Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/213 E. 2023/523 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/213
KARAR NO : 2023/523

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/06/2020
KARAR TARİHİ : 14/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan alacak (ticari nitelikteki komisyonculuk sözleşmesinden kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı şirket arasında, 15.04.2019 tarihinde, Gayrimenkulün Satılması Hakkında Mülk Sahibi (satıcı) İle Emlak Komisyoncusu Arasında Komisyon Akdi Ve Emlak Komisyoncusunun Mülkü Pazarlayabilmesi İçin Yetki Belgesi başlıklı iki adet sözleşme imzalandığı, bu sözleşmelerin hukuki niteliği itibariyle ve TBK m.520 uyarınca “Taşınmaz Simsarlığı Sözleşmesi” hükmünde olduğu, müvekkili şirketin, söz konusu sözleşmeler uyarınca üzerine düşen yükümlülükleri bu zamana kadar gereği gibi ifa etmiş olmasına rağmen, sözleşmeler hukukuna hakim olan ahde vefa ilkesinin, davalı tarafça hiçe sayıldığı, müvekkili şirketin bertaraf edilmeye çalışıldığı, davalı şirket ile muhtemel alıcılar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasının veya kurulmasına aracılık edilmesinin üstlenildiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde müvekkilinin ücrete hak kazandığı, dava konusu sözleşme hükümlerinin kısaca —-İlçesi, 8535 Ada, 2 Parsel,—–no’lu bağımsız bölümlerin, 3.000.000,00 TL (üçmilyonTL) bedelle,—- İlçesi, 6893 Ada, 43 Parsel, —Blok,—no’lu bağımsız bölümlerin, 2.500.000,00 TL (ikimilyonbeşyüzbin TL) bedelle, —- İlçesi, 8691 Ada, 2 Parsel, –Blok—- nolu bağımsız bölümlerin, 3.000.000,00 TL (üçmilyon TL) bedelle üçüncü kişilere satışı ve pazarlamasın müvekkili tarafından yapılacağı, satışın gerçekleşmesi halinde belirtilen bedelin %2 + KDV’sinin(%18) davalı tarafından müvekkiline ödeneceği, her ne kadar sözleşmenin imza tarihinden itibaren 3 ay süre ile geçerli olduğu belirtilmişse de, sözleşme süresinin bitiminden en az 15 gün önce yazılı fesih bildiriminde bulunulmadığı takdirde, sözleşmenin aynı şartlarla yenilenmiş sayılacağının kararlaştırıldığı, ayrıca söz konusu sözleşmelerde cezai şartların da kararlaştırılmış olup, bu şartların ihlal edilmesi halinde satış bedellerinin %6’sı oranında cezai şart ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu, sözleşmenin imzalandığı tarihten bu yana, müvekkili tarafından her türlü pazarlama faaliyetinin layıkıyla yerine getirildiği, birçok müşterinin ilgili taşınmazları gezip incelemesi imkanı sunulduğu, reklam ve ilan faaliyetleri yapıldığı, ancak tüm süreç boyunca her türlü satış imkanının davalı tarafından engellendiği, hatta—- İlçesi, 8691 Ada, 2 Parsel, —- Blok, —– nolu bağımsız bölümlerin satışı için tüm anlaşmalar yapıldığı, üçüncü kişi ile müvekkili arasında sözleşme imzalandığı, kapora alındığı ancak son anda davalı tarafından bu satıştan da cayıldığı, sözleşme esasları çerçevesinde alıcı bulunmasına rağmen herhangi bir şekilde satışın engellenmesinin, sözleşmede açıkça cezai şart olarak kararlaştırılmış olduğu, davalı tarafın, müvekkilinin sunmuş olduğu her türlü imkanı geri çevirdiği, söz konusu taşınmazların satışına engel olduğu, simsarlık ücretinin ödenmemesi amacıyla müvekkilini bertaraf etmeye çalıştığı, 22 Mayıs 2019 tarihinde yapılan yazışmada, davalı tarafın, 6893 adada bulunan taşınmazların satışının soğutulmasını talep ettiği, ancak daha sonra söz konusu adada bulunan taşınmazların, 17 Mayıs 2019 tarihinde, yani yazışmanın yapıldığı tarihten daha önce, —adlı yabancı şahsa satıldığı öğrendikleri, sözleşmeye konu olan taşınmazların neredeyse hepsinin, sözleşme süresi içerisinde başka firmalara veya kişilere satıldığı, müvekkiline bu durumla ilgili herhangi bir izahat verilmediği, davalının borçlunun temerrüdüne düştüğü, içinde bulunduğu durumdan ve tutumundan, kendisine süre verilmesinin etkisiz olacağı (TBK m.124), bu süreçte, müvekkilinin sözleşme ile istifade etmeyi umduğu kazançlardan mahrum kaldığı, TBK m.125/2 uyarınca; alacaklının, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebileceği, TBK m. 179/2’ye göre ise; ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebileceği, bu nedenle müvekkilinin yoksun kaldığı karı ve cezai şartı, birlikte talep etme zarureti doğduğu, buna rağmen müvekkili tarafından —-. Noterliği 15.11.2019 tarih ve —– No’lu ihtarname keşide edildiği ve davalıya 19.11.2019 tarihinde işbu ihtaname tebliğ edildiği, temerrüt tarihinden itibaren reeskont avans faizi talep ettikleri, müvekkilinin sözleşmeler uyarınca yoksun kaldığı karın; (hem alıcı hem de satıcıdan alacağı komisyon, cezai şart, satışı yapılmayan taşınmazların getirebileceği kar, takdiri indirim vs) bilirkişi incelemesi ile net bir şekilde ortaya çıkacağı, ayrıca müvekkilinin, davalının sözleşmeye aykırı davranmış olması sebebi ile muhtemel müşterilerden kazanacağı (alıcıdan alacağı komisyon) ücretinden de mahrum kaldığından bahisle şimdilik 100.000,00 TL’nin, temerrüt tarihi olan 19.11.2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini, ayrıca davalı hakkında HMK m. 329 uyarınca işlem yapılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan 15.04.2019 tarihli sözleşmemede davacı şirketin ve sözleşme
metni içinde vaat edilen gayrimenkul sahibi 3.şahsın imzasının olmadığı, söz konusu sözleşmenin yalnızca müvekkil şirket tarafından imzalandığı, davacı şirketin yetkililerinin ve gayrimenkul sahibi 3. Şahsın imzalarının da başka bir gün tamamlanmasının karar altına alındığı, davacı şirket emlak komisyoncu sıfatıyla faaliyet gösteren bir tüccar olduğu için üçüncü şahıs adına herhangi bir vekalet sunulmadan imzalanan bir sözleşmeye dayanarak sözleşmede komisyon ödemeyi taahhüt ettiği belirtilen gayrimenkul sahibi 3. kişiden bir
komisyon alamayacağını bildiği, sözleşmede adı geçen gayrimenkul sahibi üçüncü şahsın böyle bir sözleşme imzalamayacağını müvekkil şirkete beyan etmesi üzerine müvekkil şirket
yetkilisi davacı şirketi arayarak üçüncü şahsın sözleşme şartlarını kabul etmediğini bildirmiş, sadece kendi imzası havi olarak imzalanmış olan bu sözleşme talep edilmiş, geçerlilik şartlarının ortadan kalktığı bildirilmiş, müvekkil şirket bu nedenle yazılı sözleşmeye
dayanmaksızın davacı şirkete inhası bir hak tanımadan yazılı sözleşmede bulunan üç aylık sürenin sonunda yeniden uzatma şartı olmadan davacı şirketin satışa konu sadece müvekkil şirkete ait taşınmazlara alıcı bulması ve aracılık yapması halinde komisyon ödeyeceğini
beyan etmiş, bu nedenle davacı şirketin imzası tamamlanmamakla kadük kalmış, müvekkil şirkete yırtılarak imha edildiği bildirilen yok hükmündeki sözleşmenin imza tarihinden sonra üç ay süre ile geçerli olduğu, sözleşme süresinin bitiminden 15 gün önce yazılı fesih
bildiriminde bulunulmadığı takdirde sözleşmenin aynı şartlarla yenilenmiş sayılacağı, maddesine dayanarak hak talebinin geçerli olmayacağı kanaatinde oldukları, çünkü 15.04.2019 tarihinde taraflar arasında imzalanarak yürürlüğe girmiş bir sözleşme
olmadığı, tüm imzaların tamamlanamaması nedeni ile kadük hale gelen sözleşmenin davacı şirket tarafından müvekkil şirkete yırtılarak iptal edildiği söylendikten sonra bu sözleşemeye
dayanılarak hasız menfaat temin edilmeye çalışıldığı, müvekkil şirketin bilgisi dışında üçüncü şahıstan kaparo tahsil etmiş, bu parayı kendi hesabına geçirmiş bu kaporayı üçüncü şahsın
talebine rağmen iade etmediği, davacı şirket tarafında haksız olarak elde edilen bu menfaatin karşılığında mağdur edilen şahıs tarafında müvekkil şirket aleyhine —–. İcra Müdürlüğü —–No ile icra takibi yapıldığı, müvekkil şirket davacı tarafından haksız olarak tahsil edilen bu parayı ödemek zorunda kaldığı, 15.04.2019 tarihli sözleşmede yazılan maddelerin hiçbirinde peşinat olarak araç alınır ve bu ruhsatın davacı şirket adına alınabilir diye bir madde olamamasına rağmen davacı tarafında
kötü niyetle yapıldığı, yukarıda açıklanan tüm nedenlerden dolayı iş bu davanın tümden reddine karar verilmesini, talep etmiştir.
Davacı vekilince sunulan 23/12/2022 tarihli talep dilekçesi ile;
—- İlçesi, 8535 Ada, 2 Parsel, —– nolu bağımsız bölümlerin, 3.000.000,00 TL bedelle satılması karşılığında; müvekkilinin mahrum kalmış olduğu simsarlık bedeli alacağı olarak 45.000,00 TL (%2) alacağını 15.000,00 TL arttırarak 60.000,00TL’ye, müvekkilinin hak kazanmış olduğu cezai şart alacağı olarak 5.000,00 TL (%4) alacağını 115.000,00 TL arttırarak 120.000,00TL’ye—- İlçesi, 6893 Ada, 43 Parsel,— Blok—–nolu bağımsız bölümlerin, 2.500.000,00 TL bedelle satılması karşılığında; müvekkilinin mahrum kalmış olduğu simsarlık bedeli alacağı olarak 40.000,00 TL TL (%2) alacağını 10.000,00 TL arttırarak 50.000,00TL’ye, müvekkilinin hak kazanmış olduğu cezai şart alacağı olarak 5.000,00 TL (%4) alacağını 95.000,00 TL arttırarak 100.000,00TL’ye,
—–İlçesi, 8691 Ada, 2 Parsel, —-Blok, —–nolu bağımsız bölümlerin, 3.000.000,00 TL bedelle satılması karşılığında; müvekkilinin mahrum kalmış olduğu simsarlık bedeli alacağı olarak 2.500,00 TL (%2) alacağını 57.500,00 TL arttırarak 60.000,00TL’ye, müvekkilinin hak kazanmış olduğu cezai şart alacağı olarak 2.500,00 TL (%4) alacağını 117.500,00 TL arttırarak 120.000,00TL olarak belirledikleri bildirilmiş, ve netice olarak da bedel arttırım taleplerinin kabulü ile HMK 107 gereği bedel arttırım miktarı olan 410.000,00TL üzerinden harcın tamamlatılması, temerrüt tarihi olan 19.11.2019 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte kabulüne, Mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise HMK 176 gereği davanın ıslahı ile birlikte ıslah tarihinden itibaren ticari avans faize hükmedilmesi talep edilmiştir.

Davacı vekilince dava dilekçesinde, hesaplamanın teknik bilgiyi gerektirdiği, etki eden başkaca faktörlerin de bulunduğundan bahisle şimdilik 100.000 TL’nin tahsili talep olunmuş olup, sözleşme ile gerek ücret alacağının gerekse cezai şart tutarının belirlenmiş olması karşısında istem kısmi alacak davası olarak değerlendirilmiş, aynı nedenle davacı vekilince sunulan 23/12/2022 tarihli talep, ıslah istemi olarak dikkate alınmıştır.
Dava simsarlık sözleşmesi gereğince edimini ifa ettiğinden bahisle davacının alacak ve cezai şart istemine ilişkindir.
Tellallık (simsarlık) sözleşmesi mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 404-409 maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 520-525 maddeleri arasında düzenlenmiştir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 520/1. maddesinde simsarlık sözleşmesinin tanımı “…simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır. Bu hüküm, mehaza uygun olarak, “Simsarlık, simsarın bir ücret karşılığında, ya diğer tarafa bir sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir” şeklinde anlaşılmalıdır.
Simsarlık sözleşmesinin unsurları şu şekildedir:

a) Simsarlık ilişkisinin tarafları simsar ile iş sahibidir ve simsar, iş sahibi için, konusu özel olarak belirlenmiş bir vekalet edimi üstlenmiştir. O (simsar), iş sahibi için yerine getireceği faaliyetin karşılığında ücret alacaktır.
b) Simsarlık faaliyetinin konusu, çeşitli işlere ilişkin sözleşmelerin kurulması hususunda aracılık etmektir. Bu aracılık faaliyeti, bir sözleşme kurma fırsatı vermek şeklinde olabileceği gibi bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmek şeklinde de olabilir. Simsarın kural olarak iş sahibini temsil yetkisi yoktur; fakat sözleşme ile kendisine bu yetki verilebilir.
c) Simsarlık ilişkisi, simsar ile iş sahibi arasında yapılan bir sözleşme ile kurulur. Simsar ile iş sahibi arasında sürekli bir hukuki bağlantı yoktur. Simsarlık sözleşmesinin geçerliliği bir şekle bağlı değildir; ne var ki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 520/3. maddesi (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu m. 404/3) taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi için bir geçerlilik şekli kabul etmiştir. Buna göre, “taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz”. Simsarlık faaliyeti sonucu kurulacak sözleşme herhangi bir nitelikte sözleşme olabilir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.03.2017 gün, ——sayılı kararında da aynı ilkelere işaret edilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki simsarlık sözleşmesini imzalayan kişinin malik olmak zorunluluğu yoktur. Sözleşmenin geçerlilik şartı yazılı olarak yapılmış olmasıdır.Davacılar vekilinin alacağa dayanak olarak gösterdiği 15/04/2019 tarihli her iki sözleşmenin incelemesinde; taraf her iki şirkete atfen kaşe ve imza içerdiği, davalı tarafça bu imzaların inkar edilmediği, davalı tarafça her ne kadar sözleşmelerin kadük kaldığı cevap dilekçesi ile ileri sürülmüş ise de, davalı tarafça cevap dilekçesine ekli 27/11/2019 tarihli ihtar ile, davacı tarafça davaya konu sözleşmeler gereği ödeme yapılması istemini içeren ihtara cevaben sözleşmenin ayakta olduğu sürelerde hak ettikleri tüm ödemelerin davacı tarafa eksiksiz yapıldığı ileri sürülmüş, davaya konu iki sözleşmenin de geçerli bulunduğu değerlendirilmiştir.
Anılan sözleşmeler ile, davacının belirlenen taşınmazların satışı amacıyla her türlü imkanı kullanarak satıcı ile alıcı arasında sözleşme hazırlamak, bu amaçla pazarlama işlemleri yapmak müşterilere taşınmazların gösterilmesi için imkan sağlamak edimlerini yüklendiği, buna mukabil davalının da kendisine gelen başvuruları davacıya bildirme, hizmet gerçekleştiğinde satış bedelinin %2’si+ KDV’si ile birlikte hizmet bedelini davacıya ödeme edimini üstlendiği, aynı sözleşmeler ile davalının sözleşme konusu taşınmazlar için davacıyı tek yetkili olarak beyan ettiği düzenlenmiş, sözleşmenin cezai şart başlıklı maddesi altında, davalı/satıcının, sözleşme konusu taşınmazların satışı amacıyla başka kişi veya kuruluşlar aracılığıyla ya da kendi başına işlemde bulunursa, simsarlık ücretinin %6’sı kadar cezai şart ödeyeceğinin kabul edildiği belirlenmiştir.Davacı vekilince her ne kadar TBK’nun 179/2 maddesi gereğince hem cezai şart hem de yoksun kaldığı karın koşulları oluştuğu ileri sürülerek her ikisi de talep olunmuş ise de, iddiasının aksine taraflar arasındaki sözleşmede TBK’nun 179/2. maddesinde düzenlendiği suretle “borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için” kararlaştırılan bir cezai şart bulunmadığı, sözleşmeye aykırılık hali için öngörülen bir cezai şart istemi bulunduğu belirlenmiştir.
