Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/396 E. 2023/4 K. 10.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/396 Esas
KARAR NO : 2023/4

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 19/04/2016
KARAR TARİHİ : 10/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVADA
Davacı vekili —- tarihli dava dilekçesinde özetle; — günü müvekkillerinin desteğinden yoksun kaldıkları —-plakalı aracın karıştığı trafik kazası neticesinde vefat ettiği, müteveffa her ne kadar yolcu konumunda bulunduğunu, kusursuz olsa da kusuru davanın esasını etkilemeyeceğini, davanın mirasçılık sıfatına istinaden olmadığını, destekten yoksun kalma zararına uğrama sıfatına istinaden açıldığını, kusur durumunun yada kusurlu olup olmamasının davanın esasını etkileyen bir yanı bulunmadığını, kusur durumunun tespitine gerek olmadan müşterek müteselsil zarar sorumluluğu, — zararın tamamı üzerinden sorumluluk ilkeleri gereği dosya tazminat hesabı için bilirkişiye gönderilmesi gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile her bir müvekkili için 400’er TL den 800 TL destekten yoksun kalma temelli maddi tazminat ve —– göre bilirkişi ve tanık ifadeleri ile belirlenecek şimdilik her bir müvekkil için 100’er TL den 200 TL nin cenaze ve defin gideri tazminatı olmak üzere toplam 1.000 TL maddi tazminatın davalıdan olay tarihi itibariyle ticari temerrüt avans faiziyle tahsil edilerek davacılara ödenmesine, her türlü yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili —- cevap dilekçesinde özetle; dava konusu talep hakkında görev, husumet ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını, sigortalının kazanın meydana gelmesinde kusurlu olduğunun tespiti, kaza sebebiyle oluşan zararlarının bilirkişi marifetiyle tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine, mahkeme masrafları ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

BİRLEŞEN ——KARAR SAYILI DOSYASINDA
Davacı vekili —- tarihli dava dilekçesinde özetle; müteveffa—- sevk idaresinde ve davalı —-poliçesi kapsamında sigortalı aracın, plakası tespit edilemeyen bir başka aracın sebebiyet verdiği kaza neticesinde ölmesi sonucu müteveffanın anne ve babası olan müvekkilleri tarafından—-üzerinden tazminat davası açıldığını beyan ile mahkemede açılan dava ile——-Esas sayılı dosyasının birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.
Henüz dava dilekçesi davalı———- tebliğ edilmeden birleştirme talepli açılan davanın mahkememiz dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş, mahkememizce aktüer/hesap uzmanı bilirkişiden aldırılan raporun davalı—- tebliği üzerine davalının hem davaya cevaplarını hem de bilirkişi raporuna karşı itirazlarını içerir dilekçe sunduğu görülmekle cevap dilekçesinin süresinde verildiği kabul edilmiştir.

Davalı —– dilekçesinde özetle: Öncelikle dava dilekçesi ile davacı delillerinin kendilerine tebliğini, bu eksiklik giderilmezse davanın usulden reddini, ZMMS Genel Şartlarına göre işleten / sürücü tarafından ileri sürülen tazminat taleplerinin teminat dışı olduğunu, bu sigortanın sigortalı tarafından üçüncü kişilere verilen zararları kapsadığını, sigortalının uğradığı zararları kapsamadığını, müteveffanın sigortasız aracı kullanan kişi olduğunu, bunun tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, müteveffanın hem kusurlu hareketiyle ölümüne neden olarak zarara neden olması hem de bunun tamamını bir başkasından istemesi kendi kusurunu bir başkasına yüklemek olduğundan çelişkili davranış kabul edilerek —— aykırılık teşkil edeceğini, —- tarihinde Genel Şartlar A.6-D maddesinde yapılan değişiklikle eylemin teminat dışına çıkarıldığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davalının kazaya karışan motosikletin kusuru ile sınırlı sorumlu olduğunu, bir an için talebin teminat dahilinde olduğu düşünülse dahi dava sonunda müvekkili aleyhine hüküm kurulduğu takdirde müvekkili kurumun ödediği tazminatı mevzuatı gereği — yaptırılmamış aracın sürücüsü konumunda olan müteveffanın murisi olan davacılara rücu edeceğinden davacıların aynı zamanda borçlu durumuna geleceklerini, alacaklı ve borçlu sıfatının birleşeceğini, ayrıca aracın trafiğe çıkış ehliyetinin olmaması nedeniyle kanuna aykırı olarak trafiğe çıkarıldığını, tescilsiz aracın trafiğe çıkışı yasak olduğu için —————– sorumluluğunun devreye girmediğini, zira bu araca —————yapılabilmesinin mümkün olmadığını,—– giyilmemesinin zararı artırması nedeniyle hesaplanacak tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek husumet itirazında bulunmuş ve davanın reddini talep etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE: Asıl ve birleşen dava, hukuki niteliği itibari ile; trafik kazasından kaynaklı destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir.
