Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/732 E. 2023/158 K. 23.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/732 Esas
KARAR NO: 2023/158
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 18/12/2017
KARAR TARİHİ: 23/02/2023

—– maddesine göre —- adına yargılama yetkisini kullanan bağımsız —–Ticaret Mahkemesince, tarafça açılan dava üzerine yapılan yargılama nihayetinde;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
I.İDDİA : Davacı vekili; dava dilekçesinde, davalılardan —— toplam 90.000 TL bedelli üç adet bonoya dayanarak davacı ve ihbar edilen hakkında ——- sayılı takip dosyası ile takip başlattığını, davalılardan —- ise toplam 45.000 TL bedelli 2 adet bonoya dayanarak davacı ve ihbar edilen hakkında —– sayılı dosyası ile takip başlatığını, davacının her iki davalıya borcunun bulunmadığını, her iki davalının da dayandığı tüm bonoların ihbar edilen —- düzenlediği ve davacının lehtar olduğu bonolar olduğunu, ihbar edilenin anılan bonoları——- elektrik şebekesi yapım işi nedeniyle davacıya verdiğini, davacının dava konusu bonoları ticaretinde kullanmak ve çabuk bir şekilde devredebilmek için beyaz ciro ile ciroladığını, ancak kimseye zilyetliğini devretmediğini, dava konusu bonoların dava dışı —–tarafından davacının çantasından alındığını, bonoların davacının elinden rızası dışında çıktığını, davacı ile her iki davalı arasında ticari ilişki bulunmadığını, ihbar edilen ———-yakını olduğunu, bu kişi ile danışıklı hareket ettiklerini belirtmiş, davacının her iki davalıya borçlu olmadığının ayrı ayrı tespitine, davalılar aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

ll. SAVUNMA : Davalı vekili; cevap dilekçesinde, davacının icra takibi dayanağı senetlerin—–tarafından çalındığına ilişkin olarak herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığını, davacının beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, ihbar olunan —–davacının borçlarını ödememek amacıyla fikir birliği içinde hareket ettiklerini, davalıların senedi kötüniyetli iktisap etmediğini, davacının iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini belirtmiş, davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.

lll.İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, senetten kaynaklı borçlu olunmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasıdır.
Davacı Vekili dava dilekçesi ile, Davalılardan—- bonoya dayanarak, —– dosyası üzerinden Davalılardan — toplam—– adet bonoya dayanarak, —– sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla davacı ve ihbar edilene takip yaptığını, davacının her iki davalıyada borcu bulunmadığını, söz konusu senetleri keşide edenin İhbar olunan — olduğunu, davacının lehtar olduğunu, —– ilinde elektrik işi nedeniyle senetlerin davacıya verildiğini, daha sonra işin feshedilmesi nedeniyle ayrı bir sözleşme imzalandığını, senetlerin bedelsiz kaldığını, davacının her iki davalıyıda tanımadığını, senetlerin dava dışı —– tarafından çalındığını, daha sonrasında rıza dışında elden çıkan senetlerin davalıların elline geçtiğini, davalıların dava dışı —- yakınları olduğunu, soyadlarının aynı olduğunu, danışıklı hareket ettiklerini, Davalılardan—-İhbar Edilen— tarafından—– sayılı dosyasında açılan menfi tespit davasına verdiği cevap dilekçesinde, bonoların düzenlenme nedenini, —– Müvekkil—— arasındaki ticari ilişkiyi ve——numaralı soruşturmayı bildiğini bildirdiğini, davalıların kötü niyetli olduklarını, iddia ederek senetlerden kaynaklı davalılara borçlu bulunmadığının tespiti ile tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; Davacının icra takibi dayanağı senetlerin —– tarafından çalındığına ilişkin olarak herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığını, beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini, ihbar olunan —– davacının borçlarını ödememek amacıyla