Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/55 E. 2023/231 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/55 Esas
KARAR NO: 2023/231
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/03/2017
KARAR TARİHİ:15/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili——- de dahil olduğu ——- içerisindeki —— karşılanmasına ilişkin olarak bir ——- anlaşması ihtiyacının doğduğunu ve bu doğrultuda düzenlenen ihale kapsamında ——–şirketinin konuyla ilgi teklif verdiklerini, ihale kapsamında sunulan tekliflerin değerlendirilmesi sonucunda müvekkili şirket tarafından hazırlanan karşılaştırmalı hesaplama tablosunda yer aldığını, müvekkili şirketin —– —– verdiğini, bu doğrultuda müvekkili şirketin —– içerisindeki elektrik ihtiyaçlarının karşılanmasına ilişkin bir mutabakatın sağlanması amacıyla davalı şirket ile görüşmelerin yapılmaya başlandığını, yapılan görüşmeler neticesinde, davalı şirketin —— tarihinde konuyla ilgili ayrıntılı teklif verdiğini, davalı şirketin ——- tarihinde sabit fiyatlı teklif açısından revize edildiğini, ayrıntılı teklifin paylaşıldığını, davalı şirketin de sunulan teklifin —– tarihine kadar geçerli olacağını bildirdiğini, daha sonra taraflar arasında yapılan görüşmelerde teklifin tekrar revize edildiğini ve son teklifi içerir elektronik postanın müvekkili şirkete ——- tarihinde iletildiğini, davalı şirketin bu doğrultuda kabule ilişkin beyanın kendilerine ulaştığını belirterek koşulların teyit edildiğini aynı gün bildirdiğini, davalı şirket tarafından yapılan teklifin müvekkili tarafından kabulü ile tarafların müvekkili şirketin ——- yılındaki elektrik ihtiyacının karşılanması konusunda mutabık kalmalarını üzerine elektrik tedarikine ilişkin sözleşmenin düzenlenmesi aşamasına geçildiğini, sözleşme —— —- tarihinde imzalandığını, —- tarihinde elektronik posta yoluyla davalı şirkete tarandığını, kopyalarının gönderildiğini ve davalı şirketin bu konuda bilgilendirildiğini, mutabık kalınan teklife göre davalı şirketin —– sabit kalmak üzere perakende gündüz enerji birim fiyatının —– perakende puant enerji birim fiyatının ——- üzerinden müvekkili şirkete elektrik tedarik etmeyi kabul ettiğini, müvekkili şirketin ödemeleri her ayın sonunda düzenlenecek olan faturaların kesin tarihinden itibaren 20 gün içinde yapılacağını, ayrıca müvekkili şirketin 1 aylık fatura bedeli tutarında bir teminat mektubu sunacağını, taraflar bu bedelin —– olduğu konusunda anlaştıklarını, davalı tarafça imzalı sözleşmenin kendilerine ulaşıp ulaşmadığına dair herhangi bir bilgilendirme yapılmadığını, bunun üzerine müvekkili şirketin herhangi bir aksilik olup olmadığını öğrenilmesi adına davalı şirkketen imzalayarak gönderdiğini, sözleşmenin ulaşıp ulaşmadığına ilişkin olarak——– tarihlerinde bilgi talep ettiğini ancak davalı şirkken herhangi bir cevap alınamadığını, müvekkil şirketin sunmakla yükümlü olduğu teminat mektubunu hazırlaması için belli bir süreye ihtiyacının olduğunu ve davalı şirketten herhangi bir cevap gelmemesi nedeniyle hazırlayamadıklarını mektubun hazırlanması için sözleşmenin taraflarca imzalı kopyasına ihtiyaç duyulması sebebiyle konunun tekrar davalı şirkete aktarıldığını, ancak cevap alamadıklarını, ancak davalı şirketin sözleşmenin beklenmedik ekonomik sebeplerden dolayı imzalanmayacağını bildirdiğini ve müvekkili şirketin akdedilen sözleşmeye bağlı kalarak bu doğrultuda——- kayıt için gerekli belgeleri göndererek kaydın yapılmasını talep etmiş olsa da davalı şirketin sözleşmeyi tarafa gönderdiğini ve davalı tarafın sözleşmenin imzalanmayacağını tekrarladığını, bunun üzerine müvekkili şirketin davalı şirkete ——– yevmiye numarasıyla bir ihtarname gönderdiğini, davalı şirketin ——- gün boyunca müvekkili şirkete sözleşmelerin imzalanmayacağına dair olumsuz herhangi bir yanıt vermeyerek kötü niyetli davrandığını ve müvekkili şirketin zarar uğramasına sebep olduğunu, sonrasında; her ne kadar müvekkili şirket, davalı şirkete taraflar arasında sözleşmeye bağlı kalarak bu doğrultuda —— sistemine kayıt için gerekli belgeleri göndererek söz konusu, kaydın süresinde yapılmasını —— tarihinde talcp etmiş olsa da davalı şirket sözleşmenin imzalanmayacağını tekrarladığını, buna karşılık; davalı şirket tarafından keşide edilen ve müvekkil şirkete ——–yevmiye numaralı ihtarnamesi ile taraflar arasında geçerli bir sözleşme olmadığını, kaldı ki sözleşme kurulmuş varsayılsa bile sözleşmenin sona erdirilmesinden kaynaklı zarara ilişkin davalı şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, yeni bir tedarikçi ile sözleşme için makul bir sürenin bulunduğunun belirtilerek, —– yılı için müvekkil şirkete herhangi bir elektrik – tedarikinde bulunulmayacağı belirtiğini, taraflar arasında hüküm ifade eden —— tarihli sözleşme uyarınca birim fiyatın döviz kuru değişimlerinden etkilenemeyeceğinin kararlaştırdığını, bu anlamda davalının ekonomik sebeplerle sözleşmeyi feshetmesinin tamamen haksız ve kötü niyetli olduğunu, taraflar arasında kurulmuş olan sözleşme hükümleri çerçevesinde davalı şirketin sözleşmeyi haksız olarak feshetmiş olması sebebiyle müvekkili şirketinin cezai şart alacağının doğduğunu, müvekkili şirketin davalı şirketin haksız eylemleri sebebiyle ciddi miktarda zarara uğradığını, davalı tarafın kötü ve kusurlu hareket ettiğini ve sözleşmeyi tek taraflı olarak haksız bir şekilde feshettiğini, bu kapsamda, davalı şirketin müvekkil şirket ile akdettiği sözleşmeye riayet etmeyeceğini —- tarihinde bildirmesi üzerine, müvekkil şirketin ——serbest tüketici olarak kayıt işlemlerinin zamanında tamamlanabilmesi adına, birçok elektrik tedarik şirketinden teklif istendiğini, alınan tekliflerin değerlendirildiğini, ancak fiyatların çok yüksek olması nedeniyle söz konusu fiyatlarla müvekkili şirket —-uzun bir süre için taahhüt altına sokulmak istenmediğini, bu nedenle, dava dışı —– üç ay süreyle geçerli olacak bir sözleşme imzalandığını, müvekkil şirketin dava dışı ——-bedelde sabit fiyattan encerji tedarik etmesi konusunda anlaşıldığını, müvekkil şirkete sözleşme kapsamında ocak ve şubat ayına ait faturalar kesilmiş olup, faturalar kapsamındaki gerekli ödemeler de müvekkil şirket tarafından gerçekleştirilmiş olduğundan bahisle; taraflar arasında geçerli ve hüküm ifade eden sözleşmenin davalı şirket tarafından haksız feshedilmesi sebebiyle, sözleşmenin ——- uyarınca miktarı bilirkişi marifetiyle belirlenecek olan cezai şartın davalı şirketten tahsiline ve davalı şirketin kusuru nedeniyle davacı şirketin uğramış olduğu ve bilirkişi marifetiyle belirlenecek olan tüm zarar ve ziyanın tazminine, Mahkemece sözleşmenin geçerli şekilde kurulmuş olduğu kabul edilmediği takdirde, davalı şirketin —— sorumluluğu kapsamındaki kusuru nedeniyle davacı şirketin uğradığı ve bilirkişi marifetiyle belirlenecek olan tüm zarar ve ziyanın davalı şirketten tahsiline dair karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından somut uyuşmazlıkta genel mahkemelerin yetkili olduğunu, bu nedenle dosyanın müvekkili şirketin yerleşim yeri mahkemesi olan—– Mahkemeleri’ne gönderilmesini, davacı tarafın her ne kadar taraflar arasında bir sözleşme akdedildiğini iddia ettiğini ancak somut olayda hukuken geçerli ve hüküm ifade eden bir sözleşmenin bulunmadığını, elektrik satış sözleşmeleri, mevzuat uyarınca yazılı şekil şartına tabi olduğunu ve tarafların imzaları bulunmayan sözleşmelerin hüküm