İstinaf mahkemesi kaldırma ilamından önce, asıl ve birleşen davaya ilişkin mahkememizce davanın reddine karar verildiği, anlaşılmış, davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine dosyada istinaf incelemesi sonucu ——– karar sayılı kararında; ” Her ne kadar davacılar vekili tarafından dilekçelerde, —- aracın sebep olduğu kaza neticesinde vefat ettiği, vefat edenin yolcu olduğu beyan edilmiş ise de, kazanın vefat edenin sevk ve idaresindeki plakasız ve tescilsiz motosikle—- çarpışması neticesinde meydana geldiği,——kaza tarihini de kapsayacak şekilde——— sorumluluk sigortası kapsamında sigortalı olduğu, kazanın meydana gelmesinde vefat edenin tam kusurlu olduğu,—- Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.6/d.maddesi gereğince sürücünün kendi kusurundan kaynaklı vefatı halinde destekten yoksunluk tazminatının istenemeyeceği, müteveffanın kullandığı motosikletin —– kayıtlı olmadığı, plakasının bulunmadığı, —- yapılamayacak araçlardan olduğu, böyle bir aracın karıştığı trafik kazasında —– sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içerisinde istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İstinaf nedenleri de gözetildiğinde taraflar arasında ki uyuşmazlık nedenlerine göre;
1)Davaya konu olaya ilişkin yapılan ceza soruşturma ve kovuşturmasında tanzim olunan bilirkişi raporlarında, trafik kazasının meydana gelmesinde vefat eden sürücünün asli kusurlu,—– sürücüsünün tali kusurlu olduğu,— mahkemesi tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi———–tarafından düzenlendiği anlaşılan raporda, vefat eden sürücünün trafik kazasının meydana gelmeside (—— sürmemesi ve kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmaması-) % 75 oranın da, diğer sürücünün ise (-dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak aracının hızını kavşaklara yaklaşırken azaltmaması, kavşağa girerken aracının ———— yakarak ve aracının ses kornasını çalarak sürücüyü uyarmaması nedeniyle-) % 25 oranında kusurlu olduğu yönünde görüş açıklandığı, ilk derece mahkemesi tarafından; raporlar gerekçesi itibariyle yetersiz ve kendi içerisinde çelişkili bulunarak “vefat eden sürücü şerit ihlali yapmamış olsaydı kaza meydana gelmeyecekti vb” görüşünden hareketle trafik kazasının meydana gelmesinde vefat eden sürücünün tam kusurlu olduğu kanaatiyle esas hakkında karar verildiği anlaşılmıştır.
HMK’nın 281.maddesinde tarafların bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri, mahkeme bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden ek rapor alabileceği, ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme yaptırabileceği, HMK’nın 282.maddesinde hakimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerledireceği düzenlenmiştir.
