Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/59 E. 2020/446 K. 22.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
-KARAR-
ESAS NO : 2020/59 Esas
KARAR NO : 2020/446

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 25/02/2020
KARAR TARİHİ : 22/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilince verilen dava dilekçesinde özetle; davacının———- faaliyete başlayan işletmenin — aynı yerde faaliyet gösterdiğini, davacının güvenilir bir işlete olarak ——- tarihinde davacının ilgili işletmede müşterilere sunmak üzere davalı——– tarihinde anılan su dolu kolilerdeki ——– suyun ünlü bir oyuncu olan müşteri —————– ikram edildiğini, müşteri tarafından hiç açılmamış ———– olduğunun görüldüğünü, durumun davacıya diğer müşterilerin yanında alenen ikaz edildiğini, davacının bu nedenle ciddi bir itibar kaybına uğradığını belirtmiş, 10.000 TL manevi tazminat ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın işleyecek ticari faiziyle davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilince verilen cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından içinde kelebek ve benzeri şeylerin bulunduğu iddia edilen —– davalı şirket tarafından imal edilmediğini, 04.10.2019 tarihinde davacıya su satışı yapılmadığını,—- herhangi üçüncü kişiden elde edilmiş olabileceğini,—–müdahale edilip edilmediğinin tespit edilmesi gerektiğini, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını, zararın ispat edilmesi gerektiğini belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, satış konusunun ayıplı olması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık: ayıplı olduğu iddia edilen su şişesinin davalıdan satın alınıp alınmadığı, davalıdan satın alınmış ise ayıbın niteliği, ayıp nedeniyle davacının uğramış olduğu maddi ve manevi zararın miktarı, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı, bu itibarla davalının ayıplı ifa nedeniyle sorumlu olup olmadığı noktalarında; toplanmaktadır.
HMK’nın 115/1. maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır. HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca Mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir.
6102 Sayılı TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Aynı Yasa’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Ticari davadan söz edebilmek için, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekir.
Öte yandan 6102 sayılı TTK hükümlerine göre; ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir (TTK 11/1). Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Cumhurbaşkanlığınca çıkarılacak kararnamede gösterilir (TTK 11/2). Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa kendi adına işleten gerçek kişiye tacir denir (TTK 12/1).
İster ——-veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır (TTK 15/1).
Yargıtay —– HD.’nin yerleşik uygulamalarına göre: bir kimsenin——– göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. —- kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre,—- sayılı —-yayımlanan, —– sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. Bu kararda, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda yarısını, 2. bendindeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nin 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Somut olayda; —- yazı cevabına göre, davacının işletme hesabına tabi defter tuttuğu,— —- vergiye tabi gelirini beyan ettiği, bu itibarla davacının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu 177. maddesinde belirtilen hadlerden, 1. ve 3. Bendindekinin yarısını, 2. bendindeki tutarın tamamını aşmadığı anlaşılmıştır. Yine,——– Müdürlüğü yazı cevabına göre, davacının gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığı, davacı vekilinin beyanına göre ise davacının esnaf odasına bağlı olduğu görülmüştür. Davacının yıllara yayılan beyan ettiği vergi matrahı dikkate alındığında, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelirin elde edilemediğinin ve davacının esnaf olduğunun kabulü gerekir. Uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmaması nedeniyle, yargılamaya genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından devam olunması gerektiğinden, açıklanan gerekçelerle aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle; HMK 115-2 md uyarınca dava şartı noksanlığından usulden reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmek üzere Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin, HMK’nun 331-(2) md uyarınca yargılamaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde bu mahkemece karara bağlanmasına; görevli mahkemede davaya devam edilmez ise talep halinde dosya üzerinden mahkememizce karara bağlanmasına,
Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren (2) hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.