Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/135 E. 2020/913 K. 16.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2020/228 Esas
KARAR NO : 2020/863

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 21/12/2018
KARAR TARİHİ : 09/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle ; Davalı borçlu aleyhine taraflarından İstanbul Anadolu—– İcra Müdürlüğünün —-sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığı, ancak borçlu, aleyhine yapılan icra takibine takip konusu borcu olmadığından bahisle haksız ve dayanaktan yoksun itiraz edildiği ve takibin durmasına sebep olunduğu, davalı borçlu tarafından yapılan 17.08.2018 tarihli dilekçe ile yapılan itirazda, taraflar arasında her hangi bir ticari ilişki bulunmadığı ve bu nedenle her hangi bir borcunun bulunmadığından bahsedildiği, ancak Kartal —. Noterliği tarafından gönderilen —-Nolu ihtarnameden ve bir dönem —yetkili temsilcisi bulunduğu müvekkil şirket 2017-2018 yılları ticari defter kayıtları incelendiğinde takip konusu yapılan 76.500,00 TL tutarındaki alacaklarının, davalı yeddinde bulunduğu ve iade edilmediği görüleceği, davalı-borçlunun muhtelif tarihlerde kendi namına aldığı bedeller ile şirketin iştigal konusu dışında yaptığı alımları karşılığını nerede ve ne şekilde yapıldığını yapılan şifahi görüşmelerde izah edemediği gibi yukarıda belirtilen ihtarnameye de herhangi bir cevap vermediği, bu nedenle haksız ve dayanaktan yoksun olan itirazın iptali için iş bu davayı açtıklarından bahisle davalının itirazının iptali ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesi “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari “davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine” bakmakla görevlidir. hükmünü amir olup, davacının tüzel kişiliğe haiz ticari bir şirket olduğu, ihtilaf konusunun Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen —- ilişkin olduğu ve ticaret şirketlerine ilişkin davaların, mutlak ticari davalardan olduğunun kabulünün gerektiği, bu tür davaların ise Asliye Ticaret Mahkemelerinde incelenip sonuçlandırılması gerekdiğinden bahisle, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine itiraz ettiklerini ayrıca, T.T.K.’nın 5/A – (Ek : 7155 – 6.12.2018 / m.20 / Yürürlük / m.26/1a) maddesi, “Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmüne amir olup, dava şartı arabulucuya başvurulmadığı ve bu sebeple dava şartı yokluğundan da davanın reddinin gerektiğini, TTK uyarınca davacı şirket yönetim kurulu başkanı hakkında böyle bir davanın açılabilmesi için genel kurulda dava açılması yönünde karar alınması gerekmekte olduğunu, şirketin kendi organlarına karşı haiz olduğu talepleri genel kurulun yetkisinde olduğu, somut olayda davalı yönetici aleyhine dava açılması yönünde alınmış bir karar bulunmadığı, böyle bir kararın varlığının dava şartı olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gerektiği, bu durum karşısında mahkemece, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği, Türk Ticaret Kanunu’nda, Şirket’in kendi organlarına karşı dava açılabilmesi için bu yönde alınmış bir genel kurul kararı olması ve davanın denetçiler tarafından açılması gerektiğinin açıkça belirtildiği, müvekkilinin halen Davacı Şirket’te hissedar olduğu ve şirket tarafından hissedara karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği, ayrıca somut olayda, Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen zamanaşımı süresi geçtiği, zamanaşımı definde bulundukları, davanın bu nedenle de reddinin gerektiği, dava dilekçesindeki iddia ve talepler açık, anlaşılır olmadığı, hiçbir belge sunulmadığı, davacının iddia ve talebini açık ve anlaşılır hale getirmesini müteakip doğmuş doğacak cevap ve itiraz haklarını saklı tutarak, müvekkilinin yedinde Davacı Şirket’e ait iadesi gereken herhangi bir bedel bulunmadığından bahisle ve ayrıca, —– nüshasında tescil ve ilan edilen Davacı Şirket’in — tarihli Olağan Genel Kurul Toplantı tutanağında yapılan oylama sonucunda yönetim kurulunun oy birliğiyle ibra edildiği ve Yönetim Kurulu Başkanı müvekkilinin Genel Kurulda oybirliğiyle ibra edilmesinden sonra açılan iş bu davanın reddinin gerektiği ve davacının iddia ve taleplerinin yargılamayı gerektirdiği, doğrudan icra takibine konu edilemeyeceği, davacının takibe konu edilebilecek hiçbir alacağının da bulunmadığı, bu nedenle takibe itirazlarının haklı ve yerinde olduğundan, icra inkar tazminatının yasal koşulları oluşmadığından bahisle reddinin gerektiği ve şirkette halen hissedar bulunan müvekkilinin şirkete hiçbir borcu bulunmayıp, tam tersine alacağı olduğu halde diğer ortak tarafından haksız ve kötüniyetle icra takibine girişilmiş olması nedeniyle kötüniyet tazminatının davacıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Dava önce İstanbul Anadolu — Asliye Hukuk Mahkemesinin —- sayılı esasında görülmüş, verilen görevsizlik kararı üzerine yargılamaya Mahkememizde devam olunmuştur.
Dava; itirazın iptali davasıdır.
Davacı vekilince alacak talebi, davalının bir zamanlar davacı şirkette yönetim kurulu başkanlığı yaptığı, 2017-2018 yılı defterleri incelendiğinde 76.500 TL’nin davalı yedinde bulunduğu ve iade edilmediği, davalının kendi namına aldığı bedeller ile şirketin iştigal konusu dışında yaptığı alımları karşılığını nerede ve ne şekilde yapıldığını izah edemediği, çekilen ihtarnameye de cevap vermediği iddialarına dayandırılmıştır.
Davacı vekilince, dava dilekçesinde yapılan açıklamalar karşısında alacak iddiasının TTK’nun müdür sorumluluk hükümlerine dayandırıldığı anlaşılmıştır.
TTK 408/1 ve 479/3-c maddeleri gereğince şirket yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılabilmesi için şirket genel kurulunda bu yönde karar alınmış olması gerekli olup, şirket tarafından açılan sorumluluk davaları yönünden bu husus özel dava şartıdır.
Mahkememizce yukarıda yapılan tespitler karşısında, dosyada sorumluluk davası yönünden alınmış bir karardan bahsedilmediği ve böylesi bir kararın da sunulmamış olduğu belirlenmekle, giderilebilir dava şartlarından olduğu da gözetilerek, Mahkememizin 13/07/2020 tarihli ara kararı ile davacı vekiline, davalı hakkında sorumluluk davası açılması yönünden genel kurul kararını sunması için kesin süre verilmiş, sonuçları ihtar edilmiş ve anılan ara karar davacı vekiline usulünce tebliğ edilmiştir.
Davacı tarafça süresi içinde, davalı hakkında sorumluluk davası açılmasına yönelik bir genel kurul kararı sunulmamış olmakla davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine,
2-Alınması gerekli 54,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydınai
3——ücret tarifesine göre davalı için takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından herhangi bir masraf yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Davalı Vekilinin yüzlerine karşı tebliğden itibaren 2 hafta süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.