Bilirkişi raporu kural olarak hakimi bağlamaz. Hakim raporu serbestçe takdir eder. Raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa veya bilirkişi raporu kendi içerisinde çelişkili ise hakim çelişkiyi gidermeden karar veremeyeceği gibi yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak ta karar veremez. Yine mahkemece bilirkişi raporlarından farklı bir kanaate ulaşılması ve bu kanaat gereğince karar verilmesi halinde de, ulaşılan sonucun gerekçesinin yürürlükte ki mevzuata ve bilimsel verilere göre açıklanması zorunludur.
Bilindiği üzere trafik kazalarında sorumluluğun kusura nispetinde olduğu durumlarda, kaza taraflarının kazanın meydana gelmesinde ki kusurlarının tam olarak tespit edilmesi esaslı unsurlardandır. Kusur tespitinin varsayımlara göre değil Karayolları Trafik Kanunu ile bağlı yönetmelik ve diğer mevzuat hükümlerine göre yapılması zorunludur.
Somut olaya gelince, az yukarıda açıklandığı üzere, ceza soruşturma ve kovuşturmasında tanzim olunan bilirkişi raporları ile ilk derece mahkemesi tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesi Makine Mühendisi —- tarafından düzenlendiği anlaşılan rapor gerekçesi ve sonucu itibariyle birbirini teyit eden ve denetime elverişli niteliktedir. Hal böyle olunca da söz konusu raporlara dayanılarak karar verilmesi ve kazada vefat eden sürücünün kazanın meydana gelmesinde % 75 oranında dava dışı sürücünün ise % 25 oranında kusurlu olduğunun kabul edilmesi gerekirken “vefat eden sürücü şerit ihlali yapmamış olsaydı kaza meydana gelmeyecekti vb” şeklinde ki varsayımlara dayalı bir kanaatle vefat eden sürücünün tam kusurlu kabul edilmesi ve bu suretle de davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır. Her ne kadar bilirkişi raporlarında da bir kısım varsayımlara yer verilmiş ise de, netice itibariyle kaza taraflarının kusurları Karayolları Trafik Kanunu ve yönetmelik hükümlerine göre belirlenmiş olup, belirlemelerde dosya kapsamına uygun ve yerindedir.
2)2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91.maddesinde motorlu —- yaptırmalarının zorunlu olduğu, —- bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için —- başvurulabileceği düzenlenmiştir. Ayrıca 2918 sayılı yasanın 3.maddesinde —- tanımı yapılmış, 103.maddesinde ise —— sürücülerinin hukuki sorumluluğunun genel hükümlere tabi bulunduğu öngörülmüştür.
Somut olayda, tarafların kabulünde olduğu, dosyada ki kayıt ve belgelerden anlaşıldığı üzere vefat edenin sevk ve idaresinde ki kaza tarafı araç motosiklet olup, tescilsiz olduğu da gözetildiğinde dosya kapsamından — olmadığı anlaşılamamaktadır.— başvurulabilecek hallere ilişkin olarak, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesinde “Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar” düzenlemesine yer verilmiş, aynı mahiyetteki düzenleme, —- Yönetmeliği’nin 9/1-b maddesinde de yer almıştır. Bu düzenlemelere göre, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle —– husumet yöneltilebilmesi için, bedensel zarara yol açan aracın kaza tarihi itibariyle zorunlu sigortasının yapılmamış olması gerekmektedir.
Davalı — aracın —bulunmayışı nedeniyle husumet yöneltildiğinden, davacıların yakınının sevk ve idaresindeki —, —- araçlardan olup olmadığı hususunun Karayolları Trafik Kanununun 3.maddesinde ki —- gözetilerek belirlenmesi gerekmektedir. Her ne kadar dosya içeriğinden — — olduğu anlaşılmakta ise de, aracın tescilsiz olduğu sabittir.
