Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/214 E. 2022/261 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/214 Esas
KARAR NO: 2022/261
DAVA: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 29/06/2020
KARAR TARİHİ: 16/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile kredi ilişkisine giren dava dışı asıl borçlu müflis —- müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı;—–uyarınca asıl borçlu firmaya krediler kullandırıldığı, kullandırılan kredilerden kaynaklanan banka alacağının zamanında ödenmemesi üzerine davalılara ihtarnameler gönderildiği, ihtarnamelerin davalılara tebliğ edilmesine rağmen, verilen süre içerisinde herhangi bir ödeme yapılmamış olduğu, ihtarnameye rağmen yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalı/borçlu aleyhine—– dosyasından alacağın ödenmesi talebiyle takibe geçildiği, davalının, kendisine tebliğe gönderilen ödeme emrine karşı; faize, faiz oranına, —–borcun tamamına itiraz ettiği, itirazlarının arabuluculuk yoluyla çözümü cihetine gidilmiş ise de arabuluculuk görüşmelerinin olumsuz neticelendiği, davalının tüm itirazlarının haksız, hukuka aykırı ve takibi sürüncemede bırakmaya yönelik olup; hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığı, davalı/borçlunun itiraz dilekçesinde dilekçesinde —-icra dairelerinin yetkili olduğunu,—- yetkisiz olduğunu dile getirdiği, davalının bu iddialarının kabulünün mümkün olmadığı, imzalanan genel kredi sözleşmelerinde asıl borçlu —-adresinin —– olduğu, borçlunun da—– adresinde oturduğunu içerir beyanda bulunduğu,—–adliyesinde başlatılan takibin yetkili yerde olduğu, davalı tarafın itirazının tamamen müvekkili —- haklı alacağını tahsil etmesini geciktirmek için yapılmış kötüniyetli bir itiraz olduğu, borçludan olan alacaklarının, müvekkili banka ile icra dosyası borçluları arasında imzalanan —- istinaden kullandırılan kredilerden kaynaklanmakta olduğu, söz konusu —- delil sözleşmesi başlıklı hükümler gereğince kesin delil olarak kabul edilen —kayıtlarına göre de müvekkili—- alacağının sabit olduğundan bahisle —– dosyası ile başlatılan icra takibinde borca vaki tüm itirazının iptali ile takibin devamına, davalının % 20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Dava vekilince sunulan cevap dilekçesinde özetle; açılan dava haksız olduğu, müvekkilinin yaptığı itirazında haklı olduğu, dava konusu takip incelendiğinde, müvekkiline kefil olduğu iddiası ile takip başlatıldığı, oysa; davaya konu icra takibine dayanak genel kredi sözleşmelerindeki yazıların müvekkili tarafından incelendiği ve müvekkilinin söz konusu yazıların kendisine ait olmadığını gördüğü, müvekkilinin genel kredi sözleşmesine yetkilisi olduğu şirket için imza attığı, ancak şahsi kefaletini vermediği, söz konusu sözleşmelerin bu hali ile Borçlar Kanunu’nun 583.maddesine aykırı olup, müvekkilin iddia edilen genel kredi sözleşmesine konu borç sebebi ile kefaletinin geçerliliğinden bahsedilemeyeceği, davacı banka tarafından dava dışı borçlu——müvekkiline şirket yetkilisi sıfatı ile imzalatılmış olduğu, kefalete ilişkin kısımlarının ise sonradan banka tarafından doldurulduğundan bahisle davanın reddine, davacı bankanın hukuken geçersiz bir sözleşmeye dayanarak müvekkili hakkında takip başlatmakta kötü niyetli olduğu gerekçesi ile %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesi talep olunmuştur.
Dava itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce davaya konu —– Esas sayılı dosyası sureti dosyamız arasına alınmış, davalı hakkında —— dayalı olarak takip başlatıldığı, itirazen işbu davanın süresi içinde açıldığı belirlenmiştir.
Davaya konu alacak iddiasının dayanağı kredi sözleşmesinin tetkikinde,—– tarihli olduğu, ——matbu başlığı altında el yazısı ile davalının ismi, adresi, kefalet tutarı, müteselsil ibaresi tarih ve imza yer aldığı belirlenmiştir.
Davalı vekilinin savunmasında, davalının şirket yetkilisi olarak sözleşmeye imza attığı, ancak şahsi kefaletini vermediği, icra takibine dayanak genel kredi sözleşmelerindeki yazıların davalıya ait olmadığını beyan etmesi nedeniyle, Mahkememizce davalının yazı örnekleri alınmış,—- temin edilmiş, mukayesesine yönelik olarak —– —-tarihli rapor alınmıştır.
Alınan —tarihli rapor ile neticeten, inceleme konusu belgedeki—– eli ürünü olmadığı kanaatinin bildirildiği belirlenmiştir.
Sunulan rapor bilimsel verilere uygun, denetime elverişli bulunmakla varılan kanaate Mahkememizce iştirak olunmuş, rapor hükme esas alınmıştır.
Türk Borçlar Kanunu’nun 583/1. maddesi ile “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” düzenlenmesi getirilmiştir.
Buna göre sözleşmenin yazılı olarak yapılması, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın, kefalet tarihinin, müteselsil kefalet anlamında bu anlama gelen ifadenin kefilin kendi el yazısı ile yer alması, kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartlarıdır. Bu hususlar kefalet sözleşmesinin kurucu ve emredici hükümleri olarak düzenlenmiştir. Mahkememizce alınan rapor ile, genel kredi sözleşmesinde yazılı —– ibarelerinin davalının eli ürünü olmadığı belirlendiğinden, yasanın amir hükmüne göre, kefaletin geçersiz olduğu Mahkememizce değerlendirilmiş, bu nedenle davalının takip dayanağı sözleşmeden kaynaklı sorumluluğu bulunmadığı kanaatiyle davanın reddine dair karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçeyle takibin haksız olduğu belirlenmekle birlikte, davacının takibinde kötü niyetli olduğuna dair Mahkememizde kanaat oluşmadığından, davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın reddine,
Koşulları oluşmadığından davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcı ile 78.624,30 TL tamamlama harcının mahsubu ile kalan bakiye 78.598‬,00 TL nin davacıya iadesine,
3-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı için takdir olunan 144.731,67 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
—— bütçesinden karşılanan 1.320 TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davalı tarafından herhangi bir masraf yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/03/2022