Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/576 E. 2021/1381 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/576 Esas
KARAR NO : 2021/1381
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 19/11/2020
KARAR TARİHİ : 22/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan itirazın iptali (hizmet sözleşmesinden kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı (borçlu) arasında ticari ilişki mevcut olduğunu, borçlu tarafından müvekkili olan şirkete cari hesap ekstresinde belirtilen alacak
bedelinin ödenmediğini, işbu duruma ilişkin —-
yevmiye numarası ile ihtarname gönderildiğini, söz konusu ihtarnameye rağmen müvekkilinin cari hesap alacağını davalıdan tazmin edemediğini, davalı borçlunun ihtarnameye rağmen borcunu ödememe konusundaki ısrarından dolayı —-tutarında asıl
alacaklarının —– tahsili için genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatma zaruretlerinin hasıl olduğunu, fakat davalı/borçlunun haksız ve yersiz olarak herhangi bir gerekçe de sunmadan icra takibine borca ve ferilerine itirazda bulunarak
takibi durdurduğunu, kısacası davalının kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini, davalı/borçlunun haksız ve yersiz olarak—- dosyasına
itiraz etmesinden kaynaklı olarak itirazın iptali davalarını açmazdan evvel zorunlu arabuluculuk kanun yoluna başvurduklarını fakat arabulucu son tutanağından da anlaşılacağı üzere arabuluculuk başvurularının ——- erdirildiğini, işbu sebeple davalı ticari ilişkisi gereğince borcunun bakiyesini bilmesine rağmen müvekkilinin alacağına bir an evvel kavuşmasını
engellemek, süreci uzatmak için kötü niyetle iş bu itirazı yapmış bulunduğundan, zorunlu arabulucu kanun yolunda da anlaşmaya yaklaşmamasından kaynaklı olarak alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı talep etme zaruriyetinin hasıl olduğunu, itiraz edilen icra takibinin borçluya kesilen faturalar ve cari hesaba dayanmakta olduğunu, ödenmeyen faturaların müvekkili şirket ticari defter ve kayıtlarında sabit olduğunu, alacağın varlığı ve ulaştığı meblağın tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile de sabit olacağını ve haklılıklarının ortaya çıkacağını, müvekkili alacaklının alacağının temini bakımından; borçlu tarafin icra takibine itiraz ederken hiçbir belge sunmaması ve taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacak-borç ilişkisini inkar etmemesi ve borçlunun gerçekte borcu olması, yargılama sürecinde mal kaçırma ihtimali ve böyle bir durumda ileride verilecek kararın infazının mümkün olmaması göz önüne alınarak, davalı şirketin üzerine kayıtlı menkul, gayrimenkul ve araçları ile 3.
kişilerdeki hak ve alacakları ve banka hesapları üzerine İİK 257. maddesi uyarınca, öncelikle teminatsız olarak ancak mahkeme aksi kanaatte ise uygun görülen teminat ile ihtiyati haciz
konulmasına karar verilmesini talep ettiklerini belirterek, fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının (borçlunun) haksız ve yersiz olarak yaptığı itirazın iptaline ve takip
konusu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek takip talebinde belirtilen faizi ile takibin devamına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla borçlunun takip konusu borcu takip sonrası
masraflar ve işlemiş takip talebinde belirtilen faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, davalı (borçlu) nun mal
kaçırma ihtimali göz önüne alınarak davalı şirketin üzerine kayıtlı menkul, gayrimenkul ve araçları ile 3. kişilerdeki hak ve alacakları ve banka hesapları üzerine İİK 257. maddesi uyarınca, öncelikle
teminatsız olarak ancak mahkeme aksi kanaatte ise uygun görülen teminat ile ihtiyati haczine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep
etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili şirket arasında hiçbir hukuki ilişki bulunmadığından davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddinin gerektiğini, bir
davada/takipte taraf sıfatının, dava/takip konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişki olduğunu, dolayısıyla davacı sıfatının (aktif husumet) dava/takip konusu hakkın sahibine;
davalı sıfatının (pasif husumet) o hakka uymakla yükümlü olan kişiye ait olduğunu, bu noktada, mahkemenin taraflar arasında dava/takip konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için,
bu kişilerin o davada/takipte gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerektiğini, bir davada/takipte taraf olarak gösterilen kişilerin, taraf ve dava/takip ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğini, davanın sıfat yokluğundan (husumetten)
reddedileceğini, görüldüğü üzere taraf sıfatının salt usul hukuku sorunu olmayıp, her şeyden önce dava/takip konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğunu, davacının
huzurdaki davayı müvekkili şirket —-açtığı konusunda herhangi bir şüpheye yer olmadığını, davacı tarafından davanın müvekkili —– karşı açılmasında herhangi bir maddi hata söz konusu olmadığı gibi HMK’nın 124/4 hükmünde belirtildiği şekilde bir yanılgı da söz konusu olmadığını, özetle davacının, müvekkili — arasında hiçbir hukuki ilişki bulunmuyor olmasına rağmen; haksız şekilde icra takibini bu şirkete karşı yaptığı, bu şirkete karşı arabuluculuk
başvurusunda bulunduğu ve nihayet huzurdaki itirazın iptali davasını da bu şirkete haksız ve hukuka aykırı şekilde yönelttiğinin sabit olduğunu, dolayısıyla huzurdaki davanın pasif husumet
yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, husumete ilişkin itirazlarına ve esasa ilişkin beyanlarına hiçbir surette halel getirmemek kaydıyla, verilen ihtiyati hacze ilişkin kararın, hem husumet yokluğu nedeniyle hem de yaklaşık ispatın gerçekleşmemiş olması nedeniyle kaldırılması gerektiğini, ihtiyati haciz kararı davacı ile hiçbir hukuki ilişkisi bulunmayan
müvekkili —- hakkında verilmiş olduğundan işbu
kararın kaldırılmasını talep etme gereği hasıl olduğunu, yukarıdaki beyanlarında da belirttikleri üzere aleyhine ihtiyati tedbir verilen müvekkili ile davacı arasında herhangi bir hukuki ilişki
bulunmadığını, taraflar arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmadığından 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 257. maddesinde lafzını bulan “vadesi gelmiş borç” olgusunun da söz konusu olamayacağının izahtan vareste olduğunu, başka bir deyişle taraflar arasında sözleşmesel veya ticari
bir ilişki bulunmuyor olması nedeniyle davacının müvekkilinden herhangi bir alacağının söz konusu olamayacağından, huzurdaki uyuşmazlıkta ihtiyati tedbirin ön şartlarının vuku bulduğu sonucuna
ulaşmanın da mümkün olmayacağını, hal böyle olduğundan ihtiyati tedbirin öncelikle pasif husumet yokluğu nedeniyle kaldırılması gerektiği, İİK’nın 266. maddesi uyarınca—- Mahkememizin dosyasına ibraz edilmiş olduğunu, usul ekonomisi açısından işbu dilekçelerinde bu beyan ve itirazlarına atıf yapmakla yetindiklerini —Mahkememize bildirmek istediklerini belirterek, öncelikle müvekkili aleyhine verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine, yargılama masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, 2004 sayılı İİK 67. Maddesi kapsamında tacirler arasındaki ticari alım satım ilişkisine dayalı cari hesap alacağının tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
—–dosyası celp edilmiş incelenmesinde; davacı-takip alacaklısı tarafından davalı-takip borçlusu aleyhine —-tutarındaki alacağın, fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik genel haciz yoluyla yapılan icra takibi olduğu, ödeme emrinin borçluya — günlük süre içerisinde —-tarihli itiraz dilekçesi sunulduğu, itiraz dilekçesinde borca ve fer’ilerine itiraz edildiği; icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verilmiş olduğu, itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediği görülmüştür.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