Bu durumda mahkemece,— bulunmayan araç nedeniyle zararın doğduğu ve davalı —zarardan sorumlu olduğu davacı tarafça iddia edildiğine göre, aracın — zorunlu araçlardan olduğunu ispat yükünün de davacı üzerinde olduğu gözetilmek suretiyle, araçla ilgili tespitlerin yer alabileceği soruşturma/koğuşturma dosyasının getirtilip incelenmesi, davacıların desteğinin idaresindeki tescilsiz motosiklete ilişkin faturanın sunulması için davacı tarafa uygun bir süre verilip belgenin temin edilmesi; bahsi geçen motosikletin davacılar elinde bulunması halinde araç üzerinde, aksi halde olaya ilişkin tüm dava dosyalarında ki motosiklete ilişkin kayıt, belge ve mevcut ise fotoğraflar üzerinden uzman makine mühendisi marifetiyle inceleme yapılıp — belirlenmesi gerekirken aracın niteliği konusunda araştırma yapılmaksızın, müteveffanın kullandığı motosikletin trafik tesciline kayıtlı olmadığı, plakasının bulunmadığı, trafiğe çıkabilmesinin olanaklı olmadığı, bu —- yapılamayacak araçlardan olduğu, böyle bir aracın karıştığı trafik kazasında — sorumluluğunun sona ereceği görüşünden hareketle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.—-
3)Davanın konusunu oluşturan trafik kazası — tarihinde meydana gelmiş olup, ilk derece mahkemesi tarafından ——- ve — tarihi itibarıyla yürürlüğe giren —- Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca değerlendirme yapılıp karar verilmiştir.
Bilindiği üzere Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92.maddeleri içeriğindeki “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadeleri Anayasa Mahkemesi’nin — tarihli Resmi Gazetede yayınlanan — ile iptal edilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki, Anayasa’nın 153.maddesine göre, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta, Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararları Anayasa gereğince yasama, yürütme, yargı organları, idari makamlar, gerçek ve — bağlayıcı niteliktedir. O halde öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin bu iptal kararının eldeki davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekir.
Anayasasının 153. maddesinin 6.fıkrasında; “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede yayınlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemeyeceği kabul edilmektedir.—
Bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin — tarih ve — sayılı kararında; “Anayasa’nın 152. maddesine göre itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadır. Bu durumda itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Aynı durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararlar———– ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur…” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine — tarihli ve 21/9 sayılı —– Kararında da; “sonradan çıkan içtihadı birleştirme kararının, temyiz mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi İptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin —– denetimi sonucu verdiği iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usuli müktesep hakkın istinası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği, uyulması zorunlu yargısal içtihatlarla kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153.maddesinin 1.fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, 5.fıkrasında “iptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde; “Devlete Güven” ilkesini sarsmamak ve devlet yaşamında bir—- olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve —– göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadar ki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın——, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler.
HMK’nın 33.maddesinde “Hakim Türk Hukukunu resen uygular” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke ve az yukarıda açıklanan Anayasal hükümler ile yüksek yargı organlarının içtihatları birlikte gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin halini almamış derdest dosyalar yönünden hemen uygulanmasının zorunluluğu ortadır.Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Yani usuli kazanılmış haklara bakılmaksızın Anayasa Mahkemesi kararları derhal uygulama alanı bulurlar.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve uyulması —– içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğuna öncelikle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, ——–kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık —– genel şartlarının belirleyici olmayacağı, genel şartların sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerin uygulanabileceği, bu karardan sonra sigorta şirketlerinin sorumluluğunu azaltan genel şartların bir çok hükmünün uygulanamaz hale geldiği anlaşılmaktadır.
Bu kapsamda açılan davalarda Borçlar Kanununun haksız fiile ilişkin hükümleri, Karayolları Trafik Kanunu hükümleri, genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile —— önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Yukarıdaki açıklamalar, incelenen dosyadaki tüm kayıt ve belgeler, yerel mahkemenin kabulü ve kararı, istinaf sebepleri ile resen incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken kamu düzenine ilişkin hususlar birlikte incelenip değerlendirildiğinde;
Her ne kadar ilk derece mahkemesi tarafından (-diğer istinafa konu karar gerekçelerine ek olarak-) —- giren—–Şartları, 27/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 2918 sayılı yasanın 92/1-g maddesi uygulanmak suretiyle, vefat edenin kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu görüşünden hareketle davacıların destekten yoksun kalma maddi tazminat istemlerinin teminat kapsamında olmadığı sonucuna varılarak asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş ise de, açıklanan gerekçe ve varılan sonuç doğru olmamıştır. Zira 2918 sayılı yasanın 92/1-g maddesindeki hüküm, kaza tarihinden sonra —- tarihinde yürürlüğe girdiğinden somut olaya uygulanması yasal olarak mümkün değildir. Ayrıca kaza tarihinde önce ——- tarihinde yürürlüğe giren——– Şartlarının A.6. maddesi (d) bendinin az yukarıda açıklanan Anayasa Mahkemesinin —- esas sayılı kararı gereğince (-Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92. maddelerinde yer alan “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerinin iptal edilmesi ile-)—— tarihinden önceki kazalar için uygulanması olanağını kalmamıştır. Bu durumda Anayasa Mahkemesi kararından sonra genel şartların sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerin uygulanabileceği gözetildiğinde, ——- Genel Şartlarının A.6. maddesinin (d) bendi hükmünün—- tarihinden önceki kazalar bakımandan Karayolları Trafik Kanunu ile Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümlerine aykırı olması nedeniyle uygulanamayacağı hususunda duraksamamak gerekir.
Hal böyle olunca, eldeki davada davacının asıl ve birleşen davada ki ve yine ıslah isteminde ki talepleri de gözetilmek suretiyle, —-Karayolları Trafik Kanunu ile Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümlerine aykırı olmayan hükümleri ile —– uygulanmaya başlanılan genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerektiği, buna göre; sürücü ister kendi kusuru, —- kusuru ile ölmüş olsun, ölüm destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğuran bir sonuç olduğundan, desteğin kusurunun destekten yoksun kalanlara yansıtılamayacağı, sürücünün tam kusurlu olması halinde dahi 3.kişi konumunda olan destekten yoksun kalan kişilerin tazminat isteme hakkına sahip olduğu, bu durumda 3.kişi sıfatıyla dava açan destekten yoksun kalan kişiler bakımından TBK’nın 135. maddesinde düzenlenen alacaklı-borçlu sıfatlarının birleşmesi durumunun da gerçekleşmeyeceği gözetilmek suretiyle, davacıların hak edecekleri destekten yoksun kalma maddi tazminatının tam olarak tespit edilmesi ve bu suretle destekten yoksun kalma maddi tazminatına hükmedilmesi gerekirken, vefat edenin meydana gelen kazada tam kusurlu olduğu bu suretle— Genel Şartlarının A.6/d.maddesi gereğince sürücünün kendi kusurundan kaynaklı vefatı halinde destekten yoksunluk tazminatının istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddi kararı isabetli olmamıştır.
Hal böyle olunca da, davacılar vekilinin istinaf isteminin —–bentlerde açıklanan sebeplerle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6.maddesi hükmü gereğince kaldırılmasına, —açıklandığı üzere işlem yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, diğer istinaf istemlerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına ilişkin aşağıda yazılı olduğu biçimde karar verilmiştir.” gerekçesi ile; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkememiz kararının HMK’nın 353/1-a/6.maddesi hükmü uyarınca kaldırılmasına, dosyanın; asıl ve birleştirilen davaya ilişkin yukarıda açıklanan şekilde işlem ve yargılama yapılarak yeniden bir hüküm kurulmak üzere mahkememize gönderilmesine karar verilmiş, dosya işbu esas sırasına kaydedilerek yeniden yargılama yapılmıştır.
14/10/2015 tarihli, davacılar desteğinin—–aracın çarpışması neticesinde meydana gelen trafik kazasında sürücülerin kusur oranlarının tespitinin incelenmesinde; —kararında belirtildiği üzere; ceza soruşturma ve kovuşturmasında tanzim olunan bilirkişi raporları ile mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesi Makine Mühendisi — tarafından düzenlenen raporun gerekçesi ve sonucu itibariyle birbirini teyit eden ve denetime elverişli nitelikte olduğu, kazada vefat eden davacılar murisi olan sürücünün kazanın meydana gelmesinde % 75 oranında, dava dışı sürücünün ise % 25 oranında kusurlu olduğu, kaza taraflarının kusurlarının Karayolları Trafik Kanunu ve yönetmelik hükümlerine göre belirlendiğinden bu tespiti içeren bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır.
Destekten yoksun kalmaya ilişkin maddi zararın hesaplanması amacıyla dosya aktüer bilirkişiye tevdi edilmiş, — tarihli, Bilirkişi —– içeriğine göre; tarafların önceki rapora vaki itirazlarının incelenerek, iştirak edilmediği, —– meydana gelen trafik kazasında — ölümü sebebiyle davacıların uğradıkları destekten yoksun kalma zararları ve davalıların sorumluluk tutarı yönünden güncel ücret verilerine göre yapıları hesaplama sonunda:
A) Asıl Dava Yönünden
Asıl davanın davalıs—– davacı anneye karşı—- davacı babaya karşı —- tazmin borcu bulunduğu,
B) Birleşen Dava Yönünden
Birleşen davanın davalısı — kusur oranına isabet eden tazmin borcunun kaza tarihine cari —- limitini aştığı görülmekle, sorumluluğunun takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, hesaplanan zararın kaza tarihindeki —- limitine oranlanması sonucu davacıya anneye karşı —–tazmin borcu bulunduğu;
İstinaf kararında işaret edilen sair hususlar, görevlendirme kapsamı dışında kaldığından üzerinde durulmadığı;
Kök raparda açıklanan nedenler ile olay tarihine nazaran 2.500,00 TL defin cenaze giderinin kadri marufunda bulunduğu;— kusur oranına isabet edilen tutarın 625,00 TL olduğu;—- yönünden tazminat limiti aşıldığından bu zarar kalemi yönünden bir zarar tazmin borcunun oluşmadığı,
İstinaf öncesi düzenlenen raporlardan daha yüksek sonuç çıkma nedeninin,—– anne-babanın yaşam süresinin daha uzun olması,— ücrette yaklaşık % 100 değişiklik meydana gelmesinden kaynaklandığı; davacının —–tarihli bedel artırım dilekçesi bulunduğu;
Mevcut delil durumuna nazaran, asıl davanın davalısının 19.04.2016 dava tarihinden itibaren, birleşen davanın davalısının ise 25.06.2016 tarihinde başvuru yapılmasına göre, 05.07.2016 tarihinden itibaren faizden sorumlu olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Davacı vekilince istinaf kaldırma ilamı öncesi —– tarihli bedel artırım dilekçesi sunulduğu, kaldırma ilamı sonrası ise 02/11/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile; —– yoksun kalma tazminatı——- cenaze ve defin masrafı)
— için birleşen davada artırılmış talepleri olan 30.865,72-TL’yi ıslah ederek—– olarak talep ettiklerini,
—için asıl davada artırılmış talepleri olan 11.005,75-TL’yi ıslah ederek — olarak talep ettiklerini,
—-için birleşen davada artırılmış talepleri olan 33.017,23-TL’yi ıslah ederek — olarak talep ettiklerini bildirmiş ve gerekli harcı yatırmıştır.
Davaya konu kazaya karışan ——– poliçesi ile sigortalı olduğu anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK’nun bedensel zarar başlıklı 53. Maddesinde “Ölüm” ;
Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:
1. Cenaze giderleri.
2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya
da yitirilmesinden doğan kayıplar.
3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar olarak belirtilmiştir.
Haksız fiil neticesinde ölüm meydana gelmesi halinde salt mirasçılık sıfatıyla bağlı kalınmaksızın ölenin desteğinden yoksun kalan hak sahipleri doğan kayıpları haksız fiil sorumlularından isteyebilirler.
Buna göre,— tarihinde meydana gelen kazanın— sürücüsünün kusurundan (haksız fiilinden) kaynaklandığı, ——plaka sayılı araç sürücüsünün olayda yukarıda açıklandığı şekliyle kusurlu olması nedeniyle;
— plaka sayılı araç sigortacısı davalı —-ettirenin, sigortalının kasti bir eyleminden kaynaklanmadığı sürece, — sağladığı rizikoya bağlı zarar ve hasar için 6102 Sayılı TTK’nun 1409, 1427, 1459 maddeleri uyarınca tazminat ödemekle yükümlü olması,
Bu kapsamda, davacıların haksız bir fiil olan trafik kazası sonucu desteklerinin vefatı kapsamında uğradıkları zararları olan destekten yoksun kalma tazminatı ve cenaze ve defin gideri alacak talebini TBK madde 49 ve 53 hükümlerine göre davalıdan isteyebilecektir.
Asıl dava açısından tazminat taleplerinin değerlendirmesinin sonucunda; dava dışı—-davacıların desteği olduğu hususunda çekişme bulunmadığı, davacılar vekilince istinaf kaldırma ilamı öncesinde aldırılan her iki aktüer raporuna karşı itiraz dilekçesinin sunulduğu, kaldırma ilamı sonrası aldırılan birinci aktüer raporuna karşı da itirazlarının ileri sürüldüğü, bu nedenle davalı lehine usulü müktesap hak kazanma koşullarının oluşmadığı, bu itibarla en son— verilerine göre aldırılan raporun esas alınması gerektiği kanaatine varıldığı, davacılar vekilince belirsiz alacak davasında birincisi talep artırım, ikincisi ıslah olmak üzere talep sonucunun artırılmasına ilişkin iki dilekçenin sunulduğu, belirsiz alacak davasında bu durumun mümkün olup ıslah dilekçesindeki talepler dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği, davacı vekilince dava dilekçesinde 200,00 TL cenaze ve defin masrafı talebinin 100,00 er TL şeklinde davacılar bazında talep edilmesine rağmen ıslah dilekçesinde 625,00 TL cenaze ve defin masrafının sadece davacı —yönünden talep edildiği, davacı — yönünden ıslah ile talep edilmediği, ancak talep artırım dilekçesinde davacı — açısından da cenaze ve defin masrafının 312,50 TL nin talep edildiği, bu çelişkiler üzerine davacılar vekiline açık bir şekilde taleplerinin sorulması üzerine cenaze ve defin masrafının sadece davacı baba —- adına talep ettiklerini bildirmiş ise de başlangıçtaki talebin değişikliğinin ancak davanın ıslahı ile mümkün olduğu, davanın ıslahının mevcut olmadığı, davacı vekilinin talebi ile bağlı kalınarak ve hak edilen tutarlar gözetilerek davacı — lehine cenaze ve defin masrafı olarak 312,50 TLne hükmedildiği, davacı —lehine talep olmadığından reddine karar verildiği, mirasın reddinin tazminat isteme hakkını ortadan kaldırmayacağı, zira destekten yoksunluk tazminatı terekeden kaynaklanmayan davacıların kendi şahsında doğan zarar olduğu, yukarıda açıklandığı şekliyle meydana gelen kazada, sorumlulukları da TBK, TTK ve KTK kapsamında çizilen davalının, usul ve yasaya uygun olduğu belirlenen bilirkişi raporlarında belirtilen maddi zararlardan sorumlu olmasından dolayı, davacı vekilinin talebi doğrultusunda 126.287,1‬0 TL tazminatın19/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
Faiz yönünden yapılan değerlendirmede; bir haksız fiil olan trafik kazalarından kaynaklı tazminat istemlerinde, temerrüt tarihi kişilere göre farklılık arz eder.
Sigorta şirketi açısından, sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu sürenin sonra erdiği gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir. Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde yada başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı sigorta şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir. —-
Somut olayda davalı —— dava tarihinde temerrüde düştüğü anlaşılmakla ve davalı sigortalısına ait araç hususi olduğundan bu tarihten itibaren yasal faize hükmedilmiştir.