fikir birliği içinde hareket ettiklerini, davalıların senedi kötüniyetle iktisap etmediğini, davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce dava hakkında—– sayılı ilam ile; “Dava konusu bonoların incelenmesinde lehtar ve ilk cirantanın davacı —- olduğu, davacı ilk ciranta tarafından imzanın inkar edilmediği, görünüş itibariyle ciro silsilesinin düzgün olduğu, keşideci ile lehtar arasındaki şahsi def’ilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin senedi iktisabında kötüniyetli olduğunun kanıtlanması gerektiği, aksi takdirde keşideci ile lehtar arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan şahsi def’ilerin müracaatta bulunan iyiniyetli hamile karşı ileri sürülemeyeceği, ——
Somut olayda, imzası inkar edilmeyen bonoları iktisap eden davalı hamillerin, bonoyu iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği, kötüniyetli hamil olduğunun kanıtlanamadığı, ihbar olunan keşideci ve lehtar arasındaki ticari ilişki gereği bonoların bedelsiz olduğu şeklindeki şahsi def’inin davalılara karşı ileri sürelemeyeceği, davacının bonoların çalındığına dair iddiası yönünden herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığı, bu husus esasen suç teşkil ettiğinden yemin delili ile de ispat olunamayacağı —– anlaşıldığından, davanın reddine, infaz edilen tedbir kararı bulunmadığından, koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.
Davacı vekili kararı istinaf etmiştir.
Kararın istinafı üzerine mahkememiz kararını inceleyen—— ilamı ile;
“1-Davacı vekilinin ilk istinaf sebebi; bonoyu icraya koyan hamillerden —- bonoları kötü niyetle ele geçirmiş olan —– ile aynı soy adını taşıması nedeniyle yakını olup; onunla danışıklı olarak hareket ettiğinden, diğer hamil davalı —- ise, ihbar edilen – tarafından——sayılı menfi tespit davasına verdiği cevap dilekçesinde, bonoların düzenlenme nedenini, —– müvekkili arasındaki ticari ilişkiyi ve—–numaralı soruşturmayı bildiğini bildirip, —– müvekkili arasındaki sözleşmenin bir örneğini cevap dilekçesi ekinde sunduğundan,—– danışıklı olarak hareket ettiğinden, davalıların bile bile borçluların zararına hareket etmekte olan, kötü niyetli hamil olduğuna ve mahkemece bu konudaki delillerin toplanmadığına ilişkindir.
Davalı —– tarafından aleyhine açılan —– sayılı dosyasına sunduğu cevap dilekçesinin —- takip dosyasına konu senetlerin—– isimli kişilerin tehdidi ile imzaladığına ilişkin şikayeti üzerine yürütülen —–soruşturma evrakında şüpheliler hakkında takipsizlik kararı verildiğini, —-maddesinde; —— sözleşmesi düzenlendiği, taraflar arasında anlaşmazlık çıktığından, tüm işin —– devredilerek, senetlerin ortaklarının yapmış olduğu masraflara karşılık düzenlendiğini, davacı tarafın ——– arasında ticari ilişki bulunmadığına dair iddiasının doğru olmadığını, senetleri beyaz ciro ile alan iyi niyetli hamil olduğunu iddia ederek, dilekçe ekinde sözleşme örneğini dosyaya sunduğu tespit edilmiştir.
—– soruşturma evrakının incelenmesinden; dava konusu senetlere ilişkin olduğu, davacı —– tarihli beyanında; Ben —– taşeron firma olarak elektirik değişim işlerini yapmaktayım. Müşteki — tanırım. Köy gruplarının elektirik işlerinin değişim işini ——- devretmiştik. Bizim belli bir harcamalarımız olduğu için kendisin de nakiti olmadığı için bize senet verdi. Her hakedişde bize ödeyeceğini söyledi. Ancak şu güne kadar bize hiç bir ücret ödemedi, ama kendisi hakediş yaptı. Bize ödeme yapmadı. Biz de senetleri işleme koyacağımızı söyledik. Kendisinin yanında çalışan 30 kişi ile birlikte ve bizim yanımızda çalışan 7 veya 8 ikişi ile birlikte bu senetleri kendisi imzalayarak verdi——–tehdit ederek kendisine senet imzallattırmadık. Zorla para almadık, kendisi bize olan borcunu ödememek için böyle bir iftira atmaktadır.” şeklindeki beyanı ile senetlerin bedelsiz olmadığını mahkeme dışı ikrar ettiği sabittir.
