Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/621 E. 2021/1379 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/621 Esas
KARAR NO: 2021/1379
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ: 03/12/2020
KARAR TARİHİ: 22/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan ticari şirket (genel kurul kararının iptali istemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilince dava dilekçesinde özetle; müvekkili —- ana sözleşmesinin —- bulunması ve —- ilgilileri ile birlikte imza etmesi şarttır.——-alınacak kararlar ve—-hükmü bulunduğu, — tarihinde şirket —-, ana sözleşmeye aykırı olarak —- katılmadığı, bu nedenle toplantıda alınan tüm kararların geçersiz olduğu, —- tarihinde ertelenen toplantının devamı niteliğindeki,—tarihinde şirket ——, ——- esnasında, denetçi tayini ile bu hususta denetçi raporu düzenlenmesi talep edildiği, denetçi tayini talebinin reddedildiği, bu nedenle —– tarihinde yapılan genel kurulda —-edildiği, olumsuz oy kullanıldığı ve muhalefet şerhinin tutanağa geçirildiği,—– mevcut durumu yansıtmadığı, —- taraflarınca kabul edilmediği, bilançoların ve mali tabloların ve faaliyet raporunun mevcut durumu yansıtmadığı ve kira gelirinden başka bir ticari faaliyeti olmayan şirketin ayda en az —- kira getirisi olan şirkete ait taşınmazının, — da dahil olmak üzere yaklaşık iki yıldır kiraya verilmemiş olması ve kiraya verilmemesi nedeniyle yaklaşık olarak —- Kira gelirinden şirketin mahrum bırakılması olduğu, şirkette çalışan —adet personel olmasına rağmen , firmanın —–bulunduğu, bu gider rakamının emsallerinin çok üzerinde bir yönetim gideri rakamı olduğu, buna ek olarak ayrıca, — faaliyet zararı bulunduğu, ayrıca şirketin tüm bunlara —- kambiyo zararı da bulunduğu, şirketin bu kadar zararda olmasına rağmen, yönetim kurulunda olup karar verme statüsünde bulunan ortakların, şirket sermayesini ve şirket karlılığını azaltacak şekilde, şirket sermayesinin kendilerine aktarımını sağlamak için, çok yüksek maaş ödenmesine karar verdikleri, ayrıca şirket banka hesapları incelendiğinde, şirketle herhangi bir ticari ilişkisi olmayan 3. kişilere şirketin banka hesabından paralar gönderildiği, belli bir süre sonrasında bu 3.kişilerin bu paraları tekrardan şirket hesabına gönderdiği, yapılan bu işlemlerle 3. kişilere şirket sermayesinin kullanılarak fonlanmakta olduğu, bu hususlarla ilgili olarak faaliyet raporunda hiçbir açıklama bulunmadığı, yasa gereği gündemin 4. Maddesindeki—- kabul kararının, iptali gerektiği, ayrıca—– herhangi bir ticari faaliyeti bulunmamasına rağmen ,—- kiralanan taşınmazın kira bedelleri de şirket tarafından ödendiği, şirketin yurt dışı satışının bulunmadığı , şirketin yurt içi satışlarının hizmet satış maliyetinin – — olduğu, bu hususun genel kurulda gündeme getirildiği, fakat herhangi bir geçerli açıklama yapılmadığı, gündemin —- kurulunun ibrasının da usul ve yasaya aykırı olduğu, finansal tablolara ilişkin itirazlarının mevcut olduğu ve özel denetçi tayini için dava açıldığı, bu nedenle yömetim kurulu üyelerinin ibra şartı gerçekleşmediği, ayrıca gündemin—- alınan kararın da ana sözleşmeye aykırı olduğundan geçersiz olduğu, gündemin —-üyelerine fahiş miktarda huzur hakkı ödenmesine karar verildiiği, bu kararın da davacının kar payı alma hakkının kısıtlanması ve şirket sermayesinin azaltılarak, belli ortaklara örtülü kar payı ödemesi amacıyla, şirketin sermayesinin zayıflatılmasına neden olduğu, iptali gerektiğinden bahisle davalı şirketin —- tarihli —- kararların batıl olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesi talep ve dava olunmuştur.
Davalı vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; davacının genel kurul iptali davasını alışkanlık haline getirdiğini, davacının bu hakkını kötüye kullandığını, sürekli ya genel kurulun iptali ya da denetçi tayini ile ilgili dava açtığını, taleplerinin reddedildiğini, davacının, bir önceki genel kurulda “komiser bulundurma, maaş ödemeleri, finansal tablolar” gibi hususlarda genel kurula vaki itirazlarının mahkemece reddedildiğini, bu genel kurulda da aynı işlemlerin bir kez daha huzura getirildiğini, komiser bulundurma şartının kanunen zorunlu olmadığını, davacının maaş ödemeleri ile ilgili itirazlarının kötü niyetli olduğunu, davacının kendisinin de yönetim kurulu üyesi olduğu dönemde maaş aldığını ve o dönemde kendisinin de bu karara muvafakat etmekte iken şimdi yönetim kurulunda bulunmadığından yaptığı itirazlarının kötü niyetli olduğunu, ekonomik krizin olduğu dönemde yıllardır çalışanları işten çıkartmak vicdansızlık olduğundan müvekkillerinin bunların işlerini sonlandırmadığını, dava konusu kendisinin de ortak olduğu ve yıllarca finansman işlerini bizzat yönettiği bu şirketin, gemi taşımacılığı ve acentalığı yapan bir şirketken, temsil ettiği gemi hattı olan dünyanın en büyüklerinden—- temsil etmek istemesi sebebi ile müvekkili ile anlaşarak bizzat kendisinin fiilen —- geldiğini ve müvekkilinin yaptığı acentalık hizmetinin de böylece sona erdiğini, müvekkil şirketin, kendisine uygun bir hat bulamadığını ve şuanda da sadece gayrimenkulü kiraya verdiğini ve yeni iş yaratma ve yatırım yapma ile ilgili çalışmalar yaptığını, davacı tarafın aile şirketi durumundaki bu şirketteki diğer ortaklar olan kocası ve — kayınbiraderlerinin hepsi ile problemli ve davacı/davalı olduğunu, bu davayı açarken de haksız ve mesnetsiz olduğunu, bu sebeple kendisine TTK 451.maddeye göre açacakları dava haklarını ve şirket ortaklığından çıkartma dava haklarını saklı tuttuklarını, müvekkilinin şuanda aynı işleri ve bunlara ilaveten ——- yeni işler yapmak amacı ile planlama yaptığını, ekonomik krizlerde yatırım yapmak ve yeni bir işe para yatırmanın çok zor ve riskli olduğunu, bu sebeple akıllı, ağır, planlı davranmak zorunda olduğunu, pek yakında da yeni stratejik planlarla bazı yenilikleri hayata geçirmek üzere prensip kararları da aldıklarını ve hayata geçireceklerini, bu sebeple de yeniden faaliyete geçilme kararı alınması sebebi ile emek karşılığı maaş almalarını olağan olduğunu belirtmiş olup, davanın reddine mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, davalı şirketin ——- numaralı kararların batıl olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkememizce davalı şirketin—- sureti dosya içine alınmış, davaya konu —-cetveli tetkik edilmiş, davacının davalı şirkette — olduğu, davacıdan başka davalı şirketin üç hissedarının daha olduğu ve davaya konu genel kurul kararı tarihi itibariyle, davacı dışındaki her üç hissedarın aynı zamanda davalı şirketin —–bulunduğu belirlenmiştir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, davalı şirket kayıtları nezdinde yerine inceleme yapılarak rapor alınmasına dair karar verilmiştir.
TTK’nun 445. maddesinde “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” düzenlemesi getirilmiştir.
TTK’nun 446/1 a) ve b) maddelerinde ise “a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, (..) iptal davası açabilir.” düzenlemesini haizdir.
Bu kapsamda öncelikle TTK’nun 445/1 ve 446/1-b maddeleri çerçevesinde, davanın 3 aylık hak düsürücü süre içinde açıldığı, davacının davaya konu genel kurul toplantısına vekili aracılığıyla katıldığı ve davaya konu her bir karar sonrasında, muhalefetini genel kurul tutanağına geçirdiği belirlenmiştir.
Davacı vekilince, davaya konu genel kurul toplantısında bakanlık temsilcisi bulunmadığından, alınan tüm kararların geçersiz olduğu ileri sürülmüş ise de, Türk Ticaret Kanununun 407/3. maddesi gereğince, aynı Kanunun 333. maddesinde anılan anonim şirket genel kurul toplantılarında bakanlık temsilcisi bulunmasının zorunlu olduğu, TTK’nun 333. maddesi kapsamı dışında yer alan şirketler için ise—— belirtilen şekilde ve içerikte karar alınması durumunda bakanlık temsilcisinin bulunmasının zorunlu olduğu, davaya konu genel kurul toplantısının, anılan düzenlemeler kapsamında kalmadığı, bu nedenle bakanlık temsilcisinin bulunmasının zorunlu bulunmadığı belirlenmekle, bu husustaki iddialar mesmu bulunmamış, davaya konu genel kurul toplantısında bakanlık temsilcisine ilişkin iptal sebebi olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu genel kurul kararlarının sair iddialar yönünden tetkikinde ise; davaya konu —— numaralı kararın, finansal tabloların mevcut durumu yansıtmadığı, finansal tabloların davacı tarafça kabul edilmediği, bilançoların ve mali tabloların ve faaliyet raporunun mevcut durumu yansıtmadığından bahisle iptali gerektiği ileri sürülmüş ise de, davalı şirketin ticari kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde, gerçek ticari işleme dayanan, ticari faaliyet ile uyumlu, içeriği itibarıyla sahte ya da yanıltıcı olmayan işlemler sonucu oluşan doğal bakiyeler için hangi kaydın bilançoda bulunmadığının açıklanmamış olduğu, davacının bilançonun gerçeği yansıtmadığı iddiasının doğruluğu hakkında delil ve verilerle karşılaştırılarak somut bilgilendirme de yapılmadığı, netice itibariyle bilançonun gerçeği yansıtmadığı iddiasını destekler bir veriye rastlanmadığı yönündeki bilirkişi kanaatine Mahkememizce de iştirak olunmuş, davaya konu —-madde yönünden iptal sebebinin ispat olunamadığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu — numaralı karar ile yönetim kurulu üyelerinin ibrasının, davacının muhalefeti ile karara bağlandığı, oylamada her bir yönetim kurulu üyesinin, kendisi dışındaki üyelerin ibrasında oy kullandığı belirlenmiştir. TTK’nun 436/2. maddesi, “Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.” hükmünü haizdir. Davaya konu genel kurul kararında ise, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin alınan—— numaralı kararda, anılan yasa hükmüne aykırı olarak yönetim kurulu üyelerinin, kendileri dışında kalan yönetim kurulu üyelerinin ibrası için oy kullandığı, kendileri dışında kalan oyun ise davacıya ait muhalif oy olduğu, karar nisabını sağlamaya yeterli başka da oy bulunmadığı, bu nedenle anılan kararın yoklukla malul olduğu belirlenmiş olmakla keyfiyetin tespitine dair karar vermek gerekmiştir.
Davaya konu —- numaralı karar ile kar dağıtımı yapılmamasına dair karar verildiği, davacı vekilince, bu kararın da ana sözleşmeye aykırı olduğundan geçersiz olduğunun ileri sürüldüğü belirlenmiştir. TTK’nun 509/2. maddesinde “Kâr payı” başlığı altında “Kâr payı ancak net dönem kârından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabilir.” düzenlemesi getirilmiştir. Davalı şirketin —– dikkate alındığında zarar ettiği belirlenmekle, kar dağıtımına ilişkin anılan yasal düzenlemenin koşullarının oluşmadığı, kar dağıtılmaması kararının bu nedenle mali durumla uyumlu olduğu, iptali şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu —– numaralı kararda ise yönetim kuruluna yapılan ücret ödemesi artırımının kararlaştırıldığı belirlenmiştir. —- için ücret tutarının belirlenmesinde, şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler gibi yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı olması gerektiği, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerektiği prensipleri dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda davalı şirketin ——mali verileri itibariyle, dönem zararı bulunduğundan bahisle kar dağıtmama kararı alınmışken, yönetim kurulu üyelerinin alacağı ücrette de mevcut mali şartların gözetilmesi gerektiği, aksi yöndeki kararın iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağı, üstelik davalı şirketin yapılanması itibariyle, davacı dışındaki hissedarların tamamının, yönetim kurulunda yer alması karşısında, davacının şirketten asgari beklentisi olan kar payına kavuşamazken, bu denli yüksek tutarda yönetim kuruluna ücret takdirinin, davalı şirketin mali gerçekliği ile bağdaşmadığı, iyi niyet kurallarına uygun olmadığı kanaatiyle anılan maddenin de iptaline dair karar vermek gerekmiştir.
Davaya konu —- numaralı genel kurul kararında ise, yeni yönetim kurulunun seçilmesine dair karar verildiği, bu madde yönünden davacı tarafça özel bir iptal gerekçesi açıklanmadığı, kanuna ve esas sözleşmeye aykırı olduğunun ileri sürüldüğü, her ne kadar yeniden seçilen mevcut yönetim kurulunun ibrası usulünce kararlaştırlmamış olsa da keyfiyetin, anılan hissedarların yeniden yönetim kuruluna seçilmesine engel teşkil etmediği, yönetim kurulunun yeniden aynı kişilerden seçilmesine ilişkin kararda, gerek yasaya gerekse esas sözleşmeye aykırılık bulunmadığı kanaatiyle anılan istemin reddine dair karar vermek gerekmiştir.
Davaya konu —- numaralı genel kurul kararında ise, yönetim kurulu üyelerine TTK’nun 395 ve 396. maddelerinde sayılan husularda yetki verildiği, bu madde yönünden de davacı tarafça özel bir iptal gerekçesi açıklanmadığı, kanuna ve esas sözleşmeye aykırı olduğunun ileri sürüldüğü belirlenmiştir. Anılan düzenleme ile, yönetim kuruluna, şirketle işlem yapma ve şirketle rekabet etme konusunda serbesti tanındığı belirlenmiştir. Bu noktada TTK’nun 436/1. maddesinde düzenlenen “Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.” hükmü yönünden denetim yapmak gerekecektir. Zira karar, içerik itibariyle kişisel nitelikteki bir serbestiye ilişkindir. Mahkememizce bu yönden, davalı şirket hissedarlarının nüfus kayıtları tetkik edilmiş, davacı dışındaki hissedarların kardeş oldukları, davacının da hissedarlardan ——olduğı belirlenmiştir. Bu tespit karşısında TTK’nun 436/1. maddesine aykırılık bulunmadığı belirlenmiştir. Başkaca aykırılık hali tespit edilmemekle ve anılan hükmün dürüstlük kuralına aykırı olduğuna dair kanaat hasıl olmamakla, bu madddenin de iptali koşullarının oluşmadığı Mahkememizce değerlendirilmiş, aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulü ile;
Davalı şirketin ——- alınan kararlardan;
— numaralı kararın yoklukla malul olduğunun tespitine
—numaralı kararın iptaline,
Fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineyi irat kaydına,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 3.000,00 TL bilirkişi ücreti ve 182,95‬ TL posta masrafı olmak üzere toplam: 3.182,95 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/12/2021