Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/295 E. 2023/30 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/295 Esas
KARAR NO : 2023/30

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/05/2021
KARAR TARİHİ : 17/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle,
davacı şirketin davalı/borçlu şirkete gümrük hizmeti verdiğini, davalı şirkete ekte sunulan faturaların
düzenlendiğini, söz konusu faturaların davalı/borçlu şirkete tebliğ edildiğini, davalı şirket tarafından davacı şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığını, davacı şirketin davalı şirketten aralarındaki ticari ilişki sebebiyle
8.842,19-TL alacaklı bulunduğunu, dava konusu faturaların; 31.08.2020 Tarih ve —– Sıra Nolu 1.110,00-TL bedelli, Tarım Aidat Masrafı ve Kırtasiye Mal. Alım Belgesi Faturası, 26.03.2020 Tarih ve ——-Sıra Nolu 150,00-TL bedelli, Memur Yolluk Masrafı Açıklamalı Faturası, 26.03.2020 Tarih ve —— Sıra Nolu 3.983,46-TL bedelli, Gümrük Vergisi Açıklamalı Faturası, 26.03.2020 Tarih ve ——- Sıra Nolu 5.929,86-TL bedelli, Tarım Aidat Masrafı vs. Açıklamalı Faturası, 26.03.2020 Tarih ve ——Sıra Nolu 119,00-TL bedelli, Damga Vergisi Açıklamalı Faturası, 26.03.2020 Tarih ve ——- Nolu 687,35-TL bedelli Faturası, 26.03.2020 Tarih ve——-Nolu 392,35-TL bedelli Faturası olduğunu, davalı şirketin takip konusu borçtan sorumlu olduğunu beyan edip davalı şirketin ——- İcra Müdürlüğünün——- esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazının reddine ve icra takibinin devamına,itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu sabit olduğundan, değerin %20’sinden az olmamak üzere davalı aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Davacı şirketin davalı şirkete yönelik haksız ve hukuka aykırı bir şekilde ——-esas sayılı icra takip dosyası ile ilamsız takip başlattığını, söz konusu takibe yönelik 18.12.2020 tarihinde borca ve yetkiye itiraz ettiklerini, söz konusu sözleşme gereğince davalı şirketin tüm ödemelerini davacı şirkete yaptığını, davacı tarafın gümrük işlemlerinde sıkıntı yaşadığını, dolayısıyla kendisinden kaynaklı olarak gümrük gecikmelerinden doğan ekstra masrafları gerek sözleşmeye gerek hukuka aykırı bir şekilde faturalar ile davacı şirkete yansıttığını, taraflar arasında yapılan akit sonucu ödemelerini gerçekleştirmiş olmalarına karşın davacının kendi kusurundan kaynaklı olarak yapılan ödemelerin
faturalandırılıp davalı şirkete yükletilmesinin iyi niyetli bir davranış olmadığını, davacı şirketin öncelikle yapılan
ekstra masraflar için öncelikle haksız bir şekilde 10.000 € gibi fahiş bir ücret belirttiğini, davalı şirket tarafından bu hususa itiraz edince de ücretin yanlış söylendiğini söyleyerek 10.000 TL gibi bir tutar istendiğini, davacının
bu çelişen ifadeleri dahi alacağın gerçeği yansıtmadığını gösterdiğini beyan edip öncelikle davanın, işin görüleceği yer ve davalı ikameti olan ——Mahkemeleri’nde açılmak yerine yetkisiz——-Mahkemeleri’nde açılmış olması nedeniyle yetki itirazının kabulü ile yetkili Mahkemelerin——- Mahkemeleri olduğunun tespitine, yetki yönünden davanın reddine, esas hakkında beyan ve karşı dava ve
talep hakları saklı kalmak üzere, haksız ve kötü niyetli davanın reddine, davacı tarafın kötü niyetli
olarak müvekkili aleyhine takip başlattığından, takipteki asıl alacağın %20sinden aşağı olmamak üzere kötü
niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; ——-esas sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.—— esas sayılı dosyası celp edilmiş incelenmesinde; davacı-takip alacaklısı tarafından davalı-takip borçlusu aleyhine 29/11/2020 tarihinde asıl alacak 8.842,19 TL tutarındaki alacağın, fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, ödeme emrinin borçluya 15/12/2020 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından verilen 7 günlük süre içerisinde 18/12/2020 tarihli itiraz dilekçesi sunulduğu, itiraz dilekçesinde yetkiye, borca ve fer’ilerine itiraz edildiği; icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği görülmüştür.İİK’nin 50. maddesine göre, “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.” Bu hüküm uyarınca yetkili icra dairesinin belirlenmesi açısından mülga HUMK’a atıfta bulunulmuştur. 6100 sayılı HMK’nin 447/2. maddesi uyarınca “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” İİK 50. maddesinde uyarınca yapılan atıf doğrultusunda yetkili icra dairesinin HMK’nin bu husustaki hükümleri uyarınca belirleyeceği sonucuna varılmaktadır.İİK 67. maddesine göre itirazın iptali davasının açılması için öncelikle geçerli bir icra takibinin yapılmasının gerektiğinden, izah edilen nedenlerden ötürü davacı tarafından yapılan icra takibinin geçerli bir icra takibi olup olmadığının tespiti gerekir. Mahkemenin önce icra dairesinin yetkili olup olmadığını incelemesi, icra dairesinin yetkili olmadığını tespit etmesi halinde, borcun esasına ilişkin itirazın incelemesine geçilmeksizin takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı ve geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek itirazın iptali davasının da HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermesi gerekmektedir.
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına göre; mahkememizin yetkili olup olmadığına dair yetki ilk itirazı ciddi görülerek, mahkememizce HMK madde 117/3 gereği ön sorun olarak incelenmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 6. maddesine göre; “genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Aynı Kanunun 10. maddesine göre; “sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” 6098 sayılı TBK’nun 89/1 maddesinde, bir miktar para alacağına ilişkin davaların alacaklının yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği hükme bağlanmıştır. Yasal düzenlemeler karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince; taraflar arasında gümrük müşavirlik hizmeti sözleşmesi bulunduğu, davacının yerleşim yerinin ——olduğu, davacının bir para alacağının bulunduğu, bu haliyle tbk 89. Madde hükmüne göre ——– İcra Dairelerinin yetkili olduğu anlaşılmakla işin esasının incelenmesine geçilmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.Bilirkişi ——tarafından——Asliye Ticaret Mahkemesi’nin——-Talimat sayılı dosyasından) düzenlenen 26/11/2021 tarihli rapora göre; davacının davalıdan takip tarihi itibariyle alacağının olmadığı tespit edilmiştir şeklinde kanaat belirtildiği görülmüştür.
Davacı ticari kayıtları üzerinde inceleme yapan Bilirkişi ——-tarafından sunulan raporda özetle; davacı şirket tarafından davalı şirkete gümrük müşavirlik hizmetinin verildiği, davalı şirket adına ithalat işlemlerinin
yapıldığı, ödemelerin belgeye dayalı olduğu, 238,50-TL ceza ödemesi haricindeki tüm
bedelleri davacı şirketin davalı şirketten talep edebileceği, takip tarihi itibariyle davalı
şirketin davacı şirkete 8.603,69-TL borçlu olduğu tespit edilmiştir.Uyuşmazlığın temelinde gümrük işlemlerinin bulunması nedeniyle aldırılan 16/10/2022 tarihli raporda özetle;dava dosyasına sunulan tüm belge ve delillerin incelenmesi sonucunda davaya konu olayda davacının müşterisi davalı şirket adına ithalat işlemlerinin gümrüklemesini üstlendiği, davalı şirket adına tahakkuk eden ve ödenmesi gereken tüm giderlerin davacı şirket tarafından ödendiği, davacının bu bedelleri davalıdan tahsil etmeye hak kazandığı, ancak daha önceki bilirkişi raporunda da kısmen değinildiği üzere, doğru ——- numarasının beyan edilmesi Gümrük Müşavirinin sorumluluğunda olduğu, gümrük müşaviri,—— numarasında tereddüde düştüğünde, beyanname açılmadan ithal edilecek emtiadan numune almak suretiyle kimyahaneye başvurarak doğru——-numarasının
belirlenmesini talep etmesi gerektiği, bu açıdan bakıldığında, davacının bu işlemi
gerçekleştirmeden beyannameyi açması, sonrasında ise——hatalı olduğu için düzeltme
beyannamesi verilmesi nedeniyle tahakkuk eden özel usulsüzlük cezasının, davacı gümrük
müşavirliği şirketince yüklenilmesi gerektiği, bu sonuçla da davacının ödemiş
olduğu 238,50TL usulsüzlük cezasını davalıdan talep edemeyeceği, davacının ——İcra Dairesi nezdinde
—— Esas numarası ile başlatmış olduğu takipteki asıl alacak tutarının (8.842,19TL-
238,50TL=) 8.603,69-TL kadar yerinde olabileceği, davacının bu tutar kadar takibin
devamın talep edebileceği, Davacı ——- tarafından davalı ———ülkesindeki davadışı satıcıdan ithal ettiği ürünler için gümrük müşavirliği hizmeti verdiği, gümrükleme işlemleri için davalı adına tahakkuk eden vergi ve diğer giderlerin belgelere dayalı olarak ödemesini gerçekleştirdiği, davacının sorumluluğunda olan doğru ———- numarası beyanının hatalı olarak beyanından kaynaklı 238,50TL usulsüzlük cezasına ait yükümlüğün davacıya ait olacağı, Davacının usulsüzlük cezası düşüldükten sonra, davalıdan 8.603,69TL alacağının sabit olduğu, Davacının—–.İcra Dairesi nezdinde ——– Esas
numarası ile başlattığı takibin 8.603,69TL asıl alacak tutarı kadar yerinde
olacağı, bu tutar kadar takibin devamını talep edebileceği yönünde görüş bildirilmiştir.
