak yapıldıktan sonra başka ödeme yapılmadığını, bunun üzerine; 25.06.2021 tarihinde bankanın hesabı 03.06.2021 tarihinde kat ettiğini belirterek ihtarname keşide ettiğini, 30 gün ödeme süresi verdiğini, 29.06.2021 tarihinde ihtarnamenin tebliğ edilmeden 21. madde kapsamında — teslim edildiğini, ihtarnamenin kefilin sözleşmede belirttiği adrese keşide edilmesi nedeniyle tebliğ edilmiş sayılması gerektiği kanaatine varıldığını, 02.07.2021 tarihinde sürenin dolduğu ancak ödeme yapılmadığını, gün sonundan itibaren temerrüdün oluştuğunu, 08.07.2021 tarihinde (harçlandırma tarihi) bankanın — numaralı icra dosyasında takibe geçtiğini,16.07.2021 tarihinde kefil — borcu bulunmadığını belirterek, borca, işlemiş faize, vekalet ücretine, icra masraflarına ve tüm ferilerine itiraz ederek takibi durdurduğu, 18.02.2022 tarihinde bankanın Sayın Mahkeme’ye başvurarak itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini talep ettiğinin görüldüğünü, asıl alacak tutarı 8.561,97 TL olarak hesaplandığını, takip talebine bağlı kalarak banka alacağının 8.602,96 TL olduğu, takip tarihinden tahsil edileceği tarihe kadar asıl alacak tutarına yıllık % 27,36 oranında temerrüt faizi hesaplanması gerektiğini, Kefil—-Sözleşme’ye attığı müteselsil kefalet imzası nedeniyle borçtan sorumlu bulunduğunu bildirmiştir.
TBK’nın kefalet sözleşmesinin şeklini düzenleyen 583. maddesinin ilk fıkrasında “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” hükmü getirilmiş ve kefalet sözleşmesinin geçerliliği bakımından şekli koşullar öngörülmüştür. Somut olayda; kefalete ilişkin şekil şartlarının yerine getirildiği anlaşılmaktadır. Kefalet kabul beyanı sözleşmenin zorunlu unsuru değildir. Bu itibarla, kefaletin şekil şartlarının yerine getirilip getirilmediği hususunda esas alınamaz.TBK’nın 586. maddesi uyarınca alacaklının müteselsil kefile başvurabilmesi için borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. 6098 sayılı TBK’nın 88 ve 120. maddelerindeki faizle ilgili sınırlama tacirlerin ticari işleri hakkında uygulanmaz. Zira, 6102 sayılı TTK’nın 8/1. maddesi hükmüne göre “ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir.”. Somut olayda; dayanak sözleşme “genel kredi sözleşmesi” olup, kullandırılan kredilerin ticari nitelikte olduğu, 6098 sayılı TBK’nın 88. ve 120. maddeleri hükümlerinin ticari işlerde uygulanamayacağı, sözleşmede belirtilen oranda akti ve temerrüt faizi talep edilebileceği anlaşıldığından, bilirkişi raporu ile belirlenen faiz oranı hükme esas alınmıştırTaraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişiden alınan rapor içeriğine göre; dava dışı asıl borçlu ile davacı banka arasında — üyelik sözleşmesi akdedildiği, davalının bu sözleşmeye müteselsil kefil sıfatıyla imza attığı, davacı banka tarafından kullandırılan kredilerin davalı tarafından ödenmediği, davacı bankanın bakiye alacağının denetime elverişli bilirkişi raporu ile toplam 8.602,96 TL olarak tespit edildiği, alacağın likit ve belirlenebilir olduğu anlaşıldığından, açıklanan gerekçeler ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile; —-Esas sayılı takibine yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %27,36 oranında faiz işletilmek suretiyle, 8.561,97 TL asıl alacak, 39,04 TL işlemiş akdi faiz, 1,95 TL gider vergisi olmak üzere toplamda 8.602,96 TL üzerinden devamına, aşan istemin reddine,Hükmolunan alacağın %20 si icra inkar tazminatının davalı taraftan tahsili ile davacıya verilmesine,
2-Alınması gerekli karar harcı 587,67 TL’nin peşin olarak yatırılan toplam 114,31 TL’den mahsubu ile 473,36 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan 114,31 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 92,20 TL ilk dava masrafı, 124,50 TL tebligat-müzekkere-posta, 1.100,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.316,70 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre(%91 Kabul) 1.198,19 TL’sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan—uyarınca hesaplanan—- davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Arabuluculuk aşamasında yapılan ve Hazine tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6831 sayılı Kanuna göre kabul ret oranı dikkate alınarak 1.201,20 TL davalıdan, 118,80 TL sinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansın karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere davalı tarafın istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna, davacı taraf açısından kesin olmak üzere davacı tarafın yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.