Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/408 E. 2022/11 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/408 Esas
KARAR NO : 2022/11

DAVA : Sigorta
DAVA TARİHİ : 24/06/2021
KARAR TARİHİ : 11/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan sigorta davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ————- yayınlanan 7251 sayılı Yasa ile Sigortacılık Kanunu’na Ek 6. maddenin eklendiğini, bu yasal düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğunu, maddenin eşitlik ilkesini, sözleşme ve çalışma özgürlüğünü ihlal ettiğini,—- trafik kazası neticesinde —- yaralandığını, trafik kazasına karışan —- plakalı ——- davalı tarafından yapıldığını, kaza sebebiyle —–tazminat talepleri bulunduğunu, bu taleplerin 23/12/2020 tarihli alacağın temliki sözleşmesi ile davacıya devredildiğini belirtmiş; 7251 sayılı Yasa ile 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’na eklenen 6. maddenin iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasına, şimdilik — davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava dilekçesinin usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ edildiği, davalının süresinde cevap dilekçesi vermediği görüldü. Süresinde cevap dilekçesi vermeyen davalı, Hmk. 128. maddesi gereği ileri sürülen tüm vakıaları inkar etmiştir.
Dava, temlik alınan maddi tazminat alacağının tazmini istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık: 01.12.2020 tarihinde sürücü—–sevk ve idaresindeki davalı sigorta ——- aracın dava dışı temlik edene çarpması neticesinde meydana gelen kazada sürücü —– kusuru bulunup bulunmadığı, kazanın oluşumunda varsa kusur oranlarının ne olduğu, temlik edenin bedensel zarara uğrayıp uğramadığı, uğradıysa hangi miktarda maddi zararının oluştuğu, davalının bu zarardan sorumlu olup olmayacağı ile davacının aktif husumeti bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Davacı —- “Mahkemenizin —– tarihli oturumda verdiği ———.” konulu beyan dilekçesindeki ayrıntılı açıklamalar kapsamında,— başvurusu yapılmasını talep etmiştir.
Anayasa’nın 152. maddesi “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya——- görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, —- bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.” hükmünü haizdir. Anılan hüküm uyarınca, uygulanacak ——- aykırı veya ileri sürülen aykırılık iddiasının ciddi olup olmadığının tespiti gerekir.
Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülen 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu Ek 6. madde şu şekildedir: (1) Bu Kanun uyarınca sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlardan ya da Hesaptan talep edilecek tazminat alacağı ancak; a)Alacaklı tarafından bizzat, b)Alacaklının kanuni temsilcisi veya kanuni temsilcinin bizzat vekâlet verdiği avukat vasıtasıyla, c)Alacaklının bizzat vekâlet verdiği eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşleri veya avukatı vasıtasıyla, takip edilebilir. Takip yetkisi, —Hesap nezdinde yapılacak işlemleri kapsar. (2) Tazminat alacağı, sadece hak sahibine veya avukatına ödenir ve birinci fıkrada belirtilen kişiler de dâhil olmak üzere hiç kimseye devredilemez. (3)Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar — belirlenir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 183. maddesinde “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.” hükmüne, 193. maddesinde ise “Bazı hakların devrine özgü olarak kanunla konulmuş bulunan hükümler saklıdır.
” hükmüne yer verilmiştir. 6098 sayılı TBK.’nın çeşitli hükümlerinde bazı hakların devri ile 4721 Sayılı TMK’nın 25. maddesinde manevi tazminat alacağının devri kanun koyucu tarafından yasaklanmıştır. Yine, 5510 sayılı Yasanın 93. maddesinde “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, ——- sunucularının —— uygulanması —— nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez.“ hükmü bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere, kanun koyucu tarafından korunması gereken bir menfaatin bulunduğu hallerde alacağın temlikine sınırlama getirilebilmektedir. Aynı şekilde, Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülen Ek. 6. madde ile alacağın devredilmesi engellenmiştir. 7251 sayılı Kanunun 57. maddesinin gerekçesinde “Uygulamada sigortacılık yapan kurum veya kuruluşlardan ——- edilecek tazminat alacağı kapsamında hak sahibi olanlardan veya bunların mirasçılarından ——- temsil yetkisi veya alacağın temlikiyle, tazminat alacağıyla ilgili işlemler yapılmaktadır. Bu işlemlerin çoğu zaman —– kişiler vasıtasıyla yapılması neticesinde hak sahipleri, tazminat alacaklarına tam olarak kavuşamamakta ve buna bağlı olarak hak kayıpları meydana gelebilmektedir. Hükümle,——– hak sahiplerinin korunması amaçlanmakta ve tazminat alacaklarının takibini yapabilecek kişiler belirlenmektedir.” denilmek suretiyle korunmak istenen kişi ve menfaat açıkça ortaya konulmuştur.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti, insan haklarına dayanan, kişilerin huzur, refah ve mutluluk içinde yaşamalarını güvence altına alan, kişi hak ve özgürlükleriyle kamu yararı arasında adil bir denge kurabilen, çalışma hayatını geliştirerek ve ekonomik önlemler alarak çalışanlarını koruyan, onların insan onuruna uygun hayat sürdürmelerini sağlayan, milli gelirin adalete uygun biçimde dağıtılması için gereken önlemleri alan, —- yaşama geçirebilen, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak sosyal adaleti ve toplumsal dengeleri gözeten devlettir.
Anayasa’nın 10. maddesinde yer verilen —-durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
Anayasa’nın 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne— düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” denilmiştir.
Anayasa’nın 35. maddesinde herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Mülkiyet hakkı, kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla, sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf olanağı veren bir haktır. Bu bağlamda alacak hakkı da mülkiyet hakkı kapsamındadır.
Tüm bu açıklamalar kapsamında; 7251 sayılı Yasa ile 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’na eklenen Ek 6. maddenin demokratik toplum gereklerine uygun, meşru ve ölçülü olduğu, belli bir kesime ayrıcalık sağlamaktan ziyade hak sahiplerine koruma sağlamaya hizmet ettiği, istinaf yasa yolu aşamasında da Anayasa’ya aykırılık görülmediği —- Karar), ileri sürülen iddianın ciddi bulunmadığı anlaşılmış, mahkememizce işin esasına geçilmiştir.
Davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin — olup olmamasıyla ilgilidir. Taraf sıfatı (husumet), maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Dava şartı olan taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu — ilişkindir. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir.
Somut olayda; 01/12/2020 günü meydana gelen trafik kazası neticesinde dava dışı —- yaralandığı, kaza sebebiyle —– maddi tazminat talepleri bulunduğu, bu taleplerin 23/12/2020 tarihli alacağın temliki sözleşmesi ile davacıya devredildiği, 7251 sayılı Yasa ile Sigortacılık Kanunu’na eklenen Ek 6. Madde gereği tazminat alacağının devredilemeyeceği, bu nedenle davacının sübjektif hakkın sahibi olmadığı anlaşıldığından; aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın aktif husumet yokluğundan reddine,
2-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubuna, bakiye 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki ——— nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333. maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
6-Dava şartı ——– davacıdan 6831 sayılı Kanun’a göre yargılama gideri olarak tahsili için ———müzekkere yazılmasına,
Mahkememizin bu kararına karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair, davacı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı,