Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/241 E. 2022/405 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/241 Esas
KARAR NO: 2022/405
DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 08/07/2020
KARAR TARİHİ: 17/05/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalılardan ———– sürücüsü davalı—- sevk ve idaresinde iken —- kontrol ederek geçen müvekkili—– (müvekkilinin boşanmadan önceki soyadı —-olduğunu dosyadaki eski tarihli evraklarda bu soyadı yazabildiğini) ayağını ezerek ve ağır yaralanmasına sebebiyet vererek müvekkine çarptığını, meydana gelen kazada dikkatsizce ve tedbirsizce araç süren, etrafını kontrol etmeyerek kavşakta yüksek hızda araç süren davalı —– %100 kusurlu olduğunu, davalılardan—– işleten sıfatıyla —- uyarınca doğan zararlardan sorumlu olduğunu, kazayla ilgili —– sonucunda davalı — aleyhinde yaralama suçundan dolayı iddianame düzenlenerek ——— ceza dosyası açıldığını, ilgili davanın derdest olduğunu, yargılamasının halihazırda devam ettiğini, kaza neticesinde müvekkilin sağ ayak bileğinde ciddi kırık meydana geldiğini, müvekkilinin uzun süre sağ ayağını kullanamadığını ve birden fazla operasyon geçirdiğini, kırıktan dolayı bugün dahi ayağında şişme ve ödemler oluşan müvekkilinin halen acı çektiğini, kaza sebebiyle sağ ayağıyla yürüme yetisini ve hareket kabiliyetini büyük ölçüde kaybeden müvekkilinin artık eski sağlığına kavuşması gibi bir ihtimal söz konusu olmadığını, müvekkilinin kazadan sonra yürürken topallayarak yürümek zorunda kaldığını, müvekkilinin ayağındaki kırıktan dolayı —– başvurduğunu, —- aldığını, bu rapora göre müvekkile——— oranında kalıcı engel oranı belirlendiğini, dolayısıyla müvekkilinin artık — oranında engel oranı olduğundan işgücünde de aynı oranda azalma olacağını, müvekkilin kaza geçirdiği sırada —- yaşında olup yaşama umutla tutunan, çalışkan, mutlu bir insan iken bugün desteğe ve bakıma muhtaç hale düştüğünü, başkasının kusurlu ve ihmali davranışı neticesinde geleceğe dair ümitlerini kaybetmekle kalmadığını aynı zamanda çalışma gücünü de yitirdiğini, müvekkilinin ayağındaki kırıktan dolayı iş bulmakta zorlandığını, zaten uzun süre ayakta kalmasını gerektirecek hiçbir işe başvuramadığını, ayrıca gerek kendisi gerekse de velayeti kendisinde olan oğlu —– bu kazadan dolayı büyük üzüntü duyduğunu, dolayısıyla söz konusu acıların karşılığı olmasa da acıların bir nebze hafiflemesi adına müvekkili—— için —-, oğlu —- manevi tazminatın davalılar —- müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline verilmesini talep ettiğini, kazaya neden olan — plaka sayılı aracın — davalılardan — tarafından sigorta edildiğini, ——– gereğince trafik kazası sonucu meydana gelen bedensel ve maddi zararlardan aracı güvence altına alan sigorta şirketinin sorumlu olduğunu, işbu dava açılmadan evvel müvekkiline vekaleten davalı —– başvuru yapılmış ve istenen tüm belgeler eksiksiz olarak teslim edilmişse de sigorta şirketi tarafından uzunca bir süre beklenilmesine rağmen bir teklif dahi sunulmadığını, bunun üzerine zorunlu arabuluculuk kapsamında tüm davalılar için arabulucuya da başvurulmuş olduğunu ancak arabulucuda da anlaşma sağlanamadığını, huzurdaki dava kapsamındaki maddi tazminat talebinin HMK m.107 uyarınca belirsiz alacak niteliğinde olduğunu, müvekkilinin engel oranına göre gerçek zararı yapılacak bilirkişi hesabıyla ortaya çıkacağını, bu nedenle maddi tazminat taleplerini HMK m.107 uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik — olarak talep ettiğini, müvekkile çarparak yaralanmasına neden olan —— plakalı araç üzerine ihtiyati tedbir konulmasını ve dava kesinleşinceye kadar devir ve temlikinin önlenmesine karar verilmesini talep etmek zorunluluğunun doğduğunu, davanın ne zaman sonuçlanacağı bilinmediğinden ve bu süre sonunda müvekkilin oluşacak alacağını davalılardan alamaması ihtimaline binaen davaya karışan araç üzerine ihtiyati tedbir konulmasını müvekkilin hak ve alacaklarını teminat altına alacağını, müvekkilin söz konusu trafik kazası neticesinde uğramış olduğu maddi/manevi zararının ve oğlunun manevi zararının davalılardan tahsili için iş bu davayı açmak zarureti hasıl olduğunu beyan etmiştir.
SAVUNMA: Davalı — vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde bahsi geçen —— tarihli kazaya karıştığı belirtilen —- plakalı aracın, müvekkilinin şirkete —- tarihleri arasında geçerli olmak üzere —- numarası ile, müvekkilinin şirkete—– olduğunu, söz konusu poliçede teminat limiti kişi başı —– olduğunu, teminat limitlerini bildirmeleri davayı kabul anlamında olmadığını, müvekkilinin sigortacı şirketin, üçüncü kişilerin uğramış olduğu bedeni zararlardan, sigorta poliçesinde belirtilen azami limitlerle ve işletenin veya işletenin eylemlerinden sorumlu tutulduğunu kişilerin kusuru oranında maddi tazminat ile sorumlu tutulabileceğini, müvekkil şirketinin sorumluluğu, sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olduğunu,—-göre trafik sigortaları, işletenlere düşen sorumlulukları karşılamak üzere yapılacağını, sigortalı aracın sürücüsünün kusuru yoksa, işletene düşen bir sorumluluk da olmadığını, dosyada —– tarihli bilirkişi raporuna göre yaya konumundaki kazazede —– tedbirsiz bir şekilde can güvenliğini düşünmeyerek yayaların geçmesinin yasak olduğunu taşıt yolundan geçiş yaparak kazaya sebebiyet vermiş olduğundan asli kusurlu olduğunu, dosyada öncelikle kusur tespiti yapılması gerektiğini, Kusur tespitinin yapılabilmesi için dosyanın – gönderilmesini talep ettiklerini, davacı yanın trafik kazası sebebi ile meydana gelmiş bir maluliyetinin olup olmadığının ve varsa oranının belirlenmesi gerektiğini, —– dosyasında vermiş olduğu —– tarihli güncel kararında; başvuranın kendi müracaatı ile almış olduğu raporun hükme esas alınamayacağını açıkça belirtildiğini, davacının kaza sebebi ile meydana gelmiş bir maluliyetinin olup olmadığının ve varsa oranının belirlenmesi için Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkındaki Yönetmelik usul ve esaslarına uygun olarak rapor alınması için ikamet ettiği ildeki yetkili—– sevkine karar verilmesi gerektiğini, aynı yönetmeliğin Kazanılmış Haklar başlıklı 15. Maddesinde bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce yönetmeliğe uygun olarak düzenlenmiş olan vücut fonksiyon kayıp oranlarının geçerli olduğunun belirtildiğini, bu nedenle bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihe kadar Özürlülük Ölçütüne uygun olarak düzenlenmiş bir rapor mevcutsa rapor değerlendirmeye alınacak ancak yönetmeliğin yürürlük tarihinden sonra rapora ilişkin yapılan itirazlar ve yeni tarihli raporlar hakkında bu yönetmeliğe uygun değerlendirme yapılacağını, bir an için dahi kabul anlamına gelmemekle birlikte eğer herhangi bir tazminat sorumluluğu doğacak ise, yapılacak olan bilirkişi incelemesi, 15.8.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmış olan Aktüerler Yönetmeliği uyarınca aktüer sıfatına sahip bilirkişilerce azami poliçe limitleri ve aktüeryal kurallar gözetilerek yapılması gerektiğini, toplanan delillerle beraber davacıların müterafik kusur durumunun mevcudiyeti durumunda belirlenen tazminattan indirim yapılması gerektiğini, mahkememizin malumları olduğu üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun, Borcun Sona Ermesi başlıklı 166. maddesinin 3. fıkrası uyarınca alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.” hükmü amir olduğunu, bu itibarla; aracı sevk ve idare eden ve huzurdaki davada da konu zarara sebebiyet veren sürücünün veya araç işleteninin ibra edilmiş olması; borçtan müşterek ve müteselsil sorumlu müvekkil şirketi aynı şekilde etkilediğini, ceza yargılamasının da tarafı olan davacının ifade tutanakları ve uzlaşma bildirimlerinin