Bilirkişi —- tarafından düzenlenen —- yılına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal
süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu, defter
kayıtlarının birbirini doğruladığı,
davalının incelenen —- ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal
süresi içerisinde yaptırılmış olduğu, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulduğu, defter kayıtlarının birbirini doğruladığı, davacı tarafın icra takibinde kendi defterlerinde —— adına takip ettiği cari/açık hesaba dayanmış olduğu, davacı tarafından bu tüzel kişilik adına birden fazla fatura düzenlenmiş, bu tüzel kişilik tarafından da bu faturalara karşılık davacıya kısmi ödemeler yapılmış olduğu, davacı tarafın icra takibinde talep
ettiği cari/açık hesap bakiyesinin dayanağı olan faturaların, en son düzenlenen faturadan geriye doğru, icra takibinde talep edilen cari/açık hesap bakiyesini karşılayacak tutarı içeren
faturalar olduğu, davacı taraf icra takibinde— cari/açık hesap bakiyesini talep ettiğinden bu tutarı karşılayacak olan icra takibine konu alacağın dayanağı olan faturaların davacı —-düzenlenmiş aşağıdaki tabloda bilgileri yer alan— adet fatura olduğu,
ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı—-defterlerinin incelenmesinde aralarında ticari bir ilişki olmadığının tespit edildiği, davacı —- ticari bir ilişki olduğunun tespit edildiği ve yukarıda — çıkarıldığı, davacı — defterlerinde davalı— adına bir hesap ve kayıt bulunmadığı, davacı — yılına ait ticari defterlerinin incelenmesinde; davacının — alacaklı olduğu, davalı — yılına ait ticari defterlerinde davacı — adına bir hesap ve kayıt bulunmadığı, tespit edilmiştir.
Davacı vekilince —— geliş tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesinde; mahkememize doğru — bildirildiği ve icra dosyasında işlenen hacizlerde —- alındığından doğru şirkete yönelik işlemler yapıldığı, sehven herhangi bir işlem yapılmadığı, dosya içeriğinden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin alacaklı olduğu şirketin — olduğu,dilekçelerinin ekinde sundukları — unvan ve vergi kimlik numarası ile ilgili karışıklıkların olması yargılamadaki söz konusu karışıklığa neden olduğundan en baştan beri belirttikleri alacaklısı oldukları şirketin — şirket olduğundan ve bu vergi numaralı şirketinde — olmasından bahisle davanın tarafının——- çok açık olduğunu, bu nedenlerle —-olan şirketlerinin borçlusu olduğundan ve bilirkişi tarafından müvekkili şirketin—– takip tarihi itibarıyla alacaklı olduğu tespit edildiği, bu doğrultuda bilirkişi raporunun hükme esas alınmasını ve rapor doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini beyan edilmiştir.
Yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına nazaran; davacı tarafça—-takip dosyası üzerinden takip alacaklısı olarak davalı-takip borçlusu aleyhine — tarihinde
asıl alacak —tutarındaki alacağın tahsili amaçlı ilamsız icra takibi başlatıldığı, takip talebi ve dava dilekçesinde borçlu davalı olarak —–gösterildiği, ancak davacı tarafça —- geliş tarihli beyan dilekçesinde ifade edildiği üzere alacaklı oldukları işletmenin —- olduğu, ancak alacaklı olunduğu iddia edilen —–hakkında usulüne uygun yapılmış icra takibinin bulunmadığı ve bu hususun 6100 sayılı HMK 124. madde kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın usulden reddine,
2-Alınması gerekli 59,30 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 15.910,82 TL harcın mahsubu ile kalan bakiye 15.851,52 TL nin davacıya iadesine,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı için takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından sarfedilen 43,00 TL yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6—— bütçesinden karşılanan 1.320 TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.22/12/2021