Davacı, davalıya mal/hizmet teslim ettiğini/ifa ettiğinden bahisle alacaklı olarak icra takibinde bulunmuş olup, Türk Medeni Kanunu m:6 gereği icra takibinde talep etmiş olduğu alacağının varlığını ispatlamak ile yükümlüdür.6100 sayılı HMK 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat edilemez.Faturaya dayalı alacak taleplerinde tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ve mal teslimini ispatlamaz. Yine faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olması da fatura içeriği malların/ hizmetin teslimini/ ifasını kanıtlamaya yeterli değildir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 222. Maddesinde ” Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK m:222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK m:222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK m:222/4).” hükümlerine amirdir. Yukarıda verilen yasa maddeleri ve TTK 82. maddesi gözetildiğinde ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. İİK madde 67 gereğince, itirazın iptali davasının itirazın tebliğinden itibaren, 1 yıl içinde açılması gerekir. Hak düşürücü süreler, dava şartı olup taraflar ileri sürmese de mahkemece resen gözetilir. Somut olayda icra takibindeki, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmemesi nedeniyle İİK’nun 67.maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürenin başlamadığı anlaşıldığından davanın süresi içinde açıldığı kabul edilmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre; davacı/takip alacaklısının davalı/takip borçlusu hakkında cari hesaba dayalı olarak takip başlattığı, davalı/takip borçlusunun tebliğ edilen ödeme emri üzerine takibe borca ve fer’ileri yönünden süresinde itiraz ettiği ve takibin durduğu, eldeki itirazın iptali davasının süresinde açıldığı, taraflar arasındaki ihtilafın takip dayanağı belgeye konu mal ve/veya hizmetin teslim edilip edilmediği ve/veya sunulup sunulmadığı ve belge içeriği alacağın davacı yanca talebinin yerinde olup olmadığı hususundan kaynaklandığı, uyuşmazlığın halli ve taraflar arasındaki ticari ilişkinin tespiti için defter incelemesine karar verildiği, davacının ticari defterlerinde davalıdan takip tarihi itibariyle 8.842,19 TL alacaklı gözüktüğü, davalının ticari defterlerine göre davalının davacıya borcunun bulunmadığı, davacının davalıya gümrük müşavirlik hizmeti verdiği bu kapsamda davalı şirket adına ithalat işlemlerinin yapıldığı, takibe konu belge içeriği alacağa ilişkin davacının yaptığı ödemelerin belgeye dayalı olduğu, ancak 238,50 TL tutarındaki usulsüzlük cezasından davalının sorumlu olmadığı, zira doğru—— numarasının beyan edilmesinin davacı- gümrük müşavire ait olduğu, bu itibarla davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 8.603,69 TL alacaklı olduğunun sabit olduğu, İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra-inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması ve alacağın likit ve belli olması gerektiği, bu nedenle alacağın likit olması ve diğer icra inkar tazminatına hükmedilebilme şartlarının olayda gerçekleşmesi nedeniyle, hüküm altına alınan asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1)Davanın KISMEN KABULÜ ile,—— Esas sayılı dosyasında davalı/borçlunun itirazının kısmen iptali ile; 8.603,69 TL asıl alacak yönünden takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek avans faizi birlikte icra takibinin DEVAMINA,
2)İptaline karar verilen 8.603,69 TL nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli karar harcı 587,72 TL’den peşin olarak yatırılan 106,80 TL harcın mahsubu ile 480,93 TL bakiye harcın davalı taraftan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 106,80 TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 67,80 TL ilk dava masrafı, 78,10 TL tebligat-müzekkere gideri, 2.850,00 TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 2.995,90 TL yargılama giderinin 2.915,09 TL’ sinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, arta kalanın davacı üzerinden bırakılmasına,
6-Davalı tarafından sarfedilen 15,00 TL yargılama giderinin 0,40 TL’ sinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine, arta kalanın davalı üzerinden bırakılmasına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesaplanan 8.603,69 TL nispi vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesaplanan 238,50 TL nispi vekalet ücretinin davacı taraftan alınarak davalıya verilmesine,
9-Arabuluculuk aşamasında yapılan ve Hazine tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 1.280,40 TLsinin davalıdan, 39,60 TL sinin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
10-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,Dair miktar itibari ile kesin olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.