HMK 190.maddesi uyarınca; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” hükmü,
TTK’ nun 687 maddesine göre ” poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan defileri başvuran hamile karşı ileri süremez. Meğer ki hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” hükmü gereği bu iddia ———- sayılı kararı uyarınca tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Davacı taraf dava dilekçesi ile tanık deliline dayanmış mahkemece son oturumda; “Yargılamanın gelmiş olduğu aşama ve ön inceleme duruşmasında tespit edilen uyuşmazlık kapsamında tanık dinlenilmesinin bu celse itibariyle yerinde olmadığı anlaşıldığından talebin reddine” karar verilmiştir.
Davacı senetlerin bedelsiz kaldığı iddiasına dayanarak menfi tespit talep ettiğinden, davacı tarafça öncelikle, senetlerin bedelsiz olduğunun HMK 200. maddesi uyarınca yazılı belge ile kanıtlanması, sonra da davalıların lehtar——— cirosu ile hamil olmaları nedeniyle, TTK 687. maddesi uyarınca bonoları ciro yolu ile alırken bile bile borçlunun zararına hareket ettiklerinin kanıtlanması gerekir.
Davacı taraf senetlerin bedelsiz kaldığına ilişkin belge sunmamıştır. Dosyaya sunulan sözleşmeler ile bedelsizlik iddiasının kanıtlandığı ileri sürülmüş ise de;—- tarihli sözleşmenin—— arasında—— işine dair alt taşeronluk sözleşmesi olduğu, —- tarihli sözleşmenin, —— tarihli sözleşmenin; —— arasında, aynı işin alt taşeronluk sözleşmesi olduğu, —- tarihli sözleşmenin—— adi ortaklık olduğu ——- işine dair alt taşeronluk sözleşmesine konu işlerin üstlenildiği belirtilerek ortakların hisseleri ile sorumluklarının düzenlendiği, sözleşmede davaya konu senetlere ilişkin düzenleme bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu hali ile davacı taraf dava konusu senetlerin bedelsiz kaldığını yazılı belge ile kanıtlayamamıştır.
Davacı taraf dava dilekçesinde deliller 6.madde ile yemin deliline dayanmıştır.——uygulamaları uyarınca; yazılı belge ile dava kanıtlanamadığı taktirde, taraf yemin deliline dayanmış ise mahkemenin yemin delilini hatırlatması ve hak kullanıldığı taktirde eda ettirilmesi gerekir.
HMK 225.maddesinde; “Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.”
Yemine konu olamayacak vakalar, HMK 226/1-c maddesinde; “Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması yada kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakalar”
HMK 232.maddesinde; “Yemin tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
Mahkemece davacı tarafın yemin teklifi hakkının bulunduğu hatırlatılarak, hakkın kullanılıp kullanılmayacağı yönünde beyan alınmadığı, gerekçeli kararda “davacının bonoların çalındığına dair iddiası yönünden herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığı, bu husus esasen suç teşkil ettiğinden yemin delili ile de ispat olunamayacağı” gerekçesi ile yemin delilinin hatırlatılmadığı belirtilmiştir.
HMK 232.maddesinde yemini tarafın eda edeceği açıkça belirtilmiş olup, davacı taraf bonoların dava dışı —— tarafından rızası ve bilgisi dışında alındığını iddia ettiğinden, eylem suç teşkil etse dahi yemin —- dışında davacılar ——- tarafından icra edileceğinden mahkemenin gerekçesine dayanak yaptığı HMK 226/1-c maddesinin uygulanması mümkün olmadığından, mahkemece davacı tarafa yemin delili hatırlatılarak, teklif edildiği taktirde eda ettirerek, sonucuna göre karar vermesi gerekirken bu kurala uyulmadığından, davada bedelsizlik iddiasına ilişkin tüm delillerin toplandığından söz edilemez.
Dilekçede iddia edildiği gibi davalı —— senetlerin bedelsiz kaldığını bildiğine veya bildiğinin kabulü gerektiğine dair beyan ve delil bulunmadığı, dosyaya nüfus kayıtları getirtilerek, davacı ——, dava dışı —— ile aynı soy adını taşıması sebebiyle akrabalık iddiasının araştırılmadığı, tanıkların dinlenmediği tespit edilmiş ise de, davalıların TTK 687. maddesi uyarınca sorumluluklarına gidilebilmesi için zorunlu olan bedelsizlik iddiasının ve davalıların bile bile davacının zararına hareket ettiklerinin ispatı bakımından, mahkemece davacı tarafın yemin delili hatırlatılarak tüm deliller toplanmadığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde olmakla kabulü gerekmiştir.
2-TTK’nın 686. maddesine göre “Bir poliçeyi elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde, yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse son ciroyu imzalayan kişi, poliçeyi beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır. Poliçe herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, birinci fıkrada yazılı hükümlere göre hakkı anlaşılan yeni hamil, ancak poliçeyi kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisabında ağır bir kusur bulunduğu takdirde o poliçeyi geri vermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir.
HMK 190.maddesi uyarınca; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” ve TTK’ nun 687 maddesine göre ” poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan defileri başvuran hamile karşı ileri süremez. Meğer ki hamil poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.” hükmü gereği
Dava konusu senette 6102 Sayılı TTK’nın 776. maddesinde belirtilen tüm yasal zorunlu unsurlar bulunduğundan senedin bono vasfında olduğu, keşidecisinin —- lehtar ve ilk cirantanın davacı —– olduğu, davacı ilk ciranta tarafından imzanın inkar edilmediği, görünüş itibariyle ciro silsilesinin düzgün oldu—– cirosunun bulunmadığı görülmüştür.
Davacı tarafın menfi tespit davasında bedelsizlik ve senetlerin elinden rızası hilafına çıktığı iddiası mevcuttur. Bedelsizlik def’i şahsi def’i olup, davacı tarafından hukuki ilişki içinde olduğu önceki hamiller dışındaki yasal hamillere karşı ileri sürülemez ve davacı taraf, bu iddiasını yazılı delille kanıtlamak zorundadır. 6102 Sayılı TTK’nın 778/1-a. maddesinin yollaması ile 687. maddesinde “poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun” düzenlemesi uyarınca bunun tek istisnası TTK’nın 687. maddesinde belirtilen bile bile borçlu zararına senedi iktisap halidir ve bu iddia——–uyarınca tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Davacı taraf dava dilekçesi ile tanık deliline dayanmış mahkemece son oturumda; “Yargılamanın gelmiş olduğu aşama ve ön inceleme duruşmasında tespit edilen uyuşmazlık kapsamında tanık dinlenilmesinin bu celse itibariyle yerinde olmadığı anlaşıldığından talebin reddine” karar verilmiştir.
Davacı tarafın iddiası gibi, davalıların, TTK 687.maddesinde belirtildiği şekilde, dava konusu bonoları, bedelsiz olduğunu bildikleri halde davacının zararına hareket ederek —– iktisap ederek, takibe konu ettikleri, birlikte hareket ettikler——- uyarınca tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceğinden, tanık dinletme talebinin reddine karar verilmesi usule aykırı olduğundan, davacı vekilinin iddialarının yeterince araştırılmadan, eksik incelemeyle karar verildiğine ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
3-Dosyaya sunulan sözleşmeler,—— numaralı dosyasındaki ifadeler ve ——- kayıtları ile bedelsizlik iddiasının kanıtlanacağı ileri sürülmüş olup, — tarihli sözleşmenin —— işine dair alt taşeronluk sözleşmesi olduğu, —-tarihli sözleşmenin, —– tarihli sözleşmenin;—– arasında, aynı işin alt taşeronluk sözleşmesi olduğu, —- tarihli sözleşmenin ortak girişim —— arasında —— işine dair alt taşeronluk sözleşmesine konu işlerin üstlenildiği belirtilerek ortakların hisseleri ile sorumluklarının düzenlendiği, sözleşmede davaya konu senetlere ilişkin düzenleme bulunmadığı tespit edilmiştir.