ifade etmediğini, Davacının dava dilekçesinde zarar tazmini ve cezai şart yönünden iki ayrı alacak iddiasında bulunduğunu ancak yalnızca biri yönünden dava değeri gösterdiğni. Davacının taleplerini ayrı ayrı göstermesi gerektiğini, Huzurdaki davada davacının iddia ve taleplerinin sözleşmenin haksız şekilde feshinden, sözleşmenin akdedilmediği varsayımında ise ——– sorumluluğundan doğan zararının tazmini ve sözleşmedeki cezai şart bedelinin tahsili olduğunu davacının zararın tazmini ve cezai şartın tahsili şeklinde iki ayrı talebinin bulunduğunu, ancak rağmen davacının, yalnızca zararın tazmini talebi yönünden 10.000 TL’nin tahsilini talep ettiğni; cezai şart talebi yönünden dava değeri göstermediğini. davacının diğer talebi yönünden dava değeri göstermemesi 6100 sayılı HMK’ya aykırı olduğunu, dava şartı eksikliği olduğu ve harcının yatırılması gerektiğini, davacının uğradığını iddia ettiği zararı basit bir matematik hesabı ile zarar olduğunu iddia ettiği bedeli hesaplanabileceğini, zarara uğradığını iddia ettiği bedeli belirsiz alacak yoluyla ileri sürmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın, müvekkili tarafından verilen fiyat teklifi ile sonradan sözleşme akdettiği elektrik şirketinden satın aldığı elektrik fiyatı arasındaki farkın tahsili ile uğramış olduğu zararların bedelinin belirli olduğunu, bu nedenle belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceğini, Taraflar arasında akdedilmiş geçerli ve hüküm doğuran bir sözleşmenin bulunmadığını, mevzuat uyarınca elektrik satış sözleşmelerinin yazılı ve ıslak imzalı olması geçerlilik şartının olduğunu, Davacı tarafın bağlayıcı olduğunu iddia ettiği sözleşmede, sözleşmenin imza tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği açıkça düzenlendiğini, tarafların iradesi gereği de imza edilmemiş olan sözleşmenin yürürlüğe giremeyeceğini, davacının, müvekkil şirketin imzasının bulunmadığı sözleşmenin kurulmuş olduğunu iddia etmesinin hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığını, davacının müvekkili yönünden bağlayıcılığı bulunmayan imzasız sözleşme uyarınca cezai şart ve zarar tazmini talep etmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulmadığını, müvekkilinin imzasının bulunmadığı sözleşmeye geçerli bir sözleşme olmadığını, İşbu nedenle davacının tek taraflı imza edilen ve müvekkilini bağlamayan cezai şart bedelini talep etmesinin mümkün olmadığını, ——– şartlarının kusur ve zarar olduğunu, müvekkilinin kusurlu bir davranışı bulunmadığı gibi davacı süresi içerisinde başka bir şirketle sözleşme akdettiğini, böylelikle davacının zararının bulunmadığını, ——- sırasında kusurlu davranışı ifade ettiğini, müvekkilinin sözleşme görüşmeleri sırasında kusurlu bir davranışının bulunmadığını, davacının—— dolayısıyla tazminat talebinde bulunabilmesi için yukarıda anılan şartların aynı anda gerçekleşmiş olması gerektiğini ki; somut olayda kusur ve zarar bulunmadığını bu yüzden davacının talepleri haksız ve dayanaksız olduğunu, davacının yukarıda anılan ihale teklifleri arasındaki fiyat farkını ——— kapsamında talep etmesi mümkün olmadığını, davacının bunun dışında da sözleşme görüşmeleri nedeniyle doğmuş herhangi bir zararının olmadığını, sözleşme görüşmeleri nedeniyle yapmış olduğu bir masraf yada malvarlığında bir eksilmeye yönelik herhangi bir delil sunmadığını, davacının sözleşme nedeniyle hazırlaması gereken teminat mektubunu da hazırlamadığını, bu nedenle de yaptığı herhangi bir masraf olmadığını, somut olay kapsamında —– sorumluluğundan söz edilebilecek bir zararının bulunmadığından haksız ve dayanaksız davanın reddini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep ve beyan edilmiştir.