dosyaya sunulması gerektiğini, davanın reddini talep ettiğini, —- yürürlük tarihli —- Şartları, amir mevzuat olduğunu, —– göre sürekli sakatlık tazminatı hesaplamasının—- göre yapılması gerektiğine dair madde aşağıdaki gibi olduğunu, Hesaplamalarda ölüm tablosu olarak —— dikkate alınacağını, tablonun belirli periyodlarla güncellenmesi halinde tazminat tutarının, kaza tarihi itibariyle güncel versiyona göre hesaplanacağını, hesaplamalarda iskonto oranı —- olarak dikkate alınacağını, iskonto oranı —–gerekli görülen hallerde —– tarafından güncelleneceğini, belgelendirilmiş olması durumunda, hesaplamalarda ölen kişinin vergilendirilmiş geliri dikkate alınacağını, vergilendirilmiş gelir tutarı için herhangi bir belge sunulamaması durumunda hesaplama, asgari ücret kullanılarak yapılacağını, aynı kriterleri pasif dönem hesaplamasında da geçerli olduğunu, müvekkil Şirket’in eğer bir tazminat sorumluluğu doğacak ise, kişinin gelirinin belirlenmesinde — dikkate alınarak vergilendirilmiş gelirinin esas alınması gerektiğini, zarar gören beyan ettiği gelirinin vergilendirildiğini belgesi ile ispat edemiyorsa tazminat hesabının yapıldığı tarihte geçerli asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, mevzuat değişikliğinden önce verilen ve mevcut halde güncelliğini yitirmiş bulunan —- doğrultusunda olmadığını, amir mevzuata göre —— hesaplama yapılması gerektiğini bildirdiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, uygulanacak faizin başlangıç tarihinin belirlenmesi ve konuyu değerlendirmek için öncelikle motorlu araç işleteninin, üçüncü kişilere karşı mali sorumluluğunu yüklenen sigortacının, rizikonun gerçekleşmesi halinde ne zaman temerrüde düşeceği, önem kazandığını, dolayısıyla faizin dava açılış tarihinden itibaren işletilmesi gerekmekte olduğunu ve uygulanacak faiz yasal faiz olması gerekliğini, Davacı vekilinin talep etmesi gereken faiz yasal faiz olduğunu, ——- tarihli kararında aynen zikredildiği gibi; —bir taraf için ticari sayılan husus sözleşme mahiyetini arz etmiyorsa karşı taraf için herhalde ticari sayılmayacaktır.—– Ortada bir haksız fiilin sözkonusu olduğu durumlarda; taraflar arasında sözleşmeden kaynaklanan bir hukuki ilişkinin varlığından söz edilemeyeceği için, işin bir taraf yönünden ticari olarak nitelendirilmesi, diğer taraf yönünden de aynı nitelendirmede bulunmasını hukuken haklı göstermediğini, dahası haksız fiilden doğan ilişkiler Ticaret Kanunda da düzenlenmedikleri için bu nedenle de ticari iş niteliğini kazanamayacakları kaçınılmaz olduğunu, tacir olan davacı kurum ile davalı arasında sözleşmeden doğan bir hukuki ilişki bulunmadığını, haksız fiilden kaynaklanan ilişki bulunduğunu, bu nedenle davada TK 21/2. maddesinin uygulama olanağından söz edilemeyeceğine göre tacir olan davacı yönünden ticari bir iş niteliği kabul edilemeyeceğini bildirmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava hukuki niteliği itibariyle; trafik kazası şeklinde gerçekleşen haksız fiil nedenine dayalı iş göremezlik maddi tazminat ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Taraf delilleri toplanılmış, dava konusu kaza nedeniyle açılan soruşturma ve kovuşturma dosyaları, davalı şirketten ilgili poliçe ve hasar dosyası, trafik kazasına karışan araçlara ait trafik tescil belgeleri ve davacı asile ait tedavi evrakları celp edilmiştir.
—- tarihli kazada kazaya karışanların kusur oranının tespiti için dosya—- gönderilmiş,—- tarihli raporda davacının %50, sürücü —– %50 oranında kusurlu oldukları tespitine yer verilmiştir.