Dava konusu senetlere ilişkin, dosya içerisinde mevcut—– evrakında, davacı —– tarihli beyanında; Ben—- birlikte —–taşeron firma olarak elektirik değişim işlerini yapmaktayım. Müşteki ——tanırım. köy gruplarının elektirik işlerinin değişim işini Biz ——– devretmiştik. Bizim belli bir harcamalarımız olduğu için kendisin de nakiti olmadığı için bize senet verdi. Her hakedişde bize ödeyeceğini söyledi. Ancak şu güne kadar bize hiç bir ücret ödemedi, ama kendisi hakediş yaptı. Bize ödeme yapmadı. Biz de senetleri işleme koyacağımızı söyledik. Kendisinin yanında çalışan 30 kişi ile birlikte ve bizim yanımızda çalışan 7 veya 8 ikişi ile birlikte bu senetleri kendisi imzalayarak verdi…. biz tehdit ederek kendisine senet imzallattırmadık. Zorla para almadık, kendisi bize olan borcunu ödememek için böyle bir iftira atmaktadır.” şeklindeki beyanı ile senetlerin bedelsiz olmadığını ikrar ettiği sabittir. Mahkeme dışı ikrar olduğu için HMK 188/1. maddedeki sonuçları doğurmaz ise de; yan deliller ile desteklenmek koşulu ile mahkemece serbestçe değerlendirilmesi gerekir. Soruşturma dosyasındaki diğer beyanlar davacı —– beyanını doğrular nitelikte olduğu tespit edildiğinden, senetlerin bedelsiz olduğunun kanıtlandığı yönündeki iddia yerinde değil ise de; davacı taraf yemin deliline dayandığı halde hatırlatılmadan karar verilmesi, davalıların—– senetlerin bedelsiz olduğunu bildikleri halde davacının zararına hareket ettikleri tanık delili ile kanıtlanabilecekken tanıklar dinlenmediğinden mahkemece, dayandıkları bu delillerin toplanmadığına ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmiştir.
4-HMK 225.maddesinde; “Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.”
Yemine konu olamayacak vakalar, HMK 226/1-c maddesinde; “Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması yada kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakalar”
HMK 232.maddesinde; “Yemin tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
HMK 232. maddesinde yemini tarafın ——– edeceği açıkça belirtilmiş olup, davacı taraf bonoların dava dışı —- tarafından rızası ve bilgisi dışında alındığını iddia ettiğinden, eylem suç teşkil etse dahi yemin —–dışında davacılar —— tarafından icra edileceğinden mahkemenin gerekçesine dayanak yaptığı HMK 226/1-c maddesinin uygulama yeri olmadığından, davacı vekilinin, mahkemenin “davacının bonoların çalındığına dair iddiası yönünden, bu husus esasen suç teşkil ettiğinden yemin delili ile de ispat olunamayacağı” yönündeki gerekçesinin doğru olmadığına ilişkin istinaf sebebinin de kabulü gerekmiştir.