Davalının hatır taşınması savunması yönünden yapılan değerlendirmede ise; zaten davacılar murisinin sürücü olduğu, bu durumda hatır taşıması savunmasının incelenmesine gerek olmadığı anlaşılmıştır.
Birleşen dava yönünden yapılan değerlendirmede: istinaf kaldırma ilamı doğrultusunda davacılara kazaya karışan plakasız ve tescilsiz motosiklet ile ilgili fotoğraf, bilgi, belgelerin ibrazı için süre verilmiş ise de davacılar vekilince istenilen belgelere ulaşılamadığı, —- verildiğinin bildirildiği şeklinde beyanda bulunulmuş, — celp edilmiş, tüm verilere göre aldırılan Makina Mühendisi tarafından düzenlenen raporda, davacıların desteğinin sevk ve idaresindeki tescilsiz motosikletin —- tespit edilemediği bildirilmiştir. Bu hali ile bahse konu —- yapılmasının gerektiği ve davalı —- sorumluluğu olduğunun davacı tarafça usulünce ispatlanamadığından birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Davacı tarafça asıl davada peşin harç olarak 29,26 TL ile asıl dava konusu olan ıslahla artırılan miktarlara yönelik 182,12 TL —- için )+ 177,54 TL(—— için) harç yatırıldığı, talep artırımına ilişkin yapıldığı dönemde harç ikmalinin yapılmadığı, Mahkememizce kaldırma ilamından sonra verilen sürede birleşen dava açısından 74,02 TL (— için ) + 81,37TL (—- için) harç ikmal edildiği, birleşen davaya konu ıslahla artırılan bedeller yönünden 310,34 TL —-için ) + 461,96 TL (— için) harç ikmal edildiği anlaşılmış, açıklanan tüm gerekçeler doğrultusunda aşağıdaki şekilde karar verilerek hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dava;
Mahkememizin —- esas sayılı dosyasında görülen davanın KISMEN KABULÜ İLE; davacı ——- destekten yoksun kalma tazminatı + 312,50 TL cenaze defin gideri toplamı —- davacı — destekten yoksun kalma tazminatı olmak üzere toplam —-itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
Davacıların fazlaya dair talebinin reddine,
2-Birleşen dava;
—sayılı dosyası kapsamındaki davanın REDDİNE,
3-Asıl davada, alınması gerekli karar harcı 8.626,67 TL’den başlangıçta yatırılan 29,26 TL peşin harç, 359,66 TL( ıslah harcı) mahsubu ile bakiye—-harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-Asıl dava konusu talep için yatırılan —– davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Asıl davada; Davacı tarafından yapılan 33,50 TL ilk dava masrafı, 2.100,00 TL bilirkişi ücreti, 1.633,00 TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam —- yargılama giderinden kabul ve red oranına göre(%99,8 kabul)—— davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalanın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
6-Asıl davada davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli — esaslara göre, —-ücretinin davalıdan alınarak ayrı ayrı davacılara verilmesine,
7-Asıl davada davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli—- esaslara göre, ———- nispi vekalet ücretinin davacı ——– alınarak davalıya verilmesine,
8-Birleşen davada, alınması gerekli karar harcı 179,90 TL’den başlangıçta yatırılan 31,40 TL+ 772,30 TL ıslah harcı, 155,39 TL tamamlama harcı toplamı 959,09 TLnin mahsubu ile bakiye 779,19 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
9-Birleşen davada davacı tarafça yapılmış makina mühendisi bilirkişi ücreti olan 1.000,00 TL bilirkişi ücretinin kendi üzerinde bırakılmasına,
10-Birleşen davada; davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli—- 13/4. maddedeki esaslara göre, 9.200,00 TL nispi vekalet ücretinin vekalet ücretinin davacı taraftan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
11-Taraflarca yatırılmış gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.