Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/445 E. 2022/971 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/695 Esas
KARAR NO : 2022/969

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/09/2022
KARAR TARİHİ : 20/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin alacağının tahsili amacıyla taraflarınca ——sayılı dosyası üzerinden ——-hakkında taraflar arasındaki yazılım, eğitim ve destek hizmeti sözleşmesinden doğan cari hesap alacağı sebebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu, borçlu olmadığını iddia ederek borca itiraz ettiğini ve takibi durdurduğunu, işbu itiraz sadece takibi sürüncemede bırakarak müvekkilinin haklı alacağına kavuşmasını engellemek amacıyla yapıldığını, haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkili şirket ile davalı yan arasında 31.03.2021 tarihinde yazılım, eğitim ve destek hizmeti sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile davalı müşteriye sözleşmenin 5. maddesinde belirtilen yazılım, eğitim ve destek hizmetlerinin satılmasına dair olarak taraflarca anlaşma sağlanmış olmakla birlikte davalı yan sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; davanın kabulüne, fazlaya ilişkin hak ve alacak talep etme hakları saklı kalmak kaydı ile; davalının haksız ve mesnetsiz itirazının iptaline ve takibin tüm ferileri yönünden takip tarihi itibariyle işleyecek faiz, vekalet ücreti ve tüm ferileri ile birlikte devamına, davalı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın yetkili mahkemede açılmadığından mahkemenin yetkisine itiraz ettiğini, taraflar arasında akdedilen ana ve ek sözleşmenin ilgili maddelerinde yetkili mahkeme ——- Mahkemeleri olarak belirlendiğini,
HMK 17.maddesine göre ;
1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”
HMK 18.maddesine göre ise ;
(2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.” denildiğini, Kanunun amir hükümleri ve ilgili sözleşme hükümleri gereğince “dava sadece sözleşmeyle belirlenen ——-Adliyesindeki” mahkemelerde açılabileceğini, bu sebeple öncelikle mahkemenin yetkisizliğine karar verilmesini ve davanın—— Adliyesindeki Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep ettiğini, davacı şirket ile davalı müvekkili şirket arasında 31.03.2021 tarihinde “——-Satış Sözleşmesi” ve yine 31.03.2021 tarihinde “Sözleşmeye Ek Protokol” imzalandığını, ana satış sözleşmesinin konusu sözleşmenin 5. Maddesinde belirtilen; ” ——-” ürünlerinin —— tarafından yazılım, eğitim ve destek hizmetlerinin satılmasına ilişkin olduğunu, ek protokolün konusu “——–” ürünlerinin telefonla destek ve uzaktan bağlantı desteği hakkında olduğunu, davacı şirket sözleşmede vermeyi taahhüt ettiği hizmetlere ilişkin olarak bir proje planı oluşturduğunu, proje planında görüleceği üzere davacı şirket bütün hizmetleri 2021 yılının Ekim ayının sonunda bitireceğini taahhüt ettiğini, ancak davacı şirket, söz konusu proje planına uymamış ve taahhüt ettiği vakitte projeyi bitiremediğini, tek başına bu hususun dahi haklı fesih için yeterli olduğunu, sözleşmelerin kurucu unsurları dışında; sözleşme hükümlerinin sonuçlarını ortaya çıkarabilmesi bir takım ilave unsurların varlığına bağlandığını, tamamlayıcı unsurlar gerçekleşmediği takdirde sözleşme hükümleri sonuç doğuramayacağını, sözleşmenin akıbetinin askıda olduğunu, tamamlayıcı unsurun gerçekleşmeyeceğinin belli olması halinde ise; sözleşme kesin olarak hükümsüz hale geleceğini, tamamlayıcı unsurun gerekliliği tarafların iradesinden kaynaklanabileceği gibi doğrudan kanuna da dayanabileceğini, tarafların iradesinden kaynaklananlara koşul, kanundan kaynaklananlara ise yasal koşul denildiğini, sonuç olarak, müvekkil şirket davacı şirketin eksik ve yetersiz hizmeti ve proje planına sadık kalmaması sebebiyle sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini, taraflarınca bu sebeple, haksız ve hukuka aykırı gerekçelerle başlatılan icra takibine itiraz edildiğini, davacı müvekkil şirketten hakkı olmadığı bir parayı tahsil etmeye çalıştığını, bu nedenle, huzurdaki davanın Mahkememizce reddedilmesi ve davacı şirket aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, öncelikle yetki itirazlarının kabulüyle dosyanın——– Adliyesi Asliye Ticaret Mahkemeleri’ne gönderilmesini, haksız ve hukuka aykırı gerekçelerle açılan davanın reddini, davacı şirket aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava hukuki niteliği itibariyle; tacirler arası ticari ilişkiden kaynaklı itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.Yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde HMK’nın 17. maddesi uyarınca geçerlidir. Yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 19. maddesinin 2. bendi “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir.HMK.’nun 17. maddesi gereğince yer alan yetki şartı da munhasır yetki şartı olup kesin yetki şartı değildir. HMK.’nun 19. maddesi gereğince, munhasır yetki şartı davalı tarafça usulüne uygun şekilde ileri sürülmediği takdirde, sanki bir kesin yetki şartıymış gibi mahkemece re’sen dikkate alınamaz. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır.Somut olayda; taraflar arasındaki 31/01/2021 tarihli sözleşmenin 15.5. maddesi uyarınca yetkili mahkemenin —— Mahkemeleri olduğunun belirtildiği,——Mahkemeleri’nden anlaşılması gerekenin —— Mahkemeleri olduğu (Benzer yönde;——Karar) kanaati ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı tarafça cevap süresi içinde yetki itirazında bulunulması, 2004 sayılı İİK 72/8. Maddesi gözetilerek yetkili mahkemenin ——- Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun anlaşılması nedeniyle mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,
2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1 maddesi uyarınca, kararın kesinleştiği tarihten itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin Mahkememize başvurması halinde dosyanın yetkili——- Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine, dosyanın yetkili Mahkemeye gönderilmesi için başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3-HMK’nın. 331/2. maddesi uyarınca harç ve yargılama giderleri hususunun yetkili mahkemece değerlendirilmesine,Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.