Davacı vekilince sunulan ——— ıslah dilekçesi ile de; dava dilekçesinde şimdilik 10.000,00 TL olarak gösterilen tüm alacaklarını ıslah etmek suretiyle arttırdıkları, müvekkili şirketin taraflar arasında geçerli ve hüküm ifade eden sözleşmenin davalı şirket tarafından haksız olarak feshedilmesi sebebiyle, sözleşmenin —– uyarınca müvekkili şirketin hak kazandığı cezai şart, davalı şirketin kusuru nedeniyle müvekkili şirketin uğramış olduğu tüm zarar ve ziyanlar ile hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte; mahkemece sözleşmenin geçerli şekilde kurulmuş olduğu kabul edilmediği takdirde, davalı şirketin —— sorumluluğu kapsamındaki kusuru nedeniyle müvekkili şirketin uğradığı zarar ve ziyan için 10.000,00 TL tutarındaki alacağı 7.138.573,52 TL artırmak suretiyle 7.148.573,52 TL’ye ıslah ettikleri beyan edilmiştir.
Yargılama önce —-sayılı esasında görülmüş,—–yetkili bulunduğundan bahisle yetkisizlik kararı verilmiştir.
Kararın istinafı üzerine, —— kararı ile,
“(..) taraflar arasında henüz bir sözleşme kurulmamış olmasına göre ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.” şeklindeki gerekçe ile istinafın esastan reddine dair karar verilmiştir.
Anılan süreçten sonra yargılamaya Mahkememizin işbu esası üzerinden devam olunmuştur.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.

DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE;
Dava terditli olarak ikame edilmiş olup, bunlardan ilki; taraflar arasında kurulan sözleşmenin davalı tarafça haksız feshi nedeniyle sözleşmeden kaynaklı cezai şart istemi ile aynı fesih nedeniyle davacının tüm zarar ve ziyanının tazmini istemi, terditli taleplerden ikincisi ise, Mahkemece sözleşmenin geçerli şekilde kurulmuş olduğu kabul edilmediği takdirde, davalı şirketin ——- kapsamındaki kusuru nedeniyle davacı şirketin uğradığı ve bilirkişi marifetiyle belirlenecek olan tüm zarar ve ziyanın davalı şirketten tahsili şeklinde açıklanmıştır.
Davacı tarafça sözleşmeden kaynaklı cezai şart ve tazminat istemleri, davalı tarafın teklifinin, davacı şirketçe kabul edilmesi ile taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulmuş olduğu iddialarına dayandırılmıştır. Ancak dava dilekçesi ekinde —— altında sunulan sözleşme suretinin tetkikinde, yalnızca davacı şirket kaşe ve imzasını içerdiği, davalı şirket unvanı altında herhangi bir imza yer almadığı, buna karşın davacı tarafça haksız fesih iddiasına dayanak yapılan sözleşmenin 20. maddesinde, sözleşmenin imza tarihinde yürürlüğe gireceğinin yer aldığı belirlenmiştir.
Bundan başka, yargılamanın ilk başta görüldüğü —– karar sayılı yetkisizlik kararında, ——-fıkrasında “Birinci fıkra kapsamında perakende satış sözleşmesi, ıslak imza veya elektronik imza ile imzalanır.” hükmüne göre, davaya konu sözleşmede yer alan münhasır yetki kaydının somut olaya uygulanamayacağı kanaati bildirilmiş, bu kararın istinafı üzerine, ——- esas sayılı kararı ile de, taraflar arasında henüz bir sözleşme kurulmamış olduğuna dair kesin olarak karar verilmiş olmakla, esasen davacının sözleşmeden kaynaklı cezai şart ve tazminat istemlerinin koşullarının oluşmadığı, ortada davalı tarafı bağlar bir sözleşme bulunmadığı değerlendirilmiştir.