5-Davacı taraf bononun rızası dışında haberi olmaksızın —— tarafından alındığını iddia etmiş olup, bu iddia her türlü delille kanıtlanabilir ve suç duyurusunda bulunulmaması tek başına iddianın doğru olmadığını göstermez ise de; eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi ve tahsile konu edilmesi halinde eylemden davacı tarafın zarar görmesi ihtimali nazara alındığında, hayatın olağan akışına uygun bir davranış olup, iddiasında samimiyetini göstermesi açısından yan delil olarak dikkate alınabilir. Mahkemece “imzası inkar edilmeyen bonoları iktisap eden davalı hamillerin bonoyu iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiği, başka bir anlatımla kötüniyetli hamil olduğu kanıtlanamamıştır. O halde, ihbar olunan keşideci ve lehtar arasındaki ticari ilişki gereği bonoların bedelsiz olduğu şeklindeki şahsi def’i davalılara karşı ileri sürelemez. Yine, davacının dava konusu bonoların çalınması şeklindeki iddiası yönünden herhangi bir suç duyurusunda bulunmadığı anlaşılmaktadır.” açıklamasından sonra “Tüm dosya kapsamındaki delil durumuna göre” sözleri ile tüm dosyayı değerlendirerek karar verdiği, suç duyurusunda bulunulmamayı iddianın samimiyeti yönünden yan gerekçe olarak karara gerekçe yaptığı anlaşıldığından, bu yöndeki değerlendirmelerin yerleşmiş ——uygulamaları ile de olumlu değerlendirilerek kararın onandığı nazara alındığında ——– suç duyurusunda bulunulmamasının mahkemece yan gerekçe yapılmasında isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
6- Dava konusu ileri sürülmüştür. Borçlu olunmadığı, bedelsiz olduğu iddia edilen belge bono vasfında olup, TTK 776. maddesinde bononun; bono veya emre muharrer senet kelimesini, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini, vadeyi, ödeme yerini, kime veya kimin emrine ödenecek ise onun adını, düzenlenme tarihini ve yerini, düzenleyenin imzasını içereceği düzenlemesinde yer alan “kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini” içermesi sebebiyle, kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’ini dermeyan etme hakkını vermektedir. ———–Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 SAYILI TBK) 77 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Davacı taraf kambiyo senedine dayanmakla “kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini” içermesi sebebiyle alacağın varlığını kanıtladığından, TMK 6. maddesine göre; “Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” düzenlemesinin HMK’daki karşılığı olan 190. maddesi uyarınca; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” kuralları uyarınca ve bu konuda ispat yönünden özel düzenleme bulunmadığından, temel ilişkideki sakatlığı, alacaklının sebepsiz zenginleştiğini kanıtlamak iddia eden davacı tarafa ait olduğundan, davacı vekilinin; bonolarda lehtar ve ilk cirantanın davacı olduğu, araya başka ciranta girmeden, davalılara devredildiği görüldüğünden, davalıların bonoları davacıdan aldıklarının kabulü ile taraflar arasında hukuki ilişki bulunmadığını iddia ettiklerinden, TMK 6. maddesindeki genel ispat kuralına göre, davalıların, bu senetleri hangi hukuki ilişkiye dayanarak müvekkilinden aldıklarını kanıtlamaları gerekip, ispat yükünün davalıların üzerinde olduğuna ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddi gerekmiştir.
7-Mahkemece; bedelsizlik iddiası şahsi def’i olduğundan ciro yolu senetleri iktisap eden ve yasal hamil olan davalılara karşı ileri sürülemeyeceği, mevcut dosya kapsamına göre TTK 687. maddesi uyarınca davalıların dava konusu senetlerin bedelsiz kaldığını bildikleri halde iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiklerinin kanıtlanamadığı kabul edilmiştir.
Davacı taraf dava dilekçesinde deliller 6. madde ile yemin deliline dayanmıştır. ———-uygulamaları uyarınca; iddia yasanın aradığı usulle kanıtlanamadığı taktirde, taraf yemin deliline dayanmış ise mahkemenin yemin delilini hatırlatması, hak kullanıldığı taktirde yemini eda ettirmesi ve sonucuna göre karar vermesi gerekir.
HMK 225. maddesinde; “Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.”
Yemine konu olamayacak vakalar, HMK 226/1-c maddesinde; “Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması yada kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakalar”
HMK 232. maddesinde; “Yemin tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
Mahkemece davacı tarafın yemin teklifi hakkının bulunduğu hatırlatılarak, hakkın kullanılıp kullanılmayacağı yönünde beyan alınmadığı, gerekçeli kararda “davacının bonoların çalındığına dair iddiası esasen suç teşkil ettiğinden yemin delili ile de ispat olunamayacağı” gerekçesi ile yemin delilinin hatırlatılmadığı belirtilmiştir.
HMK 232. maddesinde yemini tarafın eda edeceği açıkça belirtilmiş olup, davacı taraf bonoların dava dışı—- tarafından rızası ve bilgisi dışında alındığını iddia ettiğinden, eylem suç teşkil etse dahi yemin, —- dışında suç teşkil eden eylemin tarafı (müşteki/şüpheli) olmayan davalılar——- tarafından icra edileceğinden, mahkemenin gerekçesine dayanak yaptığı 6100 HMK’nın 226/1-c. maddesinin uygulanması mümkün olmadığından, mahkemece davacı tarafa yemin delili hatırlatılarak, teklif edildiği taktirde karşı tarafa eda ettirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu kurala uyulmadığından, davacı vekilinin, yemin delilinin hatırlatılmadan karar verilmesinin usule aykırı olduğu” gerekçeleriyle mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İstinaf kaldırma kararı üzerine dosya yeni esasa kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Tüm Dosya Münderecatı Kapsamında;
Dava, kambiyo senedine dayalı olarak davalılar tarafından girişilen icra takibinden ötürü borçlu bulunmadığının tespiti (menfi tespit) davası niteliğindedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı —- lehtarı olduğu toplam— bedelli üç adet bonodan kaynaklı olarak—-takip dosyasında davalı —- bedelli iki adet bonodan kaynaklı olarak—– sayılı takip dosyasında davalı —– dava konusu bonoların bedelsizliği nedeniyle borçlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Dava konusu bonoların incelenmesinde lehtar ve ilk cirantanın davacı—– olduğu, davacı ilk ciranta tarafından imzanın inkar edilmediği, görünüş itibariyle ciro silsilesinin düzgün olduğu görülmüştür.
İstinaf ilamında belirtildiği üzere, davacı taraf senetlerin bedelsiz kaldığına ilişkin belge sunmamıştır.—- tarihli sözleşmenin—– dair alt taşeronluk sözleşmesi olduğu,—- sözleşmenin,—- arasında,—- tarihli sözleşmenin; —– arasında, aynı işin alt taşeronluk sözleşmesi olduğu, ——sözleşmenin —- adi ortaklık olduğu ———işine dair alt taşeronluk sözleşmesine konu işlerin üstlenildiği belirtilerek ortakların hisseleri ile sorumluklarının düzenlendiği, sözleşmede davaya konu senetlere ilişkin düzenleme bulunmadığı tespit edilmiştir. Bu hali ile davacı taraf dava konusu senetlerin bedelsiz kaldığını yazılı belge ile kanıtlayamamıştır.
İstinaf kaldırma kararı doğrultusunda davacı tarafa yemin hakkı hatırlatılmış, yemine başvurulması üzerine davalıların yeminli beyanları alınmıştır.
Davalı ——-yemin beyanında:” Dava konusu bonoların bedelsiz olduğunu, bonoların davacının elinden rızası dışında çıktığını, dava konusu bonoların çalınıp çalınmadığını bilmiyordum, davacının bile bile zararını hareket etme amacı ile dava konusu senetleri teslim alıp takibe koymadım.” demiştir.
Davalı — yemin beyanında:” Davaya konu——- sayılı dosyası üzerinden başlattığım kambiyo takibinden dolayı davacıdan alacaklıyım. Davacı dava dışı ——- almış olduğu inşaat ihaleleri sebebiyle benden 45.000,00 TL borç almıştı. Karşılığında bana takibe koymuş olduğum senetleri verdiler. Ben borcu kendilerine elden vermiştim. Bana sormuş olduğunuz —— abimdir. Ancak —– borç ilişkisinin tarafı değildir. Bana bonoları —- davacı ——- verdiler. Borcun ödenmemesi üzerine takip başlattım. Ben hiçbir şekilde karşı tarafı zarara uğratmak kastıyla hareket etmedim. Alacağımı tahsil amacıyla takip başlattım.” demiştir.
Davacı taraf, davalılara borcu bulunmadığına dair iddiasını herhangi bir delille ispatlayamadığı, bir davada ileri sürülen maddi vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, o vakıayı başka türlü ispat edemezse, delil listesinde dayanmış olmak koşuluyla HMK 225 vd. md. uyarınca ispat için son çare olarak karşı tarafa yemin teklif edebileceği, yemin teklifini ispat yükü kendisine düşen tarafça yapılacağı, somut olayda ispat yükünün MK madde 6 uyarınca davacı tarafta olduğu, yine davacıca dava dilekçesinde açık bir şekilde yemin deliline de dayanılmış olması nedeniyle, somut olayda davacı tarafa yemin teklif hakkı hatırlatıldığı, davacı tarafça yemin teklif edilmesi üzerine mahkememizce / talimat mahkemesince hazırlanan ihtaratlı yemin metninin davalılara tebliğ edildiği, belirlenen duruşma gün ve saatinde davalı taraf gelerek yemini eda ettiği, davalı taraf yemin beyanlarında davacının beyanlarını kabul etmedikleri, anlaşımıştır
TTK’nın 686. maddesine göre “Bir poliçeyi elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde, yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse son ciroyu imzalayan kişi, poliçeyi beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır. Poliçe herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, birinci fıkrada yazılı hükümlere göre hakkı anlaşılan yeni hamil, ancak poliçeyi kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisabında ağır bir kusur bulunduğu takdirde o poliçeyi geri vermekle yükümlüdür.” hükmü düzenlenmiştir.
Keşideci ile lehtar arasındaki şahsi def’ilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için hamilin senedi iktisabında kötüniyetli olduğunun kanıtlanması gerekir. Aksi takdirde keşideci ile lehtar arasında doğrudan doğruya mevcut olan münasebetlere dayanan şahsi def’iler müracaatta bulunan iyiniyetli hamile karşı ileri sürülemez (6102 sayılı TTK. m. 687).
Somut olayda, davacı tarafın menfi tespit davasında bedelsizlik ve senetlerin elinden rızası hilafına çıktığı iddiası mevcuttur. Bedelsizlik def’i şahsi def’i olup, davacı tarafından hukuki ilişki içinde olduğu önceki hamiller dışındaki yasal hamillere karşı ileri sürülemez ve davacı taraf, bu iddiasını yazılı delille kanıtlamak zorundadır. 6102 Sayılı TTK’nın 778/1-a. maddesinin yollaması ile 687. maddesinde “poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun” düzenlemesi uyarınca bunun tek istisnası TTK’nın 687. maddesinde belirtilen bile bile borçlu zararına senedi iktisap halidir ve bu iddia yönüden yazılı delil sunulamadığı, dinlenen tanık beyanları ile de bu hususun ispatlanmadığı, dava dışı—- davalı———kardeşi olmasının esasa etkili olmadığı, keza, kendisine yemin teklif edilen taraf, yemin teklifinin kabulünden sonra, usulüne uygun biçimde yemin ederek, yemin teklif eden tarafın iddia ettiği vakıanın mevcut olmadığı ispat edilmiş olduğu, böylelikle davacının davalı tarafa borcu bulunmadığını ispatlayamaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kötüniyet tazminatı talebi yönünden ise infaz edilen tedbir kararı bulunmadığı anlaşıldığından açıklanan gerekçeler ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.

IV.HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davaların ayrı ayrı REDDİNE,
2-Kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.1624,70 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 1.444,8‬ TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
4-a)Davalı —– davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 14.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
b)Davalı —– davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair taraf vekillerinin ve ihbar olunanın yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/02/2023