Bundan başka davacı tarafça, davalının haksız eylemleri ile davacının aracılık faaliyetin engellendiği ileri sürülmüş, dolayısıyla sözleşmedeki cezai şart başlığı altındaki düzenlemeye dayanmış olduğu, bu haliyla yalnızca cezai şart istemine hak kazanabileceği değerlendirilmiştir.
Yine aynı sözleşmelerde, sözleşmenin 15/04/2019 tarihli tanzim edildiği, imzalandığı tarihten itibaren 3 ay süre ile geçerli olduğu, sözleşme süresinin bitiminden en az 15 gün önce yazılı olarak fesih bildiriminde bulunmadığı takdirde, sözleşmenin aynı şartlarla yenilenmiş sayılacağının düzenlendiği, bu düzenleme gereğince, taraflar sözleşmelerin feshine ilişkin bir bildirimde bulunmamış olduğundan, sözleşmelerin 15.10.2019 tarihine kadar geçerli bulunduğu değerlendirilmiş, sözleşmede 3 aylık yenilenmelerin tekrarlanacağı açıkça belirtilmemiş olmakla, davacı tarafın aksi yöndeki iddiasına itibar edilmemiştir.Bu tespit kapsamında yapılan incelemede, davaya konu taşınmazlardan 8691 ada 2 parselde bulunan —-nolu bağımsız bölümlerin her birinin 27.12.2019 tarihinde davalı şirket tarafından davadışı —— Şirketine satılmış olduğu, dolayısıyla taraflar arasındaki sözleşme süresinin sonrasına denk gelen bu devir işlemleri yönünden davacının cezai şart istemine hak kazanamayacağı değerlendirilmiş, bu taşınmazlar yönünden istemin reddine dair karar verilmiştir.Sözleşme konu taşınmazlar 8535 ada 2 parselde bulunan —- nolu bağımsız bölümin ise her birinin 08.08.2019 tarihinde davalı şirket tarafından davadışı —– satılmış olduğu, bu taşınmazlar yönünden sözleşme süresi içinde, sözleşme konusu taşınmazlar için davacının tek yetkili olacağı öngörülmüş iken davacının devre dışı bırakılarak sözleşmenin ihlal edildiği, 3.000.000 TL satım bedelinin % 6’sı olan 180.000 TL cezai şart alacağına davanın hak kazandığı, yine aynı sözleşmede düzenlenen 6893 ada 43 parsel bulunan —– nolu bağımsız bölümlerin her birinin 17.05.2019 tarihinde satılmış olduğu, bu taşıunmazlar yönünden de davacının devre dışı bırakılarak sözleşmenin ihlal edildiği, 2.500.000 TL satım bedelinin % 6’sı olan 150.000 TL cezai şart alacağına davanın hak kazandığı değerlendirilmiş, davacının alacak istemi toplam 330.000 TL için kabul edilmiştir.
Davacının, sözleşmeler gereği ödeme istemli ihtarının davalıya 19/11/2019 tarihinde tebliğ edildiği, ihtar ile tanınan 3 günlük sürenin bitimi ile davalının 23/11/2019 tarihi itibariyle mütemerrit olduğu belirlenmiş, bu tarihten itibaren faize hükmedilmiştir.Davacı vekilince dava dilekçesi ile ayrıca, davalının haksız ve kötü niyetli hareket ettiğinden bahisle HMK’nın 329/1. maddesi gereği AAÜT uyarınca sözleşmesel vekalet ücretine ve HMK 329/2. maddesi gereğince de 5.000,00-TL disiplin para cezasına hükmedilmesi de talep edilmiş ise de, davalı tarafın kötüniyetli hareket ettiğine kanaat getirilmemiş olmakla bu istemler doğrultusunda karar verilmemiştir.

KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın kısmen kabulü ile 330.000 TL’nin 23/11/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
Aşan istemin reddine,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 22.542,30 TL harçtan peşin olarak alınan 1.707,75 TL ile 7.001,78 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 13.832,77 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineyi irat kaydına,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 49.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 28.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı 1.707,75 TL peşin harç ile 7.001,78 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam: 8.763,93‬ TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 97,60 TL posta masrafı ve 3.050‬,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam: 3.147,6‬0 TL’nin davanın red ve kabul oranına göre hesaplanan 2.036,68 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Hazine tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davanın red ve kabul oranına göre hesaplanan 854,12 TL ‘nin davalıdan, 465,88 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine, Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.