Davacının terditli istemlerinden ikincisinin değerlendirilmesinde ise; davalı şirketin —— kapsamındaki kusuru nedeniyle davacı şirketin uğradığı tüm zarar ve ziyanın davalı şirketten tahsilinin talep olunduğu, bu istemin gerekçesi olarak da tarafların sözleşme üzerinde karşılıklı bir takım revizyonlar yapılmasına ilişkin görüşmelerde bulundukları, davalı tarafın nihai sözleşme metnini davacı şirkete sunduğu, söz konusu nihai sözleşme metninin davacı şirket tarafından uygun bulunması üzerine, sözleşme metninin —— tarihinde —— yoluyla davalı şirkete gönderildiği, davalı şirketin bu konuda bilgilendirildiği, ancak davalı tarafça imzalı sözleşmenin kendilerine ulaşıp ulaşmadığına dair herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı, bunun üzerine, davacı şirketin, herhangi bir aksilik olup olmadığının öğrenilmesi adına, davalı şirketten, taraflarınca imzalanarak gönderilen sözleşmenin ulaşıp ulaşmadığına ilişkin olarak —- tarihlerinde bilgi talep ettiği ancak davalı şirketten herhangi bir cevap alınamadığı, sonrasında davacı şirketin sözleşmeyi imzalayıp gönderdiği tarih olan —— tarihinde, davalı şirketin, sözleşmenin beklenmedik ekonomik sebeplerin ortaya çıkması nedeniyle imzalanmayacağını bildirmiş olduğu, davalı şirketin, tamamen kötü niyetli olarak davacı şirketin tüm ısrar ve çabalarına rağmen günlerce olumlu veya olumsuz herhangi bir yanıt vermeyip, —— haksız olarak sözleşmeyi imzalamaktan kaçındığı, bu suretle —- sorumluluğu kapsamındaki kusuru nedeniyle davacı şirketin uğradığı zararı tazmin borcu altında olduğu iddia edilmiştir.
—– karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Toplumsal hayatın hızla gelişmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik olay ve problemlerin çözümünü, klasik borç doğurucu sorumluluk kaynakları olarak nitelendirilen, haksız fiil, sözleşme ve sebepsiz zenginleşme içerisinde bulabilme ve aynı unsurları bu yeni olay ve problemlere uygulayabilme hemen hemen imkansız hale gelmiştir. Kanunların çözüm öngöremediği bu tip durumlara, 19. yüzyılın sonlarına doğru doktrin kayıtsız kalınamayacağını anlamış, özü ve niteliği farklı yeni hukuki müessese ve sorumluluk türlerini belirleme yoluna gitmiştir ——-
Bu yeni belirlenen sorumluluk türlerinden olan sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk,—–genel bir ifadeyle belirtmek gerekirse, sözleşme görüşmeleri aşamasında taraflardan birinin diğerine veya onun koruması altında bulunan kişilere karşı aralarında dürüstlük kuralı (MK. m. 2) gereğince ortaya çıkan güven ilişkisinin ihlali sonucu meydana gelen sorumluluktur. ———
Bir kişinin davranışlarıyla, başkalarında yarattığı haklı beklentiler nedeniyle bu kişiler arasında güvene dayalı bir ilişki oluşmuştur. Kendine özgü bir sorumluluk olan güven sorumluluğu, bu güven ilişkisinden kaynaklanmaktadır ve herhangi bir sözleşme ilişkisinin varlığını gerektirmediği için taraf iradesinden bağımsız yasal bir sorumluluk sebebidir. Güven sorumluluğunun pozitif hukuktaki dayanağı Türk –——- açısından Medeni Kanun’un 2. maddesi olan dürüst davranma ilkesidir.——–Medeni Kanun’un 2. maddesinde, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kuralına uygun davranmak mecburiyetini getiren kanun koyucu, açık bir şekilde doğruluk ve güven kurallarına atıf yapmıştır. Ayrıca kanunun yorumlanmasında, tamamlanmasında, irade beyanlarının yorumunda, bu nedenle de hukuki işlemlerin kurulmasında ve yorumlanmasında, sözleşmelerin yeni şartlara uyarlanmasında, tamamlanmasında ve değiştirilmesinde de önemli işlevi olan doğruluk ve güven kuralları, sözleşme görüşmeleri esnasında meydana gelen —— sorumluluğunun da temelini oluşturmaktadır.——- sorumluluğunun varlığından söz edebilmek için sözleşmenin tüm unsurları ile kurulmuş olmasının veya geçerli bir sözleşme olup olmadığınında bir önemi bulunmamaktadır. Bütün bu hukuki kurumların temelinde dürüstlük kuralı gereği korunması gereken ve bu yüzden yasal bir yükümlülük olarak da ortaya çıkan, kendine özgü bir sorumluluk vardır. —- edim yükümünden bağımsız yasal bir borç ilişkisine dayanır. Sorumluluğun doğması için zarar verenle zarar gören arasında asli edim yükümünün doğumunu sağlayacak bir sözleşme ilişkisinin kurulmuş olması gerekmez. Taraflardan birinin kendi davranışlarıyla diğer tarafta güven oluşturmasıyla, bu ikisi arasında var olan güven ilişkisinin zarar görmüş olmasından dolayı dürüstlük kuralı gereği bir sorumluluk meydana gelmektedir——-
Gerçekte de; sözleşme bir süreçtir. Bir anda kurulup meydana gelen hukuki bir işlem değildir. Sözleşme kurulmadan önce taraflar sözleşmenin muhtevası, şartları, içerdiği hak ve yükümlülükler üzerinde görüşmeler yaparlar; bu görüşmeler kısa veya uzun sürebilir. Görüşmelerin başlamasıyla görüşmeciler arasında hukuki bir ilişki kurulur. Bu ilişki sözleşme benzeri bir güven ilişkisidir. Güven ilişkisi MK. m. 2/1’de düzenlenmiş bulunan dürüstlük kuralına dayanır. Buna göre görüşmeler esnasında görüşmecilerin sözleşmenin muhtevası ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması, dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi, koruma yükümlülüklerine uyması gerekir. Görüşmeciler bu yükümlülüklere kusurlu olarak aykırı davranıp, görüşmelerin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal ettikleri takdirde bundan doğan zarardan sorumludurlar ———-
——–sorumluluğuna ilişkin yukarıda anılan prensipler, bundan başka, tarafların tacir olup TTK’nun 18/2. maddesi gereğince her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekliliği prensibi Mahkememizce dikkate alınmış, davacı tarafça davalının 18 gün boyunca herhangi bir yanıt vermeyip, 18 gün sonra tamamen haksız olarak sözleşmeyi imzalamaktan kaçındığı, bu suretle güven ilişkisinin ihlal edildiği ileri sürülmüş ise de, davalının bu 18 gün boyunca hiçbir cevap vermemesinin, davacı nezdinde ne suretle haklı beklenti doğurduğunun davacı tarafça usulünce ispat olunamadığı, nitekim davalının olumlu yanıt da vermemiş bulunduğu, —— tarihinde davacı tarafça sözleşme akıbetinin sorulması üzerine de davalı tarafça herhangi bir cevap verilmediği halde, sözleşmenin kurulacağına ilişkin haklı bir güven tesis edildiği iddiasının dayanağının bulunmadığı, —- sorumluluğuna ilişkin koşulların da oluşmadığı kanaati ile bu istemin de reddine dair karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının terditli taleplerinden sözleşmeden kaynaklı cezai şart ve tazminat istemi yönünden; taraflar arasında sözleşme kurulmamış olduğu belirlenmekle bu istemlerin reddine,
2-Davacının terditli taleplerinden ——-sorumluluğu gereğince tazminat isteminin koşulları oluşmadığından reddine,
3-Alınması gerekli 179,90 TL harcın davacı tarafından dava açılışı sırasında peşin olarak yatırılan 170,78 TL harç ve yargılama aşamasında tamamlama harcı olarak yatırılan 121.909,00 TL olmak üzere toplam 122.079,78‬ TL harçtan mahsubu ile, fazla yatırılan 121.719,98‬ TL harcın karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
4-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından sarfedilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından sarfedilen yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 15/03/2023