Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/448 E. 2021/1220 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/448 Esas
KARAR NO : 2021/1220

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/10/2020
KARAR TARİHİ : 16/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasındaki sözleşme——–davalı şirkete teslim— herhangi bir sıkıntı çıkarmadan çalıştığını, davalı şirketin kötüniyetli olarak——- ihtarnamesini keşide ettiğini, ayıplı olduğu iddia edilen hususların—— sayılı dosyası ile tespit edildiğini, sözleşmenin ayıplı ifa edildiğini iddia eden davalının basiretli bir tacir gibi gerekli inceleme ve ihbarı yapmadığını belirtmiş, anılan takip nedeniyle davacının borçlu olmadığının tespitine, davalının %20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı ile 23/01/2019 tarihinde— sözleşme akdedildiğini, davacı tarafından teslim edilen ürünlerin sözleşme ile kararlaştırılan ürünlerin istenilen özelliklerine sahip olmadığını, bu hususun delil tespiti ile ortaya konduğunu, sözleşme ve teknik şartnamede belirtilen —kullanılmasının hileli bir eylem olduğunu, taraflar arasında delil sözleşmesi yapıldığını belirtmiş, davanın reddine karar verilmesini, davacının %20 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; — sebebiyle davalı tarafından başlatılan takip nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Taraflar arasında;— sözleşmesi akdedildiği, götürü olarak belirlenen sözleşme bedelinin davalı tarafından ödendiği, sözleşme uyarınca davacı tarafından — hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; davacı ile davalı arasındaki sözleşme uyarınca teslim edilen— ve teknik şartnameye uygun olup olmadığı, sözleşmede kararlaştırılandan farklı bir —- teslim edilip edilmediği, davalının ifayı kabul etmemekte haklı olup olmadığı, süresinde muayene ve ihbar külfetini yerine getirip getirmediği, bu itibarla——–dosyası nedeniyle davacının borçlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
—– takip dosyası içeriğine göre; —– başlatılan takibin alacaklısının davalı—– borçlusunun davacı —– olduğu, asıl alacak + işlemiş faiz toplamı 39.753,47 TL tutarındaki alacağın fer’ileriyle birlikte tahsiline yönelik icra takibi yapıldığı, —— ödeme emrinin borçluya —- tarihinde tebliğ edildiği, borçlu tarafından herhangi bir itiraz dilekçesi sunulmadığı, dosya kapsamında tedbir kararı bulunmadığı görülmüştür.
Yapılan bir icra takibine itiraz üzerine, alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar, itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki yararı yoksa da, henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmamış olduğu durumda ise böyle bir imkan söz konusu olmadığından borçlunun, itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir. Nitekim söz konusu bu halde, yapılan itiraz üzerine takip durmuş ise de, “takibe itiraz” sadece takip hukuku ile ilgili bir sonuç olup, kesin hükmün sonuçlarını doğurmaz. Bu itibarla borçlu, “itirazın iptali” davası için alacaklıya tanınan bir yıl gibi uzun bir süreyi beklemeden maddi hukuk anlamında, borcun bir an önce ve kesin olarak ortadan kaldırılmasını istemek hakkına sahip olup, böyle bir durumda dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını kabul etmek mümkün değildir. Kaldı ki, yapılmış bir icra takibi olmadan da borç tehdidi altında olan kişinin menfi tespit davası açabileceği, İcra İflas Kanunu’nun 72/2. maddesinde açıkca düzenlenmiştir. Somut olayda;——– davacı tarafından ödeme emrine itiraz edilmediği görülmekteyse de takip kesinleşip kesinleşmediği dosya içerisinden anlaşılamamaktadır. Tüm bu açıklamalar kapsamında davacı borçlunun işbu menfi tespit davasını açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü ile işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır.
——- dosyası içeriğine göre; 30/12/2019 tarihinde keşif icra edildiği, keşifte hazır bulunan ———– tarafından —– tarihli bilirkişi raporu düzenlendiği görüldü.
Bilirkişiler —— müştereken düzenlenen —- rapora göre; davacının ticari defterlerinin inceleme altında olduğu, takip konusu fatura ve ödemelerin davalının ticari defterlerinde bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin —- toplam 30.000,00 TL bedelli 2 adet — kararlaştırıldığı, talep edilen —- — olduğu, ——- birbirinden farklı olmadığı, davaya konu ——— olduğu, dava konusu —-yerinden ——- saklandığı, davalının —- adet —- ettiği, davaya konu —— olduğu, davalıya sevk—– tarafından sonradan ikame——– olduğu, talep edilen —olduğu, davalının toplamda 1.298,00 TL fazladan montaj bedeli ödediği mütalaa edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için —— —-Sözleşmesi” hükümlerinin tetkiki gerekir. Sözleşmenin 2.2. maddesinde “…Ek 1’de belirtilen——- özelliklerdeki sistemlerin —- olarak belirlenmiş, aynı maddede “…Kullanılacak—daha önce —– belirtilen markalara uygun olması karşılıklı olarak imzalanacak, şayet başka marka ve özellikte bir malzeme kullanılması durumunda yapılan işler sökülerek belirlenen marka ve özellikteki malzeme ile tekrar yapılacaktır.” hükmüne yer verilmiştir. Sözleşmenin 5. maddesinde ise “…Söz konusu EK 1, iş bu sözleşmenin ayrılmaz bir parçasıdır ve taraflarca kabul edilerek imzalanmıştır.” ve “Yüklenici tarafından yapılacak olan malzeme temini ve imalatlarının tamamı kendi türü içerisinde birinci sınıf olarak yapılacağı kabul beyan ve taahhüt edilmiştir.” hükmü düzenlenmiştir. “EK 1 Birim Fiyat Teklifi” ———— kararlaştırıldığı görülmektedir.
Somut olayda; davacı sözleşme ——- teslim ettiğini, alıcı tarafından süresinde—– ihbarında bulunulmadığını, davalı ise farklı bir marka ürünün teslim edildiğini savunmaktadır. Olayların açıklanması taraflara, hukuki nitelendirme ise hakime aittir.
6098 sayılı TBK’nun 219. maddesine göre; ayıp, bir malın satıcı tarafından açıkça veya üstü kapalı olarak vaadedilmiş ya da sözleşmeyle izlenen amaç gereği bulunması gerekir ve beklenir niteliklerden yoksun olması demektir. Eğer alıcı tarafından istendiği bildirilmiş ——- teslim edilmişse, —- değil de —- veya — gerçekleşmişse, artık ayıplı ifadan değil de başka bir şeyle yanlış ifadan ———. Başka bir deyişle “—- satımında, sözleşenlerin çeşidini belirlemek için sözleşmede öngördükleri vasıflardan biri teslim edilen şeyde bulunmazsa artık ayıplı teslim değil, satılandan başka bir şeyin teslimi—- söz konusudur. Bu durumda ise uyuşmazlığın çözümünde, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 112. ve devamı hükümlerinin nazara alınması gerekecektir (Benzer yönde; —-
Anlaşmaya konu maldan başka bir malın teslim edilmesi halinde ——bahsedilir. Somut olayda, davacı, sipariş ettiği —— gönderildiğini, ——- mal teslimini iddia ettiğine göre, teslim edilen malın sipariş dışı olduğunu kanıtlaması gerekir (Benzer yönde;——. Yukarıda anılan sözleşme ve eki niteliğindeki fiyat——— kararlaştırılmıştır. Dosya kapsamında yer alan faturalar, sevk irsaliyesi, delil tespiti ve bilirkişi raporuna göre; davalı alıcıya——-. Öyleyse, davacının edmini sözleşmeye uygun ifa ettiğinden söz edilemez ——– Bu itibarla, davacı TBK’nın 112 ve devamı hükümlerince ——- sorumludur. Davacı satıcı kendisine hiçbir kusur yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe davalı alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.
Davalı, sözleşme ile kararlaştırılan ancak teslim edilmeyen——– ödeme yapmıştır. Davalı, davacı taahhüdünü yerine getiremediğinden ———- zararın artmasını önlemek için gerekli tedbirleri almak zorundadır ——- sözleşme ile başka marka ve özellikte bir malzeme kullanılması durumunda—– özellikteki malzeme ile tekrar yapılacağı, buna ilişkin masrafın satıcıya ait olduğu açıkça kararlaştırılmıştır. Davalı alıcının, sözleşmeye aykırılık nedeniyle uğradığı zararın tazminini talep etmesi açıklanan nedenlerle yerindedir. Öte yandan, davalının elinde bulunan—- ifa kuralı gereği iadesine karar verilmesi gerekir.————-
Davacı, Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesi gereği 2 gün içerisinde davalı alıcı tarafından ayıp ihbarında bulunulmadığını, davalının yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu nedenle davalının seçimlik haklarını kullanamayacağını ileri sürmüştür. Anlaşmaya konu maldan başka bir malın teslim edilmesi söz konusu ise bu durumda—- konusu olup, ayıp ihbar süresine ilişkin külfet uygulanamayacağından bu yöndeki iddiaya mahkememizce itibar edilmemiştir—–
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama sonunda; davalının davacıya sipariş ettiği malların niteliğinin açıkça belirtilmiş olduğu, davacının davalıya bu mallar dışında başkaca mallar teslim ettiği, davacının—- bulunduğu, ifanın davalı tarafından kabul edilmediği, dava konusu—— ihtarname keşide edildiği,—– — davacı tarafından iade alınmadığı, davalının——-zararını talep edebileceği, davacının hiçbir kusurunun olmadığını ispat etmedikçe davalının zararını tazminden sorumlu olduğu, davacının kusursuz olduğunun iddia ve ispat edilmediği, davalının —- bedeli olmak üzere toplam zararının 39.500,50 TL olduğu, birlikte ifa kuralı gereği davalı alıcının elindeki —- iade etmesi gerektiği, takip dosyasında infaz edilmiş bir ihtiyati tedbir kararı bulunmadığı, kötüniyet tazminatı talebinin yerinde olmadığı anlaşıldığından, aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalının — dosyasında 39.500,50 TL alacağa ilişkin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talebinin reddine,
Davalı yedinde bulunan iki adet — —- gereği teslimine,
Koşulları bulunmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 674,57 TL harçtan mahsubuna, fazla alınan 615,27 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde yatırana iadesine,
3-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki — nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333. maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
7-Dava şartı arabuluculuk kapsamında— arabuluculuk ücretinin davacıdan 6831 sayılı Kanun’a göre yargılama gideri olarak tahsili için — müzekkere yazılmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.