Davacı asilin maluliyetinin bulunup bulunmadığı ve var ise oranının tespiti hususunda dosya ——- tarihinde geçirmiş olduğu araç içi trafik kazası sonucu oluşan —– arızasının; 30.03.2013 tarihinde yürürlüğe giren “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporu Hakkındaki Yönetmelik” hükümlerine göre hesaplandığında; Herhangi bir özürlülüğe mahal verecek nitelikte olmadığı, Tıbbi iyileşme süresi dikkate alındığında 4 (dört) ay süre ile geçici iş göremezliğinin olduğu bildirir rapor olduğu, başka birinin sürekli ya da geçici olarak bakımına muhtaç olmadığı kanaati bildirilmiştir.
Davacı vekili —- tarihli beyan dilekçesinde ve —– tarihli duruşmadaki beyanlarında davalı ——şirketi ile maddi tazminat konusunda sulh olduklarını bildirmiş olup maddi tazminat talepleri hakkında konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiş, dava açılış esnasında davacının tüm dosya kapsamına göre haklı olduğu anlaşıldığından maddi tazminat ile ilgili yargılama gideri hesaplamasında başlangıçta talep edilen maddi tazminat miktarı red edilen kısma değil kabul edilen kısma eklenmiş olup bu kabule göre hüküm kurulmuştur.
Manevi tazminat talebi yönünden ise yapılan yargılama neticesinde, tazminat miktarının belirlenmesinde gözetilen hususların açıklanması gerekir: 6098 satılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/2. maddesi gereğince hakimin, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. ——- gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat, bozulan ruh huzurunun, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nispetinde iadesini amaçladığından hâkim, M.K’nun 4.maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir. Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir.——–
Somut uyuşmazlıkta; dosya içerisinde manevi tazminatın takdirinde esas olacak sosyal ekonomik durum araştırmasına ilişkin kolluk raporu, kusur raporu ve maluliyete ilişkin rapor ve tedavi evrakları bulunmaktadır. Davacı ——- kaza nedeniyle duymuş olduğu acı ve elemin belirlenmesine dair anılan hususlar dışında delil bulunmayışı, maluliyet oranı, kazanın meydana geldiği tarih ve oluş şekli, davacının yaya oluşu, tarafların gelir durumu ve tüm dosya kapsamına göre yapılan tespitler uyarınca manevi tazminat miktarı tam ve bağımsız vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde takdir olunmuştur. Davacı—– —– yönünden açılan manevi tazminat davasının; TBK 56/2. maddesinde ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebileceğinin düzenlendiği, kazada yaralanan davacı—– hazırlanan ve hüküm kururken esas alınan raporlara göre herhangi bir özürlülüğünün bulunmadığı yani ağır bedensel zararının bulunmadığı anlaşılmakla yakını olan oğlu davacı —— manevi tazminat talebinin koşullarının oluşmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Ayrıntısı gerekçeli kararda yazılacağı üzere;
1-Davacı tarafın maddi tazminat davasının konusuz kalması nedeniyle ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-A)Davacı —— yönünden açılan manevi tazminat davasının REDDİNE,
B)Davacı —- yönünden açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 8.000.-TL manevi tazminatın davalılar —— müştereken ve müteselsilen alınarak anılan davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli karar harcı 546,48 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 444,02 TL, harcın mahsubu ile 102,46 TL bakiye harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 62,20 TL ilk dava masrafı 290,00 TL tebligat ve müzekkere gideri, 700,00 TL Adli Tıp Gideri, 444,02 TL harç olmak üzere toplam 1.496,22 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre(%34 kabul) 508,71 TL’sinin davalılar ——– müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı taraf üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı taraflarca sarfedilen yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Maddi tazminat yönünden sulh olunduğundan ücreti vekalet takdirine yer olmadığına,
7-Davacı —– manevi tazminat davası yönünden; davada kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalılar—— müştereken ve müteselsilen alınarak anılan davacıya verilmesine,
Davalılar —– manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.100,00 TL nispi vekalet ücretinin davacı —– tahsili ile anılan davalılara ödenmesine,
8-Davacı —- manevi tazminat davası yönünden; davalılar — manevi tazminat davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davacı — Arslanyılmaza velayeten davacı —- tahsili ile anılan davalılara ödenmesine,
9-Arabuluculuk aşamasında yapılan ve Hazine tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin 6831 sayılı Kanuna göre davanın açılmasına sebebiyet veren davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına, buna ilişkin harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
10-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Mahkememizin bu kararına karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren (2) hafta içinde (HMK 345/1), mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek suretiyle, —– Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesince incelenmek üzere tarafların istinaf yasa yoluna başvuru hakkı bulunduğuna dair davacı asil, vekilinin ve Davalılar